Söyleşi: Hülya BİLGİN ÇOLAKOĞLU

Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Kurucu Başkanı Prof. Dr. Alper Çelik, halk arasında ‘şeker ameliyatı’  olarak bilenen Metabolik Cerrahi ile kan şekeri kontrolünde yüzde 92'lik başarı sağlanabildiğini söyledi. Çelik, ameliyatı, en az üç yıl tedavi görmesine rağmen kan şekerini kontrol altına alamayanlara öneriyor.

Tip 2 diyabet, yani halk deyimiyle ‘’Şeker hastalığı’’  bilindiği üzere,  erişkinlerde görülen diyabet türüdür. Üstelik sadece ülkemizde değil, tüm dünyada yaygın olarak görülen ve organ hasarlarına da sebep olabilen,  ciddi bir hastalıktır. Öyle ki pek çok bilim insanı tarafından da, yaşadığımız yüzyılın en önemli sağlık problemlerinden biri olarak kabul görmektedir. Tip 2 diyabetin düzelmesinde önemli rolü olan ‘’metabolik cerrahi’’ yani ameliyat ile tedavisini Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Kurucu Başkanı Profesör Doktor Alper Çelik  ile konuştuk. Kendisine değerli katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.

Değerli Hocam ‘’Metabolik Cerrahi’’ nedir?

Metabolik Cerrahi Metabolik Sendrom'un, cerrahi tedavisidir." Yaptığımız ameliyatlar ülkemizde "diyabet ameliyatı ya da şeker ameliyatı" olarak da biliniyor. Metabolik Sendrom’u basitçe kilo problemleri, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kolesterol ve diğer kan yağlarının normalden yüksek olması ile seyreden bir tablo olarak özetlemek mümkün. Aslında Tip 2 Diyabet metabolik sendromun bileşenlerinden sadece bir tanesi. Bizim yaptığımız ameliyatlar Tip 2 Diyabet'in yanı sıra eşlik eden yüksek tansiyon, kolestrol, trigliserid, kilo fazlalığı ve uyku apnesi gibi sorunlara da uzun vadeli ve kalıcı çözümler sunmaktadır.

Kişi ameliyatla şeker hastalığından nasıl kurtuluyor? Zira günümüzde ideal tedavinin ilaç tedavisi olduğunu savunan pek çok uzman var...

Uygulanan hiçbir tedavi hastalığa ait genetik yatkınlığı ortadan kaldırmamaktadır. Bizler hastalığın ortaya çıkmasına neden olan faktörleri tedavi etmekteyiz. Burada sorgulanması gereken cerrahi tedavi değil, insülin tedavisidir. Çünkü, tip 2 diyabetli bir hastanın vücudu insülin üretmekte, ancak kullanamamaktadır. Siz bu hastaya dışarıdan insülin veriyorsunuz. Zaten kullanamadığı bir hormonu dışarıdan enjekte ederek sorunu çözemezsiniz. Artı hastaya kilo aldırma gibi bir yan etki söz konusu ki, tip 2 diyabet tedavisindeki en büyük sorun kilo fazlalığıdır. Bu sorunu çözdüğü iddia edilen birçok ilaç var piyasada. Eğer Metabolik Sendrom'un tüm bileşenlerine aynı anda etki edebilen bir ilaç olsa idi o zaman bizim yaptığımız ameliyatlara hiç gerek kalmazdı.

İlaçların yetersiz ya da eksik kalınmasının ve bu uygulamayla sonuç alınmasının temel sebebi nedir?

Uyguladığımız yöntemdeki temel mantık, diyabeti tedavi etmek için vücudun kendisinden faydalanmak, yani çalışmayan hormonların çalışmasını sağlamak. Tip 2 diyabeti kontrol altına alacak hormonlar vücudumuzda zaten mevcut. Temel sorun yediğimiz işlenmiş, süper rafine gıdalar yüzünden besinlerin doğru yerde ve doğru zamanda doğru hormonla buluşamaması. Yani trafikte bir problem var. Bizim yaptığımız ameliyat hem insülin direncine neden olan kısır döngüyü ortadan kaldırıyor hem de yanlış işleyen hormonal trafiği düzeltiyor.

