Obezite (Şişmanlık) dünyada ve ülkemizde giderek yaygınlaşıyor. Yazık ki obez çocukların da hızla artığını görmekteyiz. Sağlığa uygun yaşam tarzı oluşturamadığımızdan,  obezite ile savaşmak zorunda kalan çocuklarımız var. Maalesef, bazı çocuklarımız ise obeziteye ek olarak diyabet gibi kronik hastalıklarla baş etmek durumunda... Pek çok ülkenin bu konuda “Acil Durum Çağrısı” yaptığını da artık biliyoruz.

İlimizde de Obezite ile mücadeleye yönelik çalışmalar var. Bu çalışmaları dikkatle takip ediyorum. Çok kıymetli bulduğum bu çalışmaları ve çocukluk çağı obezitesini İl Sağlık Müdürümüz Sayın Doçent Doktor Aziz Öğütlü ile konuştuk. Bu çalışmaların desteklenmesi ise bizlere düşüyor; bir anne olarak baba olarak hangi konumda olursak olalım bir yetişkin olarak...

Söyleşime geçmeden önce Doktor Aziz Bey’in iki kızının da Beslenme ve Diyetetik okuduğunu belirtmek isterim. Ayrıca bu söyleşi esnasında İl Sağlık Müdürlüğünde görevli Beslenme ve Diyetetik uzmanı Zeliha Güvenç Uçar Hanımefendiye de katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.

Sayın Hocam ilk olarak obezitenin tanımı ile başlayabilir miyiz?

Halk arasında “Şişmanlık” olarak bilinen obeziteyi Dünya Sağlık örgütü (WHO) “sağlığı bozacak ölçüde yağ dokularında anormal veya aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanıyor.  Latincesine bakarsak “ Yemekten dolayı” anlamına gelir. Alınan enerji ile harcanan enerji arasında bir denge olması gerekir. Yürümek, koşmak, konuşmak, yemek yemek, bunların sindirilmesi, nefes almak gibi aktiviteler için enerjiye ihtiyacımız var. Çocuklarımızın büyümesi ve gelişmesi için de enerji ihtiyacı var.  Ancak harcadığımız enerjiden daha fazlasını alırsak vücuttaki yağ miktarı artar ve buna bağlı kilo artışı olur. Bu dengenin korunması önemlidir.  Çok nadir olarak genetik ve endokrin bozukluklara bağlı olarak ta obezite görülebilir.  Ancak obezitenin büyük bölümü yaşam tarzından kaynaklı olarak karşımıza çıkar.

Çocuklarda obezite görülme sıklığı nedir?

Ülkemizde kilolu çocuk oranı yüzde 4-13, obez çocuk oranı ise yüzde 9-27 olarak bulunmuştur ve her geçen yıl bu sayı 10 kat daha fazla artmaktadır. Bunun en önemli nedeni sağlıksız, porsiyonu küçük ve enerjisi yüksek olan besinlerin sofralarımızda yer alıyor olması. Ailedeki beslenmeye yönelik hatalı tutumlar ve çocuklarımızın elektronik aletlerin başında fazla zaman geçirmeleri, aktivite eksikliği ve genetik nedenler çocukluk çağında görülen obezitenin temel nedenleri diyebiliriz. Bu durum önemli bir sağlık sorunu oluşturuyor. Şöyle ki; obez çocuklarımızın sayısı arttıkça çocuklarımızın sağlıkları da bozulmaya başlıyor. Üstelik sorun sadece bedenen değil, psikolojik ve sosyal olarak da çocuklarımızı etkilemektedir. Bu açıdan anne babalara, aile büyüklerine, öğretmenlere ve biz sağlık çalışanlarına büyük ödevler var... Onlara iyi örnek olmalıyız.

Obezitenin yol açtığı diğer sağlık sorunları nelerdir?

Obezite, çocukluk dâhil tüm yaş gruplarında çeşitli sağlık sorunları ve hastalıkların en önemli nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Vücut yağ kitlesi arttıkça bazı hormonlarda değişiklikler de beraberinde gelir. İnsülin salgısının aşırı artışıyla çocukta erişkin tipi şeker hastalığı ortaya çıkabilir. Yine çocuklarımızda geç ergenliğe girilmesi ya da kız çocuklarımızda erken ergenlik, adet düzensizlikleri gibi durumlar görülebilir. Kıllanma sorunları yaşayabilirler. Üstelik çocuklarımız kanda yağ seviyesi yüksekliği ve yüksek tansiyonla çok erken yaşlarda tanışmak zorunda kalabilirler.

