HAK ARAMAYA GİTTİĞİ YERDE İŞBAŞI YAPTI

Söyleşmek için karşılıklı geçtiğimiz gün:

Konuşmaya memuriyet başlangıcından başlasak, dedim. Valilik Özel Kalem Müdürü olmak sıradan bir görev değil. Bu makama nasıl geldiniz?

Arkasına yaslandı. Şöyle bir daldı. Eski günlere gitti:

-1975 yılında öğrenimimin bitmesiyle birlikte kamuda açılan sınavlara girmeye başladım. Yazılı sınavları başarıyla geçmeme rağmen mülakatları geçemiyordum. O yıllarda siyaset çok koyuydu. İktidarlara göre kamuya personel alımı yapılıyordu. Böyle bir avantajım yoktu. Bir gün Milli Eğitim’in açtığı sınava katıldım. Yazılıyı kazandım, mülakatta yine kaldım. Sınav sonuçları açıklandıktan iki gün sonra, sınav komitesinde olan ve tanıdığım Muzaffer Maden’le karşılaştık. Muzaffer Bey, “-Ah Belma kızım, en yüksek notu sen aldın. Hakkını korumak için çok çaba sarfettim, ama başaramadım“ dedi. Yanımda nişanlım Bülent vardı. Konuyu kendi aramızda değerlendirdik, onun teşvikiyle Vali Necdet Kambur’a çıkmaya karar verdim.

Çıktın mı?:

-Çıktım. Vali Bey’e durumu anlattım. İlgilendi. Sınav kağıdımla birlikte milli eğitim müdürünün gelmesini emretti. Geldi. Durumum incelendi. Müdür Bey fırça yiyor, boncuk boncuk terliyordu. Gittiğime pişman oldum. Vazgeçmek istedim. Korktum sanırım. Böylece Milli Eğitim Müdürlüğü’nde başlangıç yaptım.

Peki, bu şekilde bir başlangıç işyerinde sorun yaşatmadı mı?

Anlamlı anlamlı baktı:

-Yaşatmaz olur mu?

Ohoo der gibi avucunu sallayıp gülerken kestirip attı:

-Neler yaşadığımı boş verelim. İleriki yıllarda hepsiyle arkadaş olduk. Kimseyi incitmeyelim, önyargının azizliği diyelim.

Peki, sonra?

O yıllara geri döndü

-İki hafta sonra Vali Bey beni çağırttı. Heyecanla gittim. Vali Bey dedi ki: “-Kızım sana orada şimdi rahat vermezler. Özel Kalem Müdürü Nüvit Bey yakında emekli olacak. Yardımcısı olarak yarın burada mesaiye başlıyorsun. Kendini göster bakalım” dedi. Bende başladım. Kısa bir süre sonra da müdür olarak atamam yapıldı.

Kaç valiyle çalıştınız?

-Yedi.

Sırasıyla saymaya başladı:

-Necdet Kambur, Muzaffer Erdem, Sadri Turan, Coşkun Irvalı, Mehmet Aldan, Hayri Kozakçıoğlu, Nurettin Turan.

VALİLER İLE SİYASİLER ARASI İLİŞKİLERDEKİ ÖLÇÜ

Sözünü bölüp sordum: Her bir vali ayrı bir kişilik. Ortak özellikleri nelerdir? Bize bir vali profili çizer misiniz?

Kahvesinden bir yudum aldı. Düşündü. Sözlerini seçerek konuşmaya başladı:

-İddialı bir şey söyleyemem. Ama benim çalıştığım valiler gerçekten devlet adamıydılar. Büyük saygınlıkları vardı. Devleti temsil ettiklerinin bilincindeydiler. Ciddiyetten ödün vermezlerdi. Politikacılarla ilişkileri ölçülüydü. Siyasi görüşleri görevlerine yansımazdı. Benim görebildiğim ortak yanları bunlardı.

Siyasilerle ölçülü ilişki dediniz. Bu noktayı biraz açalım mı?

Sesine bir canlılık geldi:

-Bir hatırlayın, o yıllarda Sakarya, her hükümette bakan düzeyinde temsil ediliyordu. Demirel’in AP’sinde Nuri Bayar, Ecevit’in CHP’sinde H. Fehmi Güneş ve Hayrettin Uysal, Erbakan’ın MSP’sinde İsmail Müftüoğlu ve Cevat Ayhan, Özal’ın ANAP’ında Ersin Taranoğlu, Çiller’in DYP’sinde Nevzat Ercan gibi ünlü bakanlar Sakarya’dan seçiliyordu. İktidarda ya da muhalefette hiç fark etmez vilayetle ilişkilerde hep etkindiler; ama yüzgöz değildiler. Valiler ile politikacılar arasında dengeli bir ilişki ve işbirliği vardı.

Çalıştığı valileri tek bir cümleyle ifade etmesini istedim?

Necdet Kambur?

-Kapısı halka açıktı. Önceliği kırsal kesime hizmetler oldu. Uğurlama töreninde köylerden insanlarımız aracının önünü kestiler, dakikalarca göndermediler.

Muzaffer Erdem?

-Çok kısa süre görevde kaldı. Tanıma fırsatı olmadı.

Sadri Turan?

-Valiliği sağ-sol olaylarının yoğun olduğu bir döneme denk geldi. Güvenliğe önem verirdi. Çok ciddiydi. Sert bir valiydi. Ağırlığını karşısına hissettirirdi.

Coşkun Irvalı?

-Bütün Türkiye’ye değnekli kaymakam olarak adını duyurmuştu. O da görevinde sertti. Görev dışında esprili, sosyal biriydi.

Mehmet Aldan?

-Mesaiye herkesten önce gelir, herkesten sonra çıkardı. Valilik harcamalarında çok titizdi. Tasarrufa önem verirdi. Sakarya’yı çok sevdi. Hatta Sakarya kitabı yazdı.

‘HER ASKERİN BABASI VALİ Mİ?’

Söyleşinin burasında bir dönem anlayışına çarpıcı bir örnek anlattı:

Bir gün eşi Sezer hanım makama geldi; “ Oğlum Antalya’da asker, dün ameliyat oldu, komutanını bulup sağlığını öğrenmek istiyorum. Nasıl yapabiliriz” diye sordu. Telefonla oğlunun komutanını bulup görüştürdüm. Bu görüşme yapılırken Vali Bey geldi. Çok kızdı, eşine çıkıştı. Devletin telefonu ne zamandan beri özel işlerde kullanılır oldu, dedi. Ve hiç unutamayacağım bir söz ekledi: “Her askerin babası vali mi?”

KOZAKÇIOĞLU’NUN İNTİHAR OLAYI

Kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Hayri Kozakçıoğlu?

Kozakçıoğlu zamanında çok yorulduk. Çok çalışkandı. Gözüpekti. Kararlıydı. İz bırakan valilerin bence birincisiydi.

Parantez açarak Kozakçıoğlu’nun dönemin iktidar partisi milletvekilleriyle sorun yaşadığını anımsatacak oldum. Ne soracağımı anladı.  Gerçeği anlattı:

-Anavatan Partisi iktidar yıllarıydı. Milletvekili Mümtaz Özkök’le ters düştüler. Bu durum gizli kalmadı. Kamuoyu duydu. Diğer milletvekili Nihat Akpak Vali Bey’in tam arkasında durdu. Anavatan Partisi bu olay nedeniyle ciddi şekilde karıştı. Tam o günlerde Diyarbakır’a tayini çıktığı için söylediğin algı halkta da oluştu. Tayinin bu olayla bir ilgisi yok.

Peki, görev süresi mi dolmuştu?

Şu ana kadar bilinmeyen bir gerçeği söyledi:

-Kozakçıoğlu’nun tayini kendisinde sürpriz etkisi yaptı. Canı sıkılmıştı. Sabah yakın çalışma arkadaşlarıyla yaptığı toplantıda “-Benden buraya kadar” dedi. Emekliliğini isteyeceğini belirtti. Ama, aynı gün öğleden sonra Başbakan Turgut Özal telefonla aradı. Uzun bir görüşme yaptılar. Görüşme bittikten sonra makamından çıkıp özel kaleme girdi ve şöyle söyledi: “Belma, göreve devam. Emekli olamayacağım.” Bugün şöyle düşünüyorum. Hayri Bey Diyarbakır Valisi olarak gitti. Kısa bir süre sonra Olağanüstü Hal Yasası çıktı ve özel yetkilerle donatılarak ilk OHAL Valisi oldu. Demek ki devlet o bölge üzerinden Türkiye üzerinde oynanan oyunu gördü ve terörle destekli gelişmelere karşı önlem aldı.

Ölümü ile ilgili bir şey söylemek ister misiniz?.

Yanıtı tek sözcük oldu:

Çok güçlü bir iradesi vardı; intiharına inanmıyorum.

Söyleşinin bu bölümünde sıkıldığını anladım:

Çalıştığınız son vali Nurettin Turan ile bu faslı kapatalım mı?

Çalıştığım valiler arasında bir tek onu siyasilerle farklı ilişki içinde gördüm. İktidar partisine mensup siyasilerle ilişkilerine özel önem verirdi. Sıcak ilişkiler kurdu. Onun zamanında bürokrasi de bir dönemin kapandığını, yeni bir dönemin kapısının aralandığını düşündüğüm oldu.

BAŞBAKANI BİLMEDEN TERSLEDİM

 Çayını karıştırırken yüzünde tebessüm oluştu:

Emindim. Aklına bir şey gelmişti. Ne geldiğini sordum?

-Onun zamanında unutulmayacak bir anım oldu. 12 Eylül’de siyasi partilerin genel başkanlarına siyaset yasağı gelmişti. O yasaklar referandumla kalktı. Eski Başbakan Süleyman Demirel böylece yeniden sahneye çıktı. Yasaklar kalkınca Süleyman Bey ilk mitingini Sakarya’da yaptı. Bizim şehirde benim gördüğüm en büyük miting olmuştur. İşte o mitingin ertesi günü telefon çaldı. Açtım, karşımdaki ben Süleyman Demirel diyor, vali beyi bağlamamı istiyor. Biri işletiyor sandım, nereyi aradığını hatırlattım, sonra da bir güzel tersleyerek telefonu kapattım. Tekrar çaldı, karşımda kararlı bir ses: “ Kızım ben Demirel, Vali Bey’i bağla bakayım” dedi. Bu kez sesinden acaba mı dedim. İçeri makama geçip Vali Turan’a durumu arz ettim. Bağla dedi, bağladım. Miting önlemleri için teşekkür etmiş. O zaman Vali Nurettin Turan, Demirel’in bir özelliğini anlatmıştı. Süleyman Bey, teşekkür, kutlama ya da taziye gibi durumlarda sekreter kullanmaz, bizzat telefonu kendisi çevirirmiş. Ne büyük adamlarmış. Olgunluğu görüyor musun?

12 EYLÜL VE NEDEN DEMOKRASİ

12 Eylül darbesi olduğunda görevde miydiniz?

-Evet.

Biraz da o süreçle ilgili laflasak?

Soruyu kafasında ölçtü biçti:

-Şu kadarını söyleyeyim. Devlet protokolünde valilik makamı cumhurbaşkanını temsil eder. 12 Eylül olduğunda Sakarya’da Tümen Komutanlığı vardı. 12 Eylül’den önce valilikten tümene giden resmi yazıların sonu gereğinin yapılmasını rica ederim” diye biterdi. 12 Eylül döneminde ki yazılar ise “bilgilerinize arz ederim” diye sonlanır oldu. Sanırım her şeyi özetledim. Ne olursa olsun demokrasi ekmek, su gibi insanın vazgeçilmezi olmalıdır.