Obezite cerrahisiyle farkı nedir, bunu kilolardan kurtulma amaçlı bir operasyondan ayıran şeyler nelerdir?

Obezite cerrahisi ya da bariatrik cerrahi adından da anlaşılacağı üzere kilo problemini çözmek amacıyla ortaya konmuş bir antitedir. Ya midede ciddi bir hacim kısıtlaması yapılır veya ince barsakların önemli bir bölümü sindirimin dışında kalacak şekilde “bypass” edilir. Metabolik Cerrahi’nin temel hedefi ise metabolik sendrom bileşenleri ve özellikle tip 2 diyabeti çok ciddi kilo problemi olmayan bireylerde tedavi etmektir. Burada temel etken ince barsak bypass’ı değil, ince barsakların başı ve sonu arasında yapılan bir yer değiştirme işlemidir. İnce barsaklarımızın son bölümüne “ileum” adı verilmektedir. Bu yüzden ameliyatın tıp literatüründeki adı “ileal interpozisyon ” olarak bilinmektedir.

O zaman obezite ameliyatları ile karıştırılmamalı diyebilir miyiz?

Metabolik Cerrahi uygulamaları ile obezite de tedavi edilmektedir. Bu yüzden obezite ameliyatlarıyla karıştırılıyor yaptığımız operasyonlar. Ne yazık ki meslektaşlarımız bile bu ameliyatların teknik detaylarını ve etki mekanizmasını bilmeden bu ameliyatları obezite ameliyatı olarak gösterdi çoğu zaman. Fakat bu ameliyatlar vücut kitle indeksi 35'in altındaki hastalara da uygulanabilmesiyle obezite cerrahisinden ayrılıyor. Ayrıca, ince barsaklar emilim dışı bırakılmadığı için uzun vadeli vitamin ve mineral takviyelerine de ihtiyaç olmamaktadır.

Ameliyat edeceğiniz kişilerde en düşük ve en yüksek yaş sınırı var mı?

Teorik olarak yaş sınırımız 18-65 yaş arası. Ama özellikle 65 yaşla ilgili katı bir sınır yok. 65 yaş üstü hastaları da ameliyat ediyoruz ama çok daha seçici davranıyoruz. Burada önemli kriter hastanın dinç olup olmadığı. 79 yaşındaki bir Aydın Efesini ameliyat ettik ve şu anda problemsiz bir şekilde yaşamını sürdürüyor.

Değerli Hocam, kimler ve hangi belirtileri taşıyanlar size ameliyat için gelmeli?

Cerrahi uygulama için bireyin en az 3 yıllık Tip 2 Diyabet hastası olması ve uygun tedavilere rağmen kan şekerini kontrolü sağlayamamış olması lazım kii, diyabet hastalarının yüzde 80’den fazlası bu kontrolü sağlayamazlar. Bu kriter dışında tüm kriterler sadece ameliyat tipini belirlememizi sağlayan teknik detaylar. Yani hasta insülin kullansın ya da kullanmasın, vücut kitle indeksi ne olursa olsun her hasta gelebilir kliniğimize. Fakat bu gelen her hastayı ameliyat edeceğiz anlamına gelmesin lütfen. Bunun altını özellikle çiziyorum. Bizim bir hastayı ameliyat edebilmemiz için insülin rezervinin ve aktivitesinin belirli sınır değerlerin üzerinde olması gerekiyor. Ayrıca organ hasarı tehdidi altındaki hastalar da bizim için öncelikli hastalar.

Peki, kimler size gelmemeli, neden?

Tip 1 diyabeti olan hastalara Metabolik Cerrahi uygulamasını şu aşamada sunmamaktayız. Yurt dışından tip 1 diyabet hastaları ile ilgili cerrahi uygulamalara ait umut verici sonuçlar yayınlanmakta. Ancak, biz şu aşamada bu hizmeti vermemekteyiz. Dolayısıyla Tip 1 diyabeti olan hastalar mevcut tedavilerine devam etmeli, çünkü bu hasta grubu için insülin hayati bir önem taşıyor. Ameliyat etmediğimiz bir diğer hasta grubu da diyalize girmekte olan hastalar. Diyaliz aşamasına gelmemiş diyabete bağlı organ hasarı olan bireylere yardımcı olabiliriz ancak, diyaliz başladıktan sonra yardımcı olmamız mümkün olmamaktadır.

