Tank Palet Fabrikası’nın BMC’ye devredilmesinin, fabrikaya ve çalışanlarına değer katacağını ifade eden AKP Sakarya Milletvekili Recep Uncuoğlu, TUSAŞ (Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı) ve TAI (TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.) örneklerini verdi. Uncuoğlu, söz konusu fabrikaların emekliye ayrılan çalışanlarını bile yüksek ücretle çalışmak için tekrar çağırdığını kaydetti ve yönetim değiştikten sonra istihdam kapasitelerinin 2-3 kat arttığını söyledi. Altay tankı ve ilgili üretimin başka bir yerde yapılması halinde Tank Palet Fabrikası’nın önemini yitireceğini sözlerine ekleyen Uncuoğlu, işçilerle konuşmasında şunları dile getirdiğini belirtti: “Bu haliyle kalırsa burası demode olacak. Burada bu iş büyür ve gelişirse; siz ve sizin evlatlarınız da Sakarya da çok daha büyük bir katma değer kazanacak. Sizin asla burada ‘Ne olacak, kapının önüne mi koyacaklar?’ diye korkuya kapılmanıza gerek yok. Hepiniz teknik adamlarsınız. Tank yapmayı biliyorsunuz. En önce aranacak adamlar sizsiniz.”

Uncuoğlu, sendikaların ve haliyle işçilerin yersiz endişe duyduğunu, herkesin özlük haklarının korunacağının garantisini bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiğini anlattı. Harb-İş Sakarya Şube Başkanı Yaşar Yavuz’un “AK Partili milletvekilleri ve adaylarla görüşemiyoruz, meramımızı anlatamıyoruz” açıklamasını da değerlendiren Uncuoğlu, “Harb-İş Sendikası temsilcileriyle ne Sakarya’da ne Ankara’da bir görüşme söz konusu olmadı. Bu noktada, ‘Biz Sakarya’da iktidar partisinin vekillerine ulaşamadık, sorunlarımızı anlatamadık’ serzenişin, bütün bu süreç işledikten sonra bu şekilde gündeme gelmesi benim için çok yerinde değil açıkçası. Her zaman bizim kapımız açık. Hiçbir zaman bu noktada hiçbir görüşme talebini ötelemiş değiliz. Süreci biz de takip ediyoruz. Süreçle alakalı onlar da bütün tezlerini ortaya koydular. Mitinglerini de gerçekleştirdiler. Ben, onlar açısında endişelenmemeleri gerektiğini söylüyorum” ifadelerini kullandı.

Özgür Arık

Tank Palet Fabrikası’yla başlamak istiyorum. İşin özünü anlatabilir misiniz? Harb-İş Sendikası’nın Sakarya Şube Başkanı Yaşar Yavuz’un, ‘AK Partili milletvekilleri ve adaylarla görüşemiyoruz, meramımızı anlatamıyoruz’ diye bir yakınması oldu. Bunu da ekleyerek soruyu sormuş olayım.

Recep Uncuoğlu

Bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyoruz. Bu süreçler de biraz yoğun, gündemler birikti. Bir araya gelmeye, birçok konuda kamuoyunu farklı konularda da olsa bilgilendirmeye ihtiyaç var. Tank Palet konusu şöyle: Türkiye uzun zamandır NATO kapsamında Alman yapımı tanklarla ve onların modernizasyonlarıyla savunma sanayiindeki askeri alanlardaki ihtiyacını gidermeye çalışıyor. Bu bölgede de bu noktada yeni nesil tank üretimi, coğrafyamızda çok önemli bir ihtiyaç halinde. Türkiye açısından da coğrafyamız açısından da öyle… Ekonomik değeri olacak önemli bir stratejik alan…

Bu konuda çeşitli yaptırımlara da maruz kaldık. Hem Güneydoğu’da PKK ile mücadelemizde hem de diğer sınır ötesi operasyonlarımızda modernizasyonunu yaptığımız yüzde 100 yerli olmayan askeri araç gereç ve mühimmatın yurt dışına pazarlanması konusunda bazı yaptırımlarla da karşılaştık. Bu da Türkiye’yi stratejik olarak yerli ve milli bir tank üretimi noktasına getirdi. Altay tankı, gururumuz, gözbebeğimiz.

İçinde Otokar’ın da olduğu, Tank Palet fabrikamızın da olduğu, ASELSAN’dan HAVELSAN’a kadar birçok makine kimyaya kadar yerli savunma sanayii kuruluşunun da içinde olduğu bir konsorsiyumla 2 tane prototipi üretildi. Seri üretim aşaması için de süreçler başlatıldı, teklifler alındı. Koç Grubu’nun teklifleri vardı. Bir de yeni bir oluşum olarak BMC’nin de içinde olduğu Otokar harici bir oluşum da Altay tankının seri üretimi için tekliflerde bulundu ve ihaleyi bu firma aldı.

