Sakarya Muhtarlar Federasyonu Kurucu Başkanı Erdal Erdem, vatandaşın zannettiğinin aksine muhtarların hiçbir yasal yetkisi olmadığını söyledi. Muhtarlığın bir kanunu dahi olmadığını ifade eden Erdem, bu nedenle 80 tane kanuna atfen muhtarlara görevlendirme yapıldığını kaydetti. Erdem, mahallelerdeki yolun bozukluğundan sokak lambalarının durumuna kadar her konuda vatandaşın kendilerine şikayette bulunması hakkında da, “Muhtarların yasal hiçbir yetkisi yok. İkili ilişkileri iyi tutup mahallesinin eksiklerini bir yerlere iletmeye çalışıyor. Kanun ne diyor? ‘Mahalle muhtarı, mahallesinin yaşam seviyesini yükseltmek için gördüğü, tespit ettiği sorunları ilgili yerlere iletir.’ Yasal mevzu bu. İnsan olarak da bu zaten. Ama onun ötesinde bir yaptırımı yok” diye konuştu.

Sorunları tespit etmek ve ilgili yerlere iletmek konusunda da var güçleriyle çalıştıklarını, bugüne kadar da pek çok çalışmanın yapılmasından kendilerinin doğrudan etkisi olduğunu aktaran Erdem, “Biz, Sakaryalı Muhtarlar Federasyonu ve Adapazarı Muhtarlar Derneği olarak toplumun ne sorunu varsa Sakarya’nın menfaatine, Allah’ın izniyle değil elimizi taşın altına koymak, kafamızı koymaya gayret ediyoruz. Allah’tan başka kimseden de çekincemiz yok. Bir yanlış görürsek de nezaket kuralları içinde anlatıyoruz. Demin ifade ettiğiniz gibi demokrasinin mihenk taşıyız. Siyasi partiler, odalar, dernekler ne olursanız olun, tek demokratik ve özgürce yapılan seçim muhtarlıktır. Hem devletin temsilcisiyiz hem milletin temsilcisiyiz” ifadelerini kullandı.

Erol Girişken

Yıllardan beri benim aklıma takılan bir şey var. Sizler, belediye başkanları, meclis üyeleri, milletvekilleri gibi seçimle geliyorsunuz. Ama ben kendimi bildim bileli partinin muhtarı diye bir şey duymadım. Şu anda da yok ama Türkiye genelinde, dikkatimi çeken bir şey var. Bazı muhtarlar partiliymiş gibi muhtarlık yapıyorlar. Bu sizce normal mi, yasal mı, etik mi?

Erdal Erdem

İfade ettiğin gibi hiçbir siyasi parti, yasal mevzuat gereği muhtar adayı gösteremez. Bu tür davranan arkadaşlarımız var mı, vardır. Oranını söyleyecek durumda değilim, elimde bir veri yok ama vardır. Hangi partiden olursa olsun, muhtarın tarafsız olması lazım. Tarafsız seçildiğinden dolayı… Bizim gençliğimizdeki tabirde, ‘sağcısı-solcusu’ derlerdi ya, aklınıza ne geliyorsa herkes oy veriyor. Çünkü isim olarak çıkıyorsun, ‘Ya Allah Bismillah’ diyorsun, aday oluyorsun. Gelene de gidene de eşit mesafede davranılması lazım. Ben, mahallemde bunu yaptım.

Aşağı yukarı 10 senedir de değişik isimler altında, arkadaşlarımızın da teveccühüyle başkanlık yapıyoruz. Bizim ilk yaptığımız toplantıda hedefimiz şu oldu: Benim muhtarım gayrikanuni iş yapıp da burada yönetimden yardım istemeyecek. Havaya ateş edip alkollü araç kullanıp bizi aramayacak. Alkol içsin, bizi bağlamaz ama arabaya binmeyecek. Veya sağa-sola ateş edecek, birini vuracak, sonra bize gelip ‘Muhtar bizi kurtar’ diyecek. Kesinlikle bu şeylerle işimiz yok.

İkincisi; burası sırf Muhtarlar Derneği… Ne Ziraat Odası ne Süt Birliği ne APEK… Bu tür seçimlerde benim muhtarım bu derneği kesinlikle kullanamaz. Köy muhtarı vardır, hem sütçülük hem ziraatçılık yapıyordur. Örnek vereyim; diyelim Yenigün Muhtarı Ziraat Odası’na adaysa bizi kullanmayacak. Adaysa oy atacak, çiftçiye gidecek kendi projelerini anlatacak. ‘Dernek benim arkamda’ diye bir anlayışın söz konusu olmaması lazım. Yakışan da budur.