Metabolik cerrahi ameliyatı olan kişiler hızlı kilo verir mi, eğer veriyorsa bundan dolayı oluşabilme ihtimali olan sorunlar (kemik erimesi vitamin eksikliği gibi) var mıdır?

Aslında bu çok önemli bir soru. Bakın başka ameliyatlar var. Mesele gastrik bypass yaparak da bir hastayı diyabetten kurtarabilirdik ama bildiğimiz bir gerçek var ki bu ameliyatları olan hastalar vitamin emilimi ile ilgili ciddi problemler yaşarlar. Yani diyabetle ilgili bir avuç ilacı terk edip bir avuç vitamin ilacıyla dolaşmak zorundalar. Bu tedavi değildir. Hastayı bir ilaç grubundan kurtarıp başka bir ilaç grubuna mahkûm etmek tedavi değildir. Diyabetin tedavisine yönelik diğer tüm ameliyatlarda -ki tüp mide ameliyatı hariç-, barsaklarda bir bypass işlemi söz konusu. Bizim yaptığımız ameliyatlarda ise gıdanın geçmediği tek barsak kesiti onikiparmak barsağı, bu da 50 cm demek. Diğer ameliyatlarda ise bypass 2-2,5 m civarında olabiliyor.  Düşünün, gıdalar vitamin emiliminin gerçekleştiği ince barsakların 2-2,5 m'lik bir bölümünü hiç görmüyor. Bu da vitamin emiliminde ciddi sıkıntılar doğuruyor. İleal İnterpozisyon ameliyatı olan hastaların %95’i ameliyattan 1 yıl sonra hiçbir takviyeye ihtiyaç duymamaktadır.

Metabolik Cerrahi ameliyatlarından sonra hastalar ne kadar fazla kilosu varsa o kadar kilo verir. Olması gereken vücut kitle indeksi değerine ulaşırlar. Kontrolsüz bir kilo kaybı söz konusu değildir. Bir hastanın ameliyattan sonra ulaşabileceği minimum kilo seviyelerine ulaşması ise en az 6 ayı buluyor ve bazı hastalarda bu süre 1,5-2 yıla kadar uzayabiliyor.

Ameliyat sonrası kilo kaybına uğrayan kişilerin, bu kiloları geri alma riski var mı?

Çok düşük bir olasılık olsa da böyle bir risk var. Bizim serimizde olmasa da literatürde böyle bilgiler var. Sindirim sisteminde yapacağınız bir ameliyatla hastanın davranışlarını değiştirmeniz mümkün olmasa da bizim uyguladığımız yöntemde hastalar yemek tercihlerinde ciddi anlamda değişiklikler yaşarlar. Örneğin ete düşkün bireyler sebze yemeklerine yönelir. Ağır tatlıları seven hastalar sütlü tatlılara yönelir. Çünkü vücutlarındaki kısır döngü bu ameliyatlarla kırılabiliyor. Porsiyonları küçülüyor. Eğer bu hastalara ameliyat yerine diyet tavsiye etseydiniz başaramayacaklardı. Bunu ben demiyorum. Bu konuda ciddi çalışmalar yapıldı ve bireylere neredeyse zorla yaptırılan diyetlerde kilo kontrolünde başarı oranı %5 ne yazık ki. Zaten 2 yıldan fazla diyet yapanları televizyona çıkarıyorlar. Çünkü hasta şekeri kullanamadığı için aç hissediyor, acıktıkça buzdolabına gidiyor. Yedikçe kilo alıyor kilo aldıkça yağ hücreleri aktive oluyor. Yağ hücreleri ise insülin direncine neden oluyor. Bu bir kısır döngü, bu kısır döngüyü kıramadığınız sürece kilo kontrolünde başarı çok düşük bir ihtimal olarak kalacaktır. Yaptığımız ameliyatların temel hedefi de bu kısır döngüyü kırmaktır.

Ameliyat sonrası diyet yapmak gerekiyor mu? Ya da beslenme önerileriniz oluyor mu?

