1 Kasım seçim tarihidir…

1 ay sonra takke düşecek, kel gözükecek…

Peki, seçime günler kala Sakarya’da siyaset havası ne alemde?

Sözü burada bırakalım…

Kime bırakalım?

Kimi alacalı bulacalı anılara!..

 

***

 

Köylü Hasan yıllarca tarlayı sürmüş…

Ne bir kilo buğday alabilmiş ne bir sap saman…

Akşam kahvehanede komşusu Mehmet’e dertlenmiş; “-Bu tarlada ne buğday yetişir, ne yulaf…”

Yanılıyorsun demiş Mehmet; “-Bu tarla altın başakları, üzüm salkımları iriliğinde ekin yetiştirir. Ne çare ki sen ne bu tarlayı sürmesini bildin, ne de ekmesini. Kabahat sendedir, toprakta değil…”

Bu çocukça hikayeyi, rahmetli Fikri Cesur’dan dinleyince düşünmüştüm:

Partilerini duvara toslatan yerel takımların çoğu tarlayı sürmesini bilmeyen Köylü Hasan’a benzerler…

Fakat ne yazık ki kabahatın toprakta değil kendilerinde olduğunu çok geç anladıkları için tarlayı yeni baştan, toprağın istediği gibi sürmeye ne günleri yeter, ne güçleri…

CHP’li dostlar, Fikri Cesur’dan aktardığım hikaye size bir şey anlatıyor mu?

***

Bizim kuşağın öğrenciliği sağ/sol olaylarının yaşandığı döneme denk geldi…

Hem solcu hem sağcı öğrenciler arasında örgütleme çalışmaları tam gaz yapılırdı…

Bir gün seminere götürüldük…

Sakarya Mimarlık Mühendislik Akademesi’nden soyadını bilmediğim Ömer abi; ‘birdenbire’, ‘apansız’, ‘ani’ hiçbir şey yoktur diye söze girişti…

Ve sürdürdü:

“ -Suyu ateşin üzerine koymuşlar, su ısınmış, suyun içi, sıcaklığı değişmiş, değişmiş…Eğer sen suyun altındaki ateşi görmüyorsan, suyun ısındığını bilmiyorsan, onun buhar oluşunu ‘birdenbire’, ‘apansız’, ‘ani’ sanırsın!...Suyun altındaki ateşi bilen için onun birdenbire buhar oluşunda apansızlık yoktur. Ne evrimsiz devrim vardır, ne devrimsiz evrim…”

Bu anlatım bana kulağa küpelik geldi…

Diyalektik düşünce biçimiyle tanıştığım gibi, fizik yasalarının siyasetle ilişkisini kavramamı da kolaylaştırdı…

AKP’li dostlar, ‘Baba Hindi’ gibi kabarmayın…

1 Kasım’da buharlaşmayacağınız besbelli; ama, 7 Haziran’da ateşin üzerine konulduğunuzu unutmayın!..

***

Eskiden ortaöğrenim müfredatında seçmeli ders konuluyordu; şimdi var mı bilmiyorum…

Benim tercihim uygulamalı tarım dersi idi…

Öğretmenimiz Muzaffer Bey, derste sıra arkadaşım İlhan’a sordu:

- Saksıya ne dikiyorsun?

- Ağaç fidesi, dedi..

Öğretmen baktı, baktı:

-Ağaç fidesi değil, diktiğin karanfildir. Beni aldatmak istediysen aldanmadım. Bilerek kendini aldatıyorsan, acımaya bile değmezsin. Bilmeyerek aldanıyorsan, bilmediğin işe girişme…

Sevgili halkımız; bu kıssadan hisse biz seçmenlerin payına düşsün mü?

***

Bilmem ki yaşanmış alacalı anılar Sakarya’da ki siyasi havayı yansıtıyor mu?

Siz ne dersiniz?