İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şube Başkanı Hüsnü Gürpınar, Sakarya’daki yapılara uygulanan kat sınırlamasıyla ilgili, “Deprem sonrası bizim söylediğimiz bir şey vardı, onu yapmadılar. ‘Her yer iki kat’ diye kestirip attılar. Bir şehirde her yer iki kat olmaz. İnsanlara alternatif yaratalım. Bazı bölgelerde, belediyenin yetkisi dâhilinde imar yasağı koyarsınız, hiç yapılaşmaya müsaade etmezsiniz. Yapı yasağı koyabilirsiniz ama zeminin düzgün olduğu yerlerde de imar planları ona göre yapılmalı” diye konuştu.

Özellikle Karaman-Yenikent-Camili bölgesinde kamunun 4-5 katlı binalarının bitişiğinde bile vatandaşa 2 kat sınırlaması getirilmesinin mantıksız olduğunu söyleyen Gürpınar, bu ve benzeri sebeplerden dolayı Büyükşehir’in kat baskısıyla karşılaştığını belirtti. Gürpınar,” Benim aldığım duyumlara göre, gelen bazı yatırımcılar kat sınırlamaları üzerine yer bulamayıp gidiyor. Dört katlı için bir bölge olsaydı çok farklı olurdu. Şehircilikte her yerin sabun kalıbı gibi olması da çok hoş bir olay değil. Bir siluet de oluşması lazım” ifadelerini kullandı.

Hüsnü Gürpınar

Zeki Başkan (Zeki Toçoğlu) Mart ayında Büyükşehir Belediye Başkanı oldu, Ağustos ayında Büyükşehir’de Strateji Belirleme Toplantısı diye bir toplantı yaptı. Biz de davetliydik. Meclis üyeleri ve sivil toplumdan davet ettiği kişiler vardı. Orada, 2009 yılının Ağustos ayında, kısa ve öz şunu söylediler: ‘Biz bundan sonra şehirde yapacağımız, toplumu doğrudan ilgilendiren işlerde, bu hazırunun, kamuoyunun bilgisini alacağız. Kamuoyunun karşı durmasına rağmen herhangi bir iş yapmayacağız. Ortak akıl kullanacağız’ dediler.

Ben de söz aldım ve teşekkür ettim. Bir de Adnan Uymaz, meclis üyesiydi, çıktı kürsüye, ikimiz de teşekkür ettik. Dedik ki ‘Biz şimdiye kadar böyle bir işe alışkın değiliz. Bu yönetim tarzı güzel, destek vereceğiz.’ Teşekkür ettik. 2009 Ağustos’unda olan bir olay bu… Sonra, 2009 yılının 14 Aralık günü, hiç unutmuyorum. Bir meclis toplantı gündeminde bir baktım Gar Meydanı imara açılıyor. Birinci geçit de dahil olmak üzere 17 dönüm bir alanı açıyorlar.

Ben, sadece ‘Ortak akıl nerede’ dedim. Başka hiçbir şey söylemedim ve ben ‘tü kaka’ oldum. Sonra biz yine mahkemeye gittik. Yine süreç devam ederken 2-3 sene orayı mezbelelik bir vaziyette özellikle tuttular. Bu arada o iki tane arsayı da satılığa çıkardılar. Birisini Necdet Tömekçe aldı birisini de keresteci Halis Aygün almıştı. Şimdi onlar imarlı arsa aldıklarını düşündüler. Mahkeme bizim lehimize sonuçlanınca bu sefer arsa yeşil alan oldu.

Açıkçası çok kişileri üstümüze de saldılar. Ciddi anlamda baskı da yedik. Bunun içinde belediye meclis üyeleri de vardı, ticaret odası da vardı, ticaret odası meclis üyeleri vardı, herkes vardı. Ben o zaman ticaret odasına, ‘Ticaret odasının orada 400 metrekare bir yere ihtiyacı yok ama bu şehrin o meydana ihtiyacı var’ dedim. Bir de ticaret odası, o günkü şartlarda ‘kendi yerim’ diye çıkmıyordu ortaya, ‘üyelerimizin yerlerini koruyoruz’ diye çıkıyorlardı.

Ben de, ‘Sizin sadece iki değil on bin üyeniz var. On bin üyenin içinde bir sürü üyenin bu şekilde mağduriyeti var. Onlara da sahip çıkın o zaman’ dedim. Zeki Başkan, toplantıya davet etti. Ben de yalnız olmayayım diye Şadi’yi (Şadi Tanış) de yanıma çağırdım.

Şadi Tanış

Görüşmeye çağırdı diye biz gittik, başkanın odasına girdik. Mülk sahiplerini de çağırmışlar, bizi karşı karşıya getiriyorlar.

Hüsnü Gürpınar

Bizi oraya anlaşmaya çağırıyorlar ama ‘Bizim dediğimiz olursa anlaşalım’ diyorlar.

Şadi Tanış

Olmaz dedik. ‘Ticaret odası, burada insanların mağduriyