SEDAT ÇOKOL'A YAKIŞMADI!..                                                                                                                           Tes-İş Sendikası Sakarya Şube Başkanı iken aynı sendikanın Genel Mali Sekreterliği görevini yürütmekte olan Sedat Çokol dün öyle bir laf etmiş ki, inanın şaşırdım kaldım…
    Çokol ne mi demiş?
    Bakın anlatayım.
    Sendikacı dostumuz Çokol, SEDAŞ İcra Kurulu Başkanı Bekir Sami Güven, SEDAŞ Dağıtım Direktörü Yunus Bekircan ve SEDAŞ’ın Yabancı ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi Petr Zachoval’ı ziyarete gidiyor.
    Ziyaretin amacı, önümüzdeki günlerde Tes-İş Sendikası ile SEDAŞ arasındaki Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerini başlatmak…
    Çokal, sendikasının ve sendikaya bağlı işçilerin bu görüşmelerden biraz daha fazla nemalanması adına olsa gerek, orada bir konuşma yapıyor ve şu cümleyi sarfediyor.
    “Biz SEDAŞ’tan memnunuz, SEDAŞ’ı kimseye ezdirmeyiz”
    Bana göre bu ifadelerin anlamı; Sakarya’yı yok saymak, Sakaryalılara kafa tutmak, SEDAŞ’ı ise hizmet fukaralığına rağmen olabildiğince cesaretlendirmektir.
    Bir başka anlamı ise SEDAŞ yöneticilerine şirin görünme halidir.
     Çokol bu sözleri sarfederken hangi ruh halindeydi bilemiyorum ama sözüm ona SEDAŞ’ı koruyup gözetirken, SEDAŞ yöneticilerine süslü püslü laflar ederken, havasını soluduğu, suyunu içtiği Sakarya’yı ve Sakaryalıları hiçe sayması kabul edilebilir gibi değil…
    Neden kabul edilebilir gibi değil?..
    SEDAŞ’ın Sakaryalılara çektirdiği çileyi, yaşattığı kaos ortamını hepimiz biliyoruz. 
    Karakışta, dondurucu soğukta bu şehrin insanlarını karanlıkta bırakan, bebeleri soğuğa terk eden, çalışan tezgahları susturan SEDAŞ değil miydi?..
    Bir fatura ödemesi gecikti diye, Abonelerin gözünün yaşına bakmadan elektrikleri sapır sapır kesen SEDAŞ değil miydi?..

    Sedat Çokol dostumuz şunu bilmeli ki; hiç kimsenin hizmet yetersizliği yüzünden SEDAŞ’ın lisansının iptal edilmesini istediği falan yok.
    SEDAŞ’tan istenen tek şey hizmet kalitesini biran önce artırmasıdır.
    Çünkü, SEDAŞ bu şehirdeki abonelerinden çuval dolusu para topluyor ve bu paranın karşılığını yatırım ve hizmet olarak geri vermek durumundadır…
    Sendikacı dostumuzun bilmesi gereken bir şey var.
    Sen Ankara’dasın biz Sakarya’dayız…
    Sen SEDAŞ’tan memnun olabilirsin ama biz memnun değiliz.
    Sen süslü püslü laflarla SEDAŞ yöneticilerinin gözüne girerek 3 kuruşluk maaş zammı alabilmek için 900 bin Sakaryalı çile mi çeksin istiyorsun?..
    Olmadı Çokol hiç olmadı.
    O sözler sana hiç yakışmadı.
    Son sözüm ise; o görüşmede enerji kesintilerinin olağan olduğunu söyleyen SEDAŞ yöneticilerine olsun…
    Sizin enerji kesintileriniz olağan oluyor da vatandaşın bir faturasını ödeyememiş olması olağanüstü mü oluyor?..
    Eliniz vicdanınıza koyun lütfen!..
------------------------------------   
At’ı alan Üsküdar’ı geçmiş!..
    Son günlerde Sakarya kamuoyunu meşgul eden At eti skandalını dilimize doladık gidiyoruz…
     Olay 2 yıl önce olmuş.
    At etini satan satmış, yiyen yemiş!..
    İyi mi olmuş?
    Tabi ki iyi olmamış…
    Güzel bir atasözümüz var.
    “Demir tavında dövülür” diye…
    At etini satan kasap, pişirip vatandaşa afiyetle (!) yediren mekan belli.
    Kasap dükkânını kapatmış, mekan ise adını değiştirip yoluna devam etmiş…
    Anlayacağınız, aynı tas aynı hamam misali…
    Biz ise Oturmuş biz çene çalıyoruz.
    Oysa, 2 yıl önce At etini satan kasap ile o eti müşterilerine yedirme cesaretini zkendinde bulan mekan sahibi deşifre edilmiş olsaydı, bugün bunları konuşmaz, o hilecilerinde “Nasıl olsa bir şey olmuyor” diyerek yaptıkları yanlarına kâr kalmazdı…
    At’ı alan Üsküdar’ı geçmiş, bir hâlâ konuşuyoruz…
    Bir şey olacağı yok ya, maksat gündem olsun!..
----------------------------------
TEBESSÜM
Çocuk değilim!..
    Adam kızına "En geç saat 11.00'de evde olacaksın" demiş.
    "Ama baba, artık çocuk değilim ki..."diye cevap vermiş kız...
    "İyi ya..." demiş babası.
    "O yüzden söylüyoruz işte!.."
Eyvah yandık!..
   Ünlü doktor Fahrettin Kerim Gökay, "İçkinin zararları" konulu bir konferans veriyordu.
   Bir ara:
   "Rakının her kadehi, hayatımızı bir saat kısaltır" dedi.
   Dinleyiciler arasında bulunan Neyzen Tevfik yerinden fırlayarak bağırdı:
   "Eyvah yandık."
   "Hayrola..."
   "Hesap ettim, ben öleli tam kırk yıl olmuş..."