Geceler gündüze, kış yaza, karanlık aydınlığa yürüyor. Acil seçim atmosferinden çıkmamıza kısa bir süre kaldı. Milyonlarca öğrenci eğitim öğretim sürecinin bir yılını daha tamamladı. Öğretmenler, kamu çalışanları tatile çıkıyor. Aileler gelecek yıl çocuklarını nerede nasıl okutacağının hesabında. Ortaokulu bitirenler liselere girme maratonuna hazırlanıyor. Yükseköğretime girme hazırlığı milyonlarca gencin uykularını kaçırıyor. İşsiz gençler umutsuzca iş aramaya devam ediyor.

Türkiye bulunduğu coğrafyada yaz sezonunun elverişli olduğu ülkelerin başında gelmektedir. Turizm gelirleri ülke ekonomisinde önemli yer tutmaktadır. Avrupa Birliği’nden uzaklaşan politikalar, Rusya ile yaşanan uçak krizi ülkemize gelen turist sayısını ve turizm gelirlerini yüksek düzeyde düşürmüştü. Rusya ve İran ile son bir yıldaki yakınlaşma bu ülkelerden gelecek turist sayısını artırabilir. Ancak en fazla turist gönderen Avrupa ülkelerinin demokrasiden uzaklaşma, insan hakları ve özgürlüklerin kısıtlanması konusunda duyarlılıkları engelleyici faktör olabilir. Yabancı turist açığı iç turizmle kapatılabilir gözükse de ekonomik veriler yurttaşların önlerini görememeleri nedeniyle sınırlı kalabilir.

Çocukluğumuzda okullar tatile girdiğinde sokakta oynamak yerine çalışmak, aile bütçesine katkı sağlamak, kazanılan harçlığı dilediği gibi harcamak düşüncesiyle çıraklık yapılırdı. Mahallelerde küçük işyerlerinde tanıdık esnafların yanında ki bu çalışmaya olgunlaşmak ve hayata hazırlanmak olarak bakılırdı. Çocuk ve insan hakları bilincinin yükselmesi ve yasal güvenceye kavuşmasına rağmen bugün tam bir çocuk emeği sömürüsü, ucuz emek gücü, yoksunluğun dayatması olarak birçok çocuğumuz tarım alanlarında, küçük işletmelerde ve en kötüsü sokaklarda çalıştırılmaktadır. Yaz tatilleri öğrencilerin dinlenirken öğreneceği, öğrenirken eğleneceği ücretsiz kamplarda geçmelidir. Yerel yönetimler, Bakanlıklar ve Kredi Yurtlar Kurumu gibi kamu kurumları bünyesinde bütçe ayrılmalı, kadro kurulmalı ve organizasyon yapılmalıdır.

Bu yıl ortaokul ve lise son sınıfı bitiren öğrenciler bir üst öğrenime yerleşmek için yaz boyunca tedirginlik yaşayacaklar. Toplam öğrencinin %10 gibi bir oranı sınav sonucuna göre tercih yapabilecek. Burada da ayrı bir sorun var. Sınavla öğrenci alan okulların yarıdan fazlası İmam Hatip ve Meslek Liseleri. Fen Liseleri ve Sosyal Bilimler Lisesi gibi okullara giremeyen fakat akademik bir eğitim planlayan öğrenci ve veliler şimdiden arayış içine girdiler. Özellikle özel okullara gönderebilme düşüncesi ağır basıyor. Zorla istemediği bir okula gitmemek için koşullarını zorlayarak şimdiden kayıt yaptıran aileler çoğalıyor. İktidar eğitimi tamamen sermayeye açarak devleti en önemli hizmet alanından çekmek için elinden geleni yapıyor. Tehlike yaşanabilecek olası bir ekonomik kriz sonrası çocukların özel okullardan ayrılıp hem istemediği hem de olumsuz koşullarda okumak zorunda kalacak olmalarıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı Anadolu Liselerine olan talebin nasıl karşılanacağını düşünmelidir. Kontenjanları dolmayacak İmam Hatip Liseleri Anadolu Liselerine dönüştürülmeli, hiç olmazsa İmam Hatip Liselerinde Anadolu Lisesi programı uygulanacak sınıflar açılmalıdır.

Seçimler emeklilere 1000 TL. kazandırdı. Öğretmen, polis, hemşirelere 3600 gösterge sözünü verdirdi. Vergi ve üniversite affı getirildi. İşsizlik, iş güvenliği, asgari ücret, zamlar konusunda sessizlik hakim. Toplumun asıl beklediği demokratik reformlar OHAL’in kaldırılması, bağımsız yargı, kuvvetler ayrılığı konuları iktidar cephesinin gündeminde yer almadı. Bu süreçte bürokrasi, ordu ve yargı mensupları, üniversite kürsü sahipleri tarafsızlıklarını yitirdiler. İktidara yakın sermaye ve meslek örgütü temsilcileri var güçleriyle “istikrar” peşindeler.

24 Haziran’ın güneşli günlerin müjdecisi olacağına inanıyor, Şeker Bayramınızı kutluyorum.