Herkesin bildiği bir ‘Hükümet Kadın’ filmi vardı ve o filmde eski belediye başkanı Aziz Veysel'in söylediği ve bence hepimizin bir kağıda yazıp duvarımıza asmamız gereken sözlerden çok etkilendim.

"Bu dünya, senden olmayanlarla hoştur. Onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle, gönüllerle hoştur. Sadece senin gibiler değil, senden olmayan da çok yaşasın ki, sen de yaşa. Hele bir de onun gözüyle gör şu fani dünyayı. Herkes beyaz olsa, o zaman beyazı fark edemezsin ki. Değil mi?

Veyahut da siyah. Beyaz en güzel siyahta belli eder kendini. Beni ben yapan yegane şey, benden olmayandır. O yoksa, sen de yoksun. Ne anlamın kalır, ne rengin belli olur, ne de tadın..."

Hayatın özünü, siyasetin kirli yüzünü ve bize yarattığı en büyük sıkıntıları bu cümlelerde görmek mümkün, ülkenin sorunu senden olan ve senden olmayan diye ayrıştırılmak.

Bugün hangi belediye ihale verirken bu adam bu işin ehli bunu layığıyla yapar diye veriyor?

Ayrıştırılarak huzur ortamı oluşturulamaz, bugün tüm belediyelerin ortak kaderi; yandaşlarla dolmuş personel kadroları; gereksiz yüzlerce çalışan ve yapılan yanlış ihaleler.

Burada parti gözetmiyorum; AKP’de MHP’de CHP’de aynı politikayı seyrediyor. O ondan bu şundan diyerek bu ülkeyi huzur ortamına sürükleyemeyiz.

Kucaklaşmak bu kadar zor mu? Oysa eskiden Türk toplumu için kucaklaşmak çok doğal, sık yapılan bir sevgi alış-verişiydi. Şimdilerde yerini yanak değdirmeler, el sıkışmalar, hatta karşıdan selamlar aldı. Kucaklaşmanın ve dokunmanın, aslında insanların enerjilerini yükselttiği, çocukların özgüvenini ve öz değerini arttırdığı, aynı zamanda sağlık verdiği, moral düzelttiği pek çok araştırmayla desteklenmiştir.

Ülkeye sağlık verecek olan bu olgunun halka yayılması lazım, görüyoruz ki ayrışarak bir olamayız. Rabbim bayrağımıza ve ilkelerimize zeval vermesin. Geriye kalan her şey hallolur.

Bu ülkede bir spor kulübü için yapılan kucaklaşma ve birlik gösterileri ülkenin kaderi için yapılmıyor ne yazık değil mi?

Bize bizden olan değil, konuyla alakalı en iyi olan lazım. Bugün ben iş yerime eleman alırken şu kaygı içerisinde değilim; acaba bunun siyasi görüşü nedir, rengi nedir, nelerden zevk alır diye düşünmüyorum o işe katacağı değere bakıyorum.

Bugün isterdim ki seçim süresince desteklediğim ve kişiliği ile takdir ettiğim Sn. İMAMOĞLU bu politikayı uygulamasın fakat görüyoruz ki sistem bu, bu sistem yıkılmadıkça bu ülke ayrıştırılacak.

Bugün senden olan yarın senden olmayanla işbirliği yaptığında ne anlamı kaldı?

Vatan haini FETÖ zamanında bizden değil miydi? Kandırılmadık mı?

Ülkemizin etrafı yangın yeri, bize düşen birlik ve beraberliğimizi korumaktır. Milletçe kucaklaşmalı ve kaynaşmalıyız.

Kucaklaşmayla ilgili yaşanmış bir hikaye anlatmak isterim. Amerika'da ki bir hastanede çocuk bakım odasında 15 çocuğa bakılmaktadır ve bir gün odada gaz kaçağı yaşanıyor. 15 çocuktan sadece biri kurtuluyor. Tek bir çocuğun neden hayatta kalabildiğini araştırdıklarında, sadece o çocuğun bir hasta bakıcı tarafından her gün defalarca kucaklanıyor olduğu tespit ediliyor.

Başka çocuk yuvalarında, yetimhanelerde de aynı şey gözleniyor. Kucaklara alınıp, sevilen çocuklar daha dayanıklı ve daha çabuk büyüyorken, kucaklanmayanlar daha sık hastalanıp, büyümeleri yavaşlıyor. Buna benzer yapılan pek çok araştırma ve deneyler kucaklaşmanın, dokunmanın bağışıklık sistemi, yaşama bağlanma, büyüme ve gelişmede ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Ülkenin geneline ve yönetimlere bunu yüklediğimizde de çıkacak manzara aynı. Huzura kavuşmak istiyorsak önce seni beni bırakıp biz olmalıyız.

Bayrağımızla, istiklal marşımızla ve Atatürk ilke ve inkılaplarıyla kucaklaşmalıyız.

Sevgilerimle, hoşçakalın.