Sakarya’nın yoğun olarak sanayileşmesini yanlış bulduğunu, tarım ve hayvancılığa yönelik çalışmaların hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyen 3’üncü OSB Yönetim Kurulu Başkanı ve Güneşoğlu Süt Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Güneş, “SATSO’da görev yaptığım dönemlerde, hep şunu ifade etmişimdir: Burası yüzölçümü olarak küçük bir şehir… Bu kadar sanayiyi kaldırmayacağını, önümüzdeki yıllarda gelecek neslimize kötü bir şehir bırakacağımızı ifade ettim. Doğru bulmadığımı, sanayileşmenin bu şehir için çok fazla olduğunu ifade ettim. 6-7 OSB’de sınırlandırılmalı dedik, hala OSB’ler düşünülüyor. Burada sadece, ‘Şehrin ekonomik girdisi yükseldi, rahat yaşayacağız’ diye bir şey yok. Temiz bir havaya sahip değilseniz, temiz bir yerleşime sahip değilseniz, para size huzur getirmez. Bu planlamanın doğru yapılması lazım...” dedi. Güneş, kimsenin her zaman haklı olamayacağını, yöneticilerin de kendilerine yöneltilen haklı eleştirilere alınganlık göstermek yerine çözüm arayışına girmeleri gerektiğini kaydetti.

Tarım ve hayvancılık konusunda devletin ciddi anlamda destekler verdiğini ancak desteklerin yanlış planlandığını savunan Güneş, 100 aileye 3’er hayvan dağıtmaktansa aynı hayvanları bu işi geliştirebilecek birkaç aileye dağıtmanın daha faydalı olacağını dile getirdi. Güneş, “Siz 30 tane hayvan verirseniz, o adam sanayici olur. Hayvan çiftliği çalıştırır. Bu bir işletmedir, sektörel hale getirirsiniz, kendisini sanayici konumuna koyar. Ama siz benim gibi sanayiciye destek verirseniz çok rantabl olmaz. Aileye verirseniz aile buna sarılır ve bunu geliştirir” diye konuştu. Sakarya için tarımın ve hayvancılığın olmazsa olmaz bir unsur olduğuna dikkat çeken Güneş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bununla ilgili düzenleme yapması gerektiğini belirterek, “Büyükşehir Yasası, şu anda Sakarya için uygulanmaması gereken bir yasadır. Bu düzenin içerisinde hayvancılığın ve tarımın devam etmesi gerektiği için bir önlem alınması lazım” ifadelerini kullandı.

Muzaffer Güneş

5 bin 400 dönüm arazi Ferizli için tahsis edildi. Ferizli’deki insanların ekonomik değer kazanması anlamında iyi olabilir belki. 1 lira olan arsalarını 10 liraya satacaklar, değer olarak kazanacaklar. Orada bir istihdam, işgücü yaratılacak, o da ayrı bir şey.

Ama ben bölgede çok sanayileşme olduğunu görüyorum. Açıkçası çok içime sindiremiyorum. Bir sanayici olarak sadece boynumu büküp geçiyorum. Yaptığım bir şey yok. 4 bin dönüm de Söğütlü’de açılıyor şimdi. Bölgeyi bir hesap edelim. Kuzey bölgesini hesap ettiğimiz zaman aşağı yukarı 16-17 bin dönüm arazide siz OSB kurulumu gerçekleştiriyorsunuz.

Şadi Tanış

Ki OSB içerisine girmeyen, BMC gibi firmaların tesisleri de var.

Muzaffer Güneş

Burada şunu söyleyeyim: Devletimizi yönetenler, yönetici arkadaşlarımızın çok iyi düşünmeleri lazım. Geleceğimizi körlemememiz lazım. Ben bunu ticaret ve sanayi odasında da zaman zaman meclis kürsüsünden defalarca izah etmişimdir. Yapmayın arkadaşım, bu bölgeyi bu kadar sanayileştirmeyin.

Şadi Tanış

Sakarya bir sanayi kenti olmak zorunda da değil. ‘İstanbul’dan sanayiyi kovuyorlar, kucak açalım, hepsi buraya gelsin.’ Biz de açmayalım, biraz daha ileriye gitsin. İhtiyacımız kadarını alalım.

