Değerli hocam Dispepsi tanım olarak ne demektir?

Dispepsi neredeyse her tıp terimi gibi Latince kökenli bir kelime olup kısaca sindirim bozukluğu olarak tanımlanabilir. Aslında tek başına bir hastalık tanısı olmayıp belli şikâyetleri içeren genel bir tanımdır. Günlük yaşamda ise bu tanımın en sık kullanılan karşılığı “hazımsızlık” olarak söylenebilir. Genel olarak mide ile ilgili yaşanılan rahatsızlıkların tümünü aynı tanım içerisinde değerlendirilebiliriz.

Dispepsi tanımı içerisinde hangi şikayetler görülebilir?

Bu hastalar doktora en sık

  • Karın üst orta kesiminde, karın ağrısı,
  • Karın üst orta kesiminde, karında yanma hissi,
  • Yemek sonrası dolgunluk,
  • Erken doyma,
  • Geğirti, şişkinlik,
  • Bulantı ve kusma gibi şikâyetler ile başvurmaktadır.

 Hastalarımızda genellikle bu şikâyetlerin birkaçı beraber bulunabilmektedir.

Dispepsi ne kadar sıklıkla görülmektedir?

Dispepsi rahatsızlığı Aile Hekimliği, Genel Dâhiliye, Genel Cerrahi ve nihayet Gastroenteroloji polikliniklerine en sık başvuru nedeni olarak göze çarpar. Toplumda kabaca dört kişiden birinde bu tanım içerisinde sayılabilecek şikâyetler nedeniyle doktora başvuru öyküsü mevcuttur.

Bu hastalık neden olmaktadır?

Bu sorusuna yanıt vermeden önce midenin genel olarak yapısı ve görevlerinden bahsetmek uygun olacaktır. Vücudumuzun hayati fonksiyonlarının devam ettirebilmesi için aldığımız gıdalardan gerekli olan enerji ve maddelerin elde edilmesi olayını sindirim sistemi organlarımız yapmaktadır. Bu organlar içerisinde mide; depolama, karıştırma ve var olan karışımı bağırrsağa iletme gibi önemli fonksiyonlara sahiptir. Ayrıca mide yine sindirim ile ilgili çeşitli maddeleri de salgılamaktadır. Midede normalde 20 saniyede bir karıştırma hareketi olur ve meydana gelen bu karışım yaklaşık 1,5-2 saatte bağırsağa geçer. İşte midenin bu fonksiyonlarında herhangi bir bozukluk hastalarda dispepsi rahatsızlığının ortaya çıkmasına neden olur.

Mesaj-1: Yemek ne kadar yağlı olursa ve kötü çiğnenirse midenin bunu öğütmesi ile ilgili çalışması da o derece uzun olur

Dispepsi tanısı nasıl konulmaktadır?

Gastroenteroloji bölümünün ilgilendiği hastalıkların önemli bir kısmı fonksiyonel yani gösterilebilir belli bir bozukluğa bağlı olmadığından dolayı tanıyı koymak için hastanın hikâyesi ve fizik muayene bulguları yeterli olabilmektedir. Bu nedenle karın üst kısmında ağrı, yanma ve/veya şişkinlik, erken doyma gibi şikâyetleri olan hastalarda aslında dispepsi tanısını koymak zor olmamaktadır. Burada önemli olan dispepsinin organik yani gösterilebilir bir nedene bağlı olup olmadığının tayin edilmesidir. Dispepsisi olan hastaların sadece 4’de 1’inde organik bir bozukluk görülmektedir.

Organik bozukluklara örnek verebilir misiniz?

Elbette. Bu bozukluklara örnek olarak mide ya da onikiparmak ülseri, safra kesesi ya da pankreas hastalıkları, çeşitli emilim bozuklukları, şeker hastalığı ya da tiroit bezi hastalıkları gibi mide dışı nedenler ve en son olarak belki de en sık rastlanılan yoğun ağrı kesici, antibiyotik gibi ilaç kullanımları söylenebilir. Bu bulguların olmadığı dispepsili hasta grubu “fonksiyonel dispepsi” olarak tanımlanmaktadır.

Dispepsi ile gelen bir hastaya yaklaşımınız nasıl olmaktadır?

Bu şikâyetle gelen her hastada iyi bir öykü ve gerekli fizik muayene bulguları ile öncelikle endoskopi gibi ileri inceleme gerekliliğini ortaya koymaya çalışıyoruz. Çünkü az önce de ifade ettiğim gibi bu hastaların az bir kısmında gösterilebilir bir nedene bağlı dispeptik yakınmaları tespit edebilmekteyiz. Bu nedenle hastalar bize başvurduğunda “Alarm Bulguları” dediğimiz bulguları hastalarda mutlaka sorguluyoruz. Böylece karşımıza gelen hangi hastada ileri görüntüleme yapacağımız konusunda karar veriyoruz.

“Alarm Bulguları” nelerdir?

En başta gelen alarm bulgusu 50 yaş üzeri yeni başlayan dispeptik yakınmalar olarak söylenebilir. Ayrıca kanlı kusma, siyah renkli dışkılama, inatçı kusma, kilo kaybı ( son 6 ay içerisinde var olan kilosunun % 10’undan fazla), yutma güçlüğü,  açıklanamayan kansızlık, fizik muayenede patolojik bulgu da yine bu grup içerisinde söylenebilir.

Bir de ailede mide ya da özofagus kanseri öyküsünün de mutlaka değerlendirilmesi gereklidir.

Dispepsi tedavisinde nasıl bir yol izliyorsunuz?