Ziraat Odası seçimlerinde genellikle 2-3 liste çıkıyor, hepsinde en aşağı 1 tane muhtar var. 2-3 tane oluyor da en az 1 tane var. Ben Dernek Başkanı’yım, burada 3 tane muhtarım var. Onlar da ayrı listede diyelim, dernek olarak kim desteklenecek? Dolayısıyla muhtarlar arasında bile taraf olmak, gayriihtiyari kırgınlığa sebep olur. Bundan önceki, 10 sene önceki başkanımız bu tür işlere hem Ziraat Odası’na hem Süt Birliği’ne hem Muhtarlar Derneği’ne girdiği için 2007’de muhtarlar bölünme noktasına gelmişti. Biz anca topladık.

Şunu anlatmak istiyorum: Bu odalara bile bizim taraf olmamamız gerektiğini anlattık, bugüne kadar da başarıyla götürdük. Bize gelen bütün siyasi partileri, nasıl karşılanması gerekiyorsa öyle karşıladık. Bizi davet eden bütün siyasi partilerin il ve ilçe kongrelerine, yönetimdeki en az 2-3 arkadaşımla çiçeğimizle çelengimizle gittik. Kime gitmedik? ‘PKK terör örgütü’ diyemeyen partiler hariç… Onlardan hiç bugüne kadar bize de talep gelmedi, gelse de tavrımız bu…

Dediğine katılıyorum ağabey ama Türkiye’de tarafsızlığını en üst düzeyde muhafaza etmeye çalışan ilçe olarak Adapazarı, il olarak Sakaryalı muhtarlar olarak özellikle derneğimizi bu konuda başarılı hissediyoruz. Bunu söylemekte iftihar ediyorum, yanlış anlaşılmasın.

Kamil Özkan

Başkanım ben de bir değerlendirme almak istiyorum. Öncelikle geçen hafta bir kongre yaptınız. Hayırlı uğurlu olsun. Önceleri Türkiye genelinde örgütlü muhtarlar derneği ve federasyonları vardı. Siz de onları şubesi olarak burada görev yapıyordunuz. Daha sonra Sakarya’nın ilçeleri düzeyinde bir örgütlenme yapıldı ve 16 ilçe bir araya gelerek Sakarya Muhtarlar Federasyonu haline geldi.

Bu federasyonda Sakarya genelindeki muhtarların üye olma oranı ne kadardır? Hâlâ Ankara’daki federasyona üye olan gruplar veya onların şubeleri Sakarya’da var mı?

Erdal Erdem

Türkiye Muhtarlar Derneği vardı, federasyon dahi yoktu. Ben de yeni muhtar olduğum zaman rahmetli Muhittin Büyükarslan ağabeyimiz bunun kurucusuydu. Biz de bu derneğin şubesiydik. Ondan sonra muhtarlar artık biraz daha kaliteyi artırma yönüne gidince federasyonlar kuruldu. Biz de Ankara’da Muhtar Dernekleri Birliği Federasyonu’nu kurduk, bu dernekleri kurmadan.

Muhittin Ağabey öldükten sonra Ramazan Özinal diye birisi Genel Başkan olarak oraya geldi. Davranışları, çalışmaları, orayı ekonomik rant olarak görmesi gibi bir sürü olumsuz şeyden dolayı biz karar aldık, o dernekten ayrıldık, Sakarya Muhtarlar Derneği’ni kurduk. 4 ilçe bir arada, o zaman 2008’de ilçeler olmadığı için, böyle de devam ettik. Sonra federasyon olunca adımızı Adapazarı Muhtarlar Derneği olarak çevirdik.

Zeki Başkan (Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu) da ‘Türkiye’de Ses getiriyorsunuz. 16 ilçeyi bir arada toplar mısın’ dedi. Biz de, ‘Destek olursan olur’ dedik. Dolayısıyla 16 ilçenin 12 tanesi şu anda bizim federasyonumuzun üyesi. Kocaali, Kaynarca, Sapanca, Akyazı ve Hendek’te 2 dernek vardı, 1 tanesi üye, ötekisi değil. Şu anda onlar da birleşti. Herhalde Emin arkadaşımız da bir çalışma yapacak, gelecektir. Hendek’in ilk derneği bize üye, şu anki nasıl bir yol izleyecek bilemiyorum.

Biz, Ankara’da ayrıca federasyon kurduk. Kurucu 5 il vardı, birisi de Sakarya olarak bizdik. Ondan sonra bu federasyonlar yayılmaya başladı. Şu anda Türkiye’de konfederasyon olarak tek 1 tane Muhtarlar Konfederasyonu var. Onu da Türkiye ismiyle bundan 4 sene önce, Hüseyin Akdeniz kurdu. Şu anda Ordu Altınordu CHP Belediye Başkan adayı… Arkadaşımızın da çok emekleri var, eksik olmasın. Tek konfederasyonu o kurdu.

