Sapanca’da son yıllarda Ortadoğu misafirlerinin artmasıyla beraber turizm ve tüm kültürel işletmeler Arap kültürüne büründü, bugün gelinen noktada turizmde büyük bir kara delik var.

İnsanlar yerleşik düzenlerini dahi bozarak; villalarını günlük kiralık tesis haline getirdiler; müstakil olan tüm villalara ve de site niteliği taşıyan evlerde site sakinlerinin yazılı onayı ile tüm villalar ruhsatlandırılarak turizm işletmesi haline dönüştürüldü.

Geçmiş yıllarda; çok da uzağa gitmeye gerek yok en basiti geçen yıl tüm haneler turizm işletmesine çevrilerek işletme sayılarında ciddi bir artış oldu, üzülerek söylüyorum ki, kimse yerli misafirlerin yüzüne dahi bakmadı.

Unutulan en önemli husus şuydu; bu Arap furyası gelip geçici bir dönem. Bunu görüp anlamak için uzun uzadıya bir araştırma, akademik ve bilimsel bir çalışma yapmaya gerek yok. Bu yıl Sapanca’daki tüm işletmeler kan ağlıyor, çünkü herkes ederin on katında para kazanmaya çok alıştı. Otel demeye dilimizin varmadığı o yerler, Araplara; Türklere verilebilecek fiyatların çok üstünde rakamlarla satılıyor.

Turizmdeki Araplaşmaya itirazımızın temeldeki bu gerekçesine ek olarak bunun Türkiye geneline yayılan kalite düşüşüne neden olmasındandır.

Zira ne yazık ki turizmde Araplaşma, daha doğrusu Suudileşme turizmin her alanında hizmet kalitesinin Araplaşmasına neden oluyor.

Tüm bu süreçler ilerlerken bu furyanın biteceği ve iç pazar misafirlerini mumla arayacağımız gelişmelerde olmuyor değil, bunun en doğru örneği ise Cemal Kaşıkçı cinayeti.

Geçmişte turizmin Alman egemenliğine girişinin ifadesi olarak kullanılan Aldileşmeye bazı bölgelerin Ruslaşması için kullanılan ‘Nataşa’laşmasına itiraz etmek Türkiye gerçeği olduğu gibi Türkiye’nin turizmde Suudi merkezli Vahabi Araplaşması da kabul edilemez.

Turizmde Suudi merkezli Vahabi Araplaşmaya karşı çıkmak Türkiye genelinin ve sektör özelinin gereğiyken doğaçlama yaşanan olaylar bu sirkülasyona büyük bir darbe vurdu.

Turizmde açılan kara delik acilen yerli misafirlere yönelik hizmetler ve de yeni yatırımlarla geliştirilmelidir. Sapanca’da olan yeşil ve mavinin birçok alternatifi var.

Gelen orta doğu misafirlerinin, burada ileriye dönük yerleşik hayata geçmek için adımlar attığını görüyoruz, burada mülk sahibi olup, arsa alımı yapıyorlar çünkü bir çölde yaşadıktan sonra, dört mevsimin yaşandığı doğa harikası bir yer kaçınılmaz bir teklif olmalı.

Araplara rehberlik eden turizm acentelerinin doymak bilmeyen iştahları da Sapanca’da Arap turizmine vurulan büyük bir darbe, VIP arabaya bindikleri andan itibaren seyahatleri son bulana kadar girdikleri takıcıda bile komisyon alan rehberlerimiz yavaş yavaş süt kesilmesi yaşıyor.

Müslüman Arap ülkelerini önemsemeye devam edelim ama yanlış hesaplar yapmayalım, bir kişinin ağzından çıkacak iki cümlenin tüm ülke turizmini değiştireceği bu ülkede; ileriyi ön görerek hareket etmemek lazım.

Yazımın ana teması olan asıl konu ise şu: Sapanca Turizminde kocaman bir kara delik açılıyor, geçen yıllara kıyasla tüm turistik ve kültürel işletmelerin %50 oranında iş haznesinde küçülme var. Geçen yıl bu tarihte konaklayacak tesis bulamazken, bu yıl tüm tesisler boş.

Bu bağlamda yapılacak en doğru tedavi şudur ki ne Arap’tan vazgeçmeli ne de yerli misafiri üzmemeli, ya bu diyarı güdeceğiz ya da bu diyardan gideceğiz misali elimizde sıfıra sıfır kalma ihtimali söz konusu.

Her şeyin iyiye gideceğini umarak, elimizi vicdanımıza koymaya davet ediyorum. Elimizde başka bir Sapanca yok.

Sevgilerimle, hoşçakalın.