Söyleşi: Hülya BİLGİN ÇOLAKOĞLU

Öksürtmenin ve yumruk atmanın bir faydası olmayacağını ifade eden Erkul, “Eğer evde veya büroda hastanın nabzı sayılamıyorsa solunumun durduğu görülürse, göğüs tahtası üzerine basarak masaj ve ağız burun yoluyla suni solunum yapılması faydalı olur. Masaj sırasında göğüs tahtasının 5 cm derinlikte esnemesi sağlanmalıdır” diye konuştu.

Kalp krizinden nasıl korunabiliriz? Risk faktörleri nelerdir? Teşhis nasıl konulur? Kriz anında yapılması gerekenler nelerdir?

İşte kalp krizi hakkında doktorlara en sık sorulan soruları bu söyleşide Uzman Doktor Mustafa Erkul’a sizin için sorduk.

Değerli hocam kalp krizi görülme sıklığı ve Kriz oluşma mekanizması ile ilgili ne söylemek istersiniz?

Hem dünyada hem ülkemizde ölümlerin birinci nedeni kalp hastalıklarıdır. Özellikle kalbin damar hastalıkları ani ölümlere neden olur. Bu ölümcül olayların nasıl geliştiğine göz atarsak; normalde damarların iç yüzeyi ince, kaygan bir hücre örtüsü ile kaplıdır. Damar çapı daralıp bu örtü zedelendiğinde birden ani olarak orada bir pıhtı kütlesi oluşur ve damar birden tıkanır. Böylece kalp krizi oluşmuş olur. Diğer anlatımla tıkanan damarın beslediği kalp dokusu harap olur, harap olan doku ne kadar geniş olursa ölüm riski de o kadar yüksektir.

Bu önlenebilir bir durum mudur?

Elbette önlenebilir. Bunun için risk faktörlerini bilmek gerekir. Kalp krizine zemin hazırlayan sebeplere risk faktörleri denir. Yaş cinsiyet, irsiyet gibi sebepler değiştirilemediğinden ‘’değişmeyen risk faktörleri ‘’ başlığı altında toplanılır. Ancak değiştirebileceğimiz majör risk faktörleri ile birlikte daha az zararlı minör risk faktörleri de vardır.

Hocam adım adım bu faktörleri ele alalım istiyorum. İlk olarak yaş ile ilgisi nedir?

Kalp krizi genelde 40 yaşından sonra artış göstermeye başlar, 60 yaşlarında zirveye ulaşır ancak çok erken yaşlarda da görülebilir. Doğal olarak yaşlanma durdurulamayacağından değişmeyen risk faktörüdür.

Peki, cinsiyet ve İrsiyet ile ilgisi nedir?

Cinsiyet olarak erkek olmak kalp krizi bakımından dezavantajdır. Kadınlar erkeklere göre 5 – 7 kat daha şanslıdır. Östrojen hormonunun onları koruduğuna inanılır. Adetten kesildikten sonra kandaki östrojen düzeyi azaldığından aradaki fark kapanmaya başlar ve ileri yaşlarda eşitlenir.

İrsiyet değiştiremediğimiz önemli diğer bir risk faktörüdür. Bazı ailelerde kalp krizlerinin çok yaygın olduğu görülür. Burada kalıtımın önemli bir rolü vardır. Özellikle bir ailede erkekler 55, kadınlarda 65 yaştan önce kalp krizi geçiriliyorsa bu önemli bir risk faktörüdür.

Değiştirilebilir faktörler nelerdir?

Hekimliğin rol oynadığı değiştirebileceğimiz faktörler;  majör risk faktörleridir.

Kolesterol, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, sigara, heyecansal gerilim dediğimiz stres önemli majör risk faktörlerini oluşturur.

Kolesterolle bağlantısını açıklayabilir misiniz?

Kolesterol vücudumuz için çok gerekli bir maddedir. Normalden fazlası zararlıdır. HDL ve LDL diye tanımlanan iki parçadan oluşur. HDL kolesterol damarlar için faydalı ve koruyucu, LDL kolesterol ise damarları bozucu işlev görür.

Et, süt, yumurta, iç yağı, tereyağı ve sakatatlar gibi hayvani gıdalarda en çok bulunur. Kolesterollü gıdaların alınması yasak değildir. Ancak az ve ölçülü yenmelidir. Tercih edilen et derin su balıklarından olmalıdır. Balık yağda kızartılmamalı daha çok fırında ve buğulama tarzında pişirilerek yenmelidir. Izgarada pişirildiği zaman balık yağı ateşe gideceğinden omega 3 gibi faydalı yağlar ziyan edilmiş olur.

Yüksek tansiyon kalp krizi kadar sanırım beyin kanamaları içinde risk faktörü?

Evet, yüksek tansiyon hem kalp krizi hem de beyin kamaları için en önemli risk faktörlerinden biridir. Tansiyonu yüksek olanlarda kalp krizi iki, üç kat daha fazla görülmektedir. Yüksek tansiyon damarlarda travma etkisi yaratmaktadır. Krizden sonra da hastalık kötü seyretmektedir. O halde tansiyonu önce tuzsuz diyet, ideal kilo ve stres yönetimi ile normal sınırlarda tutmaya çalışmalıyız. Başaramıyorsak doktorumuzdan yardım istemeliyiz.

Şeker Hastalığının damarlar üzerindeki etkisinden bahsedersek?

Şeker hastalığı bütün sistemlerimizi bozan ciddi bir sebeptir. Ancak sağlığımız için de gereklidir. Yüksek şeker zehir etkisi yaparak damarları bozar. Bu hastalarda kalp ve damar hastalığı daha erken yaşlarda ve yaygın olarak görülür. Erkekler normallere göre iki kat, kadınlar dört kat fazla hastalanır. O halde şeker hastalığını istediğimiz sınırlara çekmemiz gerekir. Burada da ilk basamak özellikle şekerli gıdalardan kaçmak, her gıdayı az miktarda tüketmek, kilomuz fazla ise normale indirmek gerekir. Kendi şartlarımızda yeterli olamıyorsak ilgili doktorumuzdan yardım almak uygun olur.

Sigarayı da risk faktörleri içinde saydınız, bu konuya da değinebilir miyiz?

Sigara en önemli risk faktörlerinden biridir. Maalesef ülkemizde çok yaygın olarak kullanılması üzücüdür. İleri ülkelerde çok üretilir, geri kalmış ülkelerde çok tüketilir. İnsanlar hem canından hem de malından olmaktadır. Sadece kalp damarlarını tıkamakla kalmaz başta akciğer olmak üzere birçok kanser türünün de sebebini oluşturur. Kalp krizi ve kalpten ölüm içmeyenlere göre erkeklerde iki üç kat, kadınlarda dört beş kat daha fazla görülür. Otuz yaşında bir insan günde bir paket sigara içiyorsa ömründen beş yıl kaybettiği hesaplanmıştır. O halde sigara ile mücadele şarttır. Ve buna daha ilk okullarda başlanmalıdır. Basın yayın organlarında sık sık sigaranın zararları anlatılmalı, toplum top yekûn uyarılmalıdır. Özendirici davranış ve söylemlerden kaçınılmalıdır.

Sanırım stresli bir yaşam tarzını da biraz açmak gerekecek

Evet, heyecansal duygusal ve sinirsel gerilim diye tanımladığımız stres de önemli bir risk faktörüdür. Huzursuzluk, mutsuzluk ve fazla hırslı, telaşlı olmak damar hastalıklarını hızlandırmaktadır. Bazen yoğun stres normal olan bir damarda aşırı spazm yaparak kalp krizine dahi sebep olabilmektedir. O halde duygusal, heyecansal ve sinirsel gerilimlerimizi iyi yönetmemiz, sakin, dingin, soğukkanlı ve dengeli olma alışkanlıklarımızı kazanmamız gerekir.

Kalp krizinde daha az zararlı olan minör risk faktörleri de var dediniz, biraz bunlara da değinebilir miyiz?

 Şişmanlık, durağan hayat tarzı, aşırı alkol, tıknaz vücut yapısı, ürik asit fazlalığı, homosistein fazlalığı, gebelik önleme ilaçları, yüksek kalorili beslenme, kan fazlalığı bu grubu oluşturur.

Şimdi bu faktörleri tek tek ele alalım hocam

Şişmanlık çoğu kez beraberinde yüksek tansiyonu, şeker hastalığını ve kolesterol fazlalığını bulundurur. Bunların zararlarından bahsettik. Şişmanlık ayrıca, kalp ve solunum yetersizliği, dizlerde kireçlenme yapmaktadır. Tedbir olarak daima az yemek yemeli, düşük kalorili beslenmeli ve çok hareket ederek kilo verilmelidir.

Durağan hayat tarzı da minör risk faktörleri arasındadır. Bu durumda insanın metabolizması yavaşlar, kilosu artar, tembelleşir. Hareketsiz bir hayat tarzı bir dizi risk faktörlerinin oluşmasına neden olur. “İşleyen demir pas tutmaz” sözünden ders alarak daima hareket halinde olmak faydalı olur.

Alkol daima zararlı bir içecektir. Çok alkol kullananlarda kalp hücreleri zarar görmekte ve alkolik kalp yetersizliği oluşmaktadır. Kesinlikle kullanılmamalıdır. Özendirici söylem ve davranışlardan kaçınmalıdır.

Ürik asit ve hemosistein denilen maddelerde minör risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Etki mekanizmaları tam olarak bilinmemekle beraber, zararlı oldukları kabul edilmektedir. Tedbir olarak hayvani proteinlerin az alınması, folik asit ve B vitaminleri önerilmektedir.

Doğum kontrol haplarının uzun süre kullanılması da damar bozukluklarına neden olmaktadır. İki yıldan daha fazla kullanılmaması tavsiye edilmektedir.