Bir şey daha söylemek istiyorum. Sakarya’da yaşayan bir vatandaş olarak bizim OSB’lerimizdeki ürünlerin neler olduğunu, oradaki ürünlerin küçük tüketicinin de alışveriş edebileceği fabrika satış mağazaları… Amaç burada para kazanmak değil, aidiyet duygusu kazandırmak.

Muzaffer Güneş

‘Bunu bir tek gıda anlamında değil. Sakarya’da OSB’lerde ne üretiliyorsa ön tarafında satış mağazası olmasında fayda var, insanlar da bundan istifade etsin’ diyorsunuz. Bunlar olabilecek, yapılabilecek şeyler ama biliyorsunuz OSB statülerinde, içeride perakende satışa pek izin vermezler. 1’inci OSB’de bunu yapıyorlar ama neye dayanarak yapıyorlar, nasıl yapıyorlar bilmiyorum. Böyle bir izin alarak mı yaptılar yoksa yönetim orada kendi inisiyatifini mi kullandı, bilmiyorum.

Orhan Topçu

Bu dediğiniz şey esnafı zorda bırakabilir. Bu sefer esnaf ayağa kalkacak.

Muzaffer Güneş

Kendimden örnek vereyim; iki tane satış yerim vardı. Küçük de olsa biri Yeni Cami’nin orada, bir tane de Katlı Pazar’ın girişinin orada. Müşterimden müthiş tepki almaya başladım. Sattığım da ne? Günde 600-700 lira ciro yapıyor dükkan… Ciro da yapmıyor ama müşteri tepki göstermeye başladı. Yani benim kendi müşterim, marketçim, bakkalım… ‘İmalatçı mısın, perakende satışçı mısın, bunu ayırt et’ dediler.

Tabi biz ondan sonra 2 dükkanı da kapattık. Yolun üzerindekini kapatmadım. O benim vitrinimdir. Burada Güneşoğlu’nu temsilen yapılmıştır, asla kar amaçlı bir yer değildir. Mesela çok eleştirirler; İstanbul’dan müşteri gelir, oradan alışverişini yapar. Bakar, kaşar peyniri 30 lira, ‘Olur mu 30 lira? Ben İstanbul’dan sizin malınızı 29 liraya alıyorum’ diyenler çok olmuştur.

O fiyatı da aşağıda tutamıyoruz. Tuttuğumuz zaman müşteri, ‘Yahu kardeşim, benim müşterime sen mal satıyorsun’ diyor. Enteresan bir yapı var burada. Tabii ki bunu bence OSB işlerinden ziyade şehir merkezlerinde firmaları temsilen olabilir. Sakarya’daki firmalar kendilerini lanse edemiyorlar, piyasa tanımıyor, ne ürettiğimizi biz bilmiyoruz.

Zaman zaman İstanbul’da bir şeyler yaptırıyorum getiriyorum, bir duyuyorum ki o mal Sakarya’da üretiliyormuş. Ben bile bir sanayici olarak bilmiyorum. Öncelikle ticaret ve sanayi odası olarak, borsa olarak, bütün üyelerimizin neler ürettiğini zaman zaman tanıtmalıyız. Mesela ben bizim orada yapacağım. Benim idari binamda, 50 tane sanayi kuruluşumda kimler ne üretiyorsa küçük küçük standı olacak. Yani oraya gelen bir misafir, ‘Burada bunlar üretiliyormuş’ diyebilmeli, onları görebilmeli.

Outlet mantığı da çok zor değil. Büyükşehir’in sanayicilerle bir araya gelerek organize olunmasıyla ortaya çıkacak bir şeydir. Sakarya’da ne üretiliyorsa belli stantlar kurarsınız, dükkanlar oluşturursunuz, firmaları ve ürünlerini tanıtırsınız. İnsanları üzecek bir kira bedeli de almayacağınız bir alan oluşturacaksınız, burada da Sakarya’nın sanayicisi olarak üretimini gerçekleştirdiğiniz malları daha ucuza sunacaksınız.

Özgür Arık

Eskiden Adana denince Sabancı akla gelirdi, Trabzon denince Ulusoy, Kayseri deyince Nuhoğlu akla gelirdi. Şehirle müsemma firmalar vardı. 55 yıllık bir firmanız var. 4 tepsi yoğurtla yola çıkmış bir firma var. Şu an OSB’nin başkanlığını yapıyorsunuz, Adapazarlı bir firmasınız. Söğütlü’deki sanayileşme, tarım alanlarıyla ilgili de az önce bir şeyler söylediniz.

Biz, Adapazarı’nın iş dünyasında, şehri yönetenler ve temsil edenleri biraz yanaşık düzen görüyoruz. Oysaki bu doğru orantılı bir ilişki değil. Bir şehir, ne seçimle gelen yöneticilere ne de atanmış yöneticilere teslim edilemeyecek kadar değerlidir. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir? Sakarya iş dünyası adına bir özeleştiriniz var mı? Bu konudaki görüşlerinizi merak ediyorum.

Muzaffer Güneş

Mutlaka zaman zaman düşüncelerle ters düşebilirsiniz. Sizin fikrinize uymayabilir. Mesela az önce bir şey söyledim, Sakarya’nın bu kadar sanayileşmesini çok uygun görmüyorum. Muhalif bir görüştür bu. Bu muhalif görüşleri belirtirken kelimelerimizi doğru seçmeye çalışıyoruz.

Özgür Arık

Çok etkili olması lazım bunun.

Muzaffer Güneş

Etkili olmak anlamında da bugüne kadar üslubumu bozmadım, bundan sonra da bozmak niyetinde değilim. Sadece şunu söyleyebilirim; benim görüşüm bu doğrultuda değildir. Yanlış olarak değerlendiriyorum. Sakarya’nın bu kadar sanayileşmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Az önce söyledim, sözüm yarım kaldı. Ticaret ve sanayi odasında benim görev yaptığım dönemlerde, hep şunu ifade etmişimdir: Burası yüzölçümü olarak küçük bir şehir… Bu kadar sanayiyi kaldırmayacağını, önümüzdeki yıllarda gelecek neslimize kötü bir şehir bırakacağımızı ifade ettim. Doğru bulmadığımı ifade ettim. Sanayileşmenin bu şehir için çok fazla olduğunu ifade ettim.

6-7 OSB’de sınırlandırılmalı dedik, hala OSB’ler düşünülüyor. Burada sadece, ‘Bizim katma değerimiz yükseldi, şehrin ekonomik girdisi yükseldi, rahat yaşayacağız’ diye bir şey yok. Temiz bir havaya sahip değilseniz, temiz bir yerleşime sahip değilseniz, para size huzur getirmez. Bu planlamanın doğru yapılması lazım... Benim eleştirim sadece bu yöndeydi.

Diğer yönde de tabii ki Muzaffer Güneş her şeyi her zaman doğru yapıyor değildir. Yöneticiler için de öyle değildir. Yöneticilerimiz zaman zaman bizim eleştirilerimize açık olabilmeli. Söylediğimiz gerçeklere alınganlık göstermemeli, bizlere mütevazı bir şekilde yaklaşmalı ve bunlara çözüm getirmeli.

Bugüne kadar bunları yaşadık. Benim ilişkilerim iyiydi. Bunları çok iyi bir üslupla ifade ettik. Bunlar yerine getirildi-getirilmedi, tartışılır. Ama bunları iyi bir üslupla ifade edip yanlışları söyledik. Ondan sonrası kendi vicdanına kalmış bir şeydir. Bizler halk olarak gidip sandıkta oyumuzu kullanıyoruz. Herkes kendi kafasında belirlediği bir isme ya da partiye oyunu veriyor, çıkıp gidiyor. Üslubumuzu bozmadan eleştiriye açık olmalıyız. Eleştiriyi de yapabilmeliyiz. Kısacası böyle…

Büyük marka olmakta da bütün mesele tüketiciyi iyi anlamak, çevreyle barışık olmak, ileriye dönük projelerinizi hazırlayıp, sadece şehrinizin içinde değil ulusal bir marka haline gelmek. Biz, ulusal marka haline gelebildik mi? Açıkçası daha yüzde 20’lerdeyiz. Yüzde 80 yol almamız lazım, ulusal bir marka haline gelebilmemiz için…

Orhan Topçu

Siyasetçisiniz ve tarım ile hayvancılık üzerine bir sektördesiniz. Sakarya hayvancılığında bir düşüş var. Bölgenizde de böyledir. Süt üretiminde de bir düşüş var. Meralar talan ediliyor, köylerimiz şehirleşmeye doğru gidiyor. Araziler ve tarlalar gidiyor. Büyükşehir Yasası bunu tetiklemiş olabilir mi sizce? Bir sanayiciden çok siyasetçi olarak soruyorum.