Obeziteden organ ve sistemler de etkilenebilir o zaman...

Obezitenin pek çok organ ve sistemi etkilediğini söylemek mümkün tabii... Yağların artmasına bağlı, karaciğer yağlanması, kalp damar hastalıkları, eklemlere yük artışı olacağından kas iskelet sistemi hastalıkları, safra kesesi taşları ve iltihapları, solunum yolu enfeksiyonları, uyku apnesi, horlama ve solunum düzensizliği, çeşitli cilt sorunları, kasıklarda ve kol altlarında renk değişiklikleri, iltihaplar, bağışıklık sistemlerinde zayıflama ve hatta kanser riskinde artış ilk aklımıza gelenler. Tabii ruhsal ve sosyal problemleri de unutmamak gerekir. Tüm bu sağlık sorunlarının yanında obezitenin yaşam süresinin kısaltabileceğini de unutmamak gerekir.

Sayın hocam daha çok hangi yaşta çocuklar obezite riski altındadır?

Aslında gebelik ve doğumdan itibaren riskler başlıyor ve her yaşta devam ediyor. Hamilelik sırasında anne adayının sağlıksız beslenmesi şeker, tuz gibi obeziteye sebep olan temel besinlere ağırlık vermesi, bebeğin ilk yıllarda yemek tercihini olumsuz etkiler. Yine doğumdan itibaren bebekler ilk altı ay sadece anne sütü almalıdırlar. Altı aydan sonra uygun ek gıdalar ile birlikte, iki yıl daha bebeği anne sütü ile beslemek önemlidir.  Anne sütünün, bebeğin kilo dengesi üzerinde önemli etkileri var. Anne sütü almayan bebeklerin ileriki yaşlarda, anne sütü alan bebeklere göre, aşırı kilo ve obezite riskleri çok daha yüksektir.

Sonraki süreçlerde de ödül veya çocukların oyalanması amacıyla yapılan hatalı davranışlar sorun teşkil ediyor. Çikolata ile ödüllendirme örneğin. Ya da çok küçük yaşlarda çocukların ellerine tablet verilmesi gibi… Yine okul çağına gelindiğinde özellikle okullardaki fastfood tanımına uyan yiyeceklerin ön plana çıkmasını, sokak oyunlarından ziyade bilgisayar oyunlarına yönelmeyi, obeziteye zemin hazırlayan risk faktörleri arasında sayabiliriz.

Sabah kahvaltısı yapmadan okula gelen çocuk sayısı da oldukça fazla...

Gerçekten de çoğu aile sabah kahvaltısından yoksundur. Kahvaltı kesinlikle ihmal edilmemeli. Sağlıklı bir şekilde kahvaltı yapan çocuklar obeziteye ve hastalıklara karşı daha dirençli olurlar. Kahvaltının çocukların büyüme dönemlerinde, günlük enerji ve besin gereksinimine katkısı olduğu gibi, okul başarısı üzerinde de etkisi büyüktür. Kahvaltıyı günün en kıymetli öğünüdür. Çocukların kahvaltıya vakit ayırabilecekleri bir saatte uyandırılması bunun içinde gece daha erken yatmasının sağlanması son derece önemli.

Ayrıca belirtmekte fayda var; ailelerin dışarıda yemek yeme alışkanlığı da obeziteyi tetiklemektedir. Aslında beslenme alanındaki bilgisizlik konumuzun temel sorunudur. Bu konuda bilinçlenmek, tüm aile fertlerinin sağlığı açısından kritik önem taşımaktadır.

Çocuklarda obezite gelişmesinde ailelerin rolü nedir?

Çocuklarda öğrenme küçük yaşlarda genellikle anne babayı taklit ile başlar. Bu yüzden anne baba çocuğa en güzel örnektir. Aileler çocuklarının beslenme alışkanlıklarının değişmesi için öncelikle kendilerini değiştirmelidirler. Anne babadan birinin obez olması, çocukların obez olma riskini arttırıyor. Çünkü önündeki model obezdir ve çocuk zamanla o modele benzeyecektir. Bu yüzden öncelik; anne-baba beslenme alışkanlığının düzenlenmesidir. Akabinde günlük fiziksel aktivitelerin rutine bindirilmesi güzel bir alışkanlık olacaktır. Okula yürüyerek gidip gelmek anne babayla aktivite yapmak bakımından önemlidir. Bunu yapamayan aileler için çocuklarının güvenli ortamlarda oynayarak enerjilerini atmaları sağlanabilir. Çocukların evde bilgisayar ya da tablet ile belli bir sürenin üzerinde oynamasının önüne geçmek gerekir. Bu davranışın kalıcı hale gelmesi fiziksel aktivite artışına sebep olacaktır.

