Röportaj Haber: Melisa Ve Gizem Demirsoy

Bayramlar tatil olarak görülüyor.

Tarihi Uzun Çarşı’da babasının kumaşçı dükkânına geçici olarak bakan Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Özkan Toplan, eski bayramları “Biz çocukken heyecanlanırdık bayram geleceği zaman. Özellikle kurban bayramlarında, ramazan bayramlarında çok heyecanlanırdık. Bayram bizim için çok heyecanlı bir olaydı” sözleriyle anlatıyor ve “Ama şimdi baktığımız zaman bayramlar bir tatil olarak düşünülüyor” diyor.

Uzun Çarşı’nın sakinliğine işaret eden Toplan, eski bayramlar ile günümü şöyle karşılaştırıyor: “Görüyorsunuz zaten çarşı boş, herkes tatile gidiyor. Bunun da yaşam temposundan, hayatın zorluğundan kaynaklandığını düşünüyorum ben. Eskisi gibi değil bayramlar, bir heyecan görmüyorum yani insanlarda. Eskisi gibi bir heyecan yok insanlarda bayram geliyor diye ama tatil geliyor diye bir heyecan var onu görebiliyorum.  Ben çocukken arife günleri Uzun Çarşı çok kalabalık olurdu. Basacak, adım atacak yer bulamazdık, çok kalabalık olurdu.  Ekonominin değişmesi, AVM’lerin açılması da bu durumu etkiledi tabi ki. Ama şu da bir gerçek ki Uzun çarşının yenilenmesi bir avantaj oldu insanlar yine de yavaş yavaş geliyor bu da yeniledi Uzun Çarşı esnafını.”

MAHALLE KÜLTÜRÜ KALMADI
“Bayram sabahları bizde çok özeldir, özellikle ramazan bayramından sonra bayram namazından sonra bayram kahvaltısı çok özel olurdu. Bütün aile toplanır, kahvaltı yapardık, kahvaltıdan sonra büyükler ziyarete gidilir küçük olduğumuz için gezmeyle geçerdi işimiz. Mahalle kültürü vardı, çocukken özellikle, bayramda bütün mahalle dolaşılır harçlık toplanır, şeker toplanırdı.  Şimdi bakıyorum her taraf apartman, artık tek katlı evler veya mahalle kültürü yok. Apartmanda da birçok kişi birbirini tanımıyor, zaten kaldı ki aileler de çocuklarını artık bayram sabahlarında bayramlarda tanımadıkları yerlere göndermeye çekiniyorlar

Şimdi öyle bir zamanda yaşıyoruz çünkü apartmanda kimse birbirini tanımıyor, çoğunlukla tanımıyor. Kurban bayramları daha özel olurdu, çünkü sabah namazından sonra biz kasabı almaya giderdik. Babam giderdi sonra yetiştikten sonra biz kasabı almaya başladık. Kasap gelirdi, bizim bahçede kurbanımızı keser ve kurbanı kestiğimiz zaman kurban etiyle kurban orucumuzu açardık ondan sonra dağıtılacak etler ayarlanır, ya biz götürür genellikle biz götürürdük etleri.”

9 GÜNLÜK TATİLLER YOKTU

“Çocukken elimizde götürürdük daha sonra rahmetli annemin listesi vardı ona göre arabayla beraber dağıtmaya başlardık. Yine ondan sonraki rutin kurban bayram olayları yine gezmeler devam ederdi. Bayramda klasik olarak büyükleri ziyaret etmeye başlardık büyükleri ziyaret ede ede zaten bayramın 3 günü 4 günü biterdi ondan sonra da zaten bayram tatilleri de bu kadar uzamazdı. Ramazan 9 gün oldu. Öyle uzun bayram tatiller hatırlamıyorum ben çocukluğumda. Bu biraz ekonomik durumla da ilgili, sektörün harmanlanmasıyla ilgili yapılan bir takım atraksiyonlar olarak düşünüyorum. Biz de artık bir ebeveyn olduk, büyük olduk. Ben oğlumdan da görüyorum bayram denildiği zaman o da tatil olarak bakıyor, ben oğlumu büyüklere, en büyüklere götürebiliyorum. Gittiğimiz her yere götüremiyorum. Çünkü gençler biraz daha farklı düşünüyorlar işte nesiller geçtikçe bu şekilde bayram algısı değişiyor, bayram geleneklerimiz değişmeye başladı. Yaşatmaya, öğretmeye çalışıyoruz AMA çağımız teknoloji çağı artık. Bu geleneklerin azalması rahatsız ediyor ama çokta elimizden bir şey gelmiyor açıkça söylemek gerekirse.”

