2’nci Organize Sanayi Bölgesi’nin (OSB) ve ÇAMSAN Entegre Ağaç Sanayi ve Ticaret AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Bodur, OSB’de şu an yaklaşım 8 bin işçinin çalıştığını, ekonomik şartlar iyiye giderse kapasitelerinin 10-12 bin arasında olduğunu söyledi. OSB’nin mevcut büyüme planları beklenildiği gibi giderse 20 bin işçiye kadar istihdam olanağı yaratacaklarının altını çizen Bodur, şu anki ekonomik durumun ise kendilerini bir hayli zorladığını kaydetti. Bodur, her şeyin ekonomiye bağlı olduğunu vurguladı ve “Sanayici şu anda işçi çıkartmamak direniyor. Çünkü çıkarttıktan sonra geri almak hem zor oluyor hem de alışmış insanı çıkarttıktan sonra yerine onun kalitesinde adam bulmak zor oluyor. Biraz direniliyor şimdi ama Mart’tan sonra inşallah her şey yoluna girecek diye bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

İFLASLARIN ÇOĞU İNŞAAT YÜZÜNDEN

Dünyada hizmet sektörünün ön plana çıkmasıyla sanayi firmalarının üretime yatırım yapmaktan vazgeçmeye başladığını da ifade eden Bodur, Türkiye’de Sabancı ve Doğuş gibi büyük holdingleri örnek olarak verdi. Bodur, hizmet sektörünün sanayiye göre daha büyük getirisi olduğu için inşaata doğru bir yoğunlaşma olduğunu belirterek, “Hiç alakasız ve gereksiz insanlar, yani inşaatı bilmeyen insanlar cebinde 3-5 kuruş parası var diye hemen inşaata girdi. 50 bin müteahhit varmış, son senelerde bu sayı 350 bine çıkmış. 300 bini müteahhitlikle alakası olmayan insanlar… Şu anda en aşağı 1 milyon 200 bin civarında satılacak daire olduğu söyleniyor. Konkordato ya da iflasa giden firmaların çoğu inşaat yüzünden” diye konuştu.

Orhan Topçu

Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Şükrü Bodur

1952 doğumluyum, Orduluyum. 1973 yılında okulu bitirdikten sonra ticarete başladım. İlk fabrikamızı 1984’te Ordu’da kurduk. Fabrikamız, MDF üzerine Türkiye’nin ilk fabrikasıdır ve ilk kurduğumuz zaman Avrupa’da 5’inci fabrikaydı. Sonrada 2004 yılında büyümemiz icap etti. Pazara da yakın olması hasebiyle Sakarya’yı tercih ettik ve buraya geldik. 2004’ten itibaren, 15 senedir Sakaryalı olduk biz de… Bir noktada doğduğun yer değil, doyduğun yer daha özel oluyor ama memleketimizi de unutmuyoruz. Mümkün olduğu kadar memleketimize de gidip gelmeye çalışıyoruz.

Ben, Sakarya’ya gelmekten mutluyum. Her ortamda her yerde söylüyorum; hakikaten Sakarya, bir sanayici için bulunmayacak bir yer. Hem OSB hem de kendi şirketim bakımından, geldiğimden beri her kesimden destek gördük. Memleketimizde göremediğimiz yakın ilgiyi, yardımı, desteği burada daha fazlasıyla görüyoruz. Bu da bizi mutlu ediyor. Biz de elimizden geldiği kadar burada istihdamı artırmak babında çalışmalarımızı daha rahat yapıyoruz. Memnunuz.

Sakarya, daha ziyade tarım bölgesi olarak eskiden beri biliniyor. Soğanı ve patatesiyle, kavağıyla, tarımıyla çok meşhur bir bölgeydi. Ama son zamanlarda artık Sakarya, sanayisiyle çok ön plana çıkmaya başladı. Haklı olarak çıkıyor ve sağlıklı bir şekilde Sakarya büyüyor. Mesela görüyoruz; Bursa, Kocaeli, Eskişehir… Buralarda da sanayi var ama bunlar biraz çarpık yapılaşmayla veya düzensiz sanayi kuruluşlarıyla meydana gelmiş. Bizim burada en büyük avantajımız; organize sanayilerle sanayi büyüyor ve çok kaliteli organize sanayiler oldu. Şu an 3 tane organize sanayimiz faaliyet halinde.

