Dün Bizim Sakarya’da çıkan Hüseyin Burucu’nun açıklamasını okudunuz mu?
İşçi Emeklileri Derneği Başkanı gizlenmeden ve de çekinmeden emeklilere bir dizi vaatlerde bulunan muhalefete yüklendi…
Ne dedi:
- CHP’nin vaatleri hayal!..
- Maçaları sıkıyorsa gelsinler derneğimizde konuşsunlar!..
- Biz iktidarı da  muhalefeti de tanıyoruz!..
- Güvenmiyoruz!..

***

Hüseyin Burucu’nun sözlerini özellikle köşeye aktardım; hiçbir köşe yazısının ya da gazete yorumunun açıklayamadığı berraklıkta Türkiye’deki siyasal kavganın özünü ve niteliğini sergiliyor…
Ne başkanlık maşkanlık, ne demokrasi memokrasi, ne paralel maralel…
Ne işçi maaşı…
Ne emekli aylığı…
Siyasal kavga bir sürü laf gargarasının ötesinde çıkar çatışmasının ta kendisidir…
Zamanlama da ilginç!
CHP’nin emekli yurttaşlara yönelik seçim vaadinin ülke gündemine oturduğu bugünlerde, emeklinin çıkarını koruması gereken kişi diyor ki:
Bu bir hayal…
Sıkıysa gelip derneğimizde söylesinler…
-Niye hayal?
-Söylerse ne olacak?

Yumruğu gözünün üzerine yersin!
Pes!..

***

Şimdi muhalefet, emek kesiminin yaşam standardını yukarı çekeceğini beyan ediyor; dini bayramlarda ilave birer maaş, emekli meclisi, yaşlı bakımevleri, yönetimde söz ve karar yetkisi, vesaire…
Bir işçi emeklisi derneği ya da sendikacının bu tür vaatleri sahiplenmesi ve hatta yetersiz bulması gerekmiyor mu?
Hüseyin Burucu’nun derdi ne:
İktidara selam durmak mı?
Koltuğa mıhlanma güdüsü mü?
Aile bireylerine sunulan kimi kamusal konumları koruma çabası mı?

***

Öyle bir maskaralık ki, muhalefet siyasal iktidarı değil, uğruna mücadele verdiği kesimlerin temsilcilerini aşmaya çalışıyor…
Peki, ne yapmalı?
Aklı başında emeklinin Burucu’nun ve benzerlerinin defterini burup kenara atması gerekmiyor mu?