Sevgili okurlar,
Türkiye,” Barış Pınarı Operasyonu” adını verdiği, askeri harekatını Suriye topraklarının, kontrolsüz bölgesine doğru başlattı..
“Kontrolsüz” diyorum, zira bu topraklarda  Suriye rejimine rağmen, kontrolü kendi elinde tutmaya çalışan bir “terör yapılanması” söz konusu..
Üstelik bu “terör yapılanması”, dünyanın jandarmalığına soyunmuş bir Amerika’nın desteği altında, silahlandıkça, silahlandırıldı ve gerçekten çevreye, komşu ülkelere tehdit unsuru olmaya başladı..
Elbette bu duruma Türkiye, kayıtsız kalamazdı..
Türkiye’nin belli bir bölgesinde olduğu gibi, zaman, zaman büyük kentlerinde terör saldırıları gerçekleştiren ve adına “ PKK Terör Örgütü “dediğimizi oluşumun, Suriye yapılanması olan “YPG ve PYD” gerçekten gemiyi azıya almıştı..
Maalesef, Amerikan otoritelerinin, “ kara gücümüz” diye lanse ettiği  bu güruh, bölgede gerçekten terör estirerek, yerel halklara da “kan kusturmaya” devam ediyordu..
Biz bu güruhu, Türkiye’deki silahlı eylemlerinden tanıyoruz..
Terörist başı Abdullah Öcalan(APO) önderliğinde, masum bir sol örgüt olarak örgütlenen ve sonra, dış güçlerin sponsorluğunda, “Kürt Milliyetçiliğini” kendisine referans alan, bu bebek katillerinin, işlediği cinayetleri unutmak mümkün mü?
Evet, Türkiye’de;” asker, memur, sivil, yaşlı, genç, büyük küçük demeden öldüren, dağa kaçıran, aileleri haraca kesen, gençleri kandırıp alıkoyan” bu çetenin, Suriye uzantıları, dumanlı havada elde ettikleri fırsatı, ganimete çevirerek, Amerika’nın da katkıları ile  “karakol devletler” kurarak, hem bölgede, hem çevrede yaşamı tehdit etmeye başlayınca, olan oldu..
Yine üzülerek söylüyorum, “Ankara’da kırmızı halılar ile karşıladığımız, ellerine kırmızı pasaport verip, Amerika’ya, Avrupa ülkelerine gönderdiklerimizi”, bugün “silahla yola getirmek” için sefere çıktık!
Acı ama işin özü bu!
Türkiye, taa işin başından itibaren, bu güruhu ve onlara arka çıkanları uyardı.. Ama işe yaramayınca, “ Sulh ile uslanmayanın hakkı kötektir” anlayışı gereği, topları ateşledi, uçakları kaldırdı,tankları yürüttü, Mehmetçiği yola saldı..
Allah yardımcıları olsun!
Zor ama, kutsal bir vatan görevi bu!
Dosta, düşmana, hem sulh zamanı,  hem de böyle zor anlarda, elbette vereceğimiz cevabımız vardır..
Kim olursa, olsun, Türk Milleti, zamanı geldi mi, düşmanın anlayacağı dilden konuşmasını bilir..
Tarih bunun canlı örnekleri ile doludur..

***
Sevgili okurlar,
Dikkat ederseniz, “PKK Terör örgütüne” dikkat çektim!..
Bu konuda yine umursamazlık, unutkanlık ve vurdumduymazlık içindeyiz!..
 PKK Terör örgütünün kuruluşundan bu yana yıllar geçti..
Türkiye’nin “Terör ile mücadelesi, haklılığı ve karlı terör örgütü PKK’nın içte yakasını bırakmadığımız gibi dışta da bırakmamak ve gölge gibi takip etme, anlama, anlatma” görevimiz var.
İşte,” uyursan, umursamazsan, neme lazımcı anlayışlarla oyunda ve oynaşta olursan”, terör örgütü, sınır ötesinde de örgütlenir, karakol devletler kurar ve sana kafa tutar, seni tehdit eder, geleceğini karartmaya çalışır..
O zaman, bu konuyu diri tutmamız, genç erkeklerimize, kızlarımıza, velehasıl insanımıza anlatmamız gerek..
Bu konuda kitaplar yazılmalı, haberler yapılmalı, sinema filmleri hazırlanmalı, dünya kamuoyuna, “PKK denilen kanlı terör örgütünü” anlatmalıyız..
Biz bunları yapmazsak, işte elin oğlu çıkar Donald Trump gibi, bu terör örgütü mensuplarını, ”kendi toprakları  için savaşıyorlar” türünden laflar eder!..
Terör örgütünün, Avrupa boyutunu adım, adım takip etmiş bir gazeteci, bir vatansever olarak, sorumlu bir yurttaş olarak, “ Terörün Brüksel Boyutu”nu yazdığımda, az tehdit almadım..
Hatta mahkeme kapılarından döndüm..
