Önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanımız, hocam hiç mi iyi bir şey yapmıyoruz, hep muhalefet, hep eleştiri deyince sordum; Var mı Başkanım? Söyleyin hemen yazayım.

Basınla ilgili kardeşimizi çağırdı, anlat hocama, bugün neler yaptık, resimleri de göster, dedi.

Yaptıkları şuymuş; Doğudan göçme bir aile, yanlış hatırlamıyorsam 6 çocuk, başlarında baba yok, sefil, perişan. Erzak götürmüşler, yetimlerin saçlarını okşamışlar, dinimizin emrettiği şekli yerine getirdikleri için o çocukların saç kılı sayısınca sevap kazanmışlar!

Benim için haber değeri yoktu. Varsa da tersinden bir haber yapman gerekiyordu,yapmadım.

İçimden geçenleri de anlattım ama…

Başkanım. Siz bu ilin şehr-ül eminisiniz. Sizin göreviniz bana emin, güvenlikli ve huzurlu bir şehir ortamı sağlamak, bunun için de her şeyden önce bu şehrin göç almasını önlemek, gelenlere hayırdır, işiniz var mı, eviniz var mı diye sormak, bu şehrin sosyal dokusunu ve demogratif yapısını korumak, sizden önce alınan göçler konusunda da o insanların bu şehre uyumu konusunda çaba sarf etmektir ki, benim çocuğum 10-15 yıl sonra şu Bulvar’da güvenli bir şekilde gezebilsin…

Bakın bu şehir kuşatıldı. Yazlık, Tekeler, Arifiye, Güneşler, Karapürçek, Adliye, Kirazca…

Bu kuşatmaya izin vermeye, görmemezlikten gelmeye hiçbir siyasi erkin hakkı yoktur.

Geleceğimiz tehdit altındadır.

İşte Mersin mesela, Mersin olmaktan böyle çıktı. İşte Adana, Antalya… İstanbul’u hiç saymıyorum bile…

Ama o dönemin belediye başkanı RecepTayyip Erdoğan’ın; İstanbul’a vize koymamız lazım, ne o öyle ipini koparan dalıyor mealindeki sözlerini bugün gibi hatırlıyorum.

Neyse…

Biz onu çoktan geçtik, kabullendik, bu gerçekle birlikte yaşamaya alıştık derken başımıza önce Irak sonra Suriyeli göçmenler musallat edildi.

Ve yine zamanın idarecileri, onlar bizin din kardeşimiz, onlar muhacir biz onlara ensar olmalıyız babından reklam kokan hareketlere giriştiler, şehrin demogratif yapısının ve sosyal dokusunun içine ettiler.

Böyle düşünüyorum diye kimse bana insanlık, Müslümanlık vesaire dersi vermeye kalkmasın.

Alırsınız yaşlılarını, hastalarını, sakatlarını ve çocuklarını yerleşim alanları açar oturtur, gerekli ihtiyaçlarını karşılarsınız. Eli silah tutacak seviyede olanlara da terk ettikleri vatanlarını istikamet gösterir, marş çeker, gönderirsiniz.

Bu insanlık ve Müslümanlık gereğidir.

Eğer bayramlarda bayram yapmaya gidebiliyorsa, artık burada kalmaları için bir sebep yoktur der, sınır kapısının önüne koyarsınız tıpkı Avrupa gibi…

Beyler, Türkiye dünyada en fazla sığınmacının olduğu ülke…

Mültecilere 30 milyar dolar para harcandı ve harcanmaya devam ediyor.

Suriye mafyası Türkiye'deki en güçlü mafyalardan biri haline geldi.

Fuhuş sektöründe korkunç bir patlama var, fuhşa giden erkek çocuk yaşı 13'e düştü.

İstanbul'da bazı semtler tamamen Suriye uyuşturucu mafyalarının kontrolünde ve bu Afganistan- Avrupa uyuşturucu güzergahında Suriye mafyasının örgütlenmesini sağladı.

Mahalle aralarındaki kavgaları, halk içindeki çatışmaları ve bundan kaynaklanan huzursuzluğu saymıyorum bile…

Ne yapılmalı, derseniz?

Öncelikle bu yanlış dış politikadan vazgeçilip, Suriyelilere kendi vatanlarında huzurla yaşayacakları bir ortam hazırlamak için çaba gösterilmeli…

İktidar veya muhalefet bu insanlara her şeyden önce bir vatan, ki o da kendi vatanlarını taahhüt etmeli.

Onlar kalıcı olmadıklarını bilmeliler, sergi açmamalılar ülkemde…

Ama bizimkiler ne yapıyor?

Nüfusa geçirmeye kalkmalar, toprak ve mülk edinmeleri için teşvik etmeler…

Yetmezmiş gibi Tarım ve Hayvancılık Bakanı kalkmış, bunlara arazi verelim tarım yapsınlar diyerek aklımızla alay ediyor.

Bakın, tarihi bir hata yaptınız;

Siyasal mezhepçi yanlış politikalarla girdiğiniz Ortadoğu macerası sonucunda 3.5 milyon Suriyeli sığınmacı ile birlikte şu ana değin 30 milyar dolarlık mali yükü Türk milletinin sırtına yüklediniz.

Şimdi de Suriyeli mültecilerin yarattığı toplumsal, kültürel, psikolojik, ekonomik yüzlerce sorunu çözmek için Suriyelilere geri dönmeye teşvik etmeniz gerekirken, onları Türkiye'de kalıcı hale getirerek mali ve politik sorunları artırmayı tercih ediyorsunuz.

Yanlış yapıyorsunuz…

Bence siz, Türk milletinin sabrıyla daha fazla oynamayın…