Sakarya Roman Derneği Başkanı Orhan Tanyel, eskiden çingene sözcüğüne yüklenen ‘yüzsüz’, ‘arsız’, ‘hırsız’ gibi anlamlar nedeniyle, bu şekilde anılmak istemediklerini belirtti.

Olumsuz algı nedeniyle kendilerine ‘Çingene’ yerine ‘Roman’ dendiğini anlatan Tanyel, “20-25 yıl öncesinde çingeneydik, şurada 25 yıldır Romanız. Aslında bakarsanız biz çingeneyiz, ötesi berisi yok. Şimdi biraz daha sosyeteleştik” dedi.

Sakarya Romanlar Derneği’nin Başkanı Orhan Tanyel ve Roman vatandaşlar ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Romanların din meselesinden, çingene kelimesinin tarihine, kentsel dönüşüm problemlerinden toplumsal sorunlarına kadar bütün konuları siz değerli okuyucularımız için konuştuk

Söyleşi: Berna YILMAZ

Çingene kelimesinin kabul edilmemesinin nedeni nedir? Neden çingeneden roman kelimesine değişim yaşanmıştır? Eskiden sözlükte çingene kelimesinin manası vardı. Benim ortaokul dönemimde sözlükte yazıyordu bu ve Çingene’nin sözlük manası yüzsüz, arsız, hırsız, yeri yurdu belli olmayan, göçer hayatı yaşayan kişiler. Çingene kelimesini kendimize yakıştıramamamızın sebebi anlamından kaynaklıdır.

Romanların mezhebi ile ilgili bilgiler verir misiniz?

Peygamberimiz s.a.v. Hz Muhammed Hz. İbrahim’in soyundan gelme. Hz. İbrahim’in eşi Hz. Hacer validemiz gıtlik kavmi var. Oradan çocuğu olmuyor diye Hacer validemiz evleniyor ve oğlu İsmail dünyaya geliyor. İsmail’in soyundan da peygamberimiz s.a.v Hz. Muhammed dünyaya geliyor. Araştırılsın ve bakılsın bunların hepsi ispatlı. Peygamberimizin eşlerinden biri Maria Gıptia, ve bu kişiden peygamberimizin bir çocuğu oluyor, çocuk 5 yaşına kadar yaşıyor daha sonra vefat ediyor. Yani peygamberimizin de eşlerinden bir tanesi roman. Bu ispatlanmış ve kanıtlanmıştır. Peygamberimiz dahi roman soyundan gelmedir. Bunlar hadisi Şerifte de var.

Günümüzde romanlar arasında hala akraba evliliği var mı?

Akraba evliliği de peygamber efendimizin zamanından kalma fakat o eskidendi. Şimdi yok, 40 yılda biri çıkarsa kaçmak isterse kaçıyordur. Kaçıyorsa namus bölünüyor. Tamam, al kardeşim yap düğününü derler. Bu süreç hala var ama o da kırılıyor. Başka bir roman vatandaş: O eskiden de mesela ben 15 yaşında evlendim. Oğlumu 18-19 yaşında evlendirdim. Kız seviyor, oğlan seviyor, kız kaçarsa alınır düğün yapılır.

Eğitim olayı neden yok, çocuklar neden okula gitmiyor, Eğitimsizliği ne bakımdan ele alıyorsunuz?

Örneğin üniversiteye gitmemek mi? Şimdi sisteme bakarsak bu sistem şu anda değişiyor. Eskiden çok daha fazla vardı. Şu anda ise lise ve üniversite mezunu çocuklarımız var mahallemizde. Yine eksikliklerimiz de var. Eğitimsizlikte ilkokula gitmeme de söz konusu eskiden bu daha da kötüydü. İnsanlarımızın tutumu eskiye nazaran biraz daha iyi. Daha iyi olması da gerekiyor. İşin doğrusu bizlerde de hata var. 20-25 yıl öncesinde çingeneydik şurada 25 yıldır romanız. Aslında bakarsanız biz çingeneyiz ötesi berisi yok. Şimdi biraz daha sosyeteleştik.

Mahallenize yapılacak olan kentsel dönüşüm ile ilgili ne düşünüyorsunuz, Yaklaşımınız nasıl?