Maneviyat ve Saygı bitti

Uzun Çarşı’da Kuyumcu Esnafı Recep Odabaş da, eski bayramlarda ailenin bir arada olmasının önem taşıdığını söylüyor. Odabaş, “Bayram günü bütün aile bir araya gelir, kurbanını keser, ailece kahvaltısını yapar, kurban etini yer ve ondan sonra bayramlaşırdı. Zaten aile kavramı bitti, dağıldı. Herkes kendi başına yaşıyor. Şuan ki bayramlarla eski bayramlar arasında müthiş derecede fark var. Maneviyat bitti, sevgi saygı bitti”  ifadelerini kullanıyor.

“Bayramın bir tadı vardı çünkü sadece bayramdan bayrama bayram kutlanırdı. Şimdi herkese hergün bayram” diyen Odabaş, şöyle devam ediyor:
“Bir ayakkabı sadece bayramda alınırdı, elbise çocuklara sadece bayramlarda alınırdı. Bir çorap daha bayramlarda alınırdı. Şimdi herkes her şeyi her zaman her dakika aldığı için her şeyin tadı kaçtı.

Şekerin de tadı kaçtı, bayramın da… Geldiğimiz nokta bu. Ben kırsal kesimde büyüdüm, bayramlarda bütün köy bir yerde toplanırdı, bayramlaşırdı ve orada kendi çaplarında eğlenceler düzenlenirdi. Bütün günü, köy halkı bir arada geçirirdi. Köyde bir toplanma yeri vardı, herkes oraya giderdi salıncakta sallanırdı, ip atlardı, yakandan top oynanırdı. Kısaca akşama kadar bütün o eski oyunlar oynanırdı. Şimdi komşusu komşusunu tanımıyor. Bu hale geldi toplum. Günümüzde bayramlar bayram değil. İnsanlar bunu artık bir tatil olarak görmeye başladı. Yani bayramın maneviyatını, hazını ben insanların aldığına inanmıyorum. Sadece bayramı bir tatil olarak görüyor, bayramı bayram gibi yaşayamıyorlar bana göre.”

Yola çıkınca kendini kaybediyorlar.

Emekli Memur Tacettin Matlıoğlu ise eski bayramları şöyle anlatıyor:

 “İnsanların birbirlerine bağlılığı vardı. Komşular birbirlerine gidip gelebilirlerdi. Eskiden bayram olduğu zaman herkes evinde olurdu genelde. Bayram şu anda sadece tatil için bir sebep olarak görülüyor. Belki bu zamanın getirdiği bir şey olabilir. Eskiden bayramlarda herkesi evinde bulabilirdiniz. Kapıyı çaldığınız zaman büyükleri bulabilirdiniz. Küçükler büyükleri ziyarete giderlerdi. Şimdi bu biraz azaldı. Herkes tatile gidiyor evler boş. Eskiden daha az kazalarla karşılaşılıyordu şimdi herkes yolda. Yollar güzel, rahat olmasına rağmen maalesef kazaların oranı artıyor. Yola çıkılınca insan kendini unutuyor ve sürat yapıyor bu sebeple de bayramlarda birçok kaza meydana geliyor. Onları bekleyenler çok üzülüyor.

Bizim çocukluğumuzda bayramlar çok güzeldi. İnsanların birbirlerine karşı sevgisi saygısı vardı, büyüklerimizi severdik, onları muhakkak ziyarete giderdik, büyükler de küçükleri muhakkak severdi ama şimdi bu işler maalesef azaldı. Seneler geçtikçe bayram kavramından git gide uzaklaşıyoruz.”

Köylerde bir başkaydı bayram.

Emekli Ömer Erol da rahatsız ‘bayram’ın yerini ‘tatil’in almasından… Çocukluğunda her şeyin çok daha farklı olduğunu söyleyen Erol, “Bayram yerlerine giderdik, köyde daha iyiydi bütün gençlik meydanda toplanırdı çok güzel bayramlar olurdu şimdi bayram diye bir şey yok ki kimdi tatil var bayramlarda” sözleriyle dile getiriyor bu rahatsızlığını…

Bayramlıkları giyip, konu komşuya yaptıkları ziyaretlerden söz eden Erol, “Çocukken bize şeker verirlerdi ya da vermezlerdi ondan sonra köyün meydanında toplanılırdı köyün meydanında bayram şenlikleri olurdu. Bayram namazlarına giderdik. 2019’da bayram diye bir şey yok tatiller var. Ne küçük büyüğüne gidiyor ne büyük küçüğünü soruyor. Kimse bir şey sormuyor” diye konuşuyor.

