Salı günü çıkan ‘Yeni Sakarya’da sekiz sütün üzerine ‘dehşetengiz’ başlığı şöyleydi:
“İki fabrika BMC’ye’
“İlimizin en köklü fabrikalarından TÜVASAŞ ile Tank Palet BMC’ye devrediliyor”

-BMC’nin milli motor, milli hızlı tren, milli tank ve milli otomobil hedefi varmış!..
-Bu hedefler tamamlayıcı Rabialarmış!..
-Yasal izinleri alınmış!..
-Bu firmaya daha önce Karasu’da savunma sanayi için geniş yer tahsis edilmiş!..
-Yerin zemin iyileştirilmesi devlet tarafından gerçekleştirilmiş!..
-Yatırımlar için bu firmaya teşvik sağlanmış!..
Mış..Mış..Mış…
Demek ki ‘durum’ ciddi…

***

12 Eylül 1980 darbesi ile birlikte bu ülkede “KİT’ler ve emek düşmanlığı” başlamıştı…
Vur işçiye!..
Özelleştir KİT’leri!..
Devletin malı deniz yemeyen keriz!..

Patron ve güdümüne girmiş politikacı ikilisinin başını çektiği emek düşmanlığı azgelişmiş demokrasinin gereği miydi?..
Sendikacılık komünist işi değil miydi?..
Uzun yıllar gazetelerde KİT’lerin nasıl zarar ettiklerine ilişkin haberler yayımlandı; sendikalar emeği savundular, davalar açarak işyerlerini korumak istediler; ama nafile…
Emekçinin ve kamu fabrikalarının canına okuduk!..
Gerçekte ülkenin özvarlığını sıfırladığımızı aklımıza getirmiyorduk!..

***

AKP iktidarından önce geçerli olan güçler ayrılığı ilkesini bizim tatlı su medyası ile sermaye kesimi sevmez, vesayet rejimi sayar; ancak bir gerçeği unutmayalım…
Anayasa değişikliklerinden önce Türkiye’de yasama, yürütme ve yargı bağlamında güçler ayrılığı ilkesi vardı; hükümetlerin aldığı kimi kararlar yasalara ve anayasaya aykırılık teşkil ettiğinden yüksek yargıdan geri dönerdi…
Peki, şimdi ne olacak?..
O haklardan kendi ellerimizle vazgeçtik!..
Kamuya ait varlıkları sermayeye aktarmayı hedefleyen zihniyet yapacağını yaptı; ama, bu yolda daha beter bir çukura saplanmış durumdayız.
Şimdi ne olacak?..

***

TÜVASAŞ ve TANK PALET BMC’ye devredilecek mi?..
Hiç kuşkunuz olmasın, yakın tarihimizde Adapazarı pancar ekicisinin öz be öz malı olan Ada-Şeker Fabrikası 520 dönüm arazisiyle nasıl ham hum şaralop yapıldıysa, bugün her iki fabrikayı da aynı akıbet bekliyor…
Şimdilik olayın şavullanması aşamasındayız!

Peki ne yapmalı?..
Önce kendimizden başlamalıyız; ülkenin ve şehrin mal varlıkları tehdit altındayken şehrin aydınlık güçlerini bölüp parçalayarak etkisizleştiren sözüm ona partileri aşarak birleşmenin mantığını şehir anayasasına dönüştüremezsek her iki fabrikayı kaybetmekten kurtulamayız.