Savaşan, Sakaryalıların yönetimden alındığına ilişkin iddiaya ise, “Hangi dekan Sakaryalıymış da istifa ettirilmiş? Tamamen gerçek dışı. Nereli olduğuna bakılarak yönetici seçilmez” diye cevap verdi ve üniversitenin kendi hedeflerine odaklanması gerektiğini söyleyerek ekledi: “Ne yapacaksınız yani? Sakarya’dan dünyayı mı dizayn edeceksin? Sakarya’nın istihdam sorununu mu çözeceksin? Böyle bir şey yok.”

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Rektörü Prof. Dr. Fatih Savaşan ile gerçekleştirdiğimiz Soru Yağmuru’nun ikinci bölümünde; yerli otomobil, yeni atamalar, üniversite bünyesinde FETÖ ilişkisi olan isimlerin akıbetleri ve bahar şenliği hakkındaki sorular yanıt buldu. Savaşan, özellikle Sakaryalı isimlerin SAÜ yönetiminden uzaklaştırıldığı hakkındaki iddialara samimi cevaplar verdi.

--

‘SAÜ STANDARDI’ ÖNERİSİ

Şadi Tanış:

Aşağı yukarı iki üniversitede toplam 90 bin öğrencimiz var. Tam sayısal veriyi bilmiyorum ancak tahminen bu çocukların herhalde yüzde 10’u 20’si Sakaryalıdır.

Fatih Savaşan:

Bölümlere göre değişiyor. Mesela Tıp Fakültesi’nde sayısal sıralaması 2 bin 300 olan bir öğrenci, İstanbul ve Ankara’da pek çok Tıp Fakültesi’ne girebilecek durumda olmasına rağmen Sakarya’yı tercih etmiş. Muhtemelen Sakaryalı olduğu için tercih etmiştir.

ŞT:

Desek ki 80 bini dışarıdan geliyor, bu çocukların hafta sonları ya da tatillerde memleketine gidip gelme gibi sorunları var. Barınma sorunlarını da konuştu. Ayrıca bu çocuklar, Adapazarlı öğrenciler de dâhil, okul saatleri dışında vakit geçirebilecekleri birtakım mekânlar, sosyal tesisler, spor aktiviteleri, kafeteryalar gibi alanlara ihtiyaçları var. Bu çocuklara bir şekilde boş zamanlarında doğru işlerle meşgul olabilecekleri mekânlar lazım. Bu konuda belediyelere, hükümete, sizlere ya da özel sektöre düşen görevler var. Ama bunun bir standardının olması lazım.

Sakarya Üniversitesi’nin içinde kurulacak olan, içinde öğrenci temsilcisinin de bulunduğu belki bir özel sektör temsilcisinin de bulunduğu bir heyetin, Sakarya’da öğrencilerin gittiği mekânlara bir ‘Sakarya Üniversitesi Standardı’ gibi bir sınıflandırma yapsa... Dünyada restoranlara verilen ‘Michelin yıldızı’ gibi bir standart… A, B, C sınıfı yapılıp mekânların da bu değerlendirmede ‘A’ sınıfına yükselmek için çaba sarf edeceği bir sistem yapılabilir mi?

FS:

Fikir güzel. Aslında bunu yapmaya çalışan üniversiteler de var. Ama bu fikir güzel olsa bile sürdürmesi çok kolay olmuyor. Çünkü yer yer TSE bile bunu yapamıyor. Böyle bir şeye soyunulduğu zaman bu işin sürekliliğini sağlamak çok önemli... Yaparsın, başlarsın, iki ay harcarsın, belli standartlar dâhilinde örneğin Mavi Durak gibi öğrencilerin çok olduğu bir bölgede mekânlara sertifikalandırma yapabilirsin. Ama hem fiyat hem hizmetin kalitesi hem de müşteri ilişkileri anlamında bunu takip edemezsin. Edemediğin zaman, oraya verdiğin sertifika, yanıltıcı bir hal almaya başlayabilir. Fikir güzel, başka şehirlerde başka üniversitelerde deneyenler de oldu. Bunu esnaf odaları yapabilirse daha sürdürülebilir bir hal alır.

ÖĞRENCİLERİN TALEPLERİ

Hasan Kurtiç:

Tıp Fakültesi öğrencilerinin, siz de kabul edersiniz ki, binaları konusunda bir mağduriyeti var. Bu konuda öğrencilerden gelen bir talep veya şikâyet oluyor mu? Sizin bu mağduriyeti gidermek adına bir planınız var mı?

