Ülke çok hayati bir seçime gidiyor. Maddi-manevi hislerimizi hak ve adalet terazisine koyarak ülkeyi yönetecekleri seçmezsek, sonumuz çok puslu.

Çünkü, dört yanımızdaki komşu ülkelerle de, okyanuslar ötesindeki ülkelerle de aramız kötü. Limoni bile demedim, kötü…

Paramız da yok; babamızın değil, dedelerimizin mirasları bile satıldı, yendi. Artık deniz bitti. İş Dünyasının durumu da Doğru Siyasi Yönetim Tarzı ile çok ilintili.

“ İş Dünyası+ Doğru Siyasi Yönetim Tarzı ” nı biraz açmam gerekecek.

                                                                  **

İş Dünyası son 30-40 yılda mucizeler yarattı. Sibirya’da, Arabistan, Libya çöllerinde; Türki Cumhuriyetlerde kimsenin cesaret edemediği işleri yaptılar.

Ama, siyaset Onların kazanımlarına da ortak olmaya sulandı. İşi ben buldum; şunu da ortak al; şu işleri de, şu bağışı da yap! Olmadı cezalarla tepesine bin!..

Siyasetin benim aklıma hiç ihtiyacı yok da! İş Dünyamız şu anda, siyasi cendere  gırtlağına çökmese, ihracat patlamaları yapacak çok büyük potansiyele sahip.

                                                                   **

Şu anda siyaset geriye dönüşü zor, hem de çok zor çıkmazlara girdi. Kimse de bu çıkmaza gidilen yolda uyaracak cesaret yoktu.  Ki, Uyaran herkes sanki linçe uğratıldı ve O cesaretsizlik isteyerek yaratıldı gibi.

En kötüsü; “ Hiçbir Baba, yıllarca çalışarak, kemer sıkarak edindiği serveti çocuğuna hovardaca harcatmaz! Çocuğunu el kapısına da muhtaç ettirmez!”  lafı hepimiz için hayat dersidir. Devletin yüzlerce yıllık mal mülkü satıp savruldu.   

Devleti toparlayacak en doğru Siyasi Yönetenleri göreve getirmenin zamanı bile geçti geçecek gibi. Halk bu doğru tercihi artık zamanında yapmayı bilmeli.

                                               SEÇTİĞİM HİÇ BİR SİYASETE;

                                             MUHTAÇ OLMADIM, OLMAM !

Halkımız tabii ki, oyları ile seçtiği Yönetici Siyasetin kendilerine muhtaç olduğunu bilir. Çünkü, halk beğenmediği siyasiye oy vermez, bitirir.

Hatta, Halkın, seçtiği siyasete hesap sormak gibi çok büyük yetkisi de vardır.

                                                              **

Ülkemizde siyaset şu anda son derece ölçüsüz kirliliğe bulaşmış durumda. Bir değil, bin değil; iftiranın, küfrün, yalanın, inkarın cılkı çıkarılmış durumda.

Bu kaos; bilerek yaratılan bir kutuplaşmadır. Öyle ki, siyasi partimizin tüm yalanlarını, kirliliğini görsek bilsek bile arkasında durarak ortak oluyoruz.

Ama; ülke ile birlikte hepimiz, Manevi ve Maddi geri dönüşü imkansız bir yıkıma ve günaha doğru hızla gidiyorsak, aklımız bizi durdurabilmeli.

                                                                 **

Biliyorum, çok şanslı yaratılmışım. Genç yaşlardan itibaren, Allah vergisi yeteneklerim beni kimseye muhtaç ettirmeden yaşama imkanı sundu.

Üniversite hayatımı bile kimseden en ufak maddi destek almadan yaşadım. Sonrasında da önüme çıkan iş imkanlarının hiç birisinde zorluk yaşamadım.

Amaaa…Çalıştığım, hayatımı kazandığım hiçbir resmi ve özel kuruluşta; maaşım dışında, fazla mesai, hafta sonu-gece çalışma farkı, konuk masrafı; harcırah vesaire gibi tek kuruş kazancım-beklentim-aldığım para olmadı.

Özellikle bir tek siyasiden-siyasi partiden atanma, tayin, terfi isteğim de olmadı. Hiçbir siyasinin de benden isteyebileceği sıra dışı bir şey olmadı.

                                                                 **

Halkımıza yalvarsam da, kolaycılıktan vazgeçilmez, bilirim. Çocuklarınızı hiçbir siyasetin kapı kulu yapmayın. Onları, kendi ayakları üstünde aslan gibi duracak niteliklerle yetiştirecek okullarda okutun.

İşlerinde ehil, namuslu, güvenilir ve çok da çalışkan olsunlar. Hayatları boyunca hiçbir Kul’a kulluk etmeye de mahkum olmazlar : -)

                                    ANADOLU’DA 1500 KM GEZDİM : -)

Sakaryalılara, ilimizde yapılan Yöneten Yanlışlarını yazmaya devam ediyorum. Bundan hiçbir kazancım da yok. Ama, şehrim kazanırsa ben kazanırım, bilirim.

Bir metre tarım arazim, hayvanım, ormanım, suyum da yok. Yani, kaybım yok. Ama, topraksız, köysüz-köylüsüz kalmak, tüm gelecek kuşakların fakirliğidir.

                                                                 **

Bayram öncesi Geyve, Bilecik, Kütahya, Afyon, Burdur, Isparta, Manavgat; dolaştım. Elektrik üreten Rüzgar Güllerini, Güneş Paneli Tarlalarını gördükçe mutluluktan geberdim.

Hemen her vilayet, ana karayolları üzerinde köylülerinin ürettiği tarla mahsullerini satacakları salaş mekanlara izin vermiş. Hiçbir araç boş geçmiyor.

Afyon, şehrin ana geçiş noktalarında yaptığı süper marketlerde zaten tüm zamanlarda isim yapmıştır. Normal fiyatla yenen Yerel Yemekler dışında; son derece çağdaş paketlerle sunulan Yerel Hediyelik Gıdalar yok satıyor!

                                                                  **

Alifuatpaşa İlhan Tan Tesisleri, eve dönüşlerimizin akşam yemeği yenen mutlak mekanıdır. Ki; gidişte de kahvaltı mutla TunaTan Tesislerindedir.

Çünkü; Yerel Tadımı, Kokumu, Dokumu ancak o mekanlarda bulurum. Bir de öylesine Bizden-Yerel Ahlaklı servis ve sunum ekibi anlayışı vardır ki, şaşmam.

İlhan Tan Tesisleri’nde de, TunaTan’ın Yerel ve Özel Tatları; Yöresel Gıda paketleri, çok çeşitliliği ve çağdaş sergileriyle insanı sarıp sarmalıyor.

Yöre Kadınlarının, kendi tarlalarında ürettikleri mahsullerden yaptıkları gıda paketleri evimize alınır; özgün hediyelik paketlerde sevdiklerimize cazip gelir.

                                                                 **

Anadolu’da 1500 km. gibi, gezdiğim illerin tarım arazilerinde, Sakarya’nın dört yanında gençliğimde dolaştığım tarlalardaki, köylerdeki bereketi hayal ettim…