Muzaffer Güneş

Türkiye’de hayvancılığa aslında devlet müthiş destekler veriyor. Fakat sadece desteklemeyle iş bitmez, organizasyon çok önemlidir. Tabandaki hareketiniz çok önemlidir. Bunu geçen Tarım Bakanı’mıza (Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli) da söyledim. Hendek’te bir ziyarete gelmişti. Türkiye’de ‘2 çarpı 100’ projeler yapıldı. Bu ne demektir? ‘100 tane aileye 2 tane inek dağıtacağım’ demektir.

‘Sayın Bakanım, bu yanlış bir uygulamadır’ dedim. ‘Sonra kalkıp 500 başlık projelere destek vereceğinizi söylediniz. Ona da eyvallah ama Muzaffer Güneş bu işi yapmaz Sayın Bakanım. Yaparsa Muzaffer Güneş ayağına çizme giyemez. Siz, 50 çarpı 100, 30 çarpı 100 projeler yapın. Rantabl olsun. Siz 30 tane hayvan verirseniz, o adam sanayici olur. Hayvan çiftliği çalıştırır. Bu bir işletmedir, sektörel hale getirirsiniz, kendisini sanayici konumuna koyar. Ama siz benim gibi sanayiciye destek verirseniz çok rantabl olmaz. Aileye verirseniz aile buna sarılır ve bunu geliştirir’ dedim.

Hayvancılıkta yapılması gereken hadiseler şu: 30-50 çarpı projeler üretecekler. Sakarya’da hangi bölgede hangi çiftçi bu işi başarabilir? Tarım İl Müdürlüğü, bunları tespit edecek. Ondan sonra, nasıl ki tavuk çiftliklerinde veterinerler devamlı bunları kontrol altında tutuyorsa, bu devlet tarafından desteklenerek açılan işletmeler de Tarım İl ve İlçe Müdürlüğü tarafından denetlenecek. Hiç boş bırakılmayacak.

Hayvancılığı böyle geliştirirsiniz. Hayvancılığa ehemmiyet verirseniz olur. Sakarya, tarım ve hayvancılık bölgesi… Bu, benim kanayan yaramdır. Adam ek, adam çıkar bu topraktan. Bunun tabiri budur. Siz, bu bölgeyi sanayileştiriyorsunuz, tarımdan uzaklaştırıyorsunuz, bu bölgeyi sanayi alanı yapıyorsunuz. Tamam kardeşim, sanayi de yapın. Sanayi olmasın demiyoruz. Ama tarıma dönük sanayi olsun, sanayileşsin. Şehri, sanayileşerek yaşanmaz hale getirmemek lazım.

Bakın, sanayiler kuruluyor. Bu şehir bir de göç alacak. Nereden istihdam yaratacaksınız? Nereden işçi bulacaksınız? Ayrı kültürlerden insanlar gelecek. Ayrı bir kültür geliyor. Ayrı bir kültür dediğiniz zaman ya sizin ya da gelen adamın yaşam tarzı değişecek. Bunlar çok kısa sürede olacak şeyler değil. Bölgede bir kaosa sebep olabilecek hadiseler. Bunları çok iyi planlamak, çok iyi düşünerek hareket etmek lazım, onu söylüyorum.

Tabii ki benim burada seçilmiş arkadaşım her zaman bizim vekilimizdir, belediye başkanımızdır, atanan valilerimiz de bizimdir. Ama koordineli çalışmamız lazım. Sanayici bir taraftan dinlenilmeli, üretici dinlenilmeli. Kanayan yara nerededir, neresi pansuman edilmeli, neresi ameliyat edilmeli, nereye neşter atılmalı, bunlara hep beraber karar vermek lazım.

Özgür Arık

TİGEM (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) arazileri özelleştirilirken çok yoğun müdahildim ben de ve şahıs olarak itiraz ediyordum. Osmanlı askerinin beslenme ürünlerinin yetiştirildiği yerdi orası, mükemmel bir tarım arazisi… Sanayi olacaksa tarıma yönelik sanayi olsun dediniz. Bizim yerel sermaye gücümüzün, oradaki özelleştirmeye girmeye gücü mü yetmedi yoksa değişik kopukluklardan sebep mi bunu sağlayamıyoruz?

