Not: Masal Durağı, Serdivan AVM’nin olduğu kavşaktan Kazımpaşa yönüne doğru giderken sol tarafta, marketlerin karşısında kalıyor. Telefondan; 0264 211 07 11 numarası vasıtasıyla ya da sosyal medya hesaplarından iletişime geçebilir, bilgi alabilirsiniz.

Kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?

İsmim Cemre Kurt. 10 yıldır okul öncesi öğretmenliği yapıyorum. Devlet okulları ve özel okullarda çalıştım. Kendim zaten kitapları çok seviyorum, özellikle çocuk kitaplarını. Çocuklarla ilgili fuarlar veya kongreler olduğu zaman katılıyorum. Ve orada da genellikle çocuk kitapları, gelişime yönelik kitaplar ilgimi çekiyor. Kendim de her zaman satın alırım.

“Masal Durağı” fikri nereden çıktı?

Sakarya’da çocuklar için bir kitabevi olması aslında benim için hayal gibi bir şeydi. Çocukların, Sakarya’da özgür ve rahat bir ortamda, alacağı kitabı seçebileceği ya da sadece resimlerine bakabileceği ve hepsinden öte kitaba nasıl davranacağını öğrenebileceği bir ortam ne yazık ki yok. Tabi doğal olarak kitaplara zarar veren çocuklarla da karşılaşıyoruz. Aileler söylenebiliyor “çocuğum kitapları yırtıyor” diye. Ama tabi ki çocuk bunu yaşamadan, nasıl davranacağı konusunda bilgilendiren ve çocuğu bu konuda geliştiren ortamlar sunulmadan bunu öğrenmesi mümkün değil.

Bu ortamlar evde sağlanabilir mi?

Bu, ebeveynlerin yoğun iş temposundan dolayı evde biraz zor olabiliyor. Aileler çocuklarıyla ilgileniyorlar elbette ama evde kitap eğitimi ayrı bir zaman gerektiriyor. Bana kalırsa her evde, büyük bir kütüphane gibi olmasa da küçük bir kitap alanı olmalı. Evin bir yerine; bir iki tane sallanan sandalye, önüne bir kilim, arkada birkaç kitap koyarak güzel bir okuma alanı oluşturulabilir. Gerçekleştirmesi de çok basit. Evde her şeye yer var, küçük bir kitap köşesine de yer bulabiliriz.

Şu an Sakarya için böyle bir şey düşünmemin nedeni; “bizim insanımız kitaplardan pek hoşlanmıyor” ya da “kitaplara ilgi göstermiyor” gibi yorumlarla karşılaşıyorum. Ama benim için önemli olan; kendi yaşadığım şehre faydalı olabilmek. “Bu şehirdeki insanlar tiyatroya gitmiyor”, “kitap okumuyor”, “kültürel etkinliklere katılmıyor” diye düşünürsek ve hiçbir şey yapmazsak gelecek nesillere de hiçbir şey bırakmamış oluruz.

Yenilgiyi baştan kabul etmemek lazım.

Evet, “öğrenilmiş çaresizlik” diyoruz ya. Bizim burada yapmaya çalıştığımız şey bunu kırmak. Şu an çok büyük bir alana sahip değiliz ancak yapmaya çalıştığımız şey için yeterli: Kitapları, çocuklara küçük yaştan itibaren sevdirmek. Ondan da önemlisi; kitaplara nasıl davranacaklarını bilmelerini, yırtmamayı, korumayı öğrenmelerini sağlamak. Örneğin; “Kütüphanede incelediğim bir kitabı ben almayabilirim ama başkası alabilir. Ona bu kitabı nasıl bırakmam gerekiyor?” diye düşünmesini ve yapması gerekenleri öğrenmesini amaçlıyoruz.

Bana kalırsa anne karnından itibaren kitapları önce dinletmek, onlara okumak gerekiyor. Doğduktan sonrası için zaten geniş bir kitap yelpazesi var. Her yaş için uygun, hatta 1 aylıklar için bile kitaplar var. Onlarla haşır neşir oldukça bir şeyler yoluna girecektir. Tabi anne babanın da kitaplarla ilgisi çok önemli. Kendileri de günde bir iki satır da olsa, iki günde bir sayfa da olsa okumalı, elinde ya da başucunda bir kitap olmalı ki çocuk bunu görsün ve ona uygun davransın.