Yaklaşık 5 yıldır kentsel dönüşüm olayı gündemde, romanlara ait yapılacak konutlar vardı fakat şuan için o da değişikliğe uğradı. Türkiye ve savaşın durumundan dolayı Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın kentsel dönüşüme destek verme olayı ortadan kalkınca belediyeler kendi güçleriyle, yerel güçleriyle ya da şirketler, firmaların ihaleye katılmalarıyla, gelişmeyle bu projeyi yürütmeyi hedefliyorlar. Şuan için ortada elle tutulur, gözle görülür net bir şey yok. Kentsel dönüşüm olayı şuan gündemde hala. Çevre şehircilik Bakanıyla görüştük, bizlere destek vereceklerini, biraz daha olumlu hale getireceklerini, bu konu hakkında söz verdiler fakat Bakanın söylediği şuydu: Hazine arazilerinin belirlenmesini istediler. Belirlenen hazine arazilerinin birkaç tanesine göz attım şuanda olumlu karşılanacak araziler değil.

Hazine arazileri nerede ve neden olumlu karşılanacak durumda değil, yeni hazine arazileri ile ilgili şikayetiniz nedir?

Hazine arazileri çok olmasa da şu an bulunduğumuz noktadan şehir merkezine biraz daha uzak kalıyor. Arazilerin şuanda ismini hatırlamıyorum. Evlerimiz merkezde ve alışveriş merkezlerinin bulunduğu noktada kalıyor. Bu durum bize rahatlık sağlıyor fakat verilen hazine arazileri biraz daha merkezi noktadan uzak kalıyor.

Kentsel dönüşüm ile dağılmaktan, asimile olmaktan veya kültürünüzü kaybetmekten korkmuyor musunuz?

Kentsel dönüşüm neden merkezi noktalarda olmalı? Eğitim başta, bizler eğitimsiz insanlarız biraz da diğer etnik grupların arasında karma olmamız lazım. İnsanlarımız toplumla kaynaşmalı, diğer kesimlerin yaşadığı hayat tutumuyla bizler de özdeşleşmeliyiz. Örneğin benim çocuğum senin çocuğunu gördüğünde, okul okuyorsa benim çocuğum da okul okumak zorunda kalacak ya da o hissiyatı kendine mecbur kılacak ya da benim çocuğum senin çocuğunun davrandığı gibi davranacak veyahut ben diğer insanların yaşadığı, bulunduğu, oturduğu mekanlarda oturacağım ben de kendimi onlara benzetmeye çalışacağım, bu değişkenliğe uğrayacak. O zaman bizim üzerimizde var olan o önyargının bir nebze de olsa biraz daha değişeceğine inanıyorum. Yüzyıllardır romanların o önyargıya sahip olmalarının sebebi budur. Örneğin, bakanlarla oturuyoruz. Bakana soru yöneltiyorum, bakan öyle anlamadan bir gaf yapıyor ki biz birbirimize bakıyoruz. İçeride demiyoruz ama dışarı çıktığımızda bakanda da bir önyargı var, diyoruz. İnsanın isterse kültürünü yaşatabileceğine inanıyorum. İnsanlar kentsel dönüşümde sülale sülale gitmeyi hedefleyecektir. Yani en 10 15 hane filan. Hepsi yan yana değil de, bir sokağa bölünmüş olur. Bir tane ev oradaysa, bir ev öbür tarafta bir ev şu tarafta olur sonuç olarak birbirlerine yine yakın olurlar. Toplumumuzun kaynaştırılması lazım.

Sapanca’daki roman aileleri ne durumda, en son kentsel dönüşüm sebebiyle oradaki romanlar da göç etti. Aileler şuanda ne yapıyorlar?

Sapanca’daki romanlar caddeye yakın yerde oturuyorlardı. Onların konutlarını en arka bölümlere yaptılar. 80 aileye yapıldı. Sapanca’da mantık şuydu, ailelere az para verildi, daireleri kabul etmesinler, edilmesin, onlar da bir şekilde bizim önerdiğimiz parayı alsınlar mahkemeye gitsinler, mahkeme ne kadar artırım yaparsa yapsın ama biraz olsun insanlar dağılsın. Sakarya’nın en büyük Roman mahallesiydi orası. Tapu olarak 504 hak sahibi gözüküyordu ama normalinde en az nereden baksan en az bin tane ev vardı.

Balıkesir’de kentsel dönüşüm kapsamında 30 haneli evler yapıldı, belediye başkanı romanlara verdiği sözü tuttu, kültür yaşatılmaya devam edildi. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bizim burada da 30-40 hane olsa bizde de böyle bir şey düşünülebilir o zaman dağılmamıza da gerek kalmaz. Merkezi bir noktada konut yapılmış ve yerleşmiştir. Fakat bizim burada nereden baksan 300 hane var. Hatta fazlası var eksiği yoktur.

