Birkaç günden beri medyamızda ‘ciddiyetle’ tartışılması gereken ilginç haberler yer alıyor…

Pazartesi günü bu köşede SBB Genel Sekreteri İbrahim Pehlivan’ın konumu ele alınmış, Büyükşehir’in özelden de özel bürokratının durumu sergilenmiş, belediyelerdeki çarpık bürokrasi yapılanması irdelenmişti…

Derken önceki gün ‘bankamatik memur’ konusu gündeme geldi…
Bir haber sitesinde yer alan habere göre, bazı belediyelerde memur statüsü verilen elemanlar hiç işe gitmeden maaş alıyormuş; bu kişileri gerçek çalışanlar ne görmüşler ne de tanımışlar…

Henüz bu iki olayın şoku yaşanıyordu ki,  üçüncü bomba haber Yenihaber’den geldi:
Üst başlık:
İthal bürokratlar belediye kadroları için birbirleriyle yarışıyor
Manşet:

Herkesin Gözü Sakarya’da
Haberden birkaç tümce:
“ AKP’
nin büyükşehirleri kaybetmesinin ardından o belediyelerde açıkta kalan bürokratlar Sakarya’ya gözlerini dikti… Başta büyükşehir olmak üzere ilçe belediyelerindeki açık kadrolara gelmek isteyen bürokratlar, buldukları referanslarla yeni seçilmiş başkanlara ulaşmaya çalışıyor.

Allah aşkına ne oluyor?...
Sakarya bir şehir mi?...
Yoksa folluk mu?...

***

Ancak ‘bankamatik memuru’, ‘ithal bürokratı’ bir kenara bırakıyorum; benim aklım geçenlerde Halim Keten’in belediye-personel ilişkisi konusunda söylediklerine takıldı…
1984-1989 döneminde Serdivan Belediyesi’nde CHP’den meclis üyeliği görevinde bulunan Keten demişti ki:
“- Sinan Pehlivan döneminde bir meclis kararıyla beldemizde yaşayan kafadan yana sağlık sorunlu ne kadar gencimiz varsa ayrım yapmadan işe aldık. Bunu bir sosyal sorumluluk olarak ele aldık. Onları eğittik, yetenekleri oranında iş öğrettik ve verim aldık. Ailelerinin mutluluğu düşünün. En akıllımızdan en delimize kadar beldemiz için çalışıyorduk. Bir kere belediyenin özyönetim olduğu fikrini benimsiyorduk.

Halim Keten, Sinan Pehlivan dönemindeki,  belde-belediye-personel üçlemesindeki ilginç felsefeyi vurguluyordu…
Serdivan uygulaması insanda saygı uyandırmıyor mu?..
Ve bugünle karşılaştırınca oturup düşünmek gerekmiyor mu?...
Sakarya çok değişti...
Partizanlık ve yandaşlık mantığının gözükaralığını Sakarya ölçeğindeki belediye personel politikasına uygulayan açıkgözlülükle karşı karşıyayız…
Bu çukura düşmektir…
Gırtlağa kadar batmaktır…
Allah’ım ne hallere düştük!..

***
Düştüğümüz çukurdan çıkabilecek miyiz?...
Çıkmak zorundayız!..
Bir milyonluk Sakarya’da kendi insan kaynaklarımızla belediyelerimizi yönetmeliyiz...

Peki, yeni seçilen belediye başkanları, çarpık modelin altında kalarak ‘ithal bürokrat’ ve ‘bankamatik memur’ kullanmaya devam ederler mi?..
Dilerim yolun başında bu tuzağa düşmezler…

 


: