İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şube Başkanı Hüsnü Gürpınar, imar barışına şiddetle karşı çıktıklarını, özellikle de Sakarya gibi birinci derece fay hatlarının bulunduğu deprem bölgelerinde uygulanmasının kabul edilemez olduğunu dile getirdi. Barıştan faydalanan yapıların güvenliğindeki denetimsizliğin felaketlere yol açabileceğine dikkat çeken Gürpınar, “Yapıların güvenliğini tamamen, hiçbir teknik inceleme olmadan mal sahibinin beyanına bırakıyor. Mal sahibi, ‘Benim yapım sağlamdır’ dediği anda o yapıyı sağlam olarak kabul ediyor ve yasal hale getiriyor. Kabul edilebilir, savunulabilir hiçbir tarafı yok” ifadelerini kullandı.

‘İMAR PLAN TADİLATLARI

GERİ KALMIŞLIK GÖSTERGESİ’

Batı ülkelerinde meslektaşlarının imar plan tadilatının ne olduğunu bile bilmediğini ancak Sakarya’da belediye meclis gündemlerinin tamamına yakınının plan tadilatı olduğunu söyleyen Gürpınar, “Böyle bir şehircilik olmaz. Belediye meclisinin işi de o değil aslında. Maalesef bunu geri kalmışlığın bir göstergesi olarak görüyorum. Bizde, belediye meclislerinde insanlar belki de o plan tadilatlarının içinde bulunabilmek için görev alıyorlar, şehre bir şey vermek adına değil… Hepimizin bildiği gibi rantın döndüğü yerler buralar, maalesef” diye konuştu.

Özgür Arık

İmar affının doğruluğu, sakıncaları ve Sakarya’daki durumu nedir?

Hüsnü Gürpınar

Af olarak değil ‘İmar Barışı’ olarak çıkardılar. Açıkçası her ne kadar adı barış da olsa bu açık bir şekilde aftır. Her affın sakıncalı olduğunu düşünüyoruz. Af; zamanında yasalara uyan, devleti tanıyan, yönetmeliklere uyan kişilerin cezalandırılmasıdır. Bu imar barışı dediğimiz olay da aynı şekilde. Özellikle de bizim bölgemizde, birinci derece fay hattının bulunduğu bir deprem bölgesinde, yapıların güvenliğini tamamen, hiçbir teknik inceleme olmadan mal sahibinin beyanına bırakıyor. Mal sahibi, ‘Benim yapım sağlamdır’ dediği anda o yapıyı sağlam olarak kabul ediyor ve yasal hale getiriyor.

Biz, bu şekilde olmasına şiddetle karşıyız. Her ortamda da dile getiriyoruz. Olmaması gereken bir olay ama oldu. Bunun, gelir kaynağı yaratmak adına çıkarılmış bir tebliğ olduğunu düşünüyorum. Kabul edilebilir, savunulabilir hiçbir tarafı yok. Yasalara uymayan kişileri ödüllendiriyorsunuz ama yasa ve yönetmeliklere uyan kişileri de cezalandırıyorsunuz. Bunun başka bir izah yolu yok. Kabul edilebilir bir şey değil, olmaması gereken bir olay. Bizim gibi gelişmiş ülkelerin hiçbirisinde böyle bir uygulama olduğunu duymadım, olması da beklenemez.

Orhan Topçu

Süresinden sonra yapılan binalar sizce yıkılacak mı? Vatandaş, genel olarak yıkılmayacağını düşünüyor.

Hüsnü Gürpınar

O konuyu tamamıyla belediyelerin inisiyatifine bıraktılar. Mesela Kocaeli Büyükşehir Belediyesi… Süreden sonrakileri yıktıklarını biliyorum. Cebeci’ye gidip geliyorum, o bölgede, özellikle sonrasındaki köylerde 55 civarında binayı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin yıktığını biliyorum. İmar Barışı dediğimiz olay, 31 Aralık 2017’den önce yapılmış olan mevcut binaları kapsıyor. Yeni bir hak vermiyor, mevcut binaları koruyacağını söylüyor. Yani, o arsada mal sahibi veya belediye ya da kamu herhangi bir şey yaptığı zaman yürürlükteki mevzuat geçerli oluyor.

Ama tabi hepimizin şahit olduğu gibi, 31 Aralık 2017’den sonra ciddi anlamda bir yapılaşma oldu. Bizim bölgemizde de var. Ben bunu hatta Büyükşehir Belediyesi’ne de Başkan’a da sordum. Verdiği cevap aynen şu oldu: ‘Biz yıktık da ne oldu?’ Yani, ‘Yıktıklarımızı cezalandırdık, yıkmadıklarımız ödüllendirildi’ dedi. O da öyle bir serzenişte bulundu. Benim onun o ifadesinden anladığım, Büyükşehir Belediyesi, 31 Aralık 2017’den sonra yapılanlara çok fazla yaptırım yapmayacak.

Ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ya da başka çevrelerden bir baskı oluşursa ona bir şey diyemem. Normal şartlarda o tarihten sonra yapılanların hepsinin yıkılması lazım. Barış ya da af kapsamına giren yapılar değil onlar. Özellikle kırsal bölge ve yaylalarda bu anlamda ciddi yapılaşma olduğunu duyuyorum, Hendek’te de siz duyuyorsunuzdur mutlaka. Şehir merkezlerinde de mevcut yapıların üzerlerine kat ilaveleri oluşuyor.

Tuncer Kalaycı

Benim gördüğüm, Serdivan’da sundurma yapıyor ve kapatıyorlar. Marketler, lokantalara, vesaire…

Hüsnü Gürpınar

Mevcut yapıların üstünde bunu avantaja çevirmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki onların hepsini imar barışı kapsamına sokacaklar.

Tuncer Kalaycı

Kaldırıma yapılanlar da mı barıştan yararlanacak?

Hüsnü Gürpınar

Kaldırımı aslında bu kapsama sokmamaları lazım. İmar barışı olabilmesi için kendi arazisi üzerinde olması gerekiyor. Eğer kaldırıma yapıyorlarsa onun imar barışında yeri yok. Kendi mülkiyet sınırlarına dâhil ön bahçe mesafelerine yapıyor olabilirler. Yoksa kaldırıma yaptıklarını sanmıyorum. İmar terki alanına değil…

Ahmet Çubuk

Başkanım, Avrupa’da bir kente gittiğinizde o kentin bir planı olduğunu görürsünüz. Meclis de değiştiremez siyasi iktidar da değiştiremez. Konut alanları, sanayi alanları, alışveriş alanlarının hepsi bellidir. Bölgelerde kat sayıları belirlidir. Biz, bu işi ülkemizde niye yapamıyoruz?

Hüsnü Gürpınar

Çok ciddi anlamda bizim de rahatsız olduğumuz bir nokta bu. Belediye meclis gündemlerine baktığımızda yüzde 85-90 plan tadilatı görüyoruz. Böyle bir şehircilik olmaz. Belediye meclisinin işi de o değil aslında. Maalesef bunu geri kalmışlığın bir göstergesi olarak görüyorum. Karşılaştığımız, Avrupa’dan gelen meslektaşlarımıza bazen soruyorum.

Almanya’da sordum mesela, orada kısmet oldu. Sorduğunuzda ‘Plan tadilatı nedir?’ diyor adam… Ama bizde belediye meclislerinde insanlar belki de o plan tadilatlarının içinde bulunabilmek için görev alıyorlar, şehre bir şey vermek adına değil… Hepimizin bildiği gibi rantın döndüğü yerler buralar, maalesef…

Tuncer Kalaycı

Serdivan’da Cadde 54’e tadilatla 4 kat eklendiği söyleniyor.

Hüsnü Gürpınar

Cadde 54’ün bana göre kabul edilebilir hiçbir tarafı yok. O toplantıya katılmadım ama basından takip ettim. Yusuf Başkan (Serdivan Belediye Başkanı Yusuf Alemdar) bir toplantıya katılmış, ‘Cadde 54’te mevzuat açısından hiçbir sıkıntı yok’ ifadesini kullanmış. Kâğıt üzerinde mevzuata uygun hale getirebilirler ama kamu vicdanında getirebilecekler mi?

Ben zannetmiyorum. Bu şehirde yaşayan, bu şehre birazcık bağlılık duygusu olan herkes o Cadde 54’ten ciddi anlamda rahatsız. Ve o Cadde 54 kullanıma alındığı zaman, şu an zaten trafiğin yükünü kaldıramayan o bölgedeki caddelerde yaşanacak trafik keşmekeşini düşünemiyorum.

Tuncer Kalaycı

Yusuf Bey’in geçen günlerde gazetemizi ziyaretinde trafik konusuyla ilgili ilginç bir savunması oldu. ‘Keşke kapansa o trafik. Biraz daha sıkışsın istiyorum’ dedi. ‘Orası çevre yolu olmaktan çıktı, araçlar çok hızlı geçiyor. İnsanlar, arabalarını bırakıp yürüyerek gelsinler. Artık orası şehir merkezi oldu. Biz, yeni bir çevre yolu yapıyoruz’ diye bir savunması oldu.

Hüsnü Gürpınar

Eğer şehir merkezi olup da yanaştırmayı düşünüyorlarsa da bunun bir alternatifini yaratmaları lazım. Alternatifini yaratıyorlarsa görmeden bir şey demek yanlış olur.

Tuncer Kalaycı

Yazlık Köprüsü’nden Yeşil Cami, oranın üstünden de yeni bir çevre yolu çıkışı yapacaklarını söyledi. Hatta Büyükşehir Belediyesi’nden de geçmiş sanırım.

Hüsnü Gürpınar

Şehir merkezlerinin yayalaştırılması kötü bir olay değil. Eğer böyle bir düşünceleri varsa bunu kapalı kapılar ardında değil de kamuoyuyla paylaşıp yapmalarında fayda var diye düşünüyorum. Orayı merkez yapıp da yayalaştıracaklarsa trafik açısından bir şey diyemeyeceğim. Ama Cadde 54’teki binaların, o şekilde yapılaşmasını ben kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Herkes rahatsız oradan... Her ne kadar kâğıt üzerinde mevzuata uygun deseler de kamuoyunu rahatlattıklarını düşünmüyorum.

Tuncer Kalaycı

Bir de yeşil alan konusu var. Yeşil alanın yok edilip milletin malının yapıya açılmasıyla ilgili eleştiriler var. Biz bu eleştiriyi kendisine yönelttiğimizde de Yıldız Mahallesi’nde Kuran Kursu’nun arkasında 50 dönümlük bir alanı yeşil alan olarak düzenlediklerini söyledi. Yani yeşil alanların taşınması da normal midir?

Hüsnü Gürpınar

Neticede ne yazık ki bunu da belediye meclislerinin yetkisine verdiler. Şehir planlama esaslarına göre; bir yeşil alanı kaldırdığınız zaman aynı bölgede eşdeğer bir yeşil alan üretmek zorundasınız. Eğer eşdeğer yeşil alan üretilmezse bağımsız yargıya gittiği zaman bunlar bozuluyor. Bizim stadyum alanındaki imar plan tadilatını bozdurmamızın gerekçesi oydu. Keşfe bizzat kendim de katıldım.

Stadyum alanı, yeşil alan olarak geçiyordu. Onu kaldırdılar, karşıdaki tarafın yani Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla TOKİ’nin savunması; ‘Biz eşdeğer hatta daha fazla yeşil alan ürettik’ oldu. Neresi olduğu sorulduğunda yeni stadyumun yerini gösterdiler. Biz de o zaman itiraz ettik. Yeni stadyum bölgesiyle burası çok farklı bir bölge, birbirinden kopuk…

Neticede o günün şartlarında gelen bilirkişi heyeti, onu aynı bölgede yeşil alan olarak kabul etmedi ve lehimizde bir karar yazdı, mahkeme de bozdu. Oradaki olay, aynı bölgede yeşil alan ilan etmek kaydıyla alanları imara açabiliyorlar. Bu, belediyelerin yetkisinde olan bir şey... Yani yeşil alanı kaydırabiliyor. Aynı adada olmasına da gerek yok. Eğer aynı nüfusa hitap ediyorsa kabul ediliyor.

Ahmet Çubuk

En borçlu iller arasında 3’üncü sıradayız. 805 milyon lira borç var. İzmir, en gelişmiş illerin başlarında yer alıyor, 92 milyon borcu var. Allah bize her türlü güzelliği vermiş bu şehirde ama diğer kentlerle mukayese ediyorum, son derece kötü bir şehirleşme var burada. Biz bu paraları nereye harcadık başkanım? Nereye gitti bu para?

Hüsnü Gürpınar

Sakarya’daki belediyelerin, açıkçası siyasi iktidara verdiği desteğin karşılığını almadığı inancındayım. Muhasebesi yok, faydalanamadık. ‘Belediyeler bu parayı nereye harcadı’ derseniz belediyenin içinde değilim, muhataplarına sormak lazım. Ciddi anlamda doğru, borçlu belediyelerden birisiyiz. ‘Altyapıya harcadık’ deniliyor. Şu anda tek söylenen şey o ama detayını belediyenin içindekiler, o işin icra makamındakiler daha iyi bilir. Bizim dışarıdan bir şey söylememiz yanlış olur.

Tuncer Kalaycı

Deprem sonrası yapılan çalışmaları, şehirleşme anlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hüsnü Gürpınar

Deprem geçirmiş bir yapı stokumuz var. Bu da depremi az hasarla veya hasarsız atlatmış çok katlı yapılarımız. Bina bazında bunlardan 7 bin 500 civarında var. Bağımsız bölüm olarak baktığınızda da 20-25 bin civarında. Tam sayı veremiyorum ama rakamlar aşağı yukarı bu çerçevede. Genelde de şehir merkezindeler. Bunlar, yapı anlamında potansiyel tehlike olarak duruyor. Önümüzdeki tarihlerde yaşanacak depremlerde bu yapıların nasıl hareket edeceğinin garantisini kimse veremez. Bu anlamda hiçbir çalışma yapılmadı.

Orta hasarlı dediğimiz binalarda güçlendirme zorunluluğu vardı. Onların da sayısı, bağımsız bölüm olarak baktığımızda 18 bin civarındaydı. Onlar yapıldı. Nasıl yapıldığı soru işareti… Özellikle dışarıdan gelen firmalar, denetimsizlik vesaire… Ama yapıldı mı, kâğıt üzerinde yapıldı. Ağır hasarlılar zaten bitti. Yapı bazında baktığımız zaman az hasarlı veya hasarsız yapılar, mevzuatın hiçbir şey istemediği yapılar. Şu anki yürürlükte olan Deprem Yönetmelik şartlarını, istediği güvenliği sağlamayan yapılar ve bunların nasıl hareket edeceği potansiyel tehlike olarak karşımızda duruyor.

Yapılarda o anlamda bir şey yapılmadı. Altyapı, deprem sonrası, mevcut planlara göre değişime uğradı. Kanalizasyon, içme suyu vesaire yenilendi. Orada bir sıkıntı yok. Ama bizim hep üstünde durduğumuz konu şuydu: ‘Bu kadar çalışma yapılıyor, drenaj hattını da yapın’ dedik. Drenaj hattı o günkü şartlarda yapılmadı. Dolayısıyla bir yağmur yağdığında şehirde problemler olmaya başladı.

Şimdi lokal çözümlerle çözmeye çalışıyorlar. Nerede bir yağmur var, orayı gidermeye çalışıyorlar ama bu bana göre çok verimli bir çalışma değil. Neticede, bir şey yapılacaksa planları bütüncül olmalı. Mesela Vagon Fabrikası yolunda bir su birikiyor, orayı gidermeye çalışıyorlar, hastanenin orada su birikiyor, onu gidermeye çalışıyorlar. Böyle drenaj olayını halletmeye çalışıyorlar. Orada sıkıntı var. İsale hatlarında sıkıntı yok mesela, onlar yapıldı.

Tuncer Kalaycı

Deprem döneminde sonra ‘Keşke şunlar da yapılsaydı’ dediğiniz şeyler var mı?

Hüsnü Gürpınar

Düzgün bir planlama yapılabilirdi. O planlama çerçevesinde, vatandaşlar kendi kentsel dönüşümünü yapabilirlerdi. Onu yapamadık maalesef. Gar meydanının orada, depremde SATSO’nun binası yıkılmıştı. SATSO veya mülk sahipleri orada imar talebinde bulunmuş. Sene 2002 ya da 2003… Belediye, o kadar güzel bir savunma yapmış ki… ‘Orası bize depremlerde toplanma alanı olarak lazım olacak. Meydan ve yeşil alan olarak da kalmalı’ denmiş. Çok ciddi ve güzel bir savunma yapılmış.

Bu savunmanın karşılığında da mahkeme orayı yeşil alan olarak ilan etmiş. Gel zaman git zaman, 2007 yılında, Büyükşehir ve Adapazarı Belediyesi ayrılınca SATSO dâhil mal sahipleriyle anlaşıyorlar ve bir düzenleme yapıyorlar. SATSO’nun 600 metrekare yeri 500’e iniyor gibi bütün mal sahiplerinden belli bir miktar inerek 400 metrekare parsel üretiliyor. Bunun yarısını Adapazarı Belediyesi, diğer yarısını da Büyükşehir Belediyesi kendi mülkiyetine alıyor ve bunları satılığa çıkarıyor.

Biz de dedik ki; ‘Siz burada böyle bir düzenleme yaptığınız zaman kendi adınıza parsel üretemezsiniz ve satamazsınız.’ Tabi söylediğimizi kulak arkası ettiler, çok önemsemediler. Plan yaptılar. Hatta ruhsat çıkarıldı, SATSO hafriyata bile başlamıştı, ihale yapmıştı. Benim aldığım duyuma göre orada yapılacak binayı bir bankaya kiraya bile verdi. Bizim söylemlerimizi dikkate almadılar, biz de mahkemeye verdik. Neticede mahkeme bizim lehimize sonuçlandı.

Deprem sonrası hazırlıklar açısından kamu binalarıyla ilgili de şunları söyleyeyim. Mesela, Sakarya’da Emniyet Genel Müdürlüğüne ait 30 tane bina incelendi. Bu binaların 6 tanesi güçlendirme sınırında bulundu. 24 tanesinin yıkım raporu düzenlendi ve bu binalar hala kullanılıyor.

Tuncer Kalaycı

Peki, ya hasarlı okullar konusu?

Hüsnü Gürpınar

Şimdi oraya geliyorum. Okullarla ilgili de depremden sonra 60-65 tane okul binasının güçlendirilmesi yapılmış. 32 tane okul binasının onarım ve güçlendirilmesi hazırlanmış. ‘Onların yerine yeni yapımı için Bakanlık’tan onay ve ödenek beklenmektedir’ diyor. Geriye kalan 130 adet okulun güvenlik incelemesi tahkikinin ve projesinin yapımı Bakanlık tarafından üstlenilmiş, Bakanlık bu çalışmayı tamamlamış ama sonuçları bekleniyor. Ne olduğu daha belli değil yani…

Tuncer Kalaycı

Bu ne zaman yapılan bir çalışma?

Hüsnü Gürpınar

Bu, depremden sonra yapılan bütün çalışmaları içeriyor. Bizim 120 bin tane üyemiz var, birisinden alıyorum.

Orhan Topçu

Yıkılması gereken okul sayısı kaç görünüyor?

Hüsnü Gürpınar

Şöyle; 130 tane okulun güvenlik incelemesi Bakanlık tarafından yapılıyor, sonuçları da bekleniyor. Ne olduğu belli değil. Bunları MEB’i sıkıştırarak öğrenebilirsiniz ama her gelen Milli Eğitim Müdürü de farklı şeyler söylüyor. Kimisi ‘yok’ diyor, kimisi ‘var’ diyor… Böyle de bir sıkıntımız var.  

MALİ SEBEPLER YÜZÜNDEN

SİYASETE HAZIR DEĞİLİM

Şadi Tanış

Gerek çeşitli konulardaki çıkışınız gerek kamuoyu ve basında bilinirliğiniz yüzünden size de muhtemelen bazı siyasi partilerden adaylık talepleri gelmiştir. İktidar partisinden olmasa da muhalefet partilerinden muhakkak gelmiştir. Geçen dönem ve bu dönem için bazı partilerden talepler geldiğini de duydum.

Sizin buradaki duruşunuz ne olacak? Siyasete nasıl bakıyorsunuz?

Hüsnü Gürpınar

Açıkçası bahsettiğin gibi iktidar partisinden değil ancak muhalefet partilerinden bir teveccüh var. Bu, işin gerçeği… Muhalefet partilerinin hemen hemen tamamından… Ama ben kendilerine gösterdikleri teveccühten dolayı teşekkürlerimi ilettim. Muhalefet partilerinin düşüncelerine de sonuna kadar katılıyorum, onlar da haklılar. Maddi yönden buna hazır olmadığımı söyledim. Böyle bir işe girersek taşın altına elimizi değil gövdemizi koymamız gerekir. Bir başkasının yardımıyla değil, kendimiz ne yapabilirsek onu yapmalıyız diye düşünüyorum. Bir maddi hazırlık olması lazım, ben buna hazır değilim.

Geçmişte yaptığımız mahkeme olaylarından dolayı çok cezalandırıldım. Özel defterlerim incelendi, vergi müfettişleri gönderildi, sattığımız ve yaptığımız yerler çok sıkı incelemelerden geçti ve bir sürü cezalar aldım. Olacak işlerimiz olmadı… Bunlar problem değil ama genel anlamda maddi olarak hazır değilim. Bir teveccüh var. Gerekçelerinde de haklılar. Ben, hiç kimseyi şu ana kadar ötekileştirmedim. Her kesimden arkadaşımız, eşimiz, dostumuz var.

Neticede burada doğdum, büyüdüm. İlkokuldan, üniversite dahil olmak üzere bütün hayatım burada geçti. Bir tek askerlik ve sonrasında 2-3 sene dışarıda oldum, onun haricinde bütün hayatım burada geçti. Benim bugün cezaevinde de arkadaşım var, bürokraside de camide de her yerde… Bir şekilde bir yere gittiğimiz zaman bir tanıdığımız, eşimiz, dostumuz var.

Herhalde kötü intiba da bırakmamışız ki hiç kimse gittiğimiz yerlerde bize sırtını çevirmiyor. Hoşsohbet, güler yüzle karşılanıyoruz. O anlamda partilerin teveccühü var ama ben hazır olmadığımı kendilerine münasip bir biçimde hatta üzülerek söylüyorum. Çünkü ben hiç kimseyi kırmak da istemem.

Durum böyle. İktidar partisinden değil, muhalefet partilerinden bir teveccüh var. Hoş, seçilsek belediye başkanlığı yapabilir miyiz, yaparız. Onda hiçbir problem yok. Ama siyaset değişik bir zemin. Bize göre çok da uygun bir zemin değil açıkçası. Aramızda siyasetin içinde bulunanlar var, bilirler, biraz kaygan bir zemin.

Özgür Arık

Doğru zemine dönüştürmek için de siyaset yapmak lazım.

Hüsnü Gürpınar

Siyasetten de şikayet etmememiz lazım. Çünkü girmezseniz birileri dolduruyor. Böyle bir süreç var maalesef. Ama beni en fazla zorlayan işin mali yönü.

Editör: TE Bilişim