Bir yılı daha geride bıraktık. Kendi adımıza geriye dönük muhasebesini yapacağız. Birçoğumuz bir önceki yıla göre daha geriye gittiğimizi hissedecek. Yapamadıklarımızı, ertelediklerimizi bu yıl gerçekleştirmek için umudumuzu koruyacağız. 2018 hepimize kutlu olsun.

Her yeni yıla girerken kahinlerin öngörüleri merakımızı cezbeder. İlgiyle izleriz. Hoşumuza gidenleri tutar, ters gelenlere öfke duyarız.  Yeni yıldan beklentilerimizin gerçekleşmesi için piyango biletinden, tanrıya yakarışlara kadar çabalar dururuz. Ev sahibi olmayı düşleyenlerimiz, çocuk evlendirecek olanlarımız, çocuğunun iyi bir üniversite kazanmasını isteyenlerimiz, askerinin hayırlı teskere almasını bekleyenler, emekli olmak için gün sayanlar, yeni iş kurmayı hedefleyenler, borçlarının bitmesiyle rahata kavuşmayı düşünenler, hastalığına derman arayanlar, alacağı maaş zammıyla bütçesinde bir delik kapatmayı umanlar, cezaevinden çıkmayı bekleyenler, kayıplarını arayanlar ve hepimiz bir şeylerin peşinden durmaksızın koşacağız.

Geride bıraktığımız yılda neler yaşadık,

Yönetim sistemimizi “halka sorarak” yönetmek kolaylaşsın diyerek değiştirdik. Seçtiğimiz Belediye Başkanlarını kimseye sormadan görevden aldık. 15 Temmuz darbe girişimi sürüyor diyerek OHAL’le yaşamaya ve KHK’ler çıkarmaya devam ettik. Dövizin yukarı yukarı hareketlenmesinden dövizim yok rahatlığıyla ilgilenmedik. Kadın cinayetlerine “kadın kısmı …!”, çocuk tecavüzlerini “konuşmak zarar verir” diyerek üstünü kapattık. Hedefimiz ileri gitmek olduğundan olsa gerek ileri saat uygulamasına itiraz ediyormuş gibi yapıp sineye çektik. Bir gece bir ağızdan çıkan bir sözcükle liselere geçiş sistemi ile üniversitelere giriş sınavlarını değiştirdik. Okullar yarıyılını tamamlayacak ancak geçiş sistemi ile sınav sistemini netleştiremedik. Çocuktur, yeni sisteme de alışır pedagojik yaklaşımıyla duruma uyum sağladık. İmamlar nikah memurlarını kıskanmasınlar, aman bir tatsızlık çıkmasın düşüncesiyle imamlara da nikah kıyma yetkisi verdik. Grev yapan emekçileri, iş cinayetlerinde yitirdiğimiz işçileri, maden ocaklarında kalan rengi kara adsız emekçileri, vatan sağolsun diyerek ölüme giden genç fidanlarımızı görmezden geldik, yetmedi unutuyoruz. Milletvekillerini, gazetecileri cezaevlerine göndermeye devam ettik. Trafik kazalarına ara vermedik. Geçmediğimiz köprü parası için daha çok vergi ödedik. Zam yerine fiyat ayarlamalarının sistem tarafından otomatik yapıldığına inandık. Okul servislerinde çocuk unutmaya, asker ocaklarında yemekten zehirlenmelere alıştık. Göçmenlerin denizlerden toplanan cesetlerine umarsızca bakmaya devam ediyoruz.

Belki de sıra bizde;

İnsan olmanın en güzel yanı umudunu hiç tüketmemektir. Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünme zamanıdır. Herkesle birlikte insanca yaşayabiliriz. Refahtan payımıza düşeni alabiliriz. Özgürce haklarımızı kullanabiliriz. Bunun için;  Çaresizliğe düşmeden, son noktaya gelmeden, bir yerlerden beklemeden, başkalarına havale etmeden, onurumuz kırılmadan, sabrımız tükenmeden başımızı kaldırabilir, yan yana gelebiliriz. Şikayet ettiğimiz her konuda yalnız olmadığımızı bilmeliyiz. Aynı sorunları yaşayan milyonlarca insanız diyebiliriz. Kendimizden olanla ayrışmak bizim ihtiyacımız değildir. Birimize kalkan bir elin, emeğiyle, helaliyle tüm çalışanlara kalktığını düşünerek bir kartopuna dönüşebiliriz.

Yeni yıl yeni olanaklarla gelir. Hiçbir şey dünkü gibi değildir. Sevecenliğimiz, imece kültürümüz, dayanışmacı yanımız, paylaşmaya açık zenginliğimiz umudun ellerimizde olduğunu müjdelemektedir.