Oturduğumuz yer Masal Durağı’nın kafe bölümü oluyor sanırım.

Tabi ki burada çok üstün bir kafe hizmeti sunmuyoruz. O kafelerden zaten çok var her yerde. Biliyorsunuz Sakarya olarak kafe konusunda bir numarayız. Burada istiyoruz ki anne de kendine uygun bir kitap bulsun diye yetişkin kitaplarını özellikle seçerek alıyoruz. Hem çocuk gelişimine hem kişisel gelişime uygun kitapları hem de klasikleri tercih ediyoruz. Burada kendisi de oturup birkaç satır, bir iki sayfa okusa ve çocuğu onu okurken görse süreç hızlanacaktır.

Ortamı da buna uygun hazırladık. Minderler, küçük koltuklar… Rahat olabilecekleri bir ortam. Akşam 7-8’e kadar açığız zaten. Çocuğu okuldan alınca uğrayabilirler. Kahve içerler, kitap okurlar. Ve eğer bunu bir rutin haline getirirlerse yapılanlar davranış haline dönüşür. Rutin olmayan hiçbir şey çocukta davranışa dönüşmez. O rutini yakalayabilmek için böyle bir yer oluşturduk. Bunların yanı sıra atölye çalışmalarımız var.

Burayı kreş gibi değerlendirmiyoruz, değil mi?

Burası tam gün bir okul ya da yarım gün kreş değil. Kendimizi bu şekilde adlandırmıyoruz. Sadece, çocuğun okula başlamadan önce burada sosyal bir ortama girmesini sağlıyoruz. 2-4 yaş arası çocuklarda, anneleri de burada bekliyor. Tam olarak anne-çocuk atölyesi değil ama velilerin, özellikle başlangıçta, burada bizimle olmasını istiyoruz. Çocuk kulübü diyebiliriz.

Farklı etkinlikler yapıyoruz. Her şeyi, kendi okul öncesi eğitmenliğinde kullandığımız metotlara, gelişim ve kazanımlara göre planlayarak çalışıyoruz. Burada iki okul öncesi öğretmeniyiz:  Eda öğretmen ve ben… O da sınıfta çocuklarla vakit geçiriyor, etkinliklerini uyguluyor.

Hem bireysel aktiviteler hem grup aktiviteleri var mı?

Şöyle anlatayım; beş gün boyunca öğleden sonra, sınırsız değil tabi belli saatlerde, buraya gelebiliyorlar. Bazen 1 çocuk, 2 çocuk… Bazen 4-5 çocuk. Yeni açıldığımız için o biraz daha zamanla rayına oturacaktır. Çok yeniyiz, henüz iki hafta oldu.

Hafta sonları atölyeler yapıyoruz: Masal atölyesi. Örneğin; geçen hafta Pinokyo’yu yaptık. Pinokyo İtalyan olduğu için biraz İtalya’yı da tanıdık. Masallardan yola çıkarak geçtikleri ülkeleri de tanıtmaya çalışıyoruz. “Hadi pizza yapalım” dedik. Çünkü çocuklar mutfak etkinliklerini seviyorlar. Bu hafta Bremen Mızıkacıları’nı yapacağız. Çocuklar, büyükanne ve büyükbabalarıyla gelebilecekler. Birlikte gelip burada büyüklerden eski oyunları öğrenecekler. Büyükler “Biz bu oyunları oynardık” diyecekler ve tanıtacaklar, bu oyunları oynatabilirler belki de. Sohbet edecekler. Bu da çocuklar için harika bir tecrübe olacak. Büyüklerimiz de çok seviyor çocuklarla zaman geçirmeyi ama nasıl yapacaklarını bilmiyorlar. Biraz da bunu göstermeyi amaçlıyoruz.

Önceden de söylediğiniz üzere; okumayı bilmek ve kitap okumayı bilmek arasındaki farkı düşünecek olursak çocuklarla vakit geçirmek ama bir yandan onlara fayda sağlayacak şekilde vakit geçirmek gerekiyor.

Aynen öyle, katılıyorum. Bir şeyi yapmaktan ziyade nasıl yaptığınız önemlidir.

Etkinlikleriniz oldukça dikkat çekici. Örnek olarak bir etkinliğinizi anlatabilir misiniz?

Mesela “Masal atölyesini” anlatayım. Çocuklarımız, anneleriyle birlikte geliyorlar. Ailelere o günkü planımızı anlatıyoruz, neler yapacağımızı söylüyoruz. Sonrasında sınıfa geçiyoruz. Önce masalı dinliyoruz. Tabi masalın öncesini ve nasıl giriş yapacağımızı konuşup tartışıyoruz. Direkt okumaya başlamıyoruz. Çocukların ilgisini çekebilecek ve dikkatini toplayabilecek birkaç metodumuz var. Sonra masal anlatımına geçiyoruz. Masal bittikten sonra kafalarımız biraz dağılsın diye soru-cevap yapıyoruz ve interaktif bir biçimde ilerliyoruz. Ardından bir etkinlik yapıyoruz.

Nasıl bir etkinlik?

Masalın içinden seçtiğimiz

Bremen Mızıkacıları’nda yapacağımız şeyi söyleyeyim. Masalın içinde baskın olan şeyi, yani müziği ve müzik aletlerini kullanarak etkinliğimizi gerçekleştiriyoruz. Bakıyoruz ki havalar da biraz kapalı, “yağmur marakası” yapalım diyoruz. Bir de suluboya çalışmamız olacak. Suluboya, fırçayı tutabilmeyi yeni öğrenen çocuktan büyüklere kadar her yaş grubu için dikkat çeken bir şey. Ben de karikatür kursuna gidiyorum ve orada her Cuma suluboya yapıyoruz. Rahatlatıcı ve sakinleştirici bir yönü var. Bremen Mızıkacıları resmini, hep birlikte sulu boya kullanarak renklendireceğiz. Sonra bir büyüğümüz bize bir oyun gösterecek. Eskiden oynanan oyunlar; 9 taş, çelik çomak gibi… Ya da çok farklı bir oyun da çıkabilir. Biz de hep birlikte oynayacağız. Çocuklar bu sayede yeni insanlar tanıyorlar. Her seferinde farklı kişiler oluyor. Çevresindeki yaşlı ya da genç insanları görüyor. Sonra bir şeyler atıştırıyoruz. Bazen meyve yiyoruz. Bu hafta kek yiyeceğiz. “Anne keki.” Sonra etkinliğimizi yavaş yavaş sonlandırıyoruz. Toplamda 1 buçuk saat sürüyor.

Önceki etkinliklerde katılım sayısı ne düzeydeydi?

Biz maksimum on kişiyle sınırlı tutuyoruz. Pinokyo’da biraz yoğunluk oldu. 16 kişiydik. O da güzeldi. Çünkü kalabalık gayet keyifliydi. Ama 10 kişi bizim bu etkinlikler için ideal gördüğümüz sayı. Sınırımız 10 kişi. Katılımlar güzel. Masal atölyesiyle ilgili görselimizi sosyal medyada paylaşıyoruz, hemen akabinde geribildirim alıyoruz, kayıtlar yapılıyor.

Kayıt mı yapılması gerekiyor?

Bu sistemi oluşturduk, aileler kayıt yapıyorlar. Ödemeyi de atölye günü yapıyorlar. Önceden ödeme almıyoruz. İnsanlık halidir, gelemeyebilirler, bir durum olabilir. İlişkilerimizi sağlıklı tutmak adına bu yöntemi tercih ediyoruz.

Şahsen merak ettiğim bir konu var. Çocuklarını getiren aileler için de burada bir kütüphane var. Henüz yeni olmanıza rağmen soruyorum: Ebeveynler, çocuklar kadar kitaplara ilgili mi? İkisini birlikte gözlemleyebileceğiniz bir yer olduğu için sormak istedim.

Dediğiniz gibi daha iki hafta oldu, değerlendirmek için kısa bir süre. Ama yine de gözlemime göre, aileler çocuklar kadar ilgili değil. İlgi az fakat en başında bunu nasıl arttırabiliriz diye düşündük ve bir “kitap atölyesi” yapmaya karar verdik. Bir kitabı bir ay boyunca okuyacağız. Bu süre bir kitap için yeterli, hatta fazla bile diyebiliriz. Yoğun çalışma temposu sebebiyle zor görünebilir ama her gün beş-on sayfa okuyarak bitecek kitaplar seçiyoruz. Bu ay Amin Maalouf’un “Semerkant” kitabını seçtik. Her ayın son perşembesinde saat 19.00’da buluşacağız ve yetişkinlerle birlikte okuduğumuz kitaptan ne anladığımızı tartışacağız. Farklı bakış açıları ortaya çıkacak.