Ben diyabet hastası değilim fakat hiç beyaz ekmek tüketmiyorum. Doğru olanı yapmak için ameliyat olmanız gerekmiyor. Herkesin uyması gereken bazı beslenme kuralları var.  Ameliyat sonrası hastalarımıza herhangi bir diyet uygulamıyoruz. Sadece çok erken dönemde hastaların uyması gereken bazı kurallar var. Bu durum da sindirim sisteminde yapılan ameliyatların doğasından kaynaklanıyor. Ameliyattan çıkınca her şeyi yemeniz ne yazık ki mümkün olmuyor. Ameliyatın travmasını vücut atlatana kadar bu diyet sürüyor ve sonra diyetimizi gevşetip en sonunda da hastayı kendi haline bırakıyoruz. Hormonal denge sağlandığı için hasta zaten kendi kendine sağlıklı bir şekilde besleniyor.

Ameliyat sonrası spor yapmak ya da hareket kısıtlaması gibi davranışsal önerileriniz oluyor mu?

Hastalar bu ameliyatlardan sonra hemen hemen her sporu yapabilirler. Ancak ağırlık kaldırma, dövüş sanatları gibi sporlar için en az 6 ay beklemeleri gerekiyor. 6 ay sonra da onayımızın ardından istedikleri sporu yapabiliyorlar. Ameliyattan sonra ilk tavsiye ettiğimiz spor yürüyüştür. Tempolu ya da temposuz günde en az yarım saat yürümelerini tavsiye ediyoruz. Yüzmek isteyen hastalarımız bir buçuk ay sonra yüzebilirler. Ameliyat olan ve karate antrenörlüğü yapan hastamız da var. Şu anda derslerine devam edebiliyor. Spor dengeli olarak yapıldıktan sonra her zaman tavsiye edeceğimiz bir etkinlik. Ameliyat olamayan diyabet hastaları da sadece yürüyüş yaparak kan şekeri kontrolünde ciddi bir ilerleme kaydedebilirler.   

Metabolik cerrahi ameliyatıyla Tip 2 diyabetin yanı sıra hangi sağlık sorunları çözüme kavuşmaktadır? Bunların etki mekanizmaları nelerdir?

Hipertansiyon: Barsaklardan tuz geri, emilimi azalacak ve kilo kaybının da etkisiyle hastaların %95’lik kısmında tansiyon değerleri normal sınırlara dönmüş olacaktır.

Kolesterol: Safra ve pankreas enzimlerinin trafiği ve barsakların yağ tutma kapasitesi değiştiği için hastaların yaklaşık %94’lük kısmında ilaçsız normal kolesterol ve trigliserit düzeyleri ortaya çıkmaktadır.

Uyku apnesi: Hem kalıcı kilo kontrolü hem de hücre dışı sıvı yükünün azalması sonucu uyku apnesi hastaların tama yakınında uyku apnesi düzelmiş olacaktır. Zaten uyku apnesinde sorun metabolik ise çözüm de metabolik cerrahi olmalıdır.

Gut: Gut hastalığı bir protein metabolizması aşırı yüklenmesi tablosudur. Kanda bu metabolizmanın son ürünü olan ürik asit seviyelerinin artması ile kendini belli etmektedir.  Ameliyattan sonraki ilk 3 aylık dönemde cerrahi uygulamanın etkisiyle de ürik asit seviyeleri yükselir. Üçüncü aydan itibaren düşmeye başlar ve 6. aydan itibaren hastaların tama yakınında et ve et ürünleri tüketmeye devam etmelerine rağmen ilaçsız normal ürik asit seviyelerine ulaşmak mümkün olacaktır.

Kişi neden ameliyat olmalı?

Kişi ameliyat olmalı çünkü bu ameliyat uygun hastalarda kan şekeri kontrolünde yüzde 92'lik bir başarı sağlıyor. Bu soru aslında kişi ne zaman ameliyat olmalı şeklinde sorulmalı belki de.

Çünkü hastanın 3 yıllık  Tip 2 diyabet geçmişi varsa, her yolu denemesine rağmen kan şekerini kontrol altına alamamışsa, organ hasarı belirtileri gösteriyorsa;  hasta artık ameliyat alternatifini ciddi olarak düşünmeli.  Zaten metabolik sendromun tüm bileşenlerinde  %90’ın üzerinde başarı sağlayabilen başka bir tedavi yöntemi de bulunmamaktadır.

