Söz verip tutmamak!..

   

    Ramazan akşamları dost sohbetlerinin keyfine doyum olmuyor.

    İftar sonrası bazen Orman Park’ta, bazen Kent Park’ta soluğu alıyoruz.

    Çay, Sigara, Dondurma, Osmanlı Şerbeti derken sohbet koyulaşıyor.

     Hele de, Fikret Hoca gibi laf ebesi birisi de yanınızdaysa o sohbetin ardından çene kemiklerinin ağrısı  dinmez!..

    Önceki gün akşam, Kent Park’tayız…

    Oturma gruplarından birinde sigaralarımızı tüttürüyoruz.

    Fikret Hoca “Hikaye bu ya” diyerek başlattı anlatmaya;

   ***

    Uzun evlilik yılına karşın erkek çocuğu olmayan adam Tanrıya dua etmiş:

   “Ey ulu tanrım. Bana bir erkek evlat ver. Mürüvvetini gördükten sora yoluna kurban edeyim.”

   Duası kabul olan adam bir erkek evlat sahibi olmuş.

   Erkek evlat büyüdükçe, adamın aklına tanrıya verdiği söz düşüyor, huzursuzluğu artıyormuş.

   Adam bir gün, sorunu imama açıp şöyle demiş:

   “ Hocam durum böyle böyle. Ben Tanrıya erkek evlat için dilekte bulunmuş mürüvvetini görünce yoluna kurban edeyim demiştim. Şimdi çocuk büyüdü. Ne yapmam lazım?”

   “Sözünü tutmalısın” demiş İmam; “Yoksa günahkar olursun.”

   Adamı almış bir düşünce.

   Bir yanda verdiği söz, diğer yanda büyümekte olan oğlu.

   Bektaşi gelmiş aklına.

   Huzura çıkıp anlatmış:

   “Baba erenler böyle böyle. Tanrıya söz vermiştim. Şimdi çocuğumu kurban etmem gerekir mi?”

   Bektaşi sormuş adama:

   “Sen söz verirken duyan oldu mu?”

   “Olmadı.”

   “Gören oldu mu?”

   “Hayır olmadı.”

   “Peki aranızda senet sepet var mı?”

   “Hayır yok.”

   Geriye yaslanan Bektaşi gülmüş:

   “Madem öyle. İnkar et gitsin.”

    ***

    Fikret Hoca’nın içindeki mesajlar saklı olan bu mini hikayesini dinledikten sonra epey bir gülüştük…

    Fikret hoca, konuşmaya devam etti.

    “Sakın ola ki, siz Bektaşi’nin çözüm önerisine itibar etmeyin.  Bilirsiniz, bizde halk arasında bir söz vardır.”

    Konuştuğu şekliyle aktarıyorum.

    “Söz vermek döt vermeye benzemez diye!..”

    Bir kez daha gülüştük…

    Fikret Hoca bu, muziplik bitmiyor ki;

    “Önümüzde yerel seçimler var, kimin ne söz vereceği, kimin hengi verdiği sözü inkar edeceği belli değil” dedi…

    Bu defe katılırcasına, kahkahalarla güldük…

    Emin olun Kent Park’taki öteki insanlar dönüp bize baktılar…

    O an hepimizin aklına halk arasındaki o meşhur söz geldi…

    

 

  ----------------------------------

 

Benzin 1 lira 32 kuruş!

 

    Yazımın başlığını yanlış okumadınız.

    Evet.

    Ülkemizde vergilerden arındırılmış olan benzinin litre fiyatı 1 lira 32 kuruş…

    Peki vergiler ne kadar?..

    3 lira 68 kuruş…

    !!!

    “Bu de ne yahu. Yuh!..” dediğinizi duyar gibiyim…

    Şaka değil.

    Bu veriler daha dün yayınlandı.

    Maalesef yıllardır adaletsiz vergilerle kaz gibi yolunuyoruz.

    Benzine neredeye her aya bir veya iki defa zam geliyor kuzu kuzu bakıyor, sonra da “eyvallah” diyoruz..

    Ne eyvallahı yahu!..

    Bırakın yalandan yere Gezi Parkı’nda, sağda solda “yeşil” şamatası adı altında kargaşa yaratmayı, direnecekseniz işte bu adaletsizliğe, bu soygun düzenine karşı direnin de haklılığınız ortaya çıksın…

    İktidarın mazereti neymiş..

    Akaryakıtın yüzde 90’ı ithal ediliyormuş!..

    Onu anladık be kardeşim…

    Vergiyi de mi ithal ediyorsunuz?..

    İthalat fiyatları yükseliyorsa vergiyi düşürün

    Mecbur musunuz, bu milleti arabasına bindirmemeye, evine hapsetmeye!..