Tabi burada Altay tankının üretimiyle alakalı Karasu’daki İhtisas Sanayi Bölgesi’nin tahsisi bu maksatla o firmaya yapıldı, teşvikler kapsamında. O arazideki saha ve zemin güçlendirme gibi altyapı çalışmaları da devam ediyorken yeni durumlar gerçekleşti. O da dünyada meydana gelen ekonomik daralma, bunun Türkiye’ye olan etkileri, Türkiye’nin finansal anlamda maruz kaldığı saldırı, önünün tıkanması ve kesilmesi açısında AB ve ABD’de alınan kararlar. Bunlar, Türkiye’yi sürecin hızlandırılması noktasına getirdi.

15 Temmuz sonrası bütün askeri fabrikalar ASFAT (Askeri Fabrika ve Tersane İşletme A.Ş.) adı altında sivil bir yapılandırma şeklinde Milli Savunma Bakanlığına bağlı şekilde yeniden yapılandırılmıştı. Bizim Tank Palet fabrikamızda tankların tamir, bakım ve modernizasyonu yapılıyor. Fırtına obüsü, motor hariç yürüyen atış aksamlarıyla beraber üretiliyor. Tank Palet’imizde çok önemli, çok kritik ve kaliteli optik üretimler de söz konusu.

Tank Palet’te çok kritik öneme ve değere sahip tezgahlar var. Bunlar Fırtına obüsünün imalatında kullanıldı. Bu tezgahlar aynı zamanda Altay’ın gövdesinin prototipinin yapımında da kullanıldı. Biz, bu konuda daha bin yataklı hastaneye Topçu Kışlası’nın olduğu yeri, Tank Palet Fabrikası’na dahil edilmiş olan 600 küsur dönüm yerin Milli Savunma Bakanlığından Sağlık Bakanlığına tahsisi için, o dönemki Bakanımız Recep Akdağ da o yeri çok beğenmişti, ‘Burada Tank Palet Fabrikası’nın büyümesi, modernizasyonu söz konusu. Bu araziyi o yüzden veremeyiz’ şeklinde bir cevap almıştık.

Tank Palet’in bu şekilde hem enerji ihtiyacının hazır olması, demiryolu bağlantısının, karayolu bağlantısının hazır olması, arazinin genişleme imkanının hazır olması, içinde Altay’ın prototipinin yapımında nüve olarak kullanılabilecek birtakım hazır tezgahların olması, bunların da değerli ve stratejik olmaları – o tezgahı bugün Türkiye’den temin edemezsiniz. Almanya’dan veya başka bir yerden bir şekilde temin etmek zorundasınız – bunlar stratejik olarak zorluk yaratıyor.

Fırtına obüsünün motorlarını Kore’den alıyorduk. Kore’yle ciddi manada bir işbirliğimiz söz konusuydu ama Fırtına obüslerini satamadık. Çünkü o bin beygirlik güç grubu, Kore lisans anlaşmaları ve onların da içinde bulunduğu diğer çokuluslu konsorsiyumların şartları gereği satılamadı. O yüzden böyle bir süreçte elimizdeki bütün imkanları, Altay’ın üretimi için kullanma durumunda ve bu stratejik hamleyi bir an önce başlatma durumundaydık.

Cumhurbaşkanımızın bir kararnamesi yayımlandı. 25 yıllığına fabrikanın işletme haklarının, Milli Savunma Bakanlığının çerçevesini çizdiği ve belirlediği faaliyetler kapsamında… Yani bunun içinde; mevcut tankların modernizasyonu, tamir-bakımı, optik işlerinin devamı, aynı şekilde Fırtına obüsleri ve 2’nci nesil Fırtına’nın devam eden Ar-Ge’si vesairesi devam etmek şartıyla…

Buna da Milli Savunma Bakanlığının, bizim silahlı kuvvetlerimizin, savunma sanayimizin ihtiyaç duyduğu herhangi bir stratejik üretimi de buna katmak ya da bunu planlamak yetkisi saklı kalmak kaydıyla ve burada yapılacak yatırımların işletme bedeline nasıl sayılacağı, hangi şartlar altında bu 25 yıllık kiralamanın gerçekleştirileceğiyle alakalı da Özelleştirme İdaresi’ni de yetkili kılan ve bütün bu işlemlerin 1 yıl içerisinde gerçekleştirilmesini öngören bir kararname yayınlandı.

Bu kararnamenin sağına soluna bakmadan doğal bir refleks olarak, ‘Orada çalışan 750’ye yakın işçimiz var, 100 sivil memur var, 100’e yakın da muvazzaf subay-astsubay askeri personel var.’ Hemen bu çalışanlarımızın akıbetiyle ilgili sendikacıların başını çektiği bir bilgi kirliliği ortaya yayıldı. Biz bu konuda hemen görüştük. Milli Savunma Bakanı’mız o sırada yurt dışındaydı. Genel Başkan yardımcımız Ali İhsan Bey (AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuz), ilk MYK’da durumu Cumhurbaşkanımıza arz edince Milli Savunma Bakanı’mız geldi.

Fabrikada bir toplantı yaptı, oradaki işçilerle de bir araya geldi, kamuoyunu da bilgilendirdi. Ardından da buradaki BMC’nin Karasu’daki temel atma töreninde Cumhurbaşkanımız gelerek bu konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Burada Türkiye’nin hiçbir değerini bir şekilde başka bir kar grubuna imtiyazlı bir şekilde devretmesi söz konusu değil. Hiçbir şekilde orada çalışanlarımızın özlük haklarını ya da çalışma imkanlarını kısıtlamak, onları daha az ücrete daha az imkana mahkum etmek asla değil.

Fabrikayı 5-6 kez gezdim. Tanıdığım, mahallemden bile arkadaşlarım var, orada çalışırlar. Hepsiyle konuştuk. Onlara şunu söyledim; ‘Siz en kıymetli adamlar olacaksınız.’ Nasıl ki TUSAŞ (Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı) ve TAI (TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.) emekliye ayırdığı adamları bile tekrar geri çağırdı – Hem emekli maaşını alan hem de oralarda emekli maaşında çok daha yüksek maaşla çalışan yerli genel maksat helikopteriyle alakalı çalışan o kadar çok geriye çağırılmış personel var ki – orası bu yönetim anlayışının değişmesiyle istihdam kapasitesini de 2-3’e katlamış durumda.

‘Siz oranın en kıymetli adamları olacaksınız’ dedim. Orası büyüyecek, gelişecek. Aksine bu haliyle kaldığı zaman atıl kalacak. Başka bir yerde tank üretimi yapıldığı zaman Altay tankı ve onunla alakalı bütün zırhlı araçların paletinden donanımına kadar üretimin yapıldığı başka bir merkez söz konusu olduğunda burası artık önemini yitirecek. Almanların yaptığı birkaç bina hariç bakılmış ama bugünkü yeni teknoloji üretim anlayışına, bant üretim anlayışına uygun olmayan bir yapılanma var Tank Palet’in içinde.

‘Bu haliyle kalırsa burası aslında ileriye dönük demode olacak. Burası bu noktada artık miadını doldurmuş olacak. O yüzden buranın canlanması, buranın bütün sinerjisini, içerisinde bulundurduğu değerleri, taşı taş üstüne koyarak inşa etme anlayışıyla burada bu iş büyür ve gelişirse siz ve sizin evlatlarınız da Sakarya da çok daha büyük bir katma değer kazanacak. Yan sanayisiyle Sakarya’ya çok daha fazla ekonomik girdisi de olacak. Sizin asla burada ‘Ne olacak? Kapının önüne mi koyacaklar?’ diye korkuya kapılmanıza gerek yok. Hepiniz teknik adamlarsınız. Tank yapmayı biliyorsunuz. En önce aranacak adamlar sizsiniz’ dedik.

Çerçeve bu… Burada en yetkili ağızlar… Milli Savunma Bakanı fabrikaya gitti. Yemek yedi, vekillerimiz de gitti. İl Başkanı’mız da oradaydı. Kaldı ki sendika başkanı Sayın Yavuz (Harb-İş Sakarya Şube Başkanı Yaşar Yavuz) da oradaydı. Velhasıl en yetkili ağızlardan en son Cumhurbaşkanımızın da Kılıçdaroğlu’nun (CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu) tekrar tekrar konuyu gündeme getirip çarpıtma çalışmalarına cevaben ‘Hiçbir çalışanımızın özlük hakkında hiçbir kayıp olmayacak’ diye garanti vermesiyle de artık laf üstüne laf söylemek… Cumhurbaşkanımızın söylediklerini tekrar etmekten başka söyleyecek bir şeyimiz yok.

Bu noktada kaldı ki Harb-İş Sendikası temsilcileriyle, şube başkanıyla ne Sakarya’da ne Ankara’da bizimle alakalı, ben ve benim ofisimde bir görüşme, sıkıntıyı dile getirme söz konusu olmadı. Mesela geçen Hizmet-İş davet etti, gittik. İl Başkanlığında Hizmet-İş taşerondan kadroya geçen arkadaşlarımızla ilgili taleplerini önümüze mektupla koydu. Bunu bütün partilerin temsilcilerine de yaptılar. Bu konu da bizim gündemimizde zaten.

Böyle bir talep de olmadı. Bugün en yetkili ağızlardan, direkt fabrikanın içinde Milli Savunma Bakanı’ndan, Cumhurbaşkanımızdan bilgi alınmış olmasına rağmen… Türkiye çapında bir miting düzenlediler. Orada da aslında güzel bir duruş ortaya koydular. Sorunsuz, sıkıntısız, amacına matuf bir mitingi Sakarya’da gerçekleştirdiler. Herhangi bir olay ve problem olmadı. Her türlü platform ve zeminde her türlü muhataba karşı hükümetin başı Cumhur reisimize, Milli Savunma Bakanı’mıza, oradaki bütün yetkililere karşı sorunları ve taleplerini dile getirebilecek imkanlar içerisinde bu süreç buraya geldi.

Bu noktada, ‘Biz Sakarya’da iktidar partisinin vekillerine ulaşamadık, sorunlarımızı anlatamadık, derdimizi söyleyemedik’ serzenişi, bütün bu süreç işledikten sonra bu şekilde gündeme gelmesi benim için çok yerinde değil açıkçası. Ama her zaman bizim kapımız açık. Hiçbir zaman bu noktada hiçbir görüşme talebini, hiçbir yaklaşımı ötelemiş değiliz. Dikkate almamış da değiliz ama süreci biz de takip ediyoruz. Biz de kendi içimizde partimizin yetkili kurullarıyla Cumhurbaşkanımız, genel başkan yardımcımız, bakanımızla çalışıyoruz. Gereken bütün açıklama Cumhurbaşkanımız tarafından yapıldı.

Süreçle alakalı onlar da bütün tezlerini ortaya koydular. Mitinglerini de gerçekleştirdiler. Ben, onlar açısında endişelenmemeleri gerektiğini söylüyorum.

Tuncer Kalaycı

İşçi hakları açısından söylüyorsunuz, değil mi?

Recep Uncuoğlu

Tabii… O noktada asla endişeye kapılmamaları gerekiyor.

Tuncer Kalaycı

Bir de politik açıdan eleştiri var. Firmanın Katarlı ortaklarına ilişkin eleştiriler var. ‘Niye savunma sanayimiz Katarlıların eline veriliyor?’ deniyor.

Recep Uncuoğlu

Bu, savunma sanayinin tamamını kapsayan, bütün stratejik bilgisini, belgesini, stratejik yol haritasını, Türkiye’nin dışında başka bir gücün eline veren bir durum değil asla… Bu, sadece spesifik olarak bizim gözbebeğimiz ve olmazsa olmazımız Altay tankının seri üretimi için kurulmuş ve uluslararası finansman desteği bulan ve uluslararası pazarlara daha farklı ve daha güçlü şekilde bu tankı pazarlayabilecek, bununla ilgili Ar-Ge’yi dünya çapında ve Türkiye’deki bütün imkanları kullanarak yapabilecek bir güç birliğidir.

Bu noktada bu tank, Türkiye tarafından yerli ve milli bir projedir. Geliştirilmiştir. Lisansı, atış sistemleri, bütün faydalı model, en ufak parçasına kadar Türkiye’nin ürünüdür.

Şadi Tanış

Ya motoru?

Recep Uncuoğlu

BMC’nin o günkü töreninde; 600 beygirlik, İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki motorun da ilk marşa basma törenini o gün Karasu’da Cumhurbaşkanımız gerçekleştirdi. 600 beygirlik yerli ve milli motorumuzu yaptık, şimdi sıra; onunla beraber devam eden bin beygirlik motorda. Bizim Altay tankının güç tahrik unsurları bin beygirlik bir motora ihtiyaç duyuyor.

Bu süreçte, böyle bir yatırımı Katar’ın ortaklığıyla yapıyor olmak, bu noktada işbirliği yapıyor olmak, benim aklıma şunu getiriyor: Biz, Rusya’dan S400’ler alıyoruz. Belli şartlarımız var. Diyoruz ki; ‘S400’lerin hem teknolojisini öğreneceğiz hem kullanımını öğreneceğiz hem de savunma sanayiimizde S400’leri kullanacağız.’ O zaman bunun işbirliğini de yapmamamız gerekiyor.

Bizim hava savunmamızı Rus iradesine bırakmış gibi mi algılayacağız? Ya da bugün bir nükleer santral yapıyoruz. Ruslarla birlikte yapıyoruz bunu, teknolojisini alma şartıyla… O zaman bunu da yapmayacağız. Bunu da sadece kendimiz ne kadar üretebiliriz, ne zaman üretebiliriz, o teknolojiyi ne zaman üretebiliriz, o sermayeyi ne zaman bir araya getirebiliriz, bunu bekleyeceğiz.

Özgür Arık

S400’lerin yabancı ortağı var mı?

Şadi Tanış

Saptırıyorsunuz. Orada bir teknoloji transferi söz konusuyken burada ‘yerli-milli’ dediğiniz teknolojiyi yurt dışına transfer ediyorsunuz.

Recep Uncuoğlu

Asla transfer etmiyoruz. Sadece onların sermayesi ve ortaklığıyla bir güç oluşturuyoruz. Hem finansal anlamda, sermaye birikimi anlamında hem de bunun yurt dışı piyasalara satış ve pazarlaması anlamında. S400’de bir teknoloji transferi yapıyoruz ama dünyanın parasını veriyoruz. S400 de sonuçta Türkiye’nin bizzat fiilen hava savunmasını sağlayacak olan bir sistem. Burada biz bir tank üreteceğiz, hem Türkiye’nin ihtiyacını göreceğiz hem dünyaya pazarlayacağız.

Burada Altay tankına dair Katarlıların yarın ‘Biz yokuz’ dediğinde Türkiye’nin stratejik olarak bir sıkıntı yaşayacağı durum söz konusu değil. Kendi topraklarımızda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içerisinde kurulmuş bir konsorsiyumun içerisinde kendi projemizle ürettirdiğimiz ve üretim şartları-sözleşmeleri içerisinde her türlü gizliliğin, mahremiyetin, denetlemenin konulduğu bir süreçten bahsediyoruz. Yani, burada Türkiye’nin tamamen kendini budayıp elindeki bütün stratejik imkanı bir başkasına, Katar’a veya ‘X’ ülkeye devri söz konusu değil ki burada…

Şadi Tanış

Paylaşım da söz konusu…

Recep Uncuoğlu

Paylaşım şu: Bugün birçok yerli firma yabancı teknolojiyle Türkiye’de üretim yapıyor. Onlar, özel sektör olarak bu ‘know-how’ı (Nasıl olduğunu bilmek) gizlemeyi, bu teknoloji transferini korumayı ve kollamayı bu kadar iyi başarırken Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin askeri alanda bunu koruyamayacağını iddia etmek çok doğru bir yaklaşım olmaz açıkçası… Ve biz böyle düşünürsek, açık söylüyorum, bu treni kaçırırız.