Çocukların sağlıklı beslenmesi için evimizdeki mutfağa dönmemiz gerekiyor sanırım

Elbette geleneksel mutfağımıza ve yemeklerine dönmemiz gerek. Daha fazla yoğurt, bakliyat ve sebze tüketin. Gazlı içecekler ve hazır meyve suları yerine süt, ayran, taze sıkılmış meyve sularını tercih edin. Günde en az 5 porsiyon sebze-meyve tüketilmesi çocukların sindirimine yardımcı olacaktır. Masada ve tüm aile birlikte yemeğe oturun.  Televizyon ya da bilgisayar karşısında, ayakta atıştırmak suretiyle besin tüketmeyin. Besinleri yavaş yavaş yemek ve iyi çiğnemek te ayrıca önemli. Evinize hazır besin girmesini engelleyin. Sağlıklı gıda tüketin. Hazır besinler yüksek kaloriye sahiptir. Yemeklerde kullandığımız yağ oranını ve porsiyonlarınızı azaltın.  Gerektiğinde okul için çocuklarınıza beslenme çantası hazırlayın

Çocuklarımızın obez olduğunu nasıl anlayabiliriz?

Çocuğumuzun sağlık durumunun en güvenilir göstergelerinden biri yaşa göre boy ve ağırlık ölçümü diyebiliriz. Buna teknik anlamda Boy - Kitle İndeksi deniliyor. Pratik bir yöntemdir. Hastanın kilosu, metre olarak boyunun karesine bölünerek hesaplanıyor. İsterlerse ailelerin internette kolayca hesaplayabilecekleri uygulamalar da mevcut. Ön bilgilenme amacıyla bu uygulamalardan faydalanabilirler. Bu hesaplamalar yapıldıktan sonra Dünya Sağlık Örgütünün belirlemiş olduğu persentil değerlerine bakarak çocuklarının durumunu değerlendirebilirler. Kritik değerler uygulamalar vasıtasıyla rahatlıkla anlaşılabilir düzeydedir.

Çocuk normal sınırların üzerinde ise yaşam tarzımızı bir gözden geçirmek gerekiyor. Nasıl besleniyoruz? Hareket sıklığımız nedir?  Bu konuda hangi tutumlarımız hatalı? Gerekirse bir uzmandan destek alınmalıdır. Obez çocuklarımız ise mutlaka doktor kontrolünden geçmelidir.

Sakarya İl Sağlık Müdürlüğü olarak çocukluk çağı obezitesini önlenmesi için neler yapıyorsunuz?

Bizim hedefimiz Sakarya’da beslenme okuryazarlığını ailelere benimsetebilmek. Bu amaçla, her eğitim öğretim yılının başlaması ile beslenme eğitim programlar düzenleniyoruz. Bu yıl da “Sağlıklı Beslen Aktif Öğrencilerle Büyüyen Türkiye” logosu ile İlkokul, ortaokul, lise öğrencileri ile veli, öğretmen, tüm okul çalışanlarını dâhil ettiğimiz bir eğitim programı düzenleyip tüm okullara ulaşmayı planlıyoruz. Böylelikle sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivitenin önemi konusunda okullarımız ve aileler daha bilinçli hale gelecektir. Sadece öğrenciler eğitilerek davranış değişikliği oluşturmamız pek mümkün değil. Bu sebeple velilerimize daha aktif olarak eğitimler verilmektedir.  Bu eğitimler obezite danışmanlık birimleri aracılığı ile yapılıyor. Altı ilçede diyetisyen diğer ilçelerde ise ebe ve hemşire çalışanlarımızla obezite danışmanlık birimi aktif olarak görev yapıyor.

“Beslenme Dostu Okul Sertifikası”  programınız hakkında bilgi alabilir miyiz?

Okullarda Beslenme Dostu Okul programını yürütüyoruz. Bu program sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite konusunda destekleyici çevre oluşturulmasını sağlıyor. Böylelikle çocuklarımızda farkındalık oluşturulması sağlanıyor. Bu programda sadece öğrenciler değil velilerin, okul çalışanlarının, okul aile birliği üyelerinin, kantin çalışanlarının, okul müdürü ve öğretmenlerin görev almaları gerekiyor. Böylece bütün okul eyleme geçiyor. Okullarımız yapmış oldukları çalışmalarla Beslenme Dostu Okul Sertifikası almaya hak kazanırlarsa Avrupa standartlarında okul olmuş oluyorlar. Sadece okul içerisinde değil okul çevresinde de uygunsuz gıdaların satılması engellenmiş oluyor. İlimizde toplamda 107 okul Beslenme Dostu Okuldur. Bununla ilgili sayıların arttırılması için aktif çalışmalar yürütülmektedir.