Bu hastalarda daha önce de dediğim gibi dispepsiye neden olan tespit edilebilir bir durum ortaya konulduysa öncelikle ona yönelik tedavi planlanmaktadır. Yani ülser ise mide asidini azaltan ilaçlar, safra kesesi taşları ise safra kesesinin alınmasının değerlendirilmesi gibi. Ancak dispepsili hastaların büyük çoğunluğunda bir neden ortaya konulmadığı için yani fonksiyonel dispepsi olduğu için tedavide gerçekten zorlanılmaktadır.

Fonksiyonel dispepsi tedavisinde neler yapılmaktadır?

Gösterilebilir bir neden olmadan hastalarda dispepsinin neden geliştiği ile ilgili birçok düşünce ortaya konulmuş ve bu konu ile ilgili çalışmalar halen aktif bir şekilde devam etmektedir. Bunlar içerisinde aşırı duyarlılık, hormonlar, çevresel faktörler (sigara, alkol, ilaçlar vb.), enfeksiyonlar (özellikle Helikobakter Pilori), mide hareket bozuklukları sayılmakla beraber son yıllarda önemi gittikçe artan beyin-sindirim sistemi bağlantısı özellikle fonksiyonel hastalıklar için daha çok dile getirilir olmuştur. Bu nedenle sindirimi düzenleyen sinir sistemi “Abdominal (karın) beyin” olarak tanımlanmıştır.

Dolayısıyla böyle karmaşık ve anlaşılamayan sebepleri olan bir hastalığın tedavisinde de zorluk yaşanması kaçınılmazdır. Öyle ki bu hastaların sadece % 20’si hayatları boyunca uzun süreli şikâyetsiz dönem yaşamaktadırlar. Halen çalışmalar devam etmekle beraber şu zamana kadar hastalığı tamamen geçiren bir mucize tedavi mevcut değildir.

Genel olarak bu hastalarda tedavinin ilk aşaması hastalığı tanımak, kabullenmek ve hayat tarzını ona göre düzenlemektir. Daha sonra hastanın şikâyetine göre karar verilmesi gerekmektedir. Eğer mide kısmında yanma-ağrı şikâyetleri ön planda ise mide asidini azaltan ilaçlar kullanılmakta olup, şişkinlik şikâyetinin ön planda olduğu hastalarda mide hareketlerini düzenleyici ilaçların kullanılmasını tercih etmekteyiz. Yine bu hastalarda Helikobakter Pilori mikrobunun da çeşitli yollarla tespit edilmesi ve uygun hastalarda tedavi edilmesine yönelik de mutlaka değerlendirme yapılmalıdır.

Tabi ki her iki hasta grubunda tedaviye yanıtsız hastalarda psikiyatrik tedaviler tercih edilebilmektedir.

Hayat tarzı değişikliği olarak neleri önerirsiniz?

En baştan ifade etmeliyim ki bu konu ile ilgili genelleme yapmak uygun bir yaklaşım olarak görülmemektedir. Daha önce de söylediğim gibi her hasta bireysel olarak değerlendirilmeli ve hasta öncelikle kendi açısından şikâyetlerini açığa çıkartan ya da arttıran durumları kontrol etmelidir.

  • Yemekleri iyi çiğneyip, hızlı yememek (hava yutmamak),
  • Küçük öğünler ile sık beslenmek,
  • Uykudan önceki 2-3 saatte yemeği kesmek,
  • Gereksiz ilaç kullanımından (özellikle ağrı kesiciler) kaçınmak,
  • Sigara ve alkolden uzak durmak gibi önerileri genel olarak her hastaya mutlaka belirtiyoruz.

Her hastanın merak ettiği diyet önerileri ile ilgili ise yağlı, baharatlı ve asitli gıdalardan uzak durulması şeklinde bir genelleme yapılsa da yine bireysel olarak hastanın rahatsız olduğu yiyecek ve içecekten uzak durmasını daha çok tavsiye ediyoruz.

Değerli Hocam son olarak ne söylemek istersiniz?

Dispepsi rahatsızlığı toplumda sık karşılaşılan ve maalesef kesin bir tedavisi olmayan bir problem olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle günümüz beslenme tipi ve alışkanlıkları bu rahatsızlığın daha sık görülmesine zemin hazırlamaktadır Yakın zamanda bu rahatsızlık ile ilgili bir mucize tedavinin gelmeyeceği de aşikârdır. Bu nedenle dispepsi şikâyetleri olan hastalar öncelikle bu hastalığı kabullenmeli, altta yatması muhtemel diyet alışkanlığına yönelik düzenlemeleri yapmalı ve en önemlisi eşlik eden olası psikososyal bozuklukların tedavisi için mutlaka girişimde bulunmalıdır.

Mesaj-2: Mideni üçe böl; bir kısmına sabır, bir kısmına gıda, bir kısmına da nefes için yer ver.

                                                                                                                                  Anonim

DOÇ. DR. AHMET TARIK EMİNLER KİMDİR?

1977 yılında Sakarya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Sakarya’da tamamladıktan sonra 1995 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimine başladı ve 2001 yılında mezun

2002-2007 yılları arasında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı’nda İç Hastalıkları uzmanlık eğitimini tamamladı.

Kısa bir süre mecburi hizmet kapsamında Kastamonu ilinde İç Hastalıkları uzmanı olarak çalıştı.

2008-2011 yılları arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Gastroenteroloji yan dal eğitimini tamamladı.

2011-2012 yıllarında Ağrı Devlet Hastanesi’nde mecburi hizmetini tamamladıktan sonra 2012 Ekim ayından itibaren Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı’nda görev yapmaktadır.

2017 Mart ayında Doçentlik unvanını aldı.

Evli ve bir kız çocuk babasıdır.

Editör: TE Bilişim