Şadi Tanış

Recep Bey, madem seri üretime girerken devlet elindeki Tank Palet Fabrikası imkanını ortaya koydu, bu imkanı Koç Grubu’yla, BMC Grubu ihaleye girmeden önce, ‘Bakın arkadaşlar. Bunu da kullanacaksınız’ deseydiniz rakam ne olurdu acaba?

İkincisi; 25 yıl önce kullanılmış olan bu tezgahlar, 25 sene sonra devlete ‘alın geri’ dendiği zaman ortada tezgah kalmış olur mu?

Recep Uncuoğlu

Orada yaklaşık minimum 50 milyon dolarlık bir yatırım söz konusu olacak. Tank Palet Fabrikası, şu haliyle, ‘Altay tankını seri olarak burada üretelim’ desek buna izin verecek bir yapıda değil henüz… Ciddi manada yatırım gerektiriyor. Buraya yatırım yapacak bu firma…

Şadi Tanış

Ciddi miktarda dediğiniz 50 milyon dolar mı?

Recep Uncuoğlu

İlk etapta…

Şadi Tanış

O paraya yapılabiliyorsa, Cumhurbaşkanımız da öyle söyledi, 50 milyon dolarlık yatırım yapacak. Eğer 50 milyon dolara tank yapılabiliyorsa zaten devlet özelleştirerek yanlış yapıyor. 50 milyon dolar buluruz.

Biz, Karasu’daki tesisleri, araziyi, bu adamlara ‘Tank yapacaksın’ diye vermedik mi?

Recep Uncuoğlu

Hayır. Orada tank yok. Hafif raylı sistem var, motor var, zırhlı araç var, otomotiv var. Bütün hepsinin kapsamı var. Oradaki tanıtımda da izlediniz, BMC’nin zırhlı aracı ve diğer kamyon grubu, hafif raylı sistem araçları, yeraltı ve yerüstü metrolarımızda kullanılan araçlar, onların motor tahrik sistemlerini TÜVASAŞ gibi lisanslı üretim yapabilecek, aynı zamanda da bütün zırhlı araçlar ve motor grupları. 600 ve bin beygirlik elektrikli ve dizel motor grupları da dahil bütün bunları kapsayan bir tahsis var.

Ahmet Çubuk

Biz, daha önce Altay tankını ürettik. Otokar aracılığıyla prototipini ürettik, denemeleri yapıldı, Cumhurbaşkanımız da denemelere katıldı. Otokar bu işe çok büyük yatırım yaptı. Ar-Ge Merkezi kurdu, bütün tedarikçileri buldu, 5-6 yıllık da bir çalışma yaptı. Daha sonra ihale süreci dendi, BMC ortaya çıktı.

Bence asıl tepkilerin gelme sebebi Ethem Sancak… Benim dönemimin bir adamı diyeyim… Nereden, nasıl geldiğini söylemeye gerek yok. Ethem Sancak şu ana kadar hiçbir şey üretmemiş, hiçbir sanayi ürünü olmayan birisi… Onun, sermaye koymadan devletin desteğiyle devraldığı bir şirket, şu anda en fazla teşvik alan sanayi kuruluşu o ihaleyi aldı. Tepkiler bence bunun yüzünden.

Bizim Türkiye’de bu işi yapabilecek kurumlarımız varken ve denenmişken neden Katar veya Alman ortaklığıyla kurulan bir şirkete bu iş ihale edildi, neden en büyük teşvikler bu şirkete veriliyor?

Recep Uncuoğlu

BMC haricinde de yaklaşık 50 milyar liralık teşvik alan firmalar, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra açıklanmıştı. Sadece BMC yok bu ölçekte, başka firmalar da var. BMC’nin de Türkiye’de ciddi bir geçmişi var. Motorda olsun, kamyon ve arazi aracı gibi sektörlerde olsun hem altyapısı hem de bir geçmişi var. Ortaklıkları da var. BMC’nin halihazırda Almanlarla da kurmuş olduğu ortak şirketler var.

Altay tankı ihalesi, stratejik bir süreç. Burada devletimiz, Savunma Sanayi Müsteşarlığımız, Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Savunma Bakanlığımız, Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konuyla ilgili muhatap olan bütün yapılar ve resmi kurumlar nezdinde böylesine stratejik bir imalat için böyle bir süreç işletildi. Burada her unsuru noktasına virgülüne kadar kapağını açıp bakmış değiliz. Kim neyi teklif etti, ne şartlar vardı? Otokar, Koç Grubu neye yanaştı, neye yanaşmadı, bunun en ince detayına kadar bizim bilmemiz söz konusu değil.

