Toplum olarak spora düşkünüz. 7’den 70’e her yaştaki nüfus sporla ilgilenir. Evde, sokakta, okulda spor yapmışlığımız vardır. Çocuklar yürümeye başladığı andan itibaren önüne top koyarız. Büyüdükçe spora olan ilgisi artar. Büyük bir sporcu olma ve zenginlik hayaliyle koşar, zıplar, ter akıtır, hastalanır, sakatlanır da vazgeçmez. Ebeveynler de hayallerin gerçekleşmeyeceğini bilseler de ya tutarsa diyerek umutlarını korurlar.

2018 Dünya Futbol Şampiyonasını dünya 3. olmuş bir ülkenin yokluğunda izliyoruz. Bu kadar çok spora düşkün bir toplumda sportif başarıların tek tük ve bireysel çabaların dışında neden olmadığını sorgulamak gerekir. Her kuşağın kitlesel olarak sporla bu kadar haşır neşir olmasına karşın belli branşlar dışında uluslararası bir başarı edinilmemesi düşündürücüdür. Coğrafyası spora uygun, toplumsal desteği yüksek, fiziksel ve biyolojik özellikleri elverişli, geleneksel branşları bulunan, bilgi ve deneyimleri güçlü olduğu halde başarı açlığımız had safhada.

Sporun her dalı amatör olmaktan çıktı. Spor; kitlesel, kolektif ve amatör duyguyla kamusal desteğin ayrımsız sunulduğu, içinde eğlence, sevinç, hüzün gibi insani duyguların yaşandığı sağlıklı, mutlu ve refah toplumunun en önemli aracıdır. Sağlık, emek, güç, irade gibi bilimsel temelde çabalarla edinilen özelliklerin sahaya, salona yansıtılmasıyla hedefe ulaşmadır. Bugün spor endüstrileşmiştir. Finans sektörünün parçası ve piyasa aktörü haline gelmiştir. Futbol gibi tüm dünyayı etkisi altına alan bir dalda oyuncu transferleri hayal edilemeyecek büyüklükteki rakamlarla gerçekleşmektedir. Bahis oyunlarında umut satılırken milyar dolarlar belirli ellerde toplanmaktadır. Spordan elde edilen gelirlerin bölüşümü adil olmazken, spor emekçileri yoksulluk batağında debelenmektedir. Bireysel yada takım karşılaşmaları gerçekleşme aşamasına kadar bin bir emek ve onlarca çalışan görünmeyen yarışmacılardır. Altyapı, bilimsel ve teknik gelişme ve olanaklara ulaşmak büyük yatırımlar gerektirmektedir. Kamunun profesyonelleşmiş spor alanından çekilmesi kimi dallarda ancak bir avuç olanaklı insanın alanına bırakılmıştır. Yüzme, tenis, kayak, buz pateni, kürek gibi dallar için yetenekli olmanın bir anlamı yoktur. Çünkü bu sporlarla uğraşmanın maliyeti yüksek ve özel koşulları taşımak gereklidir. Hentbol, voleybol, basketbol gibi takım sporlarına ulaşabilmek nispeten olanaklıdır. Futbol sokak arasında başlayan, en büyük umut sömürüsü bulunan en ucuz, en kolay yapılabilen spordur. Spora ait yatırımlardan en büyük payı alan dalda futboldur. Günümüzde futbol doğrudan piyasa alanında yerini alan spor dalı olmuştur. İşte tam da burada başarıyı sorgulamak gereklidir. Spor kulüpleri oyuncusuyla, yöneticisiyle, teknik kadro ve kulüp çalışanlarıyla işletmeye dönüşmüştür.

Sporda yeniden yapılanma gündeme gelmelidir. Bireysel dallarda da kitlesel dallarda da amatörlük esas olmalıdır. Kamunun spora yatırımları altyapı düzeyinde yoğunlaşmalıdır. Eğitim programlarında okul öncesinden yükseköğretime kadar her bireyin en az bir spor dalında yer alması sağlanmalıdır. Atletizm dalları yaygınlaşmalı, spor insanlarının yetiştirilmesine önem verilmelidir. Kulüpler üzerindeki kamusal denetim artırılmalı, belli görevleri yürütenler kamu çalışanı statüsüne ve güvencesine kavuşturulmalıdır.

Spor dünyanın hemen her yerinde barış, dostluk, kardeşlik adına verilen bir uğraş. Son yıllarda sporda fanatizmin yükseldiğine tanık oluyoruz. Bu durumun saha ve salonlarda ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet tehdidi oluşturduğuna tanık oluyoruz.   Halbuki beden ve beyinlerimizin şiddetten, nefretten, her türlü ayrımcılıktan uzaklaşması spor ve sporcu ahlakıyla mümkündür.

Dünya çapında sportif etkinlikler farklılıkların dostluğuna, kardeşliğine, zenginliğine ve barışa hizmet için düzenlenmektedir. Eh birde kendi ülkelerini o arenada görmek her yurttaşın 4 yılda bir beklediği özlemi ve hakkıdır.