FS:

Rektör olduğumda sosyal medya üzerinden öğrencilere mesaj yolladım, bir talepleri olup olmadığını sordum. Açıkçası bahar şenliğinden başka bir talep gelmedi. Yani öğrenciler de ilginç. Ne isteyecekleri konusunda da farklı bakıyorlar. ‘Bahar şenliği olacak mı?’ Mayıs’ta olacaksa olacak şeyi talep ediyorlar. Muhtemelen organizeler çünkü gelen mesaj ve e-mailler birbirine çok benzer bir biçimde geliyor. Tıp Fakültesi’nin durumu hakkında da hocalarla konuşuyoruz. En azından herhangi bir klinik çalışması yapılmadığı için ilk üç sınıf acaba kampüste olur mu diye tartışıyoruz.

YERLİ OTOMOBİL PROJESİ

Özgür Arık:

Bir hocamızın elektrikli otomobille alakalı açıklaması var. Yerli otomobilde Sakarya Üniversitesi bir hedef mi koyuyor önüne? Yerli otomobil bize çok yakın mı yoksa uzak mı? Öncü olmaya talip miyiz? Projenin neresindeyiz?

FS:

Ben adaylık başvurusu yaparken hocalarla oturup konuştuk. Sonuçta böyle bir şeye talip oluyorsak ne yapabiliriz diye mutfak çalışması yapmak gerekiyor. Hem sosyal hem teknik alanlarda bazı üstün olduğumuz alanları tespit etmemiz lazım. Çünkü kaynaklar kıt, yapılacak çok şey var. Bunlardan en hızlı yapabileceğimiz ve Türkiye’ye en fazla katkı sağlayabileceğimiz alanlar var. Hocalar, laboratuvar imkanlarından ve mevcut kümelerden bahsettiler. En çok yoğunlaştığımız alanları anlattılar. O zaman gördük ki; biz, özellikle enerji depolama, pil alanında ve malzemelerin değişik alanlarında – özellikle kaplama alanında – hem savunma sanayiine hem de otomotiv sanayiine hizmet verebilecek durumdayız. Tabi bunun için kendi kapasiteni iyi bir şekilde ilgili birimlerle paylaşman gerekiyor.

GÖREVDEN ALINAN İSİMLER

ŞT:

‘Hocamız göreve başladıktan sonra kurulların hepsinden Sakaryalıları budadı. Görevden aldı, dekanlara istifa etmeleri için baskı yapıyor’ diye bir algı var.

FS:

Bir baskı yok tabi ki de hangi dekan Sakaryalıymış da istifa ettirilmiş? Öyle bir şey yaydılar ama gerçek dışı. Nereli olduğuna bakılarak yönetici seçilmez.

ŞT:

Şık bir yöntem izlenmediği konuşuluyor. Tabi ki siz göreve geldiğinizde kendi ekibinizle çalışmak istersiniz. Ancak ‘böyle böyle birisi gelecek, kenara çekilir misiniz’ demek yerine, direkt istifalarının istenmesi ya da görevden alınmasının doğru olmadığına dair eleştiriler var. Bunlardan birisi bizim Engin Hoca’nın (Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Prof. Dr. Engin Yıldırım) hanımı…

FS:

Bizim görevimiz sonuçta algıyı yönetmektir. Yani hem doğruyu yapmak hem de doğru yapıldığını hissettirmek ve kamuoyuyla paylaşmaktır. Ama bu anlamda – tabiri caizse – budama, kıyım olduğunu hissettirecek hiçbir değişiklik yok. İkincisi, ben Engin Bey’i hakikaten severim, sayarım. Kendisiyle de uzun uzun oturdum konuştum. Benim Rektörlük için daha niyetim yokken de kendisi, yurt dışında yüksek eğitim almış kişileri Sakarya’ya kazandırmak istediği için, CV’mi istemişti.

Engin Hoca’nın üniversiteyle ilgili iyi niyetini ve gayretini biliyorum. Ama Genel Sekreterlik makamı, daha özellikli bir makam. Reyhan Hanım’ın (Reyhan Yıldırım) herhangi bir performansından bağımsız olarak bu işi daha iyi yürütebileceğini düşündüğümüz bir hoca vardı. Onunla yürüyelim dedik. Ben Reyhan Hanım’ı çağırdım, böyle bir değişim arzu ettiğimizi söyledim. O da ‘Tabi hocam, sizin takdiriniz’ diye cevap verdi. Tabi sonuçta belli bir görevi belli bir süre icra etmiş kişiler, böyle bir durumla karşı karşıya kalmayı bekliyor olsa bile bir burukluk hissediyor.