Tabi tarımı bırakmamız mümkün değil. Tarım da bir taraftan yükselmeli ama bir yandan sanayinin de gelişmesi gerekiyor. Şu anda bizde 75 tane fabrika var. 2’nci OSB’de… 1’inci OSB’de de herhalde 60 tane var. 3’te de öyle… Dışarıdakilerle de beraber herhalde aşağı yukarı 300-350 tane sanayi kuruluşu var. Bu güzel bir şey. Hele Kuzey Anadolu Otoyolu yapıldıktan sonra buranın cazibesi daha da artacak. Çünkü o zaman İstanbul 1 saat gibi bir zaman dilimine düşecek. Bu da güzel bir şey.

Bizi en mutlu eden, 2’nci OSB’nin başında olduğumuz için daha iyi görüyoruz, yurt dışından talepler geliyor. Yurt dışından burada yatırım yapmak için arsa soruluyor. Çünkü burası tam bir cazibe merkezi. İstanbul’a şu anda 1 buçuk-2 saat, havaalanı öyle… İzmir, Antalya, Bursa, Kocaeli… Bir merkez. Bir sanayici için bu çok önemli bir şey. Sakarya da bunu gayet güzel kaldırabilecek durumda.

Tabi, bazı sıkıntılarımız da var. Burada sanayi büyüdükçe geliştikçe en büyük sıkıntımız kalifiye eleman… Bir de bu bölgenin zengin oluşu, fındık gibi gelirleri olduğu için, devamlı kalifiye işçi bulmakta zorlanıyoruz. OSB’de bizim arkadaşlarla da görüşüyoruz, onlarda da aynı sıkıntı var. Ağustos ayı geldi mi neredeyse fabrikaların kapanması gerekiyor.

Orhan Topçu

Kalifiye işçi konusunda bazı OSB’ler var, bünyelerinde meslek yüksekokulları kurarak aşmaya çalışıyor. Bilgisayardan tutun iklimlendirmeye kadar işgücü, personel yetiştiriyor. Mesela 2’nci OSB için atıl vaziyette olan bir okul var. Bu zamana kadar atıl olması bir eksi… Kısa sürede tamamlanıp size o konuda yardımcı olamaz mı?

Şükrü Bodur

Projeler yapılırken sosyal tesisler, cami, okul, idari bina, yeşil alan yapmak mecburiyetindeyiz ve bizde de var o… Var ama orası yarım kalınca dedik ki ‘Biz OSB olarak burayı yaptıralım. Üniversiteye veya Milli Eğitim Bakanlığına devredelim. Buradan çocuklar yetişsin, biz burs verelim. OSB’yle ilişki olsun. Yazın okulları tatil olduğunda o firmalarda çalışsınlar. Hem dersini okusun hem tatbikatı görsün.’ Böyle bir tatbikatımız, fikrimiz vardı.

Bakanlığa müracaat ettik, ‘Burayı biz alalım, OSB yapıp bu şekilde yapalım’ dedik. OSB’ler olarak Sanayi Bakanlığına da bağlıyız. Tamam, kendi yönetimimiz var, idare bizde ama yönetmeliklerle Sanayi Bakanlığına bağlıyız. Ona göre çalışıyoruz. Bakanlık ‘Olmaz’ dedi. Öyle deyince durduk, kendi yerimizi yapmamız icap ediyordu. Onun çalışmalarına başladık, ‘Nasıl yaparız?’ diye…

Şadi Tanış

İmam Hatip okulu mu yapacaktınız?

Şükrü Bodur

Hayır. Biz sanayiciyiz. Herkes işini yapacak. Biz sanayici olarak sanayiyle ilgili şeyler yapacağız. Okulu Milli Eğitim Bakanlığı yapsın. Herkes görevini yaparsa daha başarılı olunur.

