Geçtiğimiz dönemlerde ekonomik krizden çıkış amacıyla ciddi özelleştirmeler yapıldı. Örneğin o dönemlerde 40 Milyar dolar değeri olduğu konuşulan TELEKOM Arap sermayeli bir kuruma satıldı. Bu özelleştirmeler sayesinde Devletin Kasasına ciddi dış kaynak girişi olduğunu zannettik. Meğer bırakın kaynak girişini bu özelleştirmeleri kendi bankalarımızdan finanse etmişiz. Arap Şirketlerine satılan kurumların tamamına yakını bizimkileri birkaç yıl nemalandırdıktan sonra batmış devlete inanılmaz yükler getirmiş. Bunların yanı sıra bizim dev firmalarımız yurt dışına kaynak çıkışı yapıp yurt içi borçlarını 10 yıl vadelere uzatıp yeniden yapılandırma yapıyorlar. Hatta bu dev firmaların İngiltere de Banka kurdukları başına da Mehmet Şimşek’i getirmek istedikleri konuşuluyor. Vatanın tüm iş yapan kurumları yabancılara satılıyor bizim firmalarımızda yurt dışına yatırım yapıyor. Sigorta sektörünün %98 i, Finans Sektörünün % 82 si yabancıların eline geçmiş. Sigorta sektöründe %2 lik pay ise Anadolu Sigortaya ait. Varlık Fonundaki değerler ile yurt dışı kredi alamıyoruz. Çünkü kasalar boşaldı. İş Bankasının varlık değeri ipotek için kullanılacak. Anladınız mı şimdi İş Bankası neden özelleştirilmek isteniyor.

Ekonomide At izi İt izine karıştı sanırım. Ben bunu Sapanca Kırkpınar bölgesinde arazilerini satıp şimdi o arazilerde yapılan sitelerde Bekçilik yapanlara benzetiyorum. Kendi kendimi motive etmeye çalışıyorum. Diyorum ki ülke yabancılara satılırsa savaş çıkaramazlar. Diğer taraftan da diyorum ki biz köle oluyoruz. Hizmet sektörü ve ırgatlık biz Türklere ait olacak. Kaymağı yabancılar yiyecek. Hiçbir ülke ekonomisi katma değeri yüksek ürün üretmez ise ayakta duramaz.

Geçen ay Bulgaristan’ a bir ziyaret gerçekleştirdim. Ata topraklarını gördük. Şumnu Bölgesinde bir Endüstri Bölgesi kurulduğunu öğrendik ve bir ziyaret gerçekleştirdik. Parseller hazır, yollar hazır, her parsele elektrik, doğalgaz, su, Telekom hizmetleri getirilmiş ve m2 fiyatı 20 Euro. Bölge yetkilisi haritayı açtı kalemle parsellere işaret koymaya başladı. Sonra dedi ki bu işaretli yerleri sizinkiler aldı. Birkaç tanesi üretime başlamış. Şu işe bakın biz ülkemizi yabancılara satıyoruz. Suriyelileri besliyoruz. Kendi insanımız yurt dışında imkanlar arıyor. Ne oldu bize böyle? Yıllar önce Balkan ülkelerinden gelen göçmenlere bakarsak birçoğunun bu ülkeye katma değer yaratıcı yatırımlar yaptığını çalışıp ürettiğini görürüz. Üstelik aynı dili konuşuyoruz. Ben Suriyeliler için aynı şeyi söyleyemiyorum.

Ahbap çavuş ilişkileri ile özelleştirme yaptık. Liyakat sahibi insanları uzaklaştırıp yerine siyasileri getirdik. Bu ülkenin en büyük problemlerinden birisi Siyasetin bir meslek haline gelmesi ve bundan milyonlarca kişinin nemalanmasıdır. Gelişmiş ülkelerde siyaset bir yönetim aracıdır. Seçim olduğunda bile kimse farkına varmaz. Bizde iktidar yanlısı olmayanlara yaşam hakkı bile tanınmaz. Bu ülke bu durumdan kurtulmadığı sürece, eğitim sistemini değiştirmediği, adalet sistemini tarafsız ve bağımsız hale getirmediği sürece kaos ile yaşamaya mahkumdur.

Kamu maliyesi henüz tam bozulmadığı için Ankara henüz krizi yaşamadı. Sorun Reel Sektörde. Bir yıl içinde 180 milyar dolar borç ödemesi gerekiyor. 1990 yılında 50 milyar dolar olan dış borcumuz 2017 sonu itibari ile 457 milyar dolar. 2001 den itibaren sistem değişikliği yapıp özel sektörü borçlandırmaya başladık. Buna 50 milyar dolar cari açığı da eklersek bize 2018 yılında 230 milyar dolar Finans lazım demektir. Reel sektör batarsa Devlet te batar. Bunu henüz anlamış değiliz.

Saygılarımla,