Ben, Engin Hoca’dan ziyade o süreçte başkalarının bu algıyı oluşturmaya yönelik çaba sarf ettiğini düşünüyorum. Çünkü Engin Hoca’yla konuştuğumuzda kendisi de bunun normal bir şey olduğunu söyledi. Reyhan Hanım, bizim üniversitede çok uzun süre Genel Sekreter değildi. Sonuçta, Genel Sekreter kadrosuna atandı ancak fiilen Kadir Hoca yürüttü uzun bir süre. Kendisi Genel Sekreter kadrosundaydı fakat Genel Sekreter Yardımcılığı yapıyordu. Daha sonra bir yıllık bir sürede Genel Sekreterlik de yapmaya başladı. Dolayısıyla bu makamlarda üniversitelerde bu işler böyle oluyor. Bunu Reyhan Hanım da Engin Bey de çok iyi biliyor ve kabul ediyor.

Bence büyütülecek bir şey yok. Bence nezaketsizlik de yapılmış değil. Kamuoyunda farklı kişiler böyle bir algı oluşmasına çaba sarf etti ve görünüyor ki oluşturdu da… Ama neticede önemli olan bundan sonra ne yapılacağıdır. Bir kamu üniversitesi olarak Sakarya Üniversitesi’ne düşen de bu hedeflerin kendi alanlarıyla ilgili olanları maksimum düzeyde desteklemektir. Bunun ötesinde zaten herhangi bir arayış yanlış. Daha da önemlisi; sürdürülebilir değil.

Ne yapacaksınız yani? Sakarya’dan dünyayı mı dizayn edeceksin? Sakarya’nın istihdam sorununu mu çözeceksin? Böyle bir şey yok. Ha döner sermaye dediğimizde, hangi kanallardan besleneceği ve gelirin nasıl paylaştırılacağı zaten mevzuatla sınırlandırılmış. O yüzden bence şu an üniversitede büyük bir altüst oluş yok. Herhangi bir rektörün ikinci döneminde yapabileceği değişikliklerin bile altında bizim yaptıklarımız. İkinci döneminde tekrar atanan bir rektör bile bizim şu anda yaptıklarımızdan fazlasını yapardı.

FETÖ’YLE MÜCADELE

Orhan Topçu:

Üniversitemiz FETÖ konusunda Türkiye’de çok anıldı. Köşe yazarları, ulusal basın bu konuyu çok gördü. FETÖ’nün verdiği tahribat giderildi mi, giderilmeye çalışılıyor mu, üniversitenin eğitim politikasında değişiklikler yapıldı mı? Personel veya yönetim değişiklikleriyle FETÖ’ye karşı önlem alındı mı? Ya da açığa çıkmamış olabilir de kafanızda soru işaretleri vardır. Çünkü Sakarya Üniversitesi, FETÖ denilince ilk akla gelen üniversitelerden.

ŞT:

Adil Öksüz’den de dolayı tabi…

FS:

Adil Öksüz’ü ben tanımıyorum diyorum, hakikaten hiç tanımadım da görmedim de… İsmini bile duymamıştım ama inandırıcı gelmiyor insanlara. FETÖ’yle ilgili olarak üniversiteden 90’a yakın kişi zaten ihraç edildi. Geriye dönen yok. Şu ana kadar Sakarya Üniversitesi’nden ihraç edilip de OHAL Komisyonu’nun sonuçlandırdığı ve dönüş kararı verdiği kimse yok. Sanırım 60’a yakın kişinin başvurusunun reddine karar verildi.

BAHAR ŞENLİĞİ OLACAK MI?

ÖA:

Hocam son olarak bahar şenliği diyelim… Öğrenciler gerçekten merak ediyor. Bu sene ya da ilerleyen senelerde yapmayı planlıyor musunuz?

FS:

Bahar şenliği, öğrencilerin derslere en fazla yoğunlaştığı döneme denk geliyor. Böyle bir tezat var ortada. Sonraki hafta final var. Hocalar canhıraş uğraşıyor. Çocukların kafası bahar şenliğinde. Bahar şenliği Amerika’dan ithal edilmiş bir adet. Ancak oradaki öğrenci formatıyla buradaki bir değil. Ben sosyal alanda okudum. Bizde adet; vize gelir vizeye çalışırsın, final gelir çalışırsın geçersin. Ama Amerika’da hoca adeta öğrenciye ödev vererek dersi öğretir. Adeta ilkokul gibi… Dolayısıyla oradaki bahar şenliği formatı öğrenciye hasar vermiyor. Burada öğrenci, her gününü bahar şenliği gibi geçirmek havasında… Bir de tam çalışacağı dönemde de bu şenlik havasına girince olmuyor. Bunlar oturup tartışılması gereken şeyler.

Üniversitede her gün bahar şenliği var aslında. Kültür, sanat alanında bir sürü aktivite var. Kongreler, şiir programları, anma programları, konserler, tiyatrolar, söyleşiler… Salonumuz her gün dolu. Öğrenci toplulukları da var. Hangi öğrenci grubu ayrıca bir de bahar şenliği talep ediyor ben açıkçası tam anlayamıyorum. Bu, farklı bir öğrenci grubu…

Editör: TE Bilişim