Ahmet Çubuk

Okul olayında şöyle bir şey de var: Mesela biz, 1’nci OSB’de meslek lisesi yaptırdık, Milli Eğitim’e devrettik. Bize hiçbir faydası yok. Hatta şu anda ulaşım derdi nedeniyle öğrenci bile bulamaz oldular. Sonra yasa değişti. OSB sınırlarını Bakanlık belirliyor. ‘O sınırlar dahilinde bir okul kurarsanız biz, öğrenci başına size destek de vereceğiz. Kaldı ki, ne ihtiyacınız varsa ona göre bölümler açabilirsiniz’ dendi. Biz sonra geriye istedik onu fakat Milli Eğitim vermedi. ‘Yerine yenisini yaptırın’ dedi. Şükrü Bey’in orada bahsettiği de meslek yüksekokulu olarak, meslek lisesi değil…

Şükrü Bodur

Şimdi biz, büyüme kararı aldık. Şu anda 2’nci OSB’de hiç boş yer yok. 95 parselin 95’i, 75 sanayiciye satılmış vaziyette. Bakıyoruz, dışarıdan da talepler geliyor. Hem dışarıdan talepler var hem de içeriden firmaların büyümek için yer talepleri var. Dedik, ‘Artık kaçınmayız. Biz büyümek için müracaat edelim.’ Prosedürleri yaptık ve devam ediyor.

Orhan Topçu

Kaç dönüm büyüme planınız var?

Şükrü Bodur

Bizim şu anda 350 hektara yakın mevcut yerimiz var. 250 hektar daha ilave düşünüyoruz.

Özgür Arık

Çevresi müsait mi?

Şükrü Bodur

Müsait ve biz daha ziyade tarım yapılamayacak alanlar yerleri düşünüyoruz. Ona da biraz dikkat ettik. O bölgelerde tarıma elverişsiz yerler var. Bataklık olacak yerlerde o şekilde müracaat ettik. Vilayet, sağ olsun kabul etti, Ankara’ya gittik. Ankara’da prosedürümüz devam ediyor.

Ekonomik şartların biraz daha düzelmesini bekliyoruz. Herkes talep eder de ‘Hadi gel, parayı ver’ deyince biraz imtina edebilir. Onun için önce prosedürleri bitireceğiz inşallah. İşler açıldığında ekonomimiz daha iyi duruma geldiği zaman daha rahat satarız diye bir düşüncemiz var.

Orhan Topçu

Puna, Uzuncaorman, Kargalı Hanbaba bölgesinde bir büyüme düşünceniz vardı sanırım. Kargalı Hanbaba ve Uzuncaorman çok değil de Puna’nın tarım yönünde çok etkileneceğini düşünen köylüler var. Bu konuda aydınlatıcı, bilgilendirici bir program düşündünüz mü?

Şükrü Bodur

Tabi. Biz biraz daha geliştirip plan yapıyoruz. Tabii ki oradaki halkı da üzmemiz, sıkıntıya düşürmemiz mümkün değil. Her şeyi anlaşarak, el sıkışarak yapmamız lazım. Kavgayla, mahkemeyle işimizin olmaması lazım bizim… Tabii ki onların da hakkını düşüneceğiz. Biz de OSB’nin, sanayicinin hakkını düşünerek ortak bir çizgiyi bulup onları da memnun edelim diyoruz. O köyler bizim komşularımız. O safhaya daha gelemedik. Geldiğimiz zaman onların da fikirlerini alacağız.

Ahmet Çubuk

Oraya gelmeden önce bir sürü kuruluşun onayını almanız gerekiyor.

Şükrü Bodur

Neredeyse 15 tane bakanlıktan onay gerekiyor. Bu arada o okulu da özellikle içine aldırdık. İstimlak sahasının, OSB’nin içine aldık. İznimizi aldık. Yeni üniversiteye (Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi) devredilmiş orası… Orayla görüştük, onlar onaylarını verdiler. ‘Tamamdır. Size devredelim’ dediler.

Çünkü sanayicinin eğitimi yürütmesi mümkün değil. O okulu bizim çalıştırmamız, götürmemiz mümkün değil. Ama böyle bir üniversiteyle bu işe devam edersek daha sağlıklı, daha kaliteli olur. Sonra o günkü şartlara bakarız, üniversiteye devrederiz. Oradaki sanayiciyle de oturup bakacağız. Hangi bölümlerden eleman ihtiyaçları olduğuna göre okulda sınıflar yapacağız.

Orhan Topçu

OSB’de kaç iş kolunuz var?

Şükrü Bodur

Bizim biraz karışık. Aşağı yukarı 10-15 tane alan var. Ama tabii biz bunları daraltarak, ‘Makine, elektrik, torna tesviye’ diye bölümlerini, sınıflarını açacağız. Kışın okullarında eğitimlerine devam ederler. Yazın da burs veririz, orada çalıştırırız. ‘Yalnız buradan çıkınca bize geleceksin. İstanbul’a veya İzmir’e gitmek yok’ deriz.