16 ilçenin 12’si bizim üyemiz, 7 tanesi de kurucusu. Bu derneklere üye olmayan muhtarlar var tabii… Ben mesela Adapazarı ilçesinden örnek vereyim, Adapazarı Dernek Başkanı sıfatıyla… 84 tane mahalle var. 2 tane mahallemiz, Hızırtepe ve Camili hariç, 82 tanesi bizim Adapazarı Muhtarlar Derneği’ne üye… Onların da benimle bir sıkıntısı yok. Geçmiş dönemde, 10 sene önceki olaylardan dolayı dernekten ayrılmışlar. Ben de kimseyi davet etmedim. Gelirlerse Yönetim Kurulu da karar verirse alırız, sıkıntı yok yani.

Orana vurduğunuz zaman; Erenler’de 33 muhtar vardı, 32’si bizim üyemizdi. Serdivan’da 24 tane vardı, 19’u bizim üyemizdi. Aşağı yukarı yüzde 90’lara yakın, özellikle merkez ilçelerde bu oranı verebilirim. Ama ne olması lazım? Bütün siyasi partiler gibi Ankara’da genel merkez, illerde il başkanlığı, ilçelerde ilçe başkanlığı olması lazım. Olmayan ilçelerde dernek kurulması lazım. Birkaç tane olanları da teke düşürmek lazım. Bunun için de yasal çerçevede Muhtarlar Birliği kurulması lazım. Bunun il ve ilçe başkanları olması lazım.

İşin ilginç tarafı, size ilginç gelebilir, Ankara’da kurulacak olan muhtarlar birliğinin genel başkanının şu an fiilen muhtar olmaması lazım. Bu benim şahsi görüşüm. En az 2 dönem muhtarlık yapmış ve muhtarlığı kavramış arkadaşların Ankara’da olması lazım ki tabandan gelen sorunları orada bakanlıklarda ve Meclis’te takip etsin. Yani hem Ankara’da genel başkan olacaksın hem de muhtar olduğun il veya ilçedeki mahallenin işini halledeceksin. Bu olmaz.

Olmadığı nereden belli? Konfederasyon Başkanı olan Hüseyin Akdeniz kardeşimiz Türkiye’yi örgütledi, 180 bin kilometre yok kat etti, 2014 yılında kendi mahallesinde seçim kaybetti. O, Türkiye’yi örgütlerken vatandaş bakıyor, ‘Yahu ben ona niye oy vereyim? Benim işimi şununla bu hallediyor. Seçersem onları seçerim. Benim muhatabım o olsun’ diyor. Onun için de bazı kişilerin ‘Muhtar olmayanlar genel başkan oluyor’ mantığı benim şahsi görüşüme ters. Eğer gerçekten profesyonelce çalışılacaksa Ankara’da sekretaryasından binasına kadar, gerekirse ödeneklerine, maaşlarına kadar devletin karşılaması lazım, resmi bir statü kazandırılması lazım diye düşünüyorum.

Kamil Özkan

Orayı da soracaktım. Şimdi tabii yasal bir statüsü olmamasına rağmen Sakarya Büyükşehir Belediyesi, Tarım ve Muhtarlar Dairesi diye bir daire kurdu. Aslında muhtarlar dairesinin tarımın içinde zikredilmesi, o daireye bağlı olması, onun altında bir müdürlük olması bence yanlış bir uygulama. Ben böyle değerlendiriyorum ama sizin de bu konuyu değerlendirmenizi istiyorum.

Çünkü tarım ve hayvancılık yapılmayan veya ikamet ya da işyeri birimi olarak kullanılan mahalleler var. Buralardan muhtar seçilmiş arkadaşlarımızın, tarım dairesine bağlı bir alt müdürlükle muhatap olması, özellikle Büyükşehir veya alt belediyelerde, bence yanlış bir uygulama. Sizin de söylediğiniz gibi eksikliği giderip bir muhtarlar birliği kanunu içerisinde olayı değerlendirmek gerek.

Başındaki kişinin muhtar olması ya da olmaması konusunda söylediğine katılmayacağım. Muhtar olması lazım. Fiilen muhtarlık yapan insanların bir birliği olması lazım.

Erdal Erdem

Genel başkanın işleri profesyonelce takip edebilmesi açısından böyle olmalı diyorum.

Kamil Özkan

Anladım. Tabii bu kanun çıktığında da belediyelerle değil de Valilik’le muhatap olmalısınız. Siz çünkü siyasette barınmış, kendi kişiliğinizi ortaya koyarak bağımsız seçildiğiniz, toplumun bütün kesimlerini kapsadığınız için valiliklerde, kaymakamlıklarda ve üst olarak da İçişleri Bakanlığından aşağı gelen bir hiyerarşi içinde bir muhtarlar birliği olsa daha faydalı olmaz mı?

Erdal Erdem

Zaten muhtarlar birliği dediğiniz, resmiyet arz ettiği zaman İçişleri Bakanlığına bağlı olması lazım. Biraz önce de ifade ettiğim gibi bize tek mülki amir emreder, davet eder. Vali veya kaymakam. Onun dışında hiçbir kurum bize emredemez. Davet eder, biz de nezaket kurallarında gideriz. Zaten bizi, seçilmiş insan olarak da görevden alma yetkisi kaymakam ve valiye aittir.

Eskiden, 4 ilçe olduğumuz dönemde direkt valiye bağlıydık, şimdi kaymakama bağlıyız. Zaten biz, hiyerarşik yapıda Valiliğe bağlıyız. Şu anda belediyelerle ikili ilişkileri iyi tutup da hizmet alma noktasında bir bağlantımız var. Onun dışında yasal bir bağlantımız yok. Muhtarlığın kanunu yok zaten. Kanun olmadığı için 80 tane kanuna atfen muhtarlara görevlendirme yapılıyor. Düşünün, muhtarların seçim kanunu dahi yok.

Anayasa Profesörü Sami Selçuk, bundan 15 sene evvel Sakarya’ya geldiğinde dedim ki; ‘Sayın Başsavcı’m. Siz anayasa yapan insanlarsınız, böyle saçma sistem olmaz. Akşam oy pusulasını dağıtıyorsunuz ya da sabah oy pusulasını veriyorsunuz, muhtar adayı oluyorsunuz. Muhtar olduktan sonra ne sabıka kaydı ne öğretim belgesi isteyen var. Ne soran var ne eden var’ Bana, ‘Seçim böyle mi oluyor?’ dedi. O bana öyle deyince benim söyleyecek bir kelimem kalmadı zaten. Muhtarın nasıl seçildiğini bilmeyen bir anayasa profesörüne benim diyecek lafım yok.

Şimdi milleti eleştirmek bizim haddimiz değil ama televizyonlarda seyrediyoruz, adrese dayalı kayıt sisteminden dolayı kişinin seçmen listelerinde ismi çıkmıyor, orada koca koca profesörler kalkmış, siyasi yorumlarla ‘şundan dolayı silmiş, bundan dolayı silmiş’ diye anlatıyor. İn tabana, bir tane işini düzgün yapan muhtar bul ya da nüfus müdürlüğüne git sana bilgi verir. Muhtarlığın bir kanunu yok.

Belediyelerde Muhtarlar Daire Başkanlığının kurulması, tarımsal hizmetler ve veterinerliklerin de o başkanlık altında toplanması ayrıştırılabilir. Onlar şöyle düşünmüş olabilir, tahminimi söylüyorum: Türkiye’de özellikle köy muhtarları 34 bin küsurdu, 18 bin küsur mahalle muhtarı vardı. Muhtarların çoğunun köy yaşantısı olduğundan dolayı, ‘Tarımcılıkla, hayvancılıkla uğraşır’ diye tek çatı altında toplamış olabilirler.

Ama ayrılmasında bence fayda vardır. En önemlisi, bir bütçe ayrılmadığı zaman nereye olursa olsun o daire başkanlığının da bir fonksiyonu olmaz. Bir daire başkanı, kanal temizleme aracı istediği zaman bunu muhtarlar daire başkanlığı araç kiralayıp gidip orada köylünün sulama kanalını açamıyorsa şeklen orada durur. İsminin ötesinde bir şey yapmaz. Bütçe olmadığı müddetçe durum budur.

Tuncer Kalaycı

Dairenin bir bütçesi yok mu?

Erdal Erdem

Yok şu anda… Yeni yeni iş makinesi ihtiyaçlarını karşılamak için özellikle sel baskınına karşı derelerin ıslahı anlamında temizlik yapıyorlar. Girersek o da ayrı bir konu. Büyükşehir’e bağlandığımızdan dolayı hangi kanalın Devlet Su İşleri’ne, hangisinin Büyükşehir’e bağlı olduğu belli değil. Bunun da ayrıştırılması veya tek çatı altında toplanması lazım.

Sözün özüne dönersek biz ne işçiyiz ne memuruz, maaş dahi almıyoruz, ödenek alıyoruz. Ama yargılanırken 657’ye tabiiyiz, Memur Muhakemat Kanunu’na göre yargılanıyoruz. Böyle enteresan bir durum var.

Tuncer Kalaycı

Muhtarların, demokrasinin temelinde önemli bir görevi var. Yerel yönetimde etkin olması gerekiyor. Sadece ikametgah belgesi veren, vesaire yapan bir kurumda öte olduğunu biliyoruz. Bizim muhtarların, mahalledeki görevleri, yaptıkları, işleyişinden başlayıp yerel yönetimlerle ilişkisine, mahallesinde katılımcı belediyecilikte yer alıyor mu, bunları anlatabilir misiniz?

Erdal Erdem

Öncelikle teşekkür ediyorum. Belge işi kalktı. Doğrusu da odur. 2008’den sonra adrese dayalı kayıt sistemi geldiği için bir mahalleden birine giderken ‘Gel nakil al, muhtarı bul’ bu işler bitti. Böyle bir sistemin oturtulması gayet güzel. Artı, şu anda devletteki bir sürü kurumun da İçişleri Bakanlığının MERNİS’e (Merkezi Nüfus İdare Sistemi) bağlı olduğundan dolayı, özel bankalar da dahil işlem açarken artık ikametgah istemiyorlar.

Adı artık yerleşim yeri belgesi oldu, ağız alışkanlığından ikametgah diyoruz. Tek isteyen kurum AGDAŞ’tı, o da kaldırıyor. Bir gencimiz işe gireceği zaman özel kurumların istediği belge var, bir de GSM operatörleri hatlı abone alırken ikametgah istiyor. Yerleşim yeri belgesi 3 yerden alınır. 1; kayıtlı olduğun muhtardan, 2; herhangi bir nüfus müdürlüğünden, 3; e-Devlet’ten… Zaten kurumlar istemiyor. Diğer bütün belgeler de alınabilir. Bir vatandaş, hangi mahallede oturuyor olursa olsun, herhangi bir muhtarlığa gidip nüfus kağıdını ibraz ettiği zaman sistem orada açık. Yani belge işleri kalktı.

Şimdi, muhtarların ödeneklerini asgari ücret seviyesi yüzde 10,7 artacaktır diye düşünüyorum. Bin 725 liraydı, memur maaş katsayısına göre arttığı için artış yüzde 10,7 olacaktır. Muhtarlar, memurlar ve muhtarlar gibi ödeneklerini peşin alır, işçiler çalıştıktan sonra alır. Biz de peşin alıyoruz.

Muhtarların asgari ücret seviyesine gelmesinde, emekli olmayan muhtarlarımızın Bağ-Kur primlerinin ödenmesinde, silaha karşı olmama rağmen görevi dolayısıyla hasım sahibi olan muhtarların, görevi bittikten sonra taşıma harç bedeli ödeyemediği için alamadıkları silahın harç bedelinin alınmaması yönünde, âcizane, en mütevazı tavırla Sakaryalı muhtarların yüzde 30 katkısı vardır.

Niye bunu söylüyorum? Kılıçdaroğlu’na (CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu) 2011 yılında, o zaman 94 muhtar vardı, şu an Sakarya genelinde 655 kişiyiz, 655 muhtarın 500’ünün katıldığı bir brifing verdik. Numan Kurtulmuş, o zaman HAS Parti Genel Başkanı’ydı, Abdüllatif Şener Tuna Tan’a geldiği zaman Aydın Zengin’in davetlisi olarak Yönetim Kurulu’yla gittik, dosyaları bire bir verdik. En son 2015’teki kurduğumuz ilk federasyonun ilk genel kuruluna 2 milletvekilimiz geldi.

Zihni Açba (26. Dönem MHP Sakarya Milletvekili) ile Engin Özkoç (CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili) arkadaşımız geldi. Engin Özkoç, ‘Erdal Başkan’ın, Sakaryalı muhtarlar adına Türkiye’deki bütün muhtarları ilgilendiren, özlük haklarından diğer haklara kadar ne varsa gittiğim her partinin grup başkanvekillerinde gördüm. Erdal Başkan’ın şahsında siz Sakaryalı muhtarlara teşekkür ederim’ diye genel kurulda ifadesi var.

Muhtarların bir yetkisi yok. Geleneksel muhtar anlayışı var. Lamba yanmıyor, muhtara geliyor. İbrahim arkadaşım buraya gelirken dolmuşçunun durup ‘Gazeller’e kadar yollar bozuk’ demesi gibi… Sanki muhtarın yetkisi varmış gibi… Muhtarların yasal hiçbir yetkisi yok. İkili ilişkileri iyi tutup mahallesinin eksiklerini bir yerlere iletmeye çalışıyor. Kanun ne diyor? ‘Mahalle muhtarı, mahallesinin yaşam seviyesini yükseltmek için gördüğü, tespit ettiği sorunları ilgili yerlere iletir.’ Yasal mevzu bu. İnsan olarak da bu zaten. Ama onun ötesinde bir yaptırımı yok.