Diyabete bağlı organ hasarları oluşmuşsa metabolik cerrahi ameliyatı bir çözüm olur mu?

Kesinlikle. Bu ameliyatlar hasarın seviyesi önemli olmakla birlikte ki burada asıl kastettiğim şey geç kalınmamış olmasıdır; bu ameliyatlar organ hasarlarını durdurur. Diyabet bir damar hastalığı ve organ hasarlarının temel nedeni diyabetin damarlara verdiği zarar. Tip 2 diyabetin tanısı konduğu anda bile diyabet damarlara verebileceği hasarın yarısını vermiş oluyor zaten. Metabolik Cerrahi operasyonlarından sonra diyabetik göz, sinir, böbrek hasarı, karaciğere binen yük, diyabetik yara sorunları büyük oranda azalacaktır. Bu ameliyatlar organlarınızı korur. Yani bir tip 2 diyabetlinin ileride olması muhtemel bypass ameliyatını olmasını bu ameliyatlarla engellememiz mümkün. Burada önemli kriter zamandır. Geç kalınmış bir organ hasarının muhtemelen geri dönüşü olmayacaktır.

Değerli Hocam son olarak metabolik cerrahi ameliyatı kişilerin cinsel performanslarını etkiler mi?

Diyabet erkek cinselliğini daha belirgin bir şekilde etkiler. Çünkü damar yapısı bozulur, sinirlerin iletimi bozulur ve hücrelerin esnekliği azalır. Ameliyat bunların üçünü de kökten değiştirdiği için cinsel performansta belirgin artış sağlayacaktır. Ancak, hastalık süresi ne kadar uzun ve bu süre ne kadar kötü yönetilmişse düzelme de o kadar uzun sürecektir.  

PROF. DR. ALPER ÇELİK KİMDİR?

1975 yılında Aksaray’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini İskenderun’da  tamamladı. 1993 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıbbiye eğitimine başladı. 2000 yılında Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde genel cerrahi ihtisasına başladı ve 2004 yılında ihtisasını tamamladı.  2005 yılında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde önce öğretim görevlisi, sonrasında Yrd. Doç. Dr. olarak öğretim üyeliği yaptı.

2007 yılında Prof. Dr. Fumio Konishi’nin davetlisi olarak Japonya Saitama Medical Center of Jichi Medical University’de clinical and research fellow olarak çalıştı. Bu sürede iki adet araştırma projesi tamamladı ve aynı dönemde Dr. Kazunori Kasama ile çalışma ve araştırma yapma imkanı buldu. 2008 yılında öncelikle Brezilya Sao Paolo Sao Camilio Hospital’de Dr. Ricardo Cohen ve Dr. Louis Berti ile çalışma olanağı buldu. Sonrasında Hindistan’da Dr. Muffazal Lakdawala ve Dr. Suren Ugale ile çalıştı.

2010 yılında önce İtalya Genova’da IFSO dönem başkanı ve Obesity Surgery Dergisi’nin Şef Editörü Prof. Dr. Nicola Scopinaro’nun yanında BPD (Biliopankreatik Diversiyon) ameliyatının eğitimini aldı. Aynı yıl içinde Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ndeki görevinden ayrılarak Universal Hospitals bünyesindeki Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nde Yrd. Doç. Dr. olarak çalışmaya başladı.

2011 yılı Haziran ayında Doçent olan Alper Çelik, Eylül 2011’de Universal Taksim Alman Hastanesi bünyesinde Metabolik Cerrahi Ünitesi’ni kurdu.

2012 yılında Metabolik Cerrahi Akademisi’ni, 2013 yılında Metabolik Cerrahi Derneği’ni, 2014 yılında İstanbul Metabolik Cerrahi Kliniğini ve Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı’nı kurdu.

2015 yılında Ulusal Obezite Veritabanı’nı kurdu.

2016 yılında Profesör Doktor ünvanına layık görüldü.

Halen İstanbul Şişli Halaskargazi caddesi, Etfal sokak, Kent pasajında bulunan  muayenehanesinde çalışmaktadır. [email protected]

Editör: TE Bilişim