Arkadaşımız Ferruh Bulut’un, Şehir Hastaneleri ile ilgili dünkü yazısını da zevkle okudum. Sakarya’ya yapılacağı üfürülen 1000 Yataklı Hastane için nefis uyarıydı.

Yerel Basın da bu konu manşetlerde hiç görülmez. Şehir Hastaneleri konusu didik didik edilmeli. Ferruh’un uyarısını çok az basında ve yazarda görebiliriz.

                                                               *

Siyasi Muhalefet neden böyle bir görevi üstlenmez? Bunu da anlamak mümkün değil. Şimdi bu işi Sakarya’daki Siyasi Muhalefet görev bilmeli:

“Şehir Hastaneleri, ne karşılığı ve kimlere yaptırılır? Hastane yapılacak hazine arazisi yapımcı özel firmaya bedava mı veriliyor?

Şehir Hastaneleri, kamu hastanesi mi, özel hastane mi? Özel ise; günlük veya aylık, yıllık gelir garantisi mi veriliyor? Garanti geliri dolmazsa, eksik kalan gelir Devlet kasasından mı ödenecek?

“Eksik garanti devlet kasasından tamamlanır!” ise bu zaten başlı başına bir olay da; Şehir Hastaneleri’nde tedavi için, “Halk Kaz Gibi Yolunacak” mı?

Sakarya’da, Siyasi Muhalefete çok iş var çok! Karşılığını halk mutlaka verir.

                                                                  *

Ferruh nefis uyarmış; Şehir Hastaneleri açılır, çevredeki Devlet Hastaneleri kapatılır, kadroları Şehir Hastanelerine devredilirse, bence İktidar Partisi de dükkanı kapatır.

Beraber ıslanılacak yola çıkarken söylemler böyle değildi; halk şimdi sokakta sağanak yağmur altında ve yalnız mı?

                                           BULVAR’DA 3 SIRA PARK!

“Şehirde trafik akışı ekrandan izleniyor. Hatalı davranışlara anında müdahale ediliyor!” gibi üfürmeler ya bırakılsın, ya da üfürüldüğü gibi yapılsın.

Geçen hafta yerel basında böyle bir duyuru yapılmıştı. Ertesi gün arabayla şehri boydan boya dolaştım. Galiba başka bir Sakarya’da dolaştım : -)

Yenicami’den Gümrükönü’ne gelirken, özellikle bankalar önünde iki sıra arabalar da vardı. Dönüşte; İstasyon Meydanı sonrası yeminle 3. sıra da vardı.

                                                               *

Siyaset, Ayrım, magandalık; toplumsal yapımızı darmadağın etti. Bu şehirde kamu görevi yapmak her zaman zordu; artık daha da beter haldeyiz.

Şehrin göbeğinde 2 kapalı otopark var. Ana caddeler de amcamların tek sıra otoparkı. Her yer, her sokak nerdeyse açık otopark dolu.

Biz, trafiğin en yoğun saatlerinde kent merkezlerinde ulaşımı kilitliyoruz. Şehir Otoritesi; “Her yeri otopark yaptık. Uymayana ceza var!” desin ve uygulasın.

                                                                 *

Kent Ulaşım Profesyonelleri! Büyükşehir otobüsleri, tüm minibüs ve taksiler de asla sivil araçları tehdit eder gibi araç kullanmasın. Tabii, bunun aması da çok!

Bizler de bencil ve görgüsüzüz. Koca araçta tek kişi bile olsak; duraktan çıkan yolcu dolu toplu taşıma araçlarına yol vermiyoruz. Duraklar da yolcu dolu.

                                                                   *

Müftülük yanında açılan O Yeni Kapalı Otopark neden hala çok dolu olamıyor? 200-300 metre yürüyenin incileri mi dökülüyor? Üstelik her yerden de ucuz.

                                              

               

                           YALNIZ KADINA DEĞİL, ÜLKEDE ŞİDDET MODA!

Adapazarı’nda bir AVM’ye giriyorum. İnanın, Güvenlik için yapılan her denetimde, “% 100 eller yukarı!” olurum. Güvenlik için hepimiz de olalım.

Ama; Özel de, Kamu da Güvenlik Nezaketi de % 100 zorunluluk olmalı. Bizim kuşak, “Hulusi Kentmen Komiserliği : -)” ile büyüdü ya.

Şu çok doğru; dünya şiddet pençesine düştü; sert güvenlik uygulaması şart. Şu da bilinsin ki, sertliğin bile haklı, doğru nezaketi var.

Cebindeki anahtarı, telefonu kutuya koymadan geçene, doğru geçiş uyarısı yapmanın nezaketi sudan ucuzdur.

                                                              *

Özel Güvenlik dahil; tüm çalışanlara 8-10 saat ayakta görev yapmak insanlık dışı bir zulüm gibidir. Biliyorum ki; 2000 TL maaş ver, O zulme 2 milyon işsiz koşar.

Geçen hafta İstanbul Bebek’teki muhteşem Sabancı Müzesi’nde de böylesi bir Güvenlik Görevlileri içimi acıtmıştı. Her koridorda, her odada vardılar.

Acaba günde 8 saat o odalarda ve ayakta mı görev yaparlar acaba?

                                                                 *

Şiddetin yalnız kadına yapıldığı sanılmasın. “Değişiyor, Zenginleşiyor, Gelişiyor!” denilen ülkede bunlar da var. Geçen gün de yazdım; Hapishaneler de tıka basa!

Yöneten Siyaset, sanal pembe huzur tabloları çizmeyecek; O tabloları yaşatacak. Ayrımsız,; Hukuk, Adalet ve HAK uygulansın O muhteşem tablo zaten çıkacaktır.