Fiziksel aktiviteyi teşvik amacıyla bisiklet dağıtımı yaptığınız proje var. Bu projenin kapsamı nedir?

Sağlığımız için hareket önemli. Bisiklet kullanmak kalp, akciğer ve ruh sağlığımızı olumlu yönde etkilerken kilo vermemizi de sağlar. Bisiklet kullanımının yaygınlaşmasını önemsiyoruz. “Fiziksel Aktiviteyi Teşvik Projesi 2015-2018” ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullar, öğrenciler, üniversiteler, belediyeler, resmi kurumlar ile sivil toplum kuruluşlarına bisiklet desteği sağlanmıştır. Bu yılın sonu itibari ile bu proje son buluyor ve şu güne kadar sadece Sakarya genelinde 4262 bisiklet dağıtımı olmuştur. Bunun 2302 tanesi okullar ve öğrencilere fiziksel aktiviteyi teşvik amacıyla dağıtıldı.  

Takip ettiğimiz kadarıyla çocukluk çağı obezitesi ile ilgili çalışmalarınız bu kadarla bitmiyor, bir de “Okullarda Diyabet Programı” var. Bu çalışmalarınıza da değinebilir miyiz?

Daha öncede bahsetmiştim, çocukluk çağı obezitesi beraberinde şeker hastalığını getiriyor. 2018 yılı itibarı ile bunu önlemek ve bu hastalık ortaya çıktığında nasıl davranılması gerektiği konusunda eğitim vermek için Okullarda Diyabet Programı yürütülüyor.

Şeker hastası çocuklar tespit edilerek o okullarda şeker hastalığı konusunda farkındalığın sağlanması, çocuklarda şişmanlığın önlenmesi ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması eğitimleri gerçekleştirildi. Bu kapsamda 356 öğretmen ve 6 bin 844 öğrenciye ulaşıldı. Ayda 2 defa olmak üzere vatandaşlarımızın yoğun olduğu bölgelerde okulları da dâhil ederek hareketli hayat yürüyüşleri yapılmaktadır. Bunlara ek olarak ilimizde iki Sağlıklı Yaşam Aracımız bulunuyor. Bu araçlar her gün iki farklı ilçeye giderek beslenme okuryazarlığı için stant kurarak bilgilendirme yapıyor. Sadece bu araçlarla şu ana kadar 23 bin öğrenciye ulaşıldı.

Sayın hocam son olarak bu konuda okurlarımıza önerileriniz nelerdir?

Kısaca söylemek gerekirse kendimize ve ailemize sağlıklı yaşam biçimi geliştirmeliyiz. Bunu üç aşamada gerçekleştirmek mümkündür. Birincisi; beslenme okuryazarlığı, ikincisi; sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve günlük rutin fiziksel aktivite alışkanlıkları kazanmaktır. Tüm bunları kendimiz yapmaya başladığınızda emin olun aileniz de sizi görerek değişecektir. Kısa bir formül verecek olursak bizim 5 – 2 – 1 – 0 dediğimiz bir formülümüz var.

5 ya da daha fazla porsiyon sebze ve meyve tüketimi,

2 saat ile sınırlı ekran başında kalma,

1 saat terleyinceye kadar fiziksel aktivite, oyun,

0 şeker, sıfır şekerli içecektir.

DOÇENT DOKTOR AZİZ ÖĞÜTLÜ KİMDİR?

1968 yılında Sakarya’da doğdu. 1985 yılında Atatürk Lisesi’nden mezun oldu. Aynı yıl girdiği Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden 1991 yılında mezun oldu. Mecburi hizmetini Kars’ta tamamladı. Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanlık eğitimini, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı.

2001 yılında Sakarya Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nde Başhekimlik, 2003 yılında Sakarya İl Sağlık Müdürlüğü, 2005 yılından itibaren de Sakarya Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nde Başhekim Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 2008 yılında Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı olarak çalıştı. 2012 yılında Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Yardımcı Doçent olarak göreve başladı.

2016 yılında Doçentlik unvanı alan Öğütlü, 2016 Kasım ayından beri Sakarya İl Sağlık Müdürü olarak görev yapmaktadır. Evli ve dört çocuk babasıdır. Yurt dışı ve yurt içi makaleleri, Türkçe ve İngilizce yayınları, sözel sunumları bulunmaktadır.

Editör: TE Bilişim