Kentsel dönüşüm olayında diğer bölgelerle, roman dernekleriyle iletişim halinde misiniz?

Evet var, nerede ne oluyor?  Hangi bölgelerde kentsel dönüşüm var? Nasıl bir tutum sergileniyor?  Hepsinden haberdarım. Roman mahallelerinde şu ana kadar yapılmış olan kentsel dönüşümlerde memnuniyet oranı yok. Derneklerle de iletişimimiz hala devam ediyor. Türkiye’nin hemen hemen her ilinde de varız. Bildiğim kadarıyla olmayan Şırnak, Mardin, Hakkâri. Oralarda da romanlar var ama öyle bir dernek yok. Van, Artvin, Rize, Trabzon, Erzincan, Erzurum, Ordu, belki birkaç il daha çıkar. Elazığ, Tunceli, Kars buralarda da roman var fakat dernekleşme yok. Hatay’da Adana’da irtibatta olduğumuz romanlar var. Diyarbakır’da da var. Buralara kadar uzanıyor, kentleşmesi. İrtibatta olduğumuz arkadaşlarımız var.

Oralarda da kentsel dönüşüm sorunu var değil mi?

Hatay’da şuanda sürüyor. Hatay’da bu sorun daha büyük bir hal aldı. Hatay’ın Antakya bölgesinde, çok düşük rakamlar teklif edilmiş. Kentsel dönüşüm Ankara’da yapıldı hüsran, İstanbul Sulu kule başlı başına bir dram, Bursa’da yapılan da öyle. Çanakkale bölgesinde de öyle..

Kentsel dönüşümden neden memnun değiller?

Olduğu yerinde değişim yok, kentsel dönüşüm demek buradaki insanı farklı bir bölgeye götürmek demek değildir. Kentsel dönüşüm demek olduğu yerde o bölgeyi açıp tekrar bir yapılaşma işte sosyal faaliyetlerini insanların gerçekleştirebileceği bir alan, daha ferah bir ortam oluşturmaktır. Başka bir yerde hızlı bir şekilde konuşlandırırsın insanları, bu alanı açarsın, bu alanda değişimi yaparsın daha sonra buyurun geçin dersin. Ama kalkıp da şöyle olmayacaktır yani, bu toplum yüzyıllardır kendi emeğiyle, zor şartlarda hayatlarını idame ettiren bir kesim. Kimse de kalkıp ta şunları yapmamışlar, ya arkadaşlar gelin sizlerde bu potansiyel güçsünüz, sonuçta siyasetçilerin hedefi oy toplamak, oyların neticesinde de belediyelikler ya da hükümet kurulacak. Bu insanlara denmedi ki, arkadaşım gelin meclis üyesi olun, belediyenin içerisinde, kamuda yer alın. İnsanlarımızın mantığına göre bir görevlendirme yapın. Kimse bunu yapmaya tenezzül bile etmemiş. Şimdi biliniyor ki bizlere karşı bir önyargı var. Örneğin; ben size komşuyum bana karşı sempati duymazsan, gülümsemezsen, selam vermezsen, ben ister istemez düşünüyorum roman olduğum için farklı bir gözle farklı bir mantıkla bakışı var bana. Beni görmezden geliyorsa ne yapayım diyeceğim, hayatıma devam etmeye çalışacağım. Ama bizler soyutlanmış birer kişi olarak kalacağız bu böyleydi ve yüzyıllardır hep böyle oldu. Daha sonra bizlere karşı önyargı yok diyorlar. Nasıl yok yahu? Her şey ortada.. Gelsinler ve bana ispatlasınlar o önyargının olmadığını. Ben delilli ispatlı olarak her şeyi açıkça sunayım önüne. Sadece sizin bahsettiğiniz CHP’li milletvekili Özcan Purçu’nun olduğu 30-40 haneli bir mahalle sanırım memnun. Vekil olmadan önce Özcan benim grup arkadaşımdı. Sürekli Türkiye geneli çalışmalarımızda hep beraberdik. Onunla beraber bir sürü çalışmamız var.

Karasu’da da kentsel dönüşüm olacak mı?  Yoksa oradaki farklı bir durum mu?

