Sokakta patlayan silahlardan, insanların arabada, evde, üzerlerinde taşıdığı silahlara, çocuk istismarlarından kadın cinayetine, hukukun ve adaletin yok edilmesinden akademisyen katliamına kadar olana bitene şaşırmıyoruz. Perşembenin geleceği çarşambadan bellidir. Yıllardır uyarılara, yazılıp söylenenlere aldırılmadığında bu yaşadıklarımız olacaktı. Dahası bundan böyle olası öngörüler ortaya koymak ne kahinlik nede düşmanlıktır. Cehaletin, aymazlığın, güç şımarıklığının toplumda yarattığı tahribattır.

Osmangazi Üniversitesinde maskeli akademisyen tarafından bilim insanlarının katliamına üzülmekten öte sorumluların peşine düşülmelidir. Olayın ardından ortaya dökülen iddialar korkunç gerçeği gözler önüne seriyor. Üniversiteler giderek bilimden uzaklaştı. İktidarın ve devletin bir aygıtı konumunu aldı. Üniversiteler gerçek işlevinden uzaklaştığında, iktidarın bir kolu gibi çalışmaya başladığında ortada ne özgür bilim ne bağımsız akademi kalamaz. Hele ki 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından hukukun askıya alınarak sürdürülen “komşun, arkadaşın hain olabilir” yaklaşımı sivil ihbar mekanizmalarını oluşturdu. Gücün yanında olma, menfaat sağlama, kutsal vatandaş olma biçiminde özetlenebilecek bir kültür su yüzüne çıkmış ve düşmanlaştıran etkisiyle karşılaşacağımız elim sonuç da budur.

Toplumun böylesine şok edici olaylara karşı refleks göstermesi gereklidir. Bir üniversiteye öğretim elemanı yetiştirme programına alınacakların hangi niteliklerde olacağı, kabul edilme yöntemleri bir süredir bilimsellikten ve liyakatten uzaklaştırıldı. Muhalif olmayan, bağımsız hareket etmeyen, idareye ve yönetim makamlarına yakın olan ve istenilen davranış ve görevleri yerine getirenlerin kabul edildiği tüm kurumlar sorun yumağıdır. En küçük bir kuruma vekâleten dahi yapılacak görevlendirmeler küçük hesaplara kalmıştır. Etrafımıza baktığımızda görev süresi dolmadan yeri değiştirilenler, en yakın çalışma arkadaşının ihbarıyla görevden alınanlar, tercihinden kuşku duyulmayacaklar tarafından yapılan mülakatlar, yıllarını vermiş deneyimli kadroların yerine dün bir bugün iki demeden bir kart, bir telefon ile göreve getirilenler bilim ve hizmet üretimine yön veriyorlar. Eğitim, sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetlerinde verimlilik ve nitelik düşmüştür. Bu koşullar devam eder, iyi niyetli eleştiri ve öneriler dikkate alınmaz ise çok daha vahim sonuçları yaşamak kaçınılmazdır.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü bir ilke imza atmalıdır. Soruşturmanın selameti açısından makamından çekilmelidir. Bu çekilme bir örnek olacağı gibi yeni bir başlangıcın umudu olacaktır. Haksız atamalara, liyakati esas alan yeni bir yükselme sistemine, olabilecek vahim durumların bugünden önlenmesine, kurumların işleyişini, verimini düşürmeye fırsat verecek her türlü etki ve müdahalenin önünün kesilmesine öncülük yapacaktır. Bu özveri değil bir yurtseverlik gereğidir. Ülkemize yapılabilecek yoldan, köprüden çok daha anlamlıdır. Bu bir ahlaki ve vicdani sorumluluktur.

Bu kez şaşırmayı umuyoruz.