Sonuç olarak tüm bu saydığımız risk faktörlerinden korunduğumuz zaman; kalp krizinden de korunmuş oluruz. Az yağlı, az tuzlu, az miktarda gıda alarak beslenmeliyiz. Çok meyveli çok sebzeli beslenmeyi prensip haline getirmeliyiz. Düzenli, dengeli bir hayat tarzı sürmeyi alışkanlık haline sokmalıyız.                                                                                                  

Peki, hocam kalp krizi geçirdiğimizi, nasıl anlarız?

Birden başlayan şiddetli bir göğüs ağrısı,  özellikle yaşı 30’un üstünde olan kişilerde kalp krizi olabileceğini hatırlatmalıdır. Ancak her şiddetli göğüs ağrısı kalp krizi değildir. Kalp zarı iltihapları, yemek borusu hastalıkları, safra kesesi hastalıkları, akciğer hastalıkları, göğüs duvarına ait hastalıklarda şiddetli göğüs ağrısı yapabilir. Bu hastalıkların ayrıcı tanısı bir kardiyolog tarafından yapılmalıdır. Hasta ve hasta sahibine düşen görev şiddetli göğüs ağrısı olduğu zaman bir kardiyoloğa başvurmasıdır. Bu şiddetli göğüs ağrısı en çok sol kola, seyrek olarak da sağ kola yayılabilir. Yeri genelde göğüs tahtasının altı ve arkasıdır. Ayrıca boyun bölgesine çeneye seyrek olarak sol kulağa da ağrı yayılabilir. Ağrıyla beraber ciddi bir sıkıntı terleme bazen bulantı kusma olabilir.

Kalp krizinin ön habercileri var mıdır?

Kalp krizleri birden başladığı için çoğu kez habersiz gelir ancak bazı hastalarda daha önceden kalp hastalığının olduğuna işaret eden özel bir göğüs ağrısı tipi vardır. Yaşı genel olarak 40’ın üstünde olan bir hastanın yürüyünce gelen, durunca geçen bir göğüs ağrısı varsa bu hastanın kalp damarlarının daralmış ve sertleşmiş olduğu düşünülür ve tedavi olmazsa bir gün kalp krizi geçirebileceği akılda tutulmalıdır.

Kalp krizi tanısı nasıl konulur?

Kalp krizi tanısı deneyimli bir kardiyolog tarafından EKG ile derhal konulur. Ancak bazı kalp krizlerinde EKG bulguları olmayabilir veya bulgular geç gelişebilir bu vakalarda kan tahlili yapılır. Bunların sonuçları 20-30 dakika arasında çıkar

Kriz anında ilk yardım olarak ne yapmalıyız? 

Hasta ve hasta sahibinin doğru tanı koyma ihtimali azdır ancak hasta kalp krizi geçirdiğini düşünüyorsa bu durumda yapabileceği en doğru iş, en güvenli ve en kısa zamanda (112 ile) bir hastaneye başvurmasıdır. Şayet midesi sağlam ise 300 mg aspirin çiğnemesi faydalı olur. 112 acil ile nakledilirse zaten ilgili ekip gereken müdahaleyi yapar.  Eğer evde veya büroda hastanın nabzı sayılamıyorsa solunumun durduğu veya yüzeyseleştiği görülürse göğüs tahtası üzerine basarak masaj ve ağız burun yoluyla suni solunum yapılması faydalı olur. Masaj sırasında göğüs tahtasının 5 cm derinlikte esnemesi sağlanmalıdır. Öksürtmenin yumruk atmanın bir faydası yoktur.

Değerli hocam kıymetli bilgilendirmeniz için teşekkürlerimi sunarım.

UZMAN DOKTOR MUSTAFA ERKUL KİMDİR?

1954 yılında Çorum’da doğdu.  1971 yılında Ankara Yüksek Öğretmen okulu  hazırlık lisesini bitirdi. Aynı yıl Cerrah Paşa Tıp Fakültesine başladı ve 1977 yılında mezun oldu.  Erzurum Narman kazasında bir buçuk yıl pratisyen hekim olarak mecburi hizmetini yaptı. 1982 yılında Erzurum Tıp fakültesi Dahiliye Kliniğinde Dahiliye Uzmanlığını tamamladı.1983-1987 tarihlerinde Bilecik’te Dahiliye Uzmanı olarak çalıştı. 1989‘da Ankara Yüksek İhtisas Hastanesinden Kardiyoloji  Uzmanlığını aldı. 1990’da Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisinde Kardiyoloji uzmanı olarak  askerlik yaptı.

1990’dan itibaren Sakarya’da Dahiliye ve Kardiyoloji Uzmanı olarak görev yapmaktadır.

Türkiye Kardiyoloji Derneği Üyesidir

Halen Özel Beyhekim Hastanesinde çalışmaktadır.

Seçilmiş Yayınları

Lenfomalarda Lökosit içi alkalen fosfatazın prognoza etkisi.

Non-Q miyokard infaktüsünün sistigrafik olarak tespiti ve diğer yöntemler ile karşılaştırılması.

Non-Q miyokard infaktüsünün biyokimyasal belirteçlerinin Spesifitesi ve Sensitivitesi

Ebstein anomalisinin EKO kriterleri

Sessiz atriyel septal defektlerin EKO ile teşhis edilmesi

Editör: TE Bilişim