Muzaffer Güneş

TİGEM işletmelerinin ihalesinde, ticaret ve sanayi odasında başkan yardımcısıydım, aynı zamanda da Sakarya Ortak Girişimciler A.Ş.’de de komisyonun başında olan bir insandım. O şirketi kurdurduk. Niye kurdurduk, defalarca söyledim. Sakarya’da bir ortaklık kültürü yok. ‘Burası bizim başlangıcımız olsun. TİGEM’i de alalım, burada bitki yetiştiririz, hayvancılığı geliştiririz. Küçükbaşa müsait bayırlar da var’ dedik.

O zaman girdiğimizde birinci ihalede 454 bin lira teklif verdik, ikincisinde 540 bin lira teklif verdik. Birinci ihalenin iptal sebebi şuydu: Tarım Bakanlığından Diyarbakırlı bir firma aldı, projeleri gerçekleştiremeyince teminatını yaktı ve ihale iptal edildi.

Özgür Arık

Tarım Bakanı Mehdi Eker miydi?

Muzaffer Güneş

Evet. Ondan sonra ikinci ihale yapıldığında, ben istifa etmiştim, ‘Burada nasıl bir teklif verilebilir?’ diye bana sordular. ‘Burada 3 bin dönüm arazide yaklaşık 2 bin dönüm ekilebilir arazi var. 200-250 lira gibi bir icar düşünürseniz 500-550 civarına çıkabilirsiniz’ dedim. 540 bin liralık teklif verildi. 875 bin liralık teklifle bunu Çekok (Çekok Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.) aldı.

İyi ki almış. Ben, arkadaşları gönülden kutluyorum. Çünkü biz eğer orayı alsaydık, daha yeni kurduğumuz ortaklık yapısında çatırdamalar başlamıştı. Adam 50 bin lira para vermiş, milyonluk iş yapacağız, verdiği paranın hesabını soruyor. Böyle iş olmaz. Eğer bir şey yapacaksanız fedakârca hareket etmek lazım, iyi fizibilite yapmak lazım ki ben iyi fizibilite yaptım.

Bütün raporlarımı hazırladım. ‘Şu kadar hayvan koyacağız, şu kadar senede geliştireceğiz, şu kadar senede geliştireceğiz, şu kadar da büyüyeceğiz’ dedim. İyi ki olmamış, yoksa Muzaffer Güneş orada kendini perişan ederdi. Ben kendi işimi falan bırakırdım. Çünkü öyle bir insanım. Toplumda kendimi bir işe adamışsam onu sonuna kadar götürürüm. Kendimi heba ederdim.

Bu arkadaşlarımız geldi, fındık arazilerinin hepsini söktü attı. Doğru yaptı. Oraya kiviler, armutlar, elmalar ekti ve müthiş bir yatırım yaptı. 875 bin lira, bir işadamı olarak bana deselerdi ki, ‘Bu parayı ver de şunu yap’, hayatta vermezdim. Benim görüş açım o kadarmış demek ki… Ama bu adamlar bu işi çok doğru yaptılar ve bölgeye müthiş bir değer kazandırdılar. Şahsen tanışmadım ama bir gün özellikle gideceğim, ziyaret edip tebrik edeceğim.

Orhan Topçu

Hayvancılık konusunda Büyükşehir Yasası’yla da ilgili düşüncenizi sormuştum.

Muzaffer Güneş

Büyükşehir Yasası, şu anda Sakarya için uygulanmaması gereken bir yasadır. Ben tekrar şunu ifade edeyim, madem yeri geldi, kesinlikle Çevre Bakanlığı masaya oturup buranın tarım ve hayvancılık bölgesi olduğunu tescillemeli. Bu düzenin içerisinde hayvancılığın ve tarımın devam etmesi gerektiği için bir önlem alınması lazım. Onu nasıl bir yasayla kılıfına uydururlar, bilemem. Onu Bakanlık veya belediye bilecek ama böyle bir şey çıkarılmalı. Bu şehirde hayvancılık ve tarım, olmazsa olmazdır.

Editör: TE Bilişim