Dünyada hiçbir şey haksızlık kadar doğaya aykırı değildir dostlarım.

İnsanın özünde hak adalet ve özgürlük istemi vardır.

Bu, insanın doğasında, doğal halinde vardır.

Ancak doğal olan her şeyde olduğu gibi, eğer onun bakımı yapılmazsa yok olur gider.

Adaleti yok ettik.

Hukuku yok ettik.

Demokrasiyi yok ettik.

Çünkü çok uzun zamandır devam eden suskunluğumuz, boş vermişliğimiz, bakımı yapılmayan bir bahçe gibi her yandan yabani otların fışkırmasına, dikenli sarmaşıkların her yanı istila etmesine sebebiyet verdi.

Ve Cumhuriyet!

Dün, Cumhuriyet Bayramı idi.

Cumhuriyetimizin 95.yılını kutladık(!)

Peki, gerçekten kutlanacak neyimiz var bir düşünün!

Neyle dünyaya örnek olacak noktadayız mesela?

Yoğun bakımda olduğu söylenen eğitim sistemimiz ile mi?

Hukuk ve vicdan ile kalp masajı bekleyen ölüm döşeğindeki Yargı ile mi?

Ürettiğimiz teknoloji ile mi?

Üst düzey güçlü Tarım sistemimiz ile mi?

Hayvancılık ile mi?

Kişi başına düşen milli gelir ve giderek artan halkımızın ekonomik refahı ile mi?

Şimdi tekrar düşünün ve sorgulayın!

Biz gerçekten ne haldeyiz ve ne yapmalıyız?

Artık gerçeklerle yüzleşmek ve geleceğimize yeniden tutunmak için sorgulamak ve bir şeyler yapmak zorunda değil miyiz?

Bugünkü rejime ben Cumhuriyet rejimi diyemiyorum artık!

Bakın bu ağır bir durum tespitidir.

Bu durum ile yüzleşmek zorundayız!

Bilime, adalete, hukuka, parasız eğitime, hastanede ücretsiz tedavi olma hakkına sahip olamadığımız oranda, ekmeğimizin giderek küçüldüğü bu günlerde Cumhuriyetimizi de yitirdik dostlarım!

Cumhuriyeti maalesef hukuk ile adalet ve demokrasi ile hak ve özgürlüklerle besleyip geleceğe taşıyamadık!

Bakımını yapamadığımız Cumhuriyet bahçesi dikenli ve zehirli otlarla sarıldı!

Ama biz hala Cumhuriyet var zannediyoruz!

Cumhuriyet bahçesindeki halk ise isteyerek ya da istemeyerek boyun eğdirilen gönüllü kullar haline getirildi.

Bugün elimizde olan tek şey önümüze konulan seçim sandığıdır!

Bu kadar!

Bir halkın elinde olan tek şey sadece seçim sandığı ise o halk köleleştirilmiş bir halktır!

Halkın artık kendisini yönetenlere karşı bir gücü yok demektir.

Oysa asıl güç “sözleşme” yapıldıktan/yenilendikten sonra sözleşmenin gerekleri yerine getirilmediğinde halkın elinde olan güçtür.

Peki, seçimlerden sonra elimizde ne var?

Söylüyorum; hiçbir şey!

Seçimden sonra elimizde olan hiçbir şey yok!

İtiraz hakkınız bile yok!

Biraz ileri giderseniz size böyle bir hakkınız olmadığı derhal hatırlatılır ve sonra diğer herkes bundan ibret alır!

Siz buna demokrasi mi diyorsunuz?

3.Havaalanındaki işçileri hatırlayın!

İnsanca çalışma şartlarına sahip değiliz diyebildiler mi?

Seçimde oy kullandılar diye o işçilerin başka hiçbir hakkı yok mu yani?

Yüce(!) Yargımız nasıl tutukladı o zavallı işçileri peki?

Adalet ve hukuk gibi bir derdi hiç olmadığı için tabiki!

İşte böyle!

Buna adalet denmez.

Buna demokrasi denmez!

Buna Cumhuriyet rejimi denmez!

Korku iklimi hepinizi esir aldı.

Boyun eğdirdi ve seçimler bir demokrasi aracı olmaktan çıktı!

Cumhuriyetimizin 95.yılında bu gün karşı karşıya kaldığımız gerçek durum budur!

Şimdi, ister sosyal medyada sanal bayrak zincirleri ile marşlarla kutlamalar yapın, ister şöyle bir oturun kara kara düşünün!

Bence artık zamanıdır!

Kara kara düşünmemiz gerekiyor.

Sorgulamamız gerekiyor.

Ve sonra ayağa kalkıp geleceğimize yeniden tutunmamız gerekiyor.

Kartacalı Hannibal’in dediği gibi “Ya bir yol bulacağız, ya da yeni bir tane yapacağız.”

Buna mecburuz dostlarım.

Çünkü artık ekmeğimiz söz konusu.

Toprağımız havamız suyumuz söz konusu!