Bizim, baktığımızda bu kadar üzerine titrenen, gözbebeği gibi bakılan Altay tankının prototipinin üretim aşamalarından atış sistemlerine ve motorlarına kadar her konusuyla birebir ilgilenen, bunu ortaya koyan irade, sağ olsun Cumhurbaşkanımızın arkasında durduğu, tahrik ettiği irade… Ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir prototip ilk defa ortaya çıktı. Onun hayaliyle Türkiye’nin bütün değerleri bir araya geldi. Çok şükür. Projelendirdi ve seri üretime hazır hale getirdiğimiz bir Altay tankı var elimizde.

Bu noktaya kadar getiren iradenin, bu noktadan sonra sakatlaması, işi içinden çıkılmaz bir hale getirmesi, Türkiye’nin menfaatlerinin çok üstün çıkarlarına aykırı bir şekilde kullanması başka bir hale büründürmesi… Bu noktada da biraz güven gerektiriyor açıkçası… Altay tankını ortaya koyan, ürettiren Cumhurbaşkanımız ve onun himayesindeki bütün Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kurumları ve o kurumların iradesi noktasında bir hata yapılmadığına inanıyor insanlar.

Ama tabii ki öyle sorular üretiliyor ki… ‘Ne oldu da Koç Grubu alamadı, o kadar yatırım yaptı?’ Bunun detayını bilmek için Savunma Sanayi Müsteşarı olmak lazım. Savunma Sanayi Müsteşarı olup da bunun, devlet sırlarına aykırı olmayacak şekilde açıklanmaya müsait bir konu olması lazım.

Ahmet Çubuk

Orada bir emek harcanmış, yıllar harcanmış ve bir üretim yapılmış. Ortaya çıkmış, gerçekleşmiş bir şey de var. Bu kadar üretim bir kalemde silinip de hiç sanayiyle alakası olmayan bir gruba nasıl verildi?

Recep Uncuoğlu

BMC’nin sanayiyle ilgisi olmadığını söylemek doğru olmaz açıkçası…

Tuncer Kalaycı

Ethem Sancak’ın açıklamaları bu düşüncelere tuz biber ekti. ‘Bende hiçbir şey yoktu, şuna ortak yaptılar’ gibi açıklamaları kafaları karıştırdı.

Recep Uncuoğlu

BMC’yi Ethem Sancak’la çok özdeşleştirip kişiselleştirmemek lazım. Bunlar kurumsal yapılar, firmalar. Algı neticesinde tepkiler buradan başlıyor olabilir ama burada bu firmaların ortaklıkları, projeleri, Ar-Ge’leri, mühendis ve yöneticileri, bütün beyaz yakalı kadroları bu iş için çalışıyor, kafa yoruyor. Hem Cumhurbaşkanımızın himayelerinde Milli Savunma Bakanlığı ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığının çizdiği çerçeve içerisinde bu işin hayata geçmesine yönelik kafa yoran bir sürü beyaz yakalı, yönetici, tekniker, teknisyen var orada. Ethem Bey, bu işin biraz medyada görünen yüzü. Onun üzerinden bunu götürmek işin arka planındaki bütün kurumsallığını yok saymak oluyor.

Orhan Topçu

Hükümet yetkilileri sorulardan rahatsız oluyor. Siz de rahatsız olmuşsunuz.

Recep Uncuoğlu

Yok, rahatsız olmadım.

Orhan Topçu

Genel olarak söylüyorum. Vatandaş da bu soruları sormakta haklı. Bir; Tank Palet, Türkiye’nin ve dünyanın harp sanayiindeki sayılı firmalarından biri. Kar eden bir kuruluş. Devlet, kar eden kuruluşu niye elden çıkarsın? İki; 50 milyon dolardan bahsediliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dünya devleriyle yarışacağı, gelişeceği söyleniyor. 50 milyon doları bulamıyor mu? Üç; vatandaş güvenmiyor. Türk Telekom’da yaşananları gördük. O ihale süreci de şu an anlattığınız şekilde anlatıldı. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak biz zarar ettik.

Bu üç tane anlattığımız sebebe, acaba hükümetteki yetkililerde veya bu işle ilgilenen insanlarda yetersizlik mi var? Güven sorunu mu var? İşin içinde Ethem Sancak ve Talip Öztürk var. Bunların hükümete yakınlığı bu güvensizliği tetiklemiyor mu? Bir de Katar’dan gelen hediye uçak var. Peşinden Tank Palet çıktı. Vatandaşa bu konuda biraz hak vermek gerekmiyor mu?

Recep Uncuoğlu

Birincisi; biz, hiçbir sorudan rahatsız olmayız. Vatandaşımızın çarşıda, pazarda, gecenin bir saati telefonda aramasından, sormasından hangi zeminde ne zaman olursa olsun hiç rahatsız olmam. Ben bu milletin evladıyım, Adapazarı’nın bir çocuğuyum. Çarşıda, pazarda da bu şekilde dolaşırım. Her şekilde de zamanım ve imkanım varsa çekerim sandalyeyi otururum. O konuda hiçbir sıkıntı yok. Her türlü soruya da bildiğimiz ve inandığımız dahilinde, süreçleri takip edişimiz dahilinde cevap veririz.