Öyle bir birliktelikle o çevredeki çocuklara kalifiye bir iş imkanı olur. Bizim için de kalifiye eleman bulma imkanı olur. Bir de işi bırakmama, işe sadakat duygusunu o yaştaki çocuklara öğretirsek daha iyi oluyor. Şimdikiler öyle değil. Cebinde para oldu mu, çalışmak istemiyor. Para bitti mi, hemen müracaat ediyor. O da sanayicinin işine gelmiyor. Çünkü tam öğreniyor, ‘Haydi eyvallah’ diyor, gidiyor.

Orhan Topçu

2-3 yıl önce bir sohbetinize katılmıştım. Orada demiştiniz ki, ‘Kalifiye elemanı geçtik, Hendek’te vasıfsız işçi sıkıntımız var.’ Bu hâlâ devam ediyor mu?

Şükrü Bodur

Ediyor.

Orhan Topçu

Şu anda toplam işçi sayınız kaç?

Şükrü Bodur

Son birkaç aydır sıkıntı var. Bizde genelde fazla eleman çıkışı olmadı. Aşağı yukarı 8 bin-8 bin 500 işçi faal çalışıyor. Ama bazı sıkışan firmalarda, büyük miktarda değil de 5-10 kişilik çıkışlar oldu. ÇAMSAN’da da 700 kişi çalışıyor. Orada firmalarda, inşallah ekonomimiz daha iyi duruma girdiği zaman, 10-12 bin arasında bir rakama çıkar. Büyüdükten sonra da 20 bini bulur.

Şadi Tanış

Bazı firmalar önümüzdeki günlerde işçi çıkartacak.

Şükrü Bodur

Her şey ekonomiye bağlı… Direniliyor. Sanayici şu anda işçi çıkartmamak direniyor. Çünkü çıkarttıktan sonra geri almak hem zor oluyor hem de alışmış insanı çıkarttıktan sonra yerine onun kalitesinde adam bulmak zor oluyor. Biraz direniliyor şimdi ama inşallah sanayicinin umudu; Mart’tan sonra inşallah her şey yoluna girecek diye bekliyoruz.

Şadi Tanış

ÇAMSAN’ın üretiminin yüzde kaçı iç pazara hitap ediyor? İhracat yapıyor musunuz?

Şükrü Bodur

Ağustos’tan önce ve sonra diye ikiye ayırıyoruz. Ağustos’tan önce hemen hemen bütün malımızı iç piyasaya, bayilerimize dağıtıyorduk. Yüzde 5 gibi bir rakamı ihraç ediyorduk. Tabi o günkü politikamız onu icap ettirdi. Ama bugün artık iç piyasa baya düştü. Biz de ihracatımızı yüzde 35-40’lara çıkarmış vaziyetteyiz. Daha da yukarılara çekip şu sıralar yaşanan açığımızı oradan kapatmaya çalışıyoruz.

Şadi Tanış

Mal sattığınız ülkeler daha çok Batı ülkeleri mi, Doğu’ya mı satıyorsunuz?

Şükrü Bodur

Bizim esas satış yaptığımız yer İran… Oraya devam ediyoruz. Kuzey Afrika ülkeleri var. Tabii bilirsiniz, Türk milleti sıkıştığı zaman her yere saldırır, bu arada Avrupa’ya zorladık ve gayet güzel cevaplar almaya başladık. Siparişler geliyor, Avrupa’ya da girmeye başladık.

Şadi Tanış

Türkiye, bir orman ülkesi değil. Belki de eskiden öyleydi ama şu an değil. Ya da ormanlarımız nitelikli orman değil. Özellikle ahşap konusunda Rusya bölgesine bağlı hale geldik. Oralar olmasa Türkiye ne olurdu, bilmiyorum. Hammadde noktasında ithal mi ediyorsunuz, iç piyasadan mı temin ediyorsunuz?

Şükrü Bodur

ÇAMSAN’ın esas hammaddesi; odun… Ve sert odunlar. Yani kavak gibi ağaçlar olmuyor. Kayın, meşe, gürgen kullanıyoruz. En büyük tedarikçimiz Orman Bakanlığı… Bakanlık verdiği sözü ve üretimi sağlasın, açıkça söylüyorum; buradaki 10-15 tane MDF fabrikasının hammaddesini fazlasıyla temin eder. Ama maalesef biliyorsunuz, devlet bürokrasisi girdi mi, o randımanı alamıyoruz. Yeterli derecede maalesef temin edemiyoruz.

