Nerede bir deprem olsa hemen aklımıza gelir, 1999 felaketi ve o yılların korkusu sarar hepimizi.

Çanakkale’de peş peşe olan depremler o kötü günleri getirdi yine aklımıza.

Deprem olacak; afetler olacak. Bunlar engellenemez bir tabiat olayıdır.

Tartışılması, konuşulması gereken; biz buna ne kadar hazırız?

Depremin, doğal afetlerin zararlarını en az şekilde, ne kadar sürede atlatırız?

Yıllardır bu konuda hiç susmayan ve susmadığı içindir iktidar mensuplarının tefe koyduğu, baskı uyguladığı İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Hüsnü Gürpınar’ın uyarılarını gazetemizde dün gündeme getirdik.

Sakarya’da bir kentsel dönüşüm değil, görsel dönüşüm yapıldığını, kentin binalarının potansiyel bir tehlike olduğunu söyledi. Bunu bilmeyen var mı Sakarya’da?

Bence yok, sadece konuşmaktan korkan ve bulunduğu makamlara saygısı olmayan insanlar çok.

 

**

Bakın ne diyor Gürpınar; “Deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapı stoku varlığı halen devam ediyor. 25 bin daire bina olarak ise 7 bin 500 bina potansiyel tehlike olarak önümüzde duruyor. Risk kapsamına giren bu binaların önceliği dönüşüm değil görsellik oldu. Kuzey Anadolu fayının üzerinde duran Sakarya kentsel değil görsel değişim oldu. Binalar makyajlanarak bu riskten uzak tutulacağı zannedildi”

Yani bu açıklamaya göre 25 bin hane ortalama 4 kişiden; bu da 100 bin insanımız tehdit altında demek.

Deprem sonrası şehirde öylesine bir yenilenme oldu. Deprem şartlarına uygun hiçbir çalışma yapılmadı. Ağır hasarlı binalar bile kendi yıkılmadan yıkalım denilerek ancak 10 yıl sonra yıkılabildi.

Orta hasarlı binalar halen duruyor. Hangi binanın nasıl ne kadar hasarı olduğu bilinmiyor.

Şehirde deprem görmüş 4-5 kat tüm yapılar uzmanlara göre beton tabutluk.

 

**

 

Bu binaların bir çoğunun büyük hasarlar gördüğü; güçlendirme yapılarak ayakta tutulduğu biliniyor. Cephe giydirmeleri bir çok bina süslendi, makyajlandı.

Beton tabutluklar şehirde öylecene dururken, bu durumdan kimse rahatsız olmuyor.

Olası bir felakette Allah korusun ne olacağımız belli değil.

Deprem ve doğal afetler Allah’ın emri. Ama tedbir almamak, güvensiz yapılar, şehir ve insan güvenliğini sağlamamak daha vahim bir durum..Bununla ilgili bir Afet yasası çıkarıldı.

Gürpınar bu yasaya o zamanda karşı çıktı. Yasa aceleye getirildi, tartışılmadan çıkarıldı dedi ki sonuna kadar haklıydı. Bu şehrin en büyük ve öncelikli sorunu depremdir.

Kentte makyajlanan bu beton tabutluklar hakkında ne yapılır ne olur ben bilmem.

Burada bina sahiplerinin de tavrı çok önemli. Ayrıca son yıllarda yapılan yeni binalarla sakın ola bu gerçeği görmezden gelmeyin. Bütün her yere artık bina yapılıyor. Mevcutlar duruyor.

 

**

1999 depremi sonrasında çekilen videoları tekrar tekrar izleyin.

Şehrin sokaklarını, binaları iyice seyredin. Deprem gecesi aldığı zararla paramparça olan, yan yatan o binaları bir görün.O binalar halen bu şehrin sokaklarında ayakta.

2 metre dibe vuran, yan yatan, kolonları patlayan o binalarda insanlar yaşıyor.

Bunun vebali de, bedeli de çok ama çok ağır.

Maalesef bu şehir depreme falan hazır değil.

Suyumuz kesilmeyecek. Artık bir Afet Koordinasyon Merkezimiz de var.

Deprem ya da doğal afetler sonrası koordinasyonda bu şehirde fazla sorun olacağını sanmıyorum. Bilim adamlarının uyardığı o 25 bin binanın 10’da 1 ayakta kalırsa tabi.