Eski bayramları her şeyiyle özlediğini ifade eden Erol, şunları söylüyor o günlere ve bugünkü bayramlara ilişkin:

“Eşinle dostunla falan karşılaşırsan bayramlaşıyorsun. Eski bayramları özlüyorum, eskinin her şeyini özlüyorum çünkü o zaman bir dürüstlük vardı bir samimiyet vardı. Küçüğün büyüğe, büyüğün küçüğe bir saygısı vardı ama şimdi bunların bir tanesi bile yok. Şimdi ne yapalım, nerelere gidelim, hadi tatile gidelim var. Ne anneyi düşünen var, ne babayı. Herkes tatili düşünüyor, kendi sülalesini, etrafını, kimseyi gidip ziyaret etmiyor. Dolayısıyla onun çocukları da sana gelmeyecek.
Bizim köyde bir adet var, hala devam ediyor. Bayram namazına camiye gittiğimizde çıkışta herkes büyükten küçüğe sıralanır el öpülüp bayramlaşılır. Böylelikle köyün bütün erkekleri bayramlaşmış olur. Bunlar güzel şeyler. Büyüklere bir şey olduğu zaman bu geleneği devam ettirmek gençlere kalıyor. Onların da bunu devam ettireceği meçhul… Eski geleneklerin hepsi bitti.”

Büyüklerin elini öperdik

Emekli Ahmet Akçan da bayramların artık tadı tuzu kalmadığı düşüncesinde…
Çocukluğunda bayramları heyecanla beklediğini ve arife gecesi uyumanın mümkün olmadığını belirten Akçan, o günlere ilişkin güzel anılarını paylaşıyor bizimle:
“Ailemizin bizi özgür bıraktığı tek gün bayramın ilk günüydü. Adapazarı merkeze gelirdik orada dönme dolaplar olurdu, yanlışlık da cebimize 5 lira koyarlarsa bitmemesi gibi bir durum yoktu. Önce bayramda ailenin, dedeler, nineler, amcalar, teyzeler, dayılar, halalar sırayla herkesle bayramlaşılırdı. Bir de, biz köyde yetiştiğimiz için nerdeyse bütün köyle bayramlaşmak zorundasın. Her gittiğin yerde sana bir şey ikram edilir. Çocuksan şeker ikram edilir, büyüksen tatlı. Hiç unutmuyorum rahmetli anneannemin yanına gittim. O zamanlar pudra şekerleri vardı, cebine koyduğun zaman nemlenince o cebe yapışırdı. Gittik elini öptük, biraz oturduk kalktık uğrayacak başka yerler de var. Gözüm pudra şekerinde değil, bizim gibi çocuklar için değil de biraz daha ağır misafirler alınan böyle kağıdın içince şekerler vardı. Şimdi gözüm onda ama onu istemeye de çekiniyorum. Anneannem, ‘oğlum şeker al’ dedi. Ben de onu sevmiyorum. ‘Oğlum cebine koy da yersin’ dedi. ‘Ya anneanne, valla sevmiyorum sağol’ dedim. Israr etti: ‘Ya bu çocuklar bize sevap kazandırmayacak’ Ben de ‘Sevap kazanmak istiyorsan öteki şekerden ver’ dedim.
Kurban bayramıysa şayet bahçede kurbanı babalarımız dedelerimiz keserdi. O kurban bitmeden, o kurban eti pişmeden dışarı çıkmak mümkün değildi. Arkadaşlarla beraber köyün dolaşılması bittiği zaman, Adapazarı bize Paris gibi gelirdi. Köyde yaşadığımız için biz pek gelmezdik. Bütün harçlıklar birikirdi. Para son kuruşuna kadar bitmeden dönemezdik. Çocukluğumuzdaki o çok güzel olan bayramların değerini, o zaman fark edemedik. O zamanlar bayramda ne yaparsak yapalım bize kızmazlardı. Bayramın en büyük avantajı oydu bizim için. Sonuç olarak keşke bugünkü çocukları o eski bayramlara götürüp, onlara o günleri gösterme imkanımız olsaydı.”

Evlerde Bayramlaşacak Kimse Yok.

Terzi Sedat Bilgin, eski bayramların şenlik içerisinde geçtiğini söylüyor. 50 yıldır Uzun Çarşı’da esnaflık yaptığını ve bu nedenle plaket aldığını anlatan Bilgin, “Eskiden burada çok esnaf vardı ,el sanatları vardı. Gecelere kadar çalışırlardı. Bayram bir şenlik içerisinde geçerdi. Şimdi bayrama dört gün var bakın şu çarşını haline normal seyrinde bayramla alakası yok. Arife günü biraz kalabalık görürsünüz. Onun adı da kuru kalabalık. Eskiden bayramlarda ziyaretler yapılırdı. Birçok çok insan sahillere bir yerlere kaçıyorlar. Yani küçükler gidecek, ellerini öpecek evde kimse yok. Hoş küçüklerin de gittiği yok da… Böyle enteresan bir sürece girdik, Allah hayır etsin sonumuzu” diyor.

Editör: TE Bilişim