“Benim taraftarlara da kendime de söyleyeceğim elimizden gelen tribünden destek vermek, ötesini belki de çok düşünmememiz, dert etmememiz gerekiyor. Çünkü biliyoruz istenirse Sakaryaspor’un sorunlarını çözülür”

“Batuhan ve benzeri futbolcuları ancak para ile tatmin edebilirsiniz. Bu futbolcular forma için arma için oynayabilecek oyuncular değil. Biz karakterli takımın karakterli oyuncuları olsun istiyoruz. Taraftar her koşulda o tribünleri doldurur”

Geçtiğimiz ayın sonunda Sakaryaspor tribünlerinin taraftar grubu Tatangalar Sakaryaspor ile ilgili "Haklı olarak ve sadece Sakaryaspor’u düşünenler olarak korkuyoruz" diyerek bir açıklamada bulundu. Açıklama taraftar gruplarının çoğu zaman yaptığı açıklamalar gibi anlık takım performansından şikayet ya da yeni transfer isteği ile ilgili değildi. İçeriği camiaya ve kulüp yönetimine uyarı niteliğindeydi. Şehir insanının yaşamının önemli bir parçası olan Sakaryaspor’un risk altında bulunduğu söyleniyor, risk karşılığında zaman kaybetmeden yapılabilecekler ile ilgili öneriler sıralanıyor ve bu sezon elde edilecek bir başarı uğruna kulübün gelecek yıllarının tehlikeye atılmaması konusunda uyarıda bulunuluyordu. Açıklama üzerine söyleşmek için Yılmaz Şen’i aradık. Kendisi maçlar devam ederken konuşmanın takıma zarar verebileceğini ve devre arası konuşmamızın daha doğru olacağını söyledi. Sezonun ilk yarısı bitince Yılmaz Şen ile buluştuk. Kendisine Medyayazar olarak söyleşi ve samimi açıklamaları için teşekkür ederiz

-Yılmaz gerçi seni herkes tanıyor ama, ne kadar süredir tribündesin diye sorarak söyleşiye başlasak.

Çocukluktan itibaren maçlara gidiyoruz ama tribün grubu ile yani Tatangalar ile birlikte 90’lı yıllardan beri tribündeyim. Amigo dedikleri tezahüratı organize etme yaptırma ile öne çıkınca ismimizde bilinir hale geldi.

-Keçi lakabını nerden geliyor ?

O da o günlere dayanıyor. O zaman bıraktığım sakal şeklinden biraz da inatçı olduğumdan sanırım arkadaşlar kullanmaya başladı öyle de kaldı.

-Açıklamaya dönersek, söyleşi girişinde de belirteceğiz çok standart taraftar açıklamaları gibi değildi bu açıklama. Nasıl ortaya çıktı, neden böyle bir açıklamaya gerek duydunuz ?

Yıllardır tribünlerde Sakaryaspor’u takip eden insanlarız ve bu uzun yıllarda bizim de gördüklerimiz ve olanlardan çıkardığımız dersler var. Kulübün uzun yıllardır kötü yönetilmesi ve kurumsallaşamamasından kaynaklanan sorunlar, her yıl tekrar yaşanıyor ve artık kalıcı çözümler istiyoruz. Başarının ancak böyle geleceğine inanıyoruz. Bunun için herkes fedakarlık yapmaya hazır. Burası ne olursa olsun önemli bir futbol şehri. Uzun yıllardır Sakaryaspor’un kötü yönetilmesine karşılık hala altyapılarımızda u-14,u-15 takımlarımızda çok yetenekli gençler var. İstanbul takımları hala Sakaryaspor altyapısını yakından takip ediyor. Yönetime baktığımızda ne bir transfer stratejisi görebiliyoruz, ne bir planlama olduğunu düşünüyoruz. Sadece Büyükşehir Belediyesinden gelecek desteğe endeksli bir plan ortada olan. Biz de devre arası gelirken uyarmak istedik. Yoksa biz kimsenin adamı falan değiliz, sadece tribünlerin sesiyiz ve oradaki kaygıları dillendiriyoruz. Vicdanen bu kaygıları ifade etmek zorundayız. Geldiğimiz noktada maalesef haklı çıktığımızı görüyoruz. Futbolcular kaçmaya, federasyona gitmeye başladı. Alınan Batuhan ve benzeri futbolcuları ancak para ile tatmin edebilirsiniz. Bu futbolcular forma için arma için oynayabilecek oyuncular değil. Biz karakterli takımın karakterli oyuncuları olsun istiyoruz. Taraftar her koşulda o tribünleri doldurur.