LİDER İZLENİMLERİ

Havayı biraz yumuşatmak için sözü liderlere getirdim

Hangilerini tanıdınız?

-Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Kenan Evren, Turgut Özal’ı ağırladık. Demirel’in yürüyüş temposuna çok şaşırdım. Yürümüyor sanki koşuyordu. Ecevit kibar kişiliği ile karşısındakine saygı duyuruyordu. Özal çok sıcakkanlıydı. Halkın ona koyduğu tonton lakabı ona tam uyuyor. Kenan Evren protokol önem veren bir izlenim bıraktı.

BELEDİYECİLİK DÖNEMİ BAŞLIYOR

Söyleşinin sonundayız. İşin içinden nasıl çıkacağımızı kestiremiyorum. Birlikte tanıklık ettiğimiz döneme geldik. Yumuşak giriş yaptım:

1989 yılında Valilik Özel Kalem Müdürlüğü’nden Belediye Özel Kalem Müdürlüğüne geçişiniz olay olmuştu. Sanki yıldız bir futbolcu transferi gibi gazetelerde konu malzemesi yapılmıştı. O süreci anlatır mısınız?

Yüzünde gülücükler oluştu. Sesine yeniden canlılık geldi:

Rahmetli Ünal Ozan 1989 yılında belediye başkanı seçilmişti. Mazbatayı aldığı gün beni telefonla aradı ve şunları söyledi: “-Belma, belediye başkanı olarak ilk telefonu sana ediyorum. Birlikte çalışmak istiyorum. Özel Kalem’de masan hazır.”  Şaşırdım önce. Tebrik etmeyi bile unuttum. Ne karşılık verdiğimi de hatırlamıyorum. Daha sonra meclis üyesi Kadir Kurtuluş geldi. Eşim Bülent’in de etkisiyle kabul ettim. Ama yatay geçişim için Vali Nurettin Turan’ın onayı gerekiyordu. Onaylamadı. Araya hatırlı insanlar girdi, onay alındı. Böylece benim için yeni bir dönem başladı.

İki kurum arasında ne fark var?

Valilik kurumunda devlet ciddiyetinin çizgileri kalındır. Belediyeler ise özyönetim olduğu için orada da içi dışıyla şehir halkının sıcaklığını duyumsarsınız. Vatandaşın vilayete geliş gidişi ile belediye geliş gidişi arasında fark vardır. Bu söylediğim yanlış anlaşılmasın. Ben her iki kurumu birbirini tamamlayan bir mekanizma görürüm. Devlet dediğimiz de bu değil mi?

Sevgi dolu yüreği son kez deşelim:

Ünal Ozan’ı konuşalım mı?

Anlamlı anlamlı yüzüme baktı:

-Türk belediyeciliğine yepyeni boyutlar kazandırmıştı. İlklerin adamıydı. Belediyecilik uygulamaları Almanya’da bir, Türkiye’de başta ODTÜ olmak üzere birkaç üniversitede araştırma konusu oldu. Birçok belgesel yaptı. Değeri ileride anlaşılacaktır. Ünal Bey’in kazandırdığı belediyecilik anlayışını, yöneticiliğini, eşsiz kişiliğini günlerce konuşabiliriz. Hangi birini anlatacaksın? Her gün bir olay! Ne heyecandı ama?

Vurguladı:

-Geride tek bir leke bırakmadı. Gönlünü Adapazarı’na vermişti. Adapazarı için savaşırken öldü. Değeri bugün anlaşılıyor. İleride daha iyi anlaşılacaktır. Kırgınım…

İç çekti. Tıkandı. Susuştuk. Bu sevgi dolu yüreği daha fazla zorlayamadım. Ozan’ın ölüm yıldönümü için söyleşi sözü aldım.

Editör: TE Bilişim