Tam da “yetişkinlere yönelik etkinlikleriniz olacak mı?” diye soracaktım.

Böylece onu da cevaplamış oldum. Tabi ki bunun dışında başka etkinlikler de yapacağız. Biraz daha farklı işler planlıyoruz. Kitap atölyelerine aslında ben burada daha önceden katıldım. Bazı yerlerde yapılıyor. Ama biraz daha yaş grubu yüksek oluyor. Genelde emekliler ve öğretmenlerle karşılaşıyordum. Biz neden yapmıyoruz? Bizim de yapmamız lazım, bizden daha küçüklerin de yapması lazım. Bir kitabı bir ayda okumak, zor ya da imkansız değil. Yeni insanlar tanıyacağız, yeni bakış açıları gelişecek, dinlemeyi de öğreneceğiz. Bir de “o açıdan” bakacağız. Hep kendi düşündüğümüz doğru olmayabilir.

Buraya gelenlerin kazanımları ne olur? Aileler buraya ne için gelsinler?

Aileler, buraya çocuklarının kitaplara nasıl davranacağını, kitaplara nasıl alışabileceğini öğrenmesi için gelebilirler. Aynı zamanda çocuğun iyi vakit geçirmesini ve sakin kalmasını sağlamak için gelebilirler. Çocukların bütün günü hareketli geçer ama buraya geldiği zaman sakinleşir. Çünkü kitapların böyle bir etkisi var. İş çıkışlarında da gelebilirler, hafta sonları da açığız. Özellikle Pazar günleri çok uygun. Hani bir yerlere gezmeye gideriz, doğayla iç içe bir gün geçiririz. Sonrasında buraya gelip kahve içebilirler.  Yaza doğru bahçe alanımızı da genişletip kafeye dahil edeceğiz. Büyük bir kum havuzu projemiz var. Ekolojik bahçe yapacağız. Burada kitaplardan yola çıkarak çocuklara hem kitabı sevdirmek hem de onunla iyi vakit geçirebilmek mümkün. Biz buna “fırsat eğitimi” diyoruz.

Çocuklarla sıkça vakit geçirilen diğer yerler hakkında tavsiye ya da görüşlerinizi öğrenebilir miyim?

Şu anda AVM’ler çok fazla tercih ediliyor. Tabi ki onlara da ihtiyacımız var ama ihtiyaçlarımız doğrultusunda. AVM’ler zaman geçirilecek yerler değildir. Çocuğa verdiği enerji, çocukta dürtüsel bozukluğa sebep olur. AVM’de kontrolsüzce koşan çok çocuk görmüşsünüzdür. Bu, çocukla değil, oranın atmosferiyle ilgili bir durum. Atölyeye insanlar geldiklerinde AVM’ye gitmeyin diyorum. Çünkü çocuklar bilmeli ki; AVM’ye bir şey almaya ihtiyaç olduğu zaman gidilir. İhtiyaçlar dışında –oyun alanları da dahil– çocuğa hiçbir katkısı olmayan yerler. Oyun alanları da çok fazla kişi tarafından kullanılıyor ve hijyenik olduğunu söyleyemeyiz. Genellikle aileler çocukların okulda hasta olduklarını düşünüyorlar. Doğru olabilir ama AVM’lerde daha fazla hasta oluyorlar. Şahsen yürüyen merdivenlerdeki kolları bile tutmamaya çalışıyorum çünkü oldukça kirli şeyler bunlar.

Burası ve buradaki her şey çocukların kitapları seveceği şekilde tasarlandı. Biz de okul öncesi öğretmenleri olduğumuz için onları anlayabiliyoruz. Her şeyi de onlara uygun yapmaya çalıştık. Kafemiz bile daha butik ve minimal konsepte sahip.

Ben böyle bir yer gördüğüm için şaşkın ve mutluyum. Tebrik ve teşekkür ediyorum. Herkesin buradan faydalanması adına umarım zamanla yoğunluğa yetişemeyecek duruma gelirsiniz.

Ben “Sakaryalı kitap okumaz” düşüncesini sevmiyorum. Belki okumuyor olabilirler ama ya okursa? Nasreddin hoca misali, ya okursa? Çocuklar için bir şeyler yapmamız gerekiyor ve onun için yetişkinleri de tavlamamız gerekiyor.

Editör: TE Bilişim