-Şunu kastediyorsunuz anladığım kadarıyla. "Günlük başarıdansa bütçe disiplini sağlansın, gerekiyorsa altyapıdan gelen oyunculara daha fazla şans verilsin. Mali yapısı sağlam, iyi yönetilen kulüp başarıyı da zamanla getirecektir" diyorsunuz.

Bakın hala altyapıdan çok iyi futbolcular yetişiyor. Söylediğim gibi, Sakaryaspor ne kadar kötü yönetilsin önemli bir marka Türkiye’de. Bunu şehrin dışına çıktığınızda anlıyorsunuz. Biz o kadar farkında değiliz bile. Dışarıdakiler çok daha farkında bunun. Rahmetli Ekrem Karaberber’in lafıdır, “Türkiye’de iki futbol şehri var biri Trabzon biri Sakarya” der. Öyledir gerçekten. Nedeni göç almasıdır, köklü amatör futbol kulüplerinin varlığı ne derseniz deyin öyledir.

-Hatta belki spor şehri de diyebiliriz. Basketbol liginde de sakarya’dan bir takımın ligde olmasının basketbol ligine renk getirdiğinde herkes hemfikir. Peki açıklamaya eleştirel bir soru yöneltsem, senin ve bir dizi arkadaşının endüstriyel futbola mesafeli olduğunuzu biliyorum. Yapılan açıklamada çözüm önerisi olarak gerekiyorsa gelecek yılların kombinesini çıkarın alalım gibi bir öneri var. Bu doğru bir yöntem mi, eğer kulüp kötü yönetiliyor ise bunun sonucunda neden taraftar cefasını çeksin. Normalde mali olarak kulüpler kötü yönetildiğinde, bunun bedelini taraftarlar mı karşılamalı yoksa bu açıklama bir çıkışsızlık sonucu mu.

Çıkmaz da diyebilirsiniz. Biz de kendimizce olması en mümkün çözümleri öneriyoruz. Açıklamanın ilk bölümü daha önemli bence. Yarın öbür gün yardım kapmanyaları hesap numaraları başlar. Biraz problemin nedeni ne olursa olsun yine de birilerine muhtaç olacağına taraftardan alsın desteğini diyoruz. Kulübü her yöneten söylüyor, Sakaryaspor’un en büyük gücü taraftarı. O zaman gerçekten taraftarı alın arkanıza, anlatın hedeflerinizi. Taraftarın beklentisini ne istediğini dinleyin hep birlikte çözelim sorunları.

-Aslında ülkemizde sadece Sakaryaspor değil tüm şehir kulüpleri benzer sorunları yaşıyor. Bir dönem AŞ kurtuluş deniyordu sonu çoğu kulüpte sonuçları olumsuz oldu. Büyük ölçüde yerel yönetimlere bağlı gözüküyor şehir kulüpleri. Çözüm formülü bulunamadı.

Çözüm yolu AŞ deniyordu. Fazlasıyla içiçe geçmiş dernekle AŞ. AŞ nerede, dernek nerede, bunları kim denetler. Şu an bir sürü kişi kulüp yönetimden istifa etti ama şu an bilmiyoruz bile. Tam olarak istifa eden sayı ne. Bilgi alamıyoruz. Bizi aidatlarımızı ödediğimiz halde kulüpten attılar. Üye sayısı çok az, çok az insanla genel kurul yapılıyor. Sadece biz değil çoğu şehir kulübü böyle. Bursaspor bir tek çözmüş, ciddi üye sayıları var. Ama şeffaflık yok, bazen insan kendini anlamsız hissediyor. Hem kendini nefer olarak görüyorsun hayatının bir bölümünü ayırıyorsun ama süreçler hakkında sağlıklı bilgi bile alamıyorsun. Napıyoruz biz diye düşünüyor bile insan bazen.

-Aslında hep İstanbul kulüpleri için güç savaşlarından bahsedilir. Ülkedeki güç dengelerinin hakimiyet kurma çabalarından. Şehir kulüpleri hep bunlardan azade düşünülmek istenir ama görüyoruz ki zaman zaman o kulüplerdeki yaşananların birer prototipi yaşanıyor şehir kulüplerinde de. Bir dönem bir yasa çıkacağı ve kulüp yöneticilerinin yönettikleri dönemdeki mali zarardan şahsen sorumlu olacakları söyleniyordu ne oldu bu düzenleme?

