Yaz geçti gözlerim ve dudaklarım düşünüyorlar: “ Bu yaz ne gördük, ne tattık ve ne yedik?”Gözlerim anlıyorlar ki, ne Karasu, Kefken sahillerinde denizin ışıltısına, ne Geyve kirazının al rengine ne de Adapazarı ovasında yetişen sebzelerin yeşilliğine doyabilmişlerdir.Dudaklarım anlıyorlar ki, sıcak bir günde soğuk Sapanca suyunun serinliğini, Dernekkırı marullarının iç açan tazeliğini ve insanın ağzında bahçelerden esen sabah rüzgarı gibi dolaşan çeşit çeşit yemişlerin tadını unutabilmekten çok uzaktırlar.Doğrusunu isterseniz, her geçen yaz bizi Adapazarı toprağının en güzel verimlerinden biraz daha uzaklaştırıyor.Her yeni yaza girişimizde, geçen yazlar yediğimiz meyvelerin, yeşilliklerin biraz daha azaldıklarını ve onların yerine yeni, alafrangalaşmış çeşitlerin geldiğini görüyoruz.Geyve kirazları azalıyor ‘ağaç çilekleri’ çoğalıyor, Sapanca erik kompostoları azalıyor ‘çikolatalı kremalar’ artıyor, Yazlık-Aralık salatalıkları eksiliyor ‘hıyarlar’ fazlalaşıyor.‘Kibar’ sofralarında artık yer bulamayan ‘Ayşekadın’ fasulyesi, fıkara sofralarında da çok kere, pahalılığı yüzünden görünemez oldu.Adapazarı yeşillikleri, sosyal, ekonomik sebepler dolayısıyla, derin bir devrim içindedirler.Ve biz hayhuycu ahaliye müstahaktır bence…