Şahsen üzülüyorum. Bu memleketten 1 doların yurt dışına gitmesine ‘Yazık, günah’ diyorum. Eğer bizde bir imkan varsa bunu buradan temin etmeliyiz. Niye biz elimizdeki parayı dışarı aktaralım? Bizim sektörde maalesef yılda 1 milyar dolara yakın – zamanla daha da artacak – odun getirtiyoruz. Amerika’dan, Kanada’dan geliyor. Rusya’dan eskisi kadar değil. Rusya artık kendisi kullanmaya başladı, vermiyor.

Burada biz 400 liraya odunu temin ediyorsak Amerika’dan, Kanada’dan 700 liraya geliyor. Yazık, günah… Biz bunu Tarım ve Orman Bakanı (Bekir Pakdemirli) geçen gün OSB’ye gelince çıtlattık. ‘Bir görüşelim’ falan dedi. İnşallah hallolur. Çünkü bu, Türkiye’nin sorunu… Cari açığın, atıyorum, 30’da ya da 10’da 1’i de bu… Halbuki imkan var. Olmasa… Orman Bakanlığını biraz sıkıştırdık. Sanayicinin istediği odunu temin ederse paramız içeride kalmış olur.

Şadi Tanış

Bir ara kereste ithalatı için Afrika pazarına yönelinmişti.

Şükrü Bodur

Afrika’dakiler daha kaliteli oluyor. Bize her türlü oldun oluyor. Afrika’dakiler daha ziyade mobilyalık, doğramalık ağaçlar oluyor. Onlar bize gelmiyor, fiyatları da çok yüksek.

Özgür Arık

Az önce, ‘Sanayici personel çıkarmamak için direniyor’ dediniz. Bu, ekonomik bir sıkıntının göstergesidir. ‘Mart’tan sonra da inşallah umutluyuz’ dediniz. Bugünkü durum ne, umudu neye dayandırıyorsunuz?

Şükrü Bodur

Hükümet politikaları… Hepimiz yaşıyoruz. Şu anda yapamadıklarının seçimden sonra tedbirler alınarak yapılacağına, canlanacağına inanıyoruz. Biz sanayiciyiz, umudumuzu kesemeyiz. Düzeleceğine yürekten inanıyoruz.

Ahmet Çubuk

2001’de ülke olarak bir kriz yaşadık. Bu seferki 2001’den biraz daha farklı bir boyutta gözüküyor. Özellikle son 5-6 yıldır ülke, inşaat ekonomisiyle yürütülmeye çalışıldı, üretime önem verilmedi. Şu anda da batan firmalar hep büyük inşaat firmalarından başladı. Onlar da domino etkisi yapıyor, onlarla çalışan firmalar da batmaya başladı. Bu sıkıntı iflaslara sürüklenirse iş biraz uzun sürecek.

Şükrü Bodur

Allah vermesin. Ama şunu da bilin – 1970’ten beri ticaretin içindeyim – 5-6 tane çok büyük krizler yaşadık ama Türk milleti bunlardan sıyrıldı. Umudumuz biraz da oraya dayanıyor. İnşallah bu işten de sıyrılırız da şu insanımızın yüzü güler. Çünkü Türk milleti çalışkandır. Her şeye rağmen kafası çalışır. Avrupa’da yüzde 1 enflasyon olsa intiharlar olur, ne yapacaklarını şaşırır. Bizler yaşamışız, yüzde 60 enflasyonları görmüşüz. Oradan girmişiz, buradan çıkmışız, işi toparlamışız.

Orhan Topçu

Sanayici genelde, günümüzden önce, ‘Üreteyim, iç pazara satayım’ diyordu. Sonradan iç pazar sıkışınca bu sefer ürettiğini dış pazara satmak zorunda kaldı.

Şükrü Bodur

İşte kendimden de örnek veriyorum. Yüzde 5’ti, yüzde 40’a çıktık.

Orhan Topçu

Toplam olarak 2’nci OSB’de bu düşüncede olan kaç firmanız var?