Türkiye’de muhtarlık işinin haricinde, bulunduğu şehrin dinamikleri açısında bu şehre faydalı ne varsa muhtarları temsilen, alnımızın akıyla hepsinde varız. Örnek; şekerin geleceğiyle ilgili 2 sene peş peşe Ankara’daki sempozyumda Sakaryalı sendikacıların davetlisi olarak katıldık. TÜPRAŞ, Sapanca Gölü’nden su çekiyordu, TÜPRAŞ’a gidip yetkililerini Sakarya Üniversitesi’ne davet ettik. Orada yaptığımız toplantıda TÜPRAŞ’ın kullandığı suyla ilgili tepkimizden tutun, Adalet Sarayı’nın merkeze gelmesinde tutun garın merkeze gelmesine, Şeker Fabrikası’nın kapanmamasından tutun en son Tank Palet Fabrikası’nın özelleşmemesinden engellilere kadar ne varsa bizi ve toplumu ilgilendiren bir şey varsa aslanlar gibi gidiyoruz. Fikrimizi de ifade ediyoruz, kırmadan dökmeden dönüyoruz.

Bu konuda da belki de Türkiye’de bunu uygulayan bizden başka dernek ya da federasyon olduğunu zannetmiyorum. Peki, muhtarların ne olması lazım? Bundan 2 sene önce bir ifade oldu. Ailemle birlikte 15 Temmuz’un seneyi devriyesinde Reisoğlu’na gittim. Gazeteci Hakan Arslan, ‘Ağabey muhtarların yetkisi kalmadı, kapanıyor mu?’ dedi. ‘Doğru diyorsun da yeri değil’ dedim. ‘Vali Bey daha gelmedi, istersen bir şey söyle’ dedi. ‘Tamam kardeşim, bizim çekincemiz yok da uygunsuz olmasın. Şehitleri anmak için geldik, bu işe girmeyelim’ dedim.

Israr edince ‘İlle bir şey kapanacaksa belediye meclisleri kapansın’ dedim. Yani ben doğma büyüme Sakaryalıyım, yaşım 59. Babam yıllarca Donatım Fabrikası’nda çalışmış. İyi kötü STK’ları görmüş, mahalle aralarında topa vurmuş bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Şu anda Adapazarı Belediyesi’nde 37 tane meclis üyesi var. En az 3’te 2’sini ben tanımıyorum, onlar da beni tanımıyor. Bugüne kadar, muhtarlıkta 27’nci senem, bir tane meclis üyesi gelmedi.

Şu anda Adapazarı MHP meclis üyesi Selim Özen kardeşim, engelli kardeşim dün ‘hayırlı olsun’a geldi. Adapazarı merkez muhtarlarına, sırf bana değil, hepsine gitti. Engelli aracıyla dolaşıp, ‘Ağabey, muhtarım, bir sorununuz var mı? Meclise taşıyayım’ diyen bir tek onu gördüm. 27 senedir… A partisi, B partisi demiyorum, yaşadığım olayı anlatıyorum. Onun için sorun muhtarda toplanıyorsa çözüm noktasında da muhtarın olması lazım. Böyle düşünüyorum.

Sakarya’yı tenzih ederim ama bunda da vardır, ilçeleri de baz alın, maalesef meclis üyelerinin hepsi değil ama bir kısmı kendi işlerini takip etme anlamında meclis üyeliği yapıyor. Ama muhtar kendi işini hiçbir zaman takip etmiyor. Ben, en basiti 2011’de verdiğimiz brifingi söyleyeyim, 2 tane dosya hazırladım. İlk önce Sakarya’yı anlattık, sonra muhtarların sorunlarını anlattık. Bize yakışan da odur.

Bir şey kapanmasın. İlle de kapanacaksa belediye meclis seçimini kaldıracaksın. Muhtarlar bağımsız seçilen meclis üyesi olarak gidecek, orada mahallesinin derdini anlatacak. Benim mahalleme 10 lira gelir gözükse ben bunun hesabını sormalıyım. Diyelim 10 lira geliyor. Diyelim yüzde 30’u Büyükşehir’in, yüzde 30’u da bağlı bulunduğun belediye… Oranları bilmiyorum, tahmini söylüyorum. Kaldı geriye yüzde 40… Benim muhtarım oradaki belediye başkanı ve meclise diyecek ki; ’10 liranın 4 lirayla benim mahalleme yatırım yapın.’ Benim mahallemin ihtiyaçları biter, sonra yan mahalleye geçer.

Bunu soran bir tane meclis üyesine şahit oldunuz mu? Olmadınız. Bunu söylerken iktidar, muhalefet ayırt etmeksizin söylüyorum. Hiçbiri de kabul etmez. Çünkü belediye meclis üyeliklerine seçilen arkadaşlarımız iyi kötü kendi çevresinde sevilen sayılan, oy getiren insanlardır. Her siyasi parti, o meclis üyelerini ‘bize oy getirsin’ anlamında oraya yazıyorlar, ‘iş yapsın’ anlamında değil yani… Benim düşüncem bu. 2-3 tane vardır. Allah aşkına, kaç tane meclis üyesi gündemi okuyor? Orada 70-80 madde var. Ancak kendini bire bir ilgilendiren bir şey varsa onun üzerinde çalışma yapıyordur diye düşünüyorum.

