SATSO Başkanı Akgün Altuğ’u bir Sakaryalı olarak başarılı bulurum. “ ARMA Filtre gibi Sakaryalı bir kuruluşumuzun kurucularından birisi olması yeter.

Hemen her gün, Sakaryalılar için önemli bir işin öncülüğünü yapması, uğraş vermesi-bence-görmezden gelinemeyecek bir özveridir.

Sakarya ve de Türkiye’de spor yöneticiliğine soyunan hiç kimseye bugün ne ön açarım, ne de tavsiyede bulunurum. Çünkü, sonunu göremem.

Akgün Altuğ, Yönetici arkadaşlarıyla, sporda da bize büyük katkı vererek Basketbol Süper Ligi’nde oynayan bir takım oluşturdu.

Onca maddi-manevi çaba ve başarıya karşın; Sakarya O Takımı yalnız bıraktı. Avrupa Şampiyonu takımlarımızı ve dünya yıldızı basketbolcuları izledik.

İlk maçlarda tribünler tıklım tıklımdı. Giderek, O Şampiyonlar boş tribünlere oynamaya başladı. Şehir spora zaten maddi destekten artık kaçar gibi?

Bıkmış; spora verilen maddi desteklerin ve hasılatların tümüyle spora harcanmadığını şehir artık yüksek sesle sokakta konuşur olmuş.

Ülke de, Sakarya da bu tabloyu % 80 doğru uygulamaya sokamadıkça, biz hiçbir spor dalında bütünleşemeyiz, gelişemeyiz.

Bakın; Profesyonel İş Dünyası kendi başını giyotinin içine sokunca, profesyonel de işleyiş olunca para ve gelirler belki sporu kurtaracaktır.

Akgün Altuğ-bence-şu gün yalnız bırakılınca, sporda da doğru olanı yaptı. Kesinlikle, göğsünde koskoca BMC yazısı taşıyan takım görmekten de Milli’dir.

SATSO Başkanı olarak, SATSO Yöneticileri ile SATSO üyesi şirketlere ziyareti ve Sakarya Nehri’ndeki kapsamlı son gezileri de nefis gözlemlerle sonuçlanmış.

SATSO Meslek Komitesi Başkanı Mehmet Çatalbaş,nehir gezisi sonrası, ” Sakarya Nehrimizi kaybediyoruz. Nehrimiz tarihinin en büyük kirliliğini yaşıyor.” diyerek eşsiz bir doğa koruma mesajı da vermiş.

Sayın Çatalbaş’a,” Ulu orta konuşmayalım. Gözlemlerinizi rapora dökün, bize anlatın! Biz gereğini mutlaka yaparız!” diyen belki olacaktır?

Sakaryalılar bilsin ki, gerçeği ve hatalarımızı yüzümüze söyleyen herkes bizim en iyi dostumuzdur. Tarihin en büyük kirliliğini sadece Sakarya Nehri yaşamıyor.

Turizm Şehri Sakarya diye yıllardır yapmadığımız festival, konferans, verilmedik yatırım teşviki, yapılmadık açılış kalmadı; SONUÇ?

Sapanca derelerinin hemen hepsini bir uçtan bir ucu gezerim. Geçen hafta Yanık Deresindeydim. İki yılda dere boyunda tesisler-etkinlikler yığılmış.

İyi de Denetim? Dere kenarındaki tuvaletler size ne anlatır? Tüm dere içleri böyle. WC atıklarını hiç tereddütsüz çağdaş çözenlere saygı duyarız.

Ama; Sapanca Gölü’nün iki yakasındaki çok eğimli tüm tepelere yapılan binalar WC atıklarını nasıl çözüyor? Dere içlerindeki köyler?

Buralarda köprü üstünden geçerken bile, yüzeyde görünen O sayısız kalın Siyah Su Boruları nasıl bir çağdaşlıktır?

“ Tarihin en büyük kirliliği!” ni bize gösteren, anlatan içtenlikli Sakaryalıdır.

Umutlar beslediğim yatırımlara, Akgün Altuğ ve SATSO Projelerine döneyim:

“ Sapanca Kırkpınar Havaalanında, geçen yıl düzenlenen festivalin bu yıl daha başarılısını yapmaya çalışıyoruz.” gibi bir açıklaması oldu.

Sakarya nehri gezisini görünce onu hatırladım. Geçen yılki,” Sakarya Tarımsal Ürünler Mükemmeliyet Merkezi Projesi” broşürünü önüme açtım.

Ekmeklik buğday tohumlarımız hakkında yazılan olumsuz bir dolu haberi de daha yeni okumuşum. Ne yenilebilir? Bunca gıda kirli, acımasız mı üretilir oldu?

Türkiye Tarım Dünyası’nın kendi tohumlarını bize kendi ellerimizle nasıl yok ettirdiler? Bizi kendi tohum, ilaç, gübre PARA kimyalarına nasıl mahkum ettiler?

Sakarya Tarımsal Ürünler Mükemmeliyet Proje Merkezi; Marka destekli, SATSO ve Büyükşehir projesi gibi olacak. Önemli izlemeye çalışıyorum da;

“ Dış mekan Süs Bitkileri başta…” lafı soru işaretim? “ İhtiyaç duyulan türler!” ne acaba? Buğday, patates, mısır, ay çiçeği mi? Hangi GIDA türleri hedefimiz?

SAÜ merkez laboratuarındaki Arge’de hangi hedef ürünlerin,” Klonal(?) Üretim Protokollerini Geliştirme ve Standardizasyonu(?) çalışıldı, sonuçlar nedir?

Soru amaçlı (?) koyduğum teknik terimleri bil(e)mem. Halkımızın geniş kısmı da bilmez. Belki bilmemiz de istenmez. Açılımı çok önemli?

Yatırımcı, iyi kazanacağını umduğu her iş için gereğinde kafasını bile taşın altına sokar. Bir noktadan sonra O işin topluma zarar da verebileceğini görebilir.

Ben de O gün kimin, O işin halka zarar vereceğini bildiği halde yola devam edebileceğine kefil olamam.

Kimseye bir mesaj yollamıyorum. Dileğim; doğru işler, doğru yatırımlardır.