Şükrü Bodur

Şu sıralar çok var. Herkes onu düşünüyor. Rakam olarak veremem ama birebir görüşmelerimize bakıyoruz, herkes ihracatı benimsemiş. Şu sıkışıklıktan sonra 150-160 milyar dolara çıktı. En basit örneği kendimden veriyorum. Ben, yüzde 5 ihracat yaparken yüzde 40’a çıktım.

Orhan Topçu

Bir de bu fabrikalarla ilgili bir sıkıntı daha var. Sakarya halkının konuştuğu, siyasetçilerin de dile getirdiği, ‘Fabrikalar burada üretim yapıyor, yalnız vergilerini dışarı ödüyorlar.’ OSB’lerde bununla ilgili bir çalışma yapılmıyor mu?

Ahmet Çubuk

O sıkıntı Toyota’dan kaynaklanıyor. Onun dışında bahsettiğin örnek çok az…

Şükrü Bodur

Burada üretildiğine göre, insanlar burada çalıştığına göre, şirket merkezi de burada olsun. Vergisi buraya alsın, belediye payını daha çok alsın, vatandaş daha çok hizmet alsın. Burada devletin de tabi el atması gerekiyor. Buraya gelmesinde fayda var.

Şadi Tanış

Benim, sanayicilerden dinlediğim bir hikaye var. Kendileriyle ilgili derler ki, ‘Sanayicilik bir hastalıktır. Sanayicinin cebinde 5 kuruş parası olmaz. Kazandığı parayı hemen işine yatırır. Borçlanır, başını derde sokar ama mutlaka yatırır. Bütün enerjisini yeni ürünler üretmeye harcar.’ Böyle denilirdi ancak son 5-10 senede büyük sanayi kuruluşları, kendi işlerini büyütmek yerine başka işlere daldılar. Birçok büyük firma, sanayiden kazandığı parayı sanayiye yatırmak yerine inşaat işine yatırdılar.

Anladığım kadarıyla siz kendi işinize yoğunlaşmışsınız. Ancak şunu merak ediyorum; ne oldu da Türkiye’de sanayiciler kendi işlerini geliştirmediler de başka işlere yöneldiler? Tıkandılar mı? Sebebi nedir?

Şükrü Bodur

Dünyada bir değişim var. Artık hizmet sektörü ön plana çıkıyor. Herkes oraya yöneldi. Mesela Sabancı hizmet sektörüne yöneldi. Fabrikası kalmadı. Doğuş mesela… Türkiye’nin en büyük sanayicisi, o tarafa yöneldi. Sanayiye göre hizmet sektöründen daha çok gelir elde edilmeye başlandı. Bir de gelir açısına bakıyorlar.

Niye inşaata girdiler? Çünkü inşaat prim yaptı ve para kazanmaya başladı. Hiç alakasız ve gereksiz insanlar, yani inşaatı bilmeyen insanlar cebinde 3-5 kuruş parası var diye hemen inşaata girdi. Bir arz talep işi var. Tabii ki yapılması lazım, inşaata karşı değilim. Kaldı ki ben mal satıyorum oraya ama planlı ve programlı gitmesi lazım.

50 bin müteahhit varmış, son senelerde bu sayı 350 bine çıkmış. 300 bini müteahhitlikle alakası olmayan insanlar… Bu kadar yapıldı, tıkandı şimdi. Şu anda en aşağı 1 milyon 200 bin civarında satılacak daire olduğu söyleniyor. Bizim millet, rant nerede fazlaysa o tarafa dönüyor. Dediğiniz gibi çoğu firmalar, konkordato ya da iflasa giden firmaların çoğu inşaat yüzünden.

Yeşil Kundura… Senin ne işin var kardeşim? Sen ayakkabı yap, daha da geliştir, git İtalya’ya, ayakkabı sat. Orada bina yapıp da, ‘300 bin liraya yapacağım, 400 bin liraya satacağım’ peşine niye düşüyorsun? Onu müteahhit yapsın.

Bana çok teklif geldi. ‘Şunu yapalım, bunu yapalım.’ Yahu kardeşim bunu herkes kendisi yapsın. Herkes kendi işinde büyüsün. Bakın ben hâlâ, şu sıkışıklığa rağmen, yatırım için çalışmalar yapıyorum. Bu düzelecek, düzeldiği zaman da hazır olmuş olacağım. Bazı ilaveler yaparak ürün çeşitliliğimizi artıracağız, daha iyi iş yapacağız. Ben şimdi gidip de müteahhit olsam… Bilemiyorum yani…

Orhan Topçu

O konuda hammaddede dışa bağımlılığın etkisi yok mu? Dövizin yükselişi mesela… TOKİ de zor durumda olduğunu söylüyor.