Futbol siyaset ilişkileri hep vardı. Bir dönem belediye bile yönetti Sakaryaspor’u o dönemde harika değildi kulüp yönetimi. Düzenlemeye gelirsek bunu televizyonlarda birileri dillendiriyor, söylüyor aynı kişiler kendiler yapmıyor. Şehir kulüpleri dillerine malzeme olmuş. Ara ara Zonguldakspor nerde Kocaelispor nerde diye laf arasında geçiştiriyorlar. Burada alınteri dökülüp yetiştirilen, altaypıdan çocuklara konuyorlar ama sorunlarına gelince kulüplerin TV’de iki cümle ile geçiştiriyorlar.

-Belki de kafalarında şehir kulüplerine biçtikleri misyon bu. Futbılcu yetiştirsinler ligi renklendirsinler fazla da ötesini hedeflemesinler.

O zaman bence ağızlarına bile almasınlar bizim kulüplerimizin adını Televizyonlarda niye yoklar diye. Çok ciddi sorunları var kulüplerin ama bizim değil sadece 3 büyük kulübün sorunları daha büyük ama onların sürekli vergi borçları siliniyor, arsalar bağışlanıyor onlara yoksa hepsi batık. Sakarya’nın vergi borcu onların silinen borcunun 30’da biridir belki de. Bir kere kulüplerin borcu sıfırlansın bir düzlüğe sokulsun, ondan sonra bir standart getirilsin sorumluluk yüklensin yönetmeye niyetlenenlere. Şu an her şey karmakarışık. Ama şu an futbolumuzun derdi bunlar değil. Biz de Arda mağdur olmasın diye, zavallı çocukla uğraşıyorlar, üzülmüş büyüklerimiz. Futbol gündemi bu TV lerde. Arda futbolcu değil ki, bunlar artık iş adamı. Yazık günah gerçekten.

-Bir de belediye kulüpleri vardı.

Vardı Ankara’da bir tane Osmanlıspor oldu ismi sonra. Dolu tribünlere oynuyor deniyordu. Belediye otobüsleri ile taraftar taşınıyordu. Melih Gökçek gitti geçen hafta 18 biletli kişiye oynadılar. Otobüsler yok, artık kimse gelmiyor maçlarına. Sorun bir yerde değil ki her yerde. Milli takımda olanları biliyoruz. Fatih Terim vakasını biliyoruz. Oralarda öyle olunca burda nasıl farklı olsun. Sonra seyirci azalıyor deniyor, bu koşullarda nasıl futbolu sevdireceksin insanlara. Sakaryaspor hala ayakta ise 20 yıldır taraftarı sahip çıkmaktan vazgeçmediği için marka o sevgi olmasa ayakta nasıl dursun.

Sorunlar böyle. Bence tıpkı 1960’larda nasıl amatör kulüpler birleşsin şehir kulüpleri kurulsun denmiş, devlet merkezden müdahale etmiş. Aynı şey tekrar yapılmak zorunda. Devlet düze çıkaracak hepsini ve yönetilmesi ile yönetenlere sorumluluk yükleyen katı kurallar koyulacak. Başka çaresi yok.

-Şöyle sorsam bütün anlattıklarından sonra acaba bu sorunların devamı kulüplerin bu bağımlılık ilişkisi devam etsin mi isteniyor. Kitlelerle ilişki kurmak için özellikle şehirlerde ayakları üzerinde duran bağımsız yönetilen kulüpler istenmiyor mu diye sorası geliyor insanın. Sorunlar bu kadar ortadayken çözülemiyor ise.

Bizim görevimiz taraftarların hissiyatını ifade etmek dillendirmek. Yoksa belki de sorduğunuz gibi böyle olsun isteniyordur. Bilmemiz de mümkün değil. Benim taraftarlara da kendime de söyleyeceğim elimizden gelen tribünden destek vermek, ötesini belki de çok düşünmememiz, dert etmememiz gerekiyor. Çünkü biliyoruz istenirse Sakaryaspor’un sorunlarını çözülür. Ötesine bir şey yapamıyoruz, dert etmeyelim, desteğimizi verelim tribünden gücümüz yettiğince. Zaten düşününce dünyada da, ülkemizde de vicdanlı insanlar için canımızı sıkacak o kadar fazla şey var ki, bütün bunlar anlamsız kalıyor bir yerden sonra.

-Çok teşekkür ediyor, Sakaryaspor'a 2. yarı başarılar diliyoruz.

Editör: TE Bilişim