Çünkü O Köyün sahipleri vardı. Köyden göl sahiline inen yol sonunda, piknik alanı ve köy kahvesi de vardı : -)

   Zaman değişmiş, Kırkpınarlılar kendi belediyelerini de kurmuştu. Başkanlar da O Köyden-Köyün köylüsüydü!

    17 Ağustos 1999 Depremi’nin öğlen saatlerinde, 20 yıl önce ben de Kırkpınar Köylüsü oldum. Adapazarı’nda,” Nereye?” diye sorarlarsa, “ KÖYE!” diyordum.  

   Çünkü, Kırkpınarlılar, “ KÖYE “ derdi. Kendi belediyemiz vardı; deprem yaraları Kırkpınar’da da sarılıyordu.

    Küçücük Kırkpınar’da 3 ( hatta 4 ) deprem yerleşkesi vardı. Merkez futbol sahasında yan yana 2 kamp. Kırkpınar’a girmeden sağda toplanma alanında 1;

    Mahmudiye Mezarlığı+futbol sahası+ Orman işl. deposu( bugün su fabrikaları ve Bedesten var) olan yerde 1 kamp. Hastanesi olan 4 Deprem Yerleşkesi.

   Kırkpınar Belediyesi yok edilip, fakültesi değiştirilip, Kırkpınar ele geçirilene kadar, Kırkpınar’da hayat bambaşkaydı. i

    Çünkü Kırkpınarlı artık derdine çareyi gidip başka kapılarda aramaya yazıldı.  

   Bunu daha ilk günlerde gördüm, defalarca da yazdım ! “ Eve lazım olan, camiye haram derler. Herkes ilkin kendi kapısını süpürür!”de dedim.

    Haftanın ilk günü çıkıp, en dış sokaklardan tüm Kırkpınar sokaklarını arabayla gezdim. Eski-Asıl- Köy içi sokaklarında bile çöpler yerlerde.

    İnşaat malzeme ve molozları, malzeme getirilmiş paletler, tahta parçaları caddelerde. Sokak kenarlarındaki taş ve tuğlalar ancak kamyonla taşınabilir.  

   Kırkpınar merkezinde 4 gün festivali vardı,  4 gün gece yarılarına kadar her yer insan doluydu. Bitti; ertesi gün pratik tente reyonlar kaldırıldı. Ama yerler çöp!

    Plastik çatal kaşıklar, doğada dönüşmeyen her şey hala yemyeşil merkez toplanma alanında! Şimdi yazacaklarıma kimi Kırkpınarlılar da belki bozulur.

    İnanın Niyazi Bağdat’ın belediye başkanlığı dönemini aradım. Her haftanın ilk günü Roman kadınlar gelir, Kırkpınar’ı köşe bucak pırıl pırıl temizlerdi. 

    İlk yıllar, özellikle Kurtköy Deresi ile Demiryolu kenarındaki sokakları hemen her gün gezerdim. Ev döşenebilecek Kurtköy Deresi için yazdıklarım kitap olur.

    Kurtköy deresinin Kırkpınar kıyısına, ( İst.) Adapazarı Rotary veya Lions kulüp,  Sakarya Üniversitesi’ne şahane ve çok büyük bir sosyal tesis yapmıştı.

   Şimdi O tesis SUBÜ Uygulama Oteli gibi olmuş. Tesisin çöp bidonları tepeleme çöp. Hatta, yakın çevresi de çöplük gibi.

    Demiryolu kenarından oraya gelirken her taraf çöp yığınları. Dere kenarından İpek Yolu’na çıkarken, yol kenarına atılmış 3 kişilik kanepe bile sürpriz olmadı.

   Haa, hafta başı olduğu için mi manzara buydu ? Hayır; daha önce bu manzaraları görüp Sapanca Belediyesi’ne ileten, duyarlı Kırkpınarlılar bana da iletti. Kırkpınar’ın değerini bilenler var; ben de görev üstlendim!

    Kırkpınar merkezindeki futbol sahası hayat bulduğum yerdir. Köy Toplanma Alanı’nın 1 santimi bile kişisel çıkarlara feda edilmemeli.

   Orada yapılan düğünler, festivaller, sporlar, piknikler, oyunlar Kırkpınar’dır! O Eski At Meydanı; felaketlerde de herkesin sığınağıdır!

   Yazın okullar tatil olur, çocuklar için Orada Futbol Okulları açılır. O şölen aklımı başımdan alır. Anneler-babalar, ablalar-abiler, amcalar, teyzeler oradadır.  

   Kırkpınar’ın Yaşanmış Tarihi O topraklardır. Orada, bizim toplumsal kimi yanlışlarımız da ortaya dökülür. Her yer plastik şişe, poşet ve atıklarla kirlenir.

   Belediyemiz varken, ertesi sabah o saha tertemiz olurdu. Şimdi de, çimler her gerektiğinde zamanında biçilir, genelde de atıklar temizlenirdi. Amaaa…

   Acaba son seçimlerden sonra Kırkpınar’dan pek memnun mu olunmadı?

   Biraz erken söz söylemeyi, yani testi kırılmadan konuşmanın doğru olduğuna inanırım. 17 Yıllık İktidar hiç kuşkusuz kimi insanların başını döndürür.

    17 Yılda yapılan hatalar dağ gibi büyür. Her İktidarın masasında dağ gibi sorular yığılır. Kırkpınar Köyü’nde biriken soru yığınları da görülmez oldu.

   Sapanca Belediyesi’nin yeni başkanı da bilir. Kırkpınar Köyü, muhteşem bir Kafkas efsanesidir. Son 17 yıl O Efsaneyi yanlışa sürükledi.

   Bunu, “ Kırkpınar Köyü bu imarlarla 5 yıl sonra çok farklı olur. Korkarım 10 yıl sonra da, Çerkez Köyü Kırkpınar’da O Köylü de kalmaz!” diye bile yazdım.

  “ Kırkpınar’ın doğu sırtlarındaki Eski Köy, devasa meyve bahçeleri içindeki evleri ve tüm komşularına açık kapıları ile rüya gibi bir beldeydi.” derdim;

   Artık, AK Parti İktidarı sonrası, O Köy içinde oluşmaya başlayan, ışıklı Arapça yazılı rengarenk tabelalarla caka satan evler-insanlar beni asla mutlu etmez.

   Akşamları İpek Yolu’nda yürürken, Kırkpınarlılara değil de, bu manzaralarla karşılaşmak beni yüreğimden yaralar. Aklıma Filistin gelir!

  Filistin’i altın karşılığında satanlar; Osmanlıyı arkasından hançerleyenler! “ Bize bir şey olmaz!” demem; ülkenin nereye götürüldüğünü şimdi görmek şart!