Tuncer Kalaycı

Peki, mahallenize bir yatırım yapılırken hizmet getirilirken bir karar alınırken size ya da mahalleliye danışılıyor mu?

Erdal Erdem

Maalesef danışılmıyor. Demin ifade ettiğim gibi ikili ilişkiler olduğu zaman… Şu anda yıkılan terminalin orası benim mahallem. Oraya gelen Sosyal Gelişim Merkezi’nde benim bire bir katkım var. Fikri bir katkım var, ekonomik olarak öyle bir gücüm yok. Ankara’da havaalanından Pursaklar’a giderken ışıklı bir yer gördüm. Rauf Denktaş’ın öldüğü gün… ‘Bu nedir?’ diye sordum. ‘Emeklilerin ve çocukların sosyal aktivite yaptığı bir bina’ dediler. Emekliler kitap okuyor, satranç oynuyor falan…

Ertesi gün döndüm. Arya Otel’de, SASTOP’un (Sakarya Sivil Toplum Platformu) muhtarları temsilen üyesiyim, Zeki Başkan geldi. Eski terminal uyuşturucu bağımlılarının yeri olmuştu. Ben de sizin gibi değerli dostlarımızı, yerel-genelde kim denk geldiyse rica edip haber yaptırttık. Buranın bir an önce topluma faydalı bir işe kazandırılması için mücadele ettik. Basının da büyük desteği oldu.

Sanırım o zaman Vali Mustafa Büyük’tü o zaman, ‘AKOM yapalım. Burası deprem bölgesi. Bina da güzel’ demişti. Zeki Başkan da ‘Vali Bey burayı AKOM yapmaktan vazgeçti’ dedi. ‘Hayırlısı olsun Başkan’ım. Yerine ne düşünüyorsun?’ deyince ‘Sen ne düşünüyorsun?’ dedi. ‘Ben şimdi Ankara’dan geldim, böyle bir şey gördüm’ dedim. Cuma günüydü… ‘Tamam Pazartesi günü ekibi göndereyim’ dedi.

Pazartesi günü Genel Sekreter İbrahim Pehlivan, Genel Sekreter Yardımcıları Atilla Arkan, Ayhan Kardan, Alpay Şirin… Dördü geldiler, ben olayı anlattım. Teknik adam değilim, binayı bilmem. İçeriğini anlattım, kabul ettiler. Aradan 2-3 ay geçti, Zeki Başkan’a ‘Bir icraat yok’ dedim. ‘Eskiden milletvekilleri vardı, sigara kağıdına yazıp atarlardı. O duruma düşmesin’ dedim. ‘Paramız yok, terminalin otopark alanını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına devredeceğiz. Onlar Sosyal Gelişim Merkezi’ni yapacak, onun işlerini bekliyoruz. Eğer Bakan buraya gelirse söz buraya getiririz’ dedi.

Fatma Şahin, o zaman Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, bizim oraya geldi. Vali Mustafa Büyük, Ali İhsan Yavuz, Ayhan Sefer Üstün, Ayşenur İslam geldi, Zeki Başkan bizi onore etti, ‘Projeyi öneren buranın muhtarı ve Muhtarlar Derneği Başkanı Erdal kardeşimizdir’ dedi. Ben de ‘En güzel yatırım, engelliler ve çocuklara yapılan yatırımdır. Eğer böyle bir şeyi yaparsanız Sakarya olarak dua ederiz Sayın Bakan’ım’ dedim.

Bilenler bilir, eskiden lokanta olan yeri Halk Eğitim Kursu olarak tahsis ettik. Orada onları ağırladık, sonra bu olay oldu. Şu anda da bizim önerdiğimiz Sosyal Gelişim Merkezi sayesinde, billboardlarda görmüşsünüzdür, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Türkiye 3’üncüsü oldu. Sosyal anlamda… Yani bizim takip etmemiz neticesinde önerimizi dikkate almaları neticesinde…

Başka bir örnek vereyim. Vali Bey, Salı günü uyuşturucuyla ilgili toplantı yaptı. Gittik, Yeşilay’la yaptığımız görüşme neticesinde Vali Bey’in başkanlığında bütün il ve ilçe emniyet müdürleri, alay komutanı geldi, bizim de görüşlerimizi sordular. Orada dikkatimi çekti, ‘Çocuklarımızın korunması anlamında jandarma ve polis haricinde 20 bin tane özel güvenlikçi var’ dediler. Ben de söz aldım, önerimi sundum.

