Vefa, harf olarak küçük, anlam olarak çok büyük bir kelimedir!...

Dostlar, uzun yıllar vefa ile birbirine bağlanır. Vefalı dostların arasına, siyaset, ticaret, fitne ve fesat asla giremez.

Günümüzde dostlarımızla tartıştığımızda hemen onu, vefasızlıkla suçlarız. Dedik ya, harf olarak küçük olunca akla gelen ilk kelime oluyor vefa…

Sade bizim aklımıza gelmiyor, toplumun her kesimi kullanıyor vefa kelimesini…

Sanatçı kızdığında, “sanat alemi çok vefasız bir alem” Diye konuşuyor.

Futbolcu kızdığında, “futbol camiası çok vefasızdır” Diye açıklama yapıyor.

Müellifler, dostlarına kızınca vefasızlıkla ilgili yazılar yazıyor!...

Fuhul-i şuaradan kızanlar olunca, vefa temalı şaheserlerini piyasaya sürüyor!...

Siyasetçi kızdığın da, aynaya bakmadan kendi vefasızlıklarını unutarak sallamaya başlıyor…

Vefanın sıfır olduğu tek yer siyasettir!...

Siyasetçi, zirveye çıkmak için dostlarını bir merdiven gibi kullanır! Zirveye çıktıktan sonra bastığı omuzları unutarak, zirvenin keyfini çıkartır.

Siyasetçi bazen zirveye çıktığı merdivene bir tekme atarak yıkar. Fakat, bilmez ki zirveden inerken de merdivene ihtiyaç vardır.

Zirveden merdivensiz inenlerin sonunu görmek isteyenler, Ali İnci olayına iyi baksınlar!...

Fuhul-i şuaradan bir büyüğüm bana, vefa ile ilgili bir şeyler yazdı. Yazdıklarını okuyunca inanın çok duygulandım.

Onun yazdıklarını okuyunca zaman tünelinde 30 yıl geriye gittim!...

Ne güzel yıllardı o yıllar!...

Bir yanda çay ve simitli masalar, diğer yanda etli börekli masalar!...

Bizlere, iki masadan da sohbet teklifleri geliyordu.

Etli börekli masa sohbetlerini elimizin tersiyle iterek, güzel yürekli ağabeylerimizin olduğu çay ve simitli masaları tercih ettik.

Yıllarca o masalarda oturarak, yaptığımız sohbetlerle dostluklar kurduk. Hem de öyle bir dostluklar ki, topların yıkamayacağı vefalı dostluklar…

Vefa ile bağlandığımız büyüklerimizin siyasetin zirvelerine çıkmaları için, onlara merdiven olduk!...

Vefa ile bağlandığımız büyüklerimiz, omuzlarımıza basarak yükselirlerken, omuzlarımızı kenara çekmedik!...

Ta ki zirveye çıktıklarında bizleri unutmaya başladıklarında, vefasızlıklarını görmeye başladık. İşte o zaman yaralı omuzlarımızı iyileştirmek için kenara çekildik!...

O yıllarda bazı büyüklerimiz Sadi Şirazinin söylediği;”Bülbülden vefa ummayın, çünkü her dönem başka bir gül üzerinde öter” sözünü hatırlatıyordu. Bizler bu sözleri dinlemeden büyük bir vefayla yolumuza devam ettik.

Daha sonra yapılan vefasızlıkları görünce, Sadi Şirazinin o güzel sözünü hatırladım!...

İtiraf etmeliyim ki, hatırlamakta çok geç kaldım!...