“ Serdivan Sakarya’nın merkez ilçesi yapılıyor.” dendi de, hani hep bir ağızdan, “ yok öyle bir şey!” itirazı geldi ya; buyurun şimdi buradan bakın!

Şehir planlama, ben yaptım oldu gibi olmuyor. 2016’dan beri, “ Serdivan’da yaşamak 5 yıl sonra zor; 10 yıl sonra ise kaçan kurtulur!” gibi yazıyorum.

Yanılmışım! Serdivan’a, muhteşem proje diye tanıtılan CADDE54 bitsin, 2 yıl sonra O caddeden Yazlık’a geçmek bile işkence gibi olacak.

Yaşamak ise her geçen gün çile. 60-65 Yaşındaki Serdivanlı’lar zaten şimdi o trafikte sokağa zor çıkar. Şimdi bir araba park edecek yer bile bulunamıyor.

                                                            *

Perşembe  günü şehri güneyden kuzeye boydan boya yine gezdim. Serdivan CADDE54 inşaatına gelince dondum kaldı. Yatay Mimari şaheseri.

Tarihi Arabacıalanı Merası’na vurulan son balta…Bitince, her tarafı camlar ve ışıklarla şıkır şıkır yanacak eminim. Ama, orası artık bir taş yığınıdır.

Yağmur bile orada bereket değildir; çünkü, üstüne yağacağı bir karış  toprak yok! Yani, O Serdivan bitti, bitiyor!

                                                              *

Aynı gün Erenler’i de dört dolaştım. SEDAŞ kavşağını ( eski TEK ) geçtim, fırının oradan SSK’ya döndüm.

Araştırma Hastanesi arkasından geçip, Mimar Sinan Cd.’den- Erenler Bld. yanındaki yeni duble yoldan , Sakarya cd.’ne çıkıp, merkeze gittim.

5 Dakikada; ki daha kimi bulvarlar açılınca Erenler daha da rahatlayacak.

                                                 KIZ MESLEK LİSESİ’NİN,

                                             “ MUHTEŞEM !” DEFİLESİ !

Defile bitmişti. Eşimi ve arkadaşlarını almak için saat 16.45 gibi Erenler Western Primier otele gittim. Kapıda bekliyordum, içeri çağırdılar.

Adapazarı Kız Meslek Lisesi’nin iz bırakmış 4 emekli öğretmeni bir ağızdan,      “ Muhteşem bir sergiydi, harikaydı!” diye anlatmaya başlayınca heyecanlandım.

                                                                      *

Adapazarı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Giyim Üretim Teknolojisi Bölümü’nün hazırladığı defilede, Osmanlı Dönemi Yöresel Kıyafetleri sergilenmiş. Sergileme beklentilerin üzerinde beğenilmişti : -)  

Valilik ve Büyükşehir, bence, O Defile Ürünlerini şehir merkezinde var olan bir sergi alanında halkımızla da en az 1 hafta buluşturmalı. Tabii, olabilirliği varsa!

                                                                **

Nihal Rasna, Yıldız Yıldız, Adalet Türkoğlu ve Suzan Memigüven Kurtiç ( Eşim ) öğretmenler, otelden ayrılamamış, görkemli defileyi anlatıyorlar.

Hatta; sergileriyle uluslar arasında adını duyuran Olgunlaşma Enstitüsü sunumları ile de kıyaslıyor, okullarıyla gurur duyuyorlardı.

Gurur duydum; Adapazarı Kız Meslek Lisesi’nde öğrenci ve öğretmen olarak bir ömür yaşamış, sayısız öğrenci yetiştirmişlerdi.

 Öğrencileri öğretmen olmuş; bu kez kendi yetiştirdikleri öğretmenler ve Onların öğrencileri birlikte muhteşem bir defile hazırlayıp, sunmuşlardı.

Bu günleri yaşatan Muhteşem Cumhuriyet’e bir kez daha minnet duydum.

                           

                              SAPANCA GÖLÜ VE HEYELAN UYARIM !

Cumartesi günü de Sapanca Gölü’nün 40-50 metre içine kadar girdim.

Sakarya’da doğup büyümeyenler ve pek ilgi de duyamayanlar, MAVİ neden Sapanca’nın simgesidir bilmez!

Sapanca, Sapanca Gölü’nün Mavisi ile özdeş bir hayat şehridir. Sapancalı mavi göl ile yaşama tutunmuştur. O nedenle çocukları genelde Denizci Asker’dir.

                                                                 *

Baktım O Mavi Göl, Sapanca mavisi değil; sarımsı toprak rengi. Bir zamanlar,  “ Alg patlaması !” derlerdi ya; öyle değil, sarı-kahveye yakın.

Bu İli Yöneten bir tek kişi uyarılara özen gösterse, yıllardır sesimizi duyardı. Şimdi, Yöneten konumunda olan herkesi daha çok sorumluluk bekliyor.

Gölün rengini, son yağmurlarla, toprak akmaya başlayan dereler çamura çevirir. Çünkü, dağlarda ormanlar kesildi, villalar yapıldı.

Sapanca dereleri Göl’e toprak akıyor. Dereden kamyonlarla toprak taşınıyor.

Ki; daha büyük tehlike de var. Ülkemizde ve dünyada, son zamanlarda toprak kaymaları, yıkılan taş istinat duvarları ile büyük felaketler yaşanıyor.

Artık yağmurları tutan ormanlar yok. Yağmur; toprağı, taş ve beton istinat duvarları, önüne gelen her şeyi söküp atıyor, felaketler yaratıyor.

                                                                         *

SASKİ, Sakarya’da Su Ölçümleri, Denetimler yapıyor ya; ben de Göl’deydim.