Şükrü Bodur

Satılmadığı için… Her sene, yanlış bilgi vermedilerse, 500 bin evlenen insan varmış. Bunun 100 bini ailesiyle otursa yılda 400 bin daire ihtiyacı var diyorlar. İhtiyaçtan çok fazla daire var. ‘İnşaatlar bitse 2-3 senede bunlar ancak temizlenir’ deniyor.

Tabi, genç nüfus geliyor. Sayın Cumhurbaşkanı ‘2 çocuk, 3 çocuk’ diyor. Bir taraftan hak veriyorum, nüfus geldikçe ekonomi olumlu etkilenecek; parke, buzdolabı, boya satılacak. O bakımdan ekonomiyi hızlandırır. Avrupa’da nüfus artışı düştü, sıkıntıdalar. Almanya’nın parası var ama harcayacak yeri yok.

Şadi Tanış

Sanayi kuruluşlarında ciddi anlamda Suriyeli ve Iraklı yabancı işçiler var. Muhtemelen de birçoğu kaçak işçi konumunda. Anlamadığım şekilde hem bunları mülteci olarak kabul ediyoruz hem de geçici de olsa çalışma belgesi vermiyoruz. O zaman bu insanlar ne yapacak? Adam mı soyacak, dilenecek mi? Onlara bu belge sağlanıp çalışarak karınlarını doyurmalarının yolunun açılması lazım.

Şükrü Bodur

Tabi, ileride Türkiye’nin başına sıkıntı olacak.

Şadi Tanış

Sakarya’da bazı fabrikalarda görüyorum, sadece idari personel Türk kalmış. İçeride, üretimde çalışanların alayı yabancı. Bu, Türkiye’nin kanayan yarası ama ‘kalifiye eleman bulmakta zorlanıyoruz’ diyorsunuz. ‘Hadi dönün memleketinize’ dense birçok fabrika kapanma durumunda kalacak. Çünkü çıkarmışlar Türk işçileri, onlara sırtlarını dayamışlar, öyle çalışıyorlar. Sizce, en azından Sakarya’daki mültecilerin çalışma koşulları ne olmalı? Görüşünüz nedir?

Şükrü Bodur

Onlara da Allah kolaylık versin. Bir insanın vatansız olması çok zor bir şey… Bir savaş halinden o insanlar da can havliyle kendilerini buraya attılar. Biz de kucak açtık, geldiler. Gelirken önce can sonra canan denir. Tamam, Müslümanlar, din kardeşlerimiz, yardım edelim ama buralara kadar bence gelmemeliydi. Büyükşehirlere dağılmamalıydı. Sınırlarda, şimdiki düşünülen bölgeler yapılmalıydı.  Tabi bunlar devlet politikaları. Biz birey olarak düşüncemizi söylüyoruz. Orada bu imkanlar verilseydi de hem burada bazı sıkıntılar olmasaydı hem onların vatanlarına geri dönme imkanı olsaydı…

Buraya geldiler, burası rahat. Hastaneye gidiyorlar, sırasız… Doktor parasız. Böyle böyle ön plana çıkmaya başladılar. Bu da bizim milleti biraz üzüyor. Tamam, onlara yardım edilsin, karşı değilim ama Türk milleti bu kadar ikinci plana düşmeden yapılmasında fayda görüyorum.

Dediğiniz gibi fabrikalarda çalışıyorlar. OSB’de de bildiğim kadarıyla çok az var. Tabi aralarında kalifiye insanlar da var, düz insanlar da var, adapte olan da olamayan da var. Artık onların da memleketlerine geri dönmelerinde fayda görüyorum ben. Resmi işsizlik rakamları açıklanıyor Türkiye’de, yüzde 11-12 civarlarında. Biraz da bence bu artışların sebebi Suriyeliler de olabilir.

Sayın Cumhurbaşkanı da ‘Geri dönecekler’ sözlerini telaffuz etmeye başladı, bu da iyi bir şey. Gelmiş, bizim esnafın yanına dükkan açmış, KDV’siz mal satıyor. Bizim esnafı mahvettiler.

Editör: TE Bilişim