1; vatandaşları bilinçlendirme anlamında önümüzdeki Mart ayında seçmen kağıtları dağıtacağız. Valilik, Yeşilay ya da sponsorlu… Bu vatandaşları bilgilendirme anlamındaki el ilanlarını bize getirirseniz zaten muhtarlar ev ev bu kağıtları dağıtacak, tabandan en üst noktaya girmedik ev kalmaz. Uyuşturucuyla mücadele konusunda herkesi bilgilendirmiş oluruz.

2; yakalanan çocuklarımız ve gençlerimizin yaşı 18’i geçtiği zaman tedavisi rızasına bağlı oluyor. Bu da büyük sıkıntı teşkil ediyor. Bunun, madde bağımlısı olanın inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini, doktorların veya mahkemenin karar vererek o gençlerimizi tedavi altına alarak o çocukları yeniden topluma kazandırmamız gerektiğini ifade ettim.

Uyuşturucunun küçük yaşlara inmesi anlamında önerdiğimiz de bir şey vardı. Parası olan okul aile birlikleri, özel güvenlikçi tutuyor, diğer okullar tutamıyordu. Ben dersime çalışırım. Okul müdürlerine, hizmetliye, görevliye, kantinciye sordum. Hizmetliye, ‘Senin paranı kim veriyor kardeşim?’ dedim, ‘TYÇP kapsamında İŞKUR veriyor’ dedi. İŞKUR Müdürü Tekin Kaya’yı aradım. ‘Temizlik imandan gelir, eyvallah. Peki, çocukların ne olması lazım? Onların sağlığı yerinde olacak ki temizlik olsun. Neden güvenlik yok’ dedim. ‘Başkanım onu yapamıyoruz. Hizmetli vasıfsız statüsünde, özel güvenlikler vasıflı statüsünde olduğu için genelge buna müsait değil’ dedi. ‘Ben bunu iletsem olur mu?’ dedim, ‘olur’ dedi.

16 maddelik bir bildiri hazırladım. İlk 3’ünü söyleyeyim. Saatler 2 senedir geri alınmadığından dolayı çocuklarımız, biz namazdan çıkarken 1’inci dersi bitiriyor. Özellikle şu anda saat 8’i 10 geçe hava aydınlanıyor. Çocuklar 2’nci derse giriyor. Ve bunlar servisle gittiği zaman sabi çocuklar 6-6 buçukta kalkıyor. Bu yanlış. Okullarda güvenlik kameraları olması, bozuk olanların tamir edilmesi. 3’üncüsü de az önceki mesele. Parası olan okullar güvenlikçi tutuyor, diğerleri tutamıyor. İŞKUR Müdürü mevzuat sorunu dedi. 1 çocuğumuzun hayatı bile çok önemli. Bunu İŞKUR’un ya da Milli Eğitim Bakanlığının ödemesi gerektiğini söyledim.

Diğer maddeleri saymıyorum. Ben Çıkarken Balkanlıoğlu (önceki Sakarya Valisi İrfan Balkanlıoğlu) Pervin Töre’ye (önceki İl Milli Eğitim Müdürü) döndü, ‘Erdal Başkan’ın söyledikleri çok doğru’ dedi. Bana hepsini kürsüden okuttu. Dosyaları teslim ettim. 15 gün geçti, İŞKUR Müdürü Tekin Kaya arayıp ‘Erdal Başkan tebrik ederim, genelgeyi değiştirdiniz’ dedi.

Aradan 1 ay geçti, Vali Bey’e teşekkür adına bütün il müdürlerini Elegant’a çağırdık. Orada İl Emniyet Müdürü Fatih Kaya’ya da sordum. Genelgeden sonra Sakarya’da 180 kişi özel güvenlikçi olarak istihdam edildi. Bu önerilerimize birilerinin sahip çıkması, bir sürü insana istihdamın ötesinde milyonlarca çocuğumuza yanlış yapılmaması için hiç olmazsa bir caydırıcı unsur olarak ortaya çıktı.

Dolayısıyla biz, Sakaryalı Muhtarlar Federasyonu ve Adapazarı Muhtarlar Derneği olarak toplumun ne sorunu varsa Sakarya’nın menfaatine, Allah’ın izniyle değil elimizi taşın altına koymak, kafamızı koymaya gayret ediyoruz. Allah’tan başka kimseden de çekincemiz yok. Bir yanlış görürsek de nezaket kuralları içinde anlatıyoruz. Demin ifade ettiğiniz gibi demokrasinin mihenk taşıyız. Siyasi partiler, odalar, dernekler ne olursanız olun, tek demokratik ve özgürce yapılan seçim muhtarlıktır. Kazananı da kaybedeni de tebrik edeceksin. Hem devletin temsilcisiyiz hem milletin temsilcisiyiz. Bu bağlamda muhtarlıkların kapanmaması gerektiğini, muhtarların işlevinin değişmesi gerektiğini söylüyoruz. Bunun için de mücadele ediyoruz.

Editör: TE Bilişim