Ama kitabı Belçika’da, Avrupa’da ve Türkiye’de, kendi imkanlarım ile ücretsiz olarak dağıttım..
Terör örgütü PKK başka nasıl anlatılırdı ki?
Dilim, gücüm yettiğince konuyu,terör işbirliklerini  kitaplaştırdım..
Bu konuda çok az sayıda neşriyat olduğu acı bir gerçektir..
Kaldı ki,” Sözde Ermeni Soykırımı” konusunda bile, Türkiye’de yapılan çalışmalar, Azerbaycan’ın çok gerisinde kalmıştır!..
“Unutuyoruz, konuları tozlu raflara kaldırıyoruz”, ama elin oğlu unutmuyor ve zamanı geldi mi bunları,” temcit pilavı” gibi  ısıtıp, ısıtıp  önümüze koyuyor!..
İşte son “Barış Pınarı Hareketi” adını verdiğimiz operasyona, içte verilen destek yetmez!?..
Dışta da sesimiz, gür, iri, diri ve bir çıkmalı!
Çıkmalı ama nasıl?
İşte, Arap ülkeleri ile AB ülkeleri ve dünya ülkelerinden gelen tepkileri gördük..
Koca Avrupa’da, evet 4 Milyonu aşkın Türk insanının yaşadığı koca Avrupa’da, bir tek Macaristan, Türkiye’nin haklı davasının yanında yer aldı..
Ne kadar müteşekkiriz!..

Bu güzel tepkinin altında, ne adsız kahramanlar var bilirim..
İşte CNN Türk TV’de, bir sahte Monşer Ozan Ceyhun çıkmış, “lobicilikten” dem vurarak, Avrupa Birliği ülkelerini eleştiriyor..
Neymiş,”Türkiye’ye karşı hasma ne tutup” sergiliyorlarmış?
Sen ne yapıyorsun efendi?
Diğer kurumların ne yapıyor?
Rüzgara göre yön değiştiren bu tip insanlar, AK Parti zihniyeti ile birleşince, Avrupa’da yaşayan insanımızı soğuttu ve geri çekilmesine neden oldu!..
Maalesef, Avrupa’da bu alanda üstünlüğü, “PKK grupları, FETÖ yapılanmaları, Sözde Ermeni soykırımcı lobiler, aşırı sağcı İslamofobist, milliyetçi akımlar” ele geçirdi..
Palavralar sıkmanın alemi yok!?
Yeni kurulan,” Avrupa Türk Demokratlar Birliği(UID), Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları, AK Parti Temsilcilikleri ile Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri ve hatta Diyanet ve SETA..gibi”  benzeri  yapılanmalar, bu “lobi “ faaliyetlerini yapamıyorsa, sağduyu sahibi insanlarımızı eleştirmeye, onları “tu-kaka” etmeye kimsenin hakkı yoktur..
Demek ki, bir yerde hata var?
O hatayı da bulmak, iktidar erkine düşer?
Öyle ya, biz nerede hata yapıyoruz!?
Bugün Avrupa’da, “medyayı etkileyecek, televizyon ve radyolara çıkıp, bangır, bangır, Türkiye’nin haklı sesini, duruşunu, hak ve hukukunu teslim edecek, bu konuda cesur çıkışlar yapacak, kaç birikimli, aydın”, insanımız var?
Bu durum, maalesef genelde böyle, yerelde de böyle!
Yıllarca NATO koridorlarında yatıp, kalkmış,  Avrupa Birliği kurum ve kuruluşlarında mekik dokumuş, binlerce habere, makaleye imza atmış, kendi imkânları ile bir iki, üç kitap yazmış bir Yusuf Cinal’dan, Avrupalı Türklerden birileri yararlanamıyorsa, suç sahi kimin, kimlerin?
İlla da parti rozeti mi takmamız lazım!?
Bizim, insanımıza, ülkemize ”küsme gibi bir lüksümüz” olamaz!
Ülkemizin, Türk dünyasının derdi başımız üstüne!
“Avrupalı Türkleri, Avrupa’daki oyunları, meselenin özünü”, bize gelip anlatın dediniz de biz anlatmadık mı?
Merak edilmesin?
Biz bu zihniyetlere rağmen görevimizin bilincindeyiz
Brüksel gibi bir metropolde İnter-Media Bruxelles Yayınlarına, dolayısıyla Yusuf Cinal gibi bir vatandaşa, “ Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları” ilan ambargosu koyuyorsa ve Ozan Ceyhunlar, Mahinur Özdemirler.., büyükelçi olabiliyorsa, baş tacı ediliyorsa, neyi konuşacağız, neyi, kime anlatacağız..
Alın tepe, tepe kullanınız!
Biz, size, bu zihniyete rağmen, ülkemize, bayrağımıza, insanımıza, davalarımıza gönüllü  olarak sahip çıkmayı görev sayarız!..
Lobicilikmiş ha!?
Bakın işinize!?
Yusuf Cinal, 11 Ekim 2019 Brüksel,