Ama bilirsiniz ki bazı sorular içinde peşin hükmü barındırıyor. Bunlara cevap vermek çok zor. Bunlara karşı, karşınızdaki peşin hükümlü buna inanan insanın, oradaki o komplo teorisini içselleştirmiş insanın kanaatini birtakım verilerle değiştirmek çok zor. Biraz önce söyledim, ben Savunma Sanayii Müsteşarı değilim. Veya hiçbirimiz bu sürecin başından sonuna kadar içinde olan, bütün gelişmeleri bilen, uluslararası ve Türkiye’deki bütün gelişmeler ışığında hangi kararları alması gerektiğini bilen bir ekipte değiliz biz. Orada tabi muazzam bir çalışma var.

Hüsnüzanla bakarak bütün bu komplo teorilerinin ne kadar doğru olabileceği kanaatini kafamızda canlandırarak vatandaşımıza diyorum ki; ‘Her şeyi sadece somut karşılığıyla değil, inanarak da güvenerek de buna karar ver.’ Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Katar’dan bir şekilde bir uçak almış olmasıyla Altay tankının ihalesini bununla bağdaştırmak, devletimize ve Cumhurbaşkanımıza yapacağımız en büyük kötülük. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yiz… Ne uçağı, ne tankı?

İki; bu niyette olmayan, böyle bir arzusu-aşkı olmayan Cumhurbaşkanımıza, Altay tankı gibi bir projeyi emekletip bugüne kadar getiren, sadece Altay’da değil, yerli gemi, otomobil, uçak hayallerinin peşinde koşan Recep Tayyip Erdoğan’a, ‘Böyle bir değere yeterince sahip çıkmadı, kullanılmadı. Türkiye’de kötü niyetli stratejik hatalar yapılıyor’ demek haksızlık değil mi?

Özgür Arık

Önyargı diyorsunuz.

Recep Uncuoğlu

Evet, önyargı. Bu noktada bütün teknik bilgiye, belgeye, detaya dahi sahip olsak siz farklı yorumlayabilirsiniz. ‘Hayır efendim, bu böyle böyle yapılabilirdi’ diyebilirsiniz. Bugün ekonomiyi çok farklı yorumlayabilen, ekonomik verilerden ‘güzel, orta, vahim’ tablolar üretebilecek birçok ekonomi duayeni çıkarabiliriz, aynı masaya oturabiliriz. Aynı verileri farklı şekillerde yorumlayıp aynı veriler üzerinden farklı tablolar çizen... O biraz artık bizim önyargılarımıza, peşin kabullerimize, inançlarımıza kalmış bir şey…

Bu noktada bu kadar güvensizce, acımasızca, bu kadar işi dar bir çerçeveye hapsederek bu konuya yaklaşırsak orada ikna kabiliyetini hatta muhataplarımız da ikna olma kabiliyetini bir noktada terk etmiş oluyor ve buna peşin hükümle inanmış oluyor. Çok aceleci davranıyoruz.

Türk Telekom’un özelleştirme sürecini, bu süreçle benzer tutmak da doğru değil. Bu noktada savunma sanayinde başarılı olmuş, kabuk değişimi yaşamış firmalarımız var. TAİ, TUSAŞ, HAVELSAN dedik. Bunlarda böyle bir durum yok. Benim çok yakından tanıdığım insanlar emekli olduğu halde tekrar çağrıldı, çalışıyor. Adamlar, genel maksat helikopteri için son derece gizli ve önemli Ar-Ge çalışmalarının içindeler.

Türkiye, böylesine stratejik menfaatlerini, samimi söylüyorum, bugüne kadar yerinde ve zamanında kollamamış olsaydı, Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığında bu hamleleri öngörüyle bugüne kadar taşımamış olsaydı; enerjiden tutun da savunma sanayiine kadar, dış politikada diplomasi ve FETÖ’yle mücadeleye kadar başarısız olurduk.

Böylesine stratejik hamleleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin menfaatlerini, içeride ve dışarıda, geleceğe dönük bekasını koruma maksadıyla Osmanlı’nın o büyük medeniyetin temsilcisi olarak o büyük mirası da koruyarak ve kullanarak bunu sürdürebilen bir anlayışta olmasaydı, bugün başımıza örülen çoraplardan kafamızı kaldırabilecek halde olmazdık.

Bu kadar kötümser, önyargıyla bakmak, bu kadar acımasızca ‘vatanseverlikten mahrum’ olduğunu dahi iddia edecek Türkiye’nin bir çivisini dahi ziyan edecek bir anlayışta olduğunu itham edercesine bu olaya bakmak, peşin hükümlülüktür.

50 milyon dolarlık bir yatırım, süreç içerisinde artacaktır. 25 yıllık bir süre var burada… Burada Altay tankının ilk etapta üretileceği belli bir adet var, sonra seri üretime geçilecek olan bir süreç var. Önümüzde 1 yıl var. 1 yıl içerisinde Milli Savunma Bakanlığı fabrikadaki bütün ana üretim kalemlerini ve şeklini şemailini belirleyecek, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı da buranın hangi şartlar altında 25 yıllığına tahsis edileceğini belirleyecek. Orada yapılacak olan yatırımların neye sayılacağı, üretimin nasıl yapılacağı 1 yıl içinde netleşecek. Bugünden bu kadar önyargıyla bakmamak lazım açıkçası…

Hülya Bilgin Çolakoğlu

Tank Palet Fabrikası’ndaki bazı işçilere tayin yazdırıldığı haberi geldi. Bu doğru mudur? Özellikle engelli kadrosuyla, KPSS puanıyla kadrolu olarak Tank Palet Fabrikası’nda işe girmiş vatandaşlarımız da tedirgin olmuş. Ailelerinden uzak başka yerlere tayin olmaktan korkuyorlar. Engellilerin dışında diğer işçilerin de böyle bir tedirginliği var. Bu doğru mudur?

Recep Uncuoğlu

Orada çalışan işçi kardeşlerimizin bir tepki hakkı kullanma adına, ‘Biz de burada çalışmayalım, tayin isteyelim’ gibi bir girişimin yayılmaya çalışıldığını biz de duyduk. Ama bu şekilde tayin yazdıranların sayısının çok fazla olmadığını biliyoruz.

Hülya Bilgin Çolakoğlu

İsteğe bağlı mı diyorsunuz? İnsanlar isterse tayin oluyor, öyle mi?

Recep Uncuoğlu

Tabi, tabi… İnsanlar isterse ve idare kabul ederse. Bu şekilde sadece kendi istekleriyle bir yerden bir yere tayin olmaları mümkün değil, idarenin de o kişinin mücbir, haklı sebepleri varsa başka bir ASFAT fabrikasında çalışması uygunsa bunlar gerçekleşebilir.

Hülya Bilgin Çolakoğlu

Tamamen yanlış anlaşılmış Sayın Vekilim… Kendi isteklerinin dışında tayin edilecekleri konuşuluyor. Bunun tedirginliğini yaşıyorlar ama öyle bir şey yok diyorsunuz.

Recep Uncuoğlu

Hayır, kendi isteklerinin dışında bir mesele değil. Onlar, bir tepkisel algı oluşturmak adına bunu dile getirdiler. ‘Bu ortaklıkta çalışmayalım, fabrikadan tayinlerimizi isteyelim, gidelim’ diye bir şeyi onlar dile getirdi. Onları asla bulundukları şartlar haricinde bir yere zorunlu olarak tayin etmemiz gibi bir girişim söz konusu değil. Hele engellilerimiz için bu asla söz konusu olamaz.

Tuncer Kalaycı

Konuşmanızın başında ‘Kore’yle olan lisans anlaşması yüzünden Fırtına obüslerini satamadık. Altay tankını satacağız’ dediniz. Obüs üretimi duracak mı?

Recep Uncuoğlu

Durmayacak. Fırtına 2 üzerine çalışmalar var.

Tuncer Kalaycı

Onu satabilecek miyiz?

Recep Uncuoğlu

O da güç grubuna bağlı. Altay için ürettiğimiz dizel güç gruplarını Fırtına’ya entegre ettiğimizde bizim yurt dışı pazarlarımız açılmış olacak.

Şadi Tanış

Nasıl olacak? Fırtına obüsleri SsangYong firmasının patentiyle üretiliyor.

Recep Uncuoğlu

Hayır, sadece motoru Kore’nin.

Şadi Tanış

Fırtına obüslerini biz icat etmedik. SsangYong’dan lisansını aldık. O lisans çerçevesinde üretilirken motorunu da onlardan alıyorduk. Hatta motoru da ASELSAN getiriyordu. Son 1 yıldır motor gelmediği için Fırtına obüsü de üretilmiyor. Fırtına 2 obüsünün de Ar-Ge’si tamamlandı ama biz bunu yabancı patentle ürettiğimiz için patent sahibi firma izin verirse ihraç edebileceğiz. Aynı yerli helikopterde olduğu gibi…

Recep Uncuoğlu

Biz, Altay’ı ürettikten, Altay’a uluslararası pazar bulduktan, Altay’ın katma değerinden faydalandıktan sonra Fırtına obüsü üzerinde de kendimiz patent alacak şekilde değişiklikler yaparak Pazar bulma imkanımız daha artıyor. Altay’la Fırtına’yı karıştırmamak lazım. Fırtına obüsünün teknik imkanları elbette ki daha farklı. Biri obüs, diğeri tank.

Tuncer Kalaycı

Sanki ondan vazgeçecekmişsiniz gibi hissettim.

Recep Uncuoğlu

Benim bildiğim ondan vazgeçilmeyecek. Silahlı kuvvetlere Fırtına 2 ile alakalı fabrikanın da taahhüdü var. Onlar zaten devam ettirilecek. O konuda da bir gerileme, bir vazgeçme söz konusu değil. Satılıp satılmayacağı ondan sonraki konu…

Şadi Tanış

Sonra anlaşmalar da BMC’ye devredilecek, değil mi?

Recep Uncuoğlu

Tabi, fabrikayı BMC işleteceği için o anlaşma kapsamında, fabrikanın hangi tarihte kaç adet neyi silahlı kuvvetlere teslim edeceği sürecinin yükümlülüğünü de üzerlerine alacaklar. 

Editör: TE Bilişim