Birkaç gün önceydi… İsmet Paşa Caddesi’nde yürüyorum… İktidar partisinden aday adaylığı başvurusu yapmış iki genç isim, hatta ‘delikanlı’ diyeceğimiz kadar genç iki isim hem yürüyor, hem de vatandaşla sohbet ediyor… Vekil aday adayı oldukları hemen hemen her hallerinden belli oluyor. İktidar partisinin aday adayı olduklarıysa, rozetlerinden, saatlerinden, kemerlerinden belli…

                                                  **

İki genç vekil aday adayına herkes bir şeyler soruyor. Daha doğrusu, sormaya çalışıyor… Zira çok olmasa da, on-on iki kişilik kalabalık nedeniyle isteyen, sokulup, istediği soruyu soramıyor. Bir de, hazır değiller!.. Genellikle, ‘Merhaba’ , ‘Nasılsınız?’ , ’Kaç yaşındasınız?’ gibi suya sabuna dokunulmayan ‘kelimeciklerle’ zaman ve de yürüyüş geçiştiriliyor…

                                                   **

Bende birkaç adım arkalarından yürüyorum. Hem kulak misafiri durumu… Hem de, iki genç vekil aday adayı arkadaşı çözme durumu… Birden bire iki kelimelik, ‘kimine göre üç’ kelimelik bir soru havada patladı. Kalın, kaba bir boğazın ses tellerinden sıyrılıp, iki genç vekil aday adayının önüne bir doksan serilen soru şuydu; ‘..Sefertası nedir?..’ Söylediğim gibi iki kelimelik bir soru. Ancak, keyifle ve de zevkle, ‘Sefer’ ile ‘tas’ı birbirinden ayırırsanız al sana üç harfli bir soru!.. Neyse devam edelim…

                                                  **

İki genç vekil aday adayı bu, ‘..Sefertası nedir?..’ sorusu karşısında önce birbirlerini şöyle bir-iki saniye bir süzdü. Birbirlerini süzmelerinin nedeni, soruya cevap vermek için nasıl bir hal, hareket ve de arayış içinde olduklarını ipucuyla öğrenmekti. İşin özü ve de gerçeği, her ikisi de, ‘Sefertası’ nedir bilmiyordu. Sonra birden hafif sarışın olan aday adayı, cebinden akıllı(!) telefonunu çıkarıp, kurcalarken yanındaki diğer aday adayı, ‘Olmaaz’ dedi. ‘Kopya çekmek yok!’ Ben olduğum yerde kala kaldım…

                                                  **

İki genç vekil aday adayının peşindeki topluluktan biri hiç çekinmeden, ‘Hani bir de ‘ben işçi çocuğuyum’ diyordun. Ne oldu? İşçi çocuğu sefertasının ne olduğunu bilmez mi?’ diye gürledi. Onunla birlikte üç-beş kişi dönüp ters istikamete yürümeye başladı. Vekil aday adayı gençlerle yanlarında kalan beş-altı kişi İsmet Paşa Caddesi’nde aynı yöne doğru yürümeye devam etti. Benim acilen Sakarya’ya dönmem lazım ama… Bolu’daki bu curcuna epey hoşuma gittiği için, iktidar partisinin iki genç vekil aday adayı ile yanındaki grubu, dinlemeye, izlemeye devam ediyorum…

                                                  **

Bolu’da pek bulunmadım. En fazla üç ya da dördüncü gidişim. Bu fırsatla çevreyi iyi bir gözlemlemek, gezmek istiyorum. Ama olmadı. Belki bir buçuk saattir üzerinde olduğum İsmet Paşa Caddesi’ni bile doğru dürüst gözlemleyemedim. Gözüm, kulağım, üç-dört metre önümdeki iktidar partisinin iki genç vekil aday adayıyla yanlarında, onlara soru soran, vatandaşların diyaloglarında…

                                                   **

Aradan beş veya on dakika ya geçti, ya geçmedi ne oldu biliyor musunuz? Yürüyüş yönümüze göre, karşı yönden iki siyah otomobil geldi. Bu iki genç vekil aday adayıyla beraber yürüdükleri vatandaşlar iki siyah özel otomobile binip gitti. Orada sadece bir kişi kaldı. ‘Hayrola’ dedim. ‘Abi’ dedi. ‘Bunlar anlamışsındır, vekil aday adayı. Daha yaşları 23 bile değil. Beraber otomobile bindikleri beş kişi de danışmanlarıymış. E, ne diyeyim’ dedi. E, ben de ne diyeceğimi şaşırdım. Beş danışman bile bir sefertası yapmıyor!..