Karasu’da kentsel dönüşüm olmadı. 70 aileden belki 10 hanenin kendi tapulu arazisi var ama bunun 60’ı arazi boş ve geniş olduğu için o bölgeye gelmiş ve hayatını daim ettiriyor. Orada da böyle bir çalışma var, hüsran söz konusu. Belediye’nin oradaki romanlara da sizlere ev yapacağız şeklinde sözü var. Ben, Belediye Başkanı’nın samimi olduğuna inanıyorum açıkçası. Ama diğer etnik grupların bir arazi belirleme olayına kötü bir bakış açısı var. Romanların bulunduğu kesimde cadde kısmında olan bir başkasının arazisi, diğer arazi ise romanlara yapılması düşünülen nokta. İster istemez bu insanlara yol açılacak. Romanların bulunduğu nokta tarla olduğu için hiçbir ulaşım aracıyla evlerine ulaşamazlar. Şahsa ait olan arsadan bir yol açılması lazım, o kişi de arazisinden yol vermeyeceğini belirtiyor. 300 -400 kişilik bir nüfus var orada, bir kişinin ağır basması oluyor. Devlet bir yerleri isterse istimlak edebiliyorsa, anlaşma yolunu tutabiliyorsa olmadı ben bunu yapmak zorundayım der. Devlet istimlak bedelini belirler, araziden bir ya da iki dönüm her neyse almak isterse yapar. Bu duruma da o şahsın karşı gelme durumu yoktur. Karasu’daki durumda iyi niyette var, o iyi niyeti bozan kişiler de var. Bazı olgular değişiyor.

Sedaş ekiplerinin çevik kuvvet ile mahalleye gelmesine yorumunuz nedir?

SEDAŞ’ın yaptığı olaya, arkadaşlar bazı yorumlar yapmışlar sağ olsunlar. Sanırım iyi dinlemediler ya da görmekten acizler maalesef direk ilk gördükleri haberin altına yorum yapmışlar. Ben orada diyorum ki bakın, SEDAŞ gelmişte burada hakarete mi maruz kalmış ya bir engellenmeye mi maruz kalmış. Eğer böyle bir durum olursa, polisle veya çevik kuvvetle gelmekle o zaman bu insanlar haklı duruma düşer. Bu kaçak olayı var, yok demiyorum var yani eğer böyle bir durumla karşı karşıya kalmışsa o SEDAŞ, o görevli o zaman der ki benim can güvenliğim yok, ben gidip kesemem o zaman haklı durumuna düşer. Aynen o günde bunları söyledim yani hiç böyle bir durum yok iken hiç böyle bir hakaret ya da bir yaklaşım ya da gelip işte ben kesmeye geleceğim diyipte onaylanmama gibi bir pozisyon olmadı. Direk polislerle gelinmesi benim tepkim o. Ben o yorumu yaptım vatandaş ( kendini bilmez geri zekalılar) Orhan başkan Mercedes’le gezmek değil o, işte yeni camide oturuyorsun en lüks yerlerde takılıyorsun vs. Ya kardeşim evet ben Mercedes kullanıyordum ama 2.5 yıl önce ben bu milletimi savunmak için, çözüm noktası olayım diye arabamı sattım. Ben restoran işletiyorum, para da kazanıyorum ama ben kazandığımı kaybettim. Oradan kazandığımla tek bir şey almadım. Kedi malımdan kaybettim. Hamdolsun yaradana karasuda dairem de vardı, bankada param da vardı, altımda arabamda vardı bunların hepsini sattım bir de üstüne borç yaptım yani. 7,5 yıldır o restaurantı işletiyorum, oradan kazandığımı milletimin peşinde yiyorum. Ben artı bir mal edinemedim niye? Ben milletimin peşine bu kadar koşturmasam, mücadele vermesem herhâlde 3-5 daire alırdım. Ama arkadaşlar bunu bilmezler ‘ah Orhan başkan Mercedes’e biniyorsun vs’ yorumlar yapıyorlar.

Başka söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Evet, içimizde her toplumda olduğu gibi kötü muamele yapan, hareket eden insanımız var. Ama ki herhangi bir etnik grup, söylemek istemiyorum ama bir Laz bir Gürcü, bir Çerkes, bir Manav hangisi diyebilir ki bizim toplumumuz hepsi iyidir, hepsi dürüsttür, hepsi doğrucudur. Nasıl ki o etnik grubun tümüne yakıştırılamıyorsa, ben Müslümanım hele hele diyorlarsa, Müslümanlık bu ise ben kabul etmiyorum. Ben o kadar bezdim yani o kadar mücadele veriyorum. Bunu çıksın karşıma bir tanesi desin. Bizde de olabilir kardeşim kötü, ahlaksız, hırsız insan ne bileyim ayyaş olabilir. Fakat bunu örneğin Orhan yapıyorsa, Bunu Orhan yaptı desin kardeşim, tüm etnik gruba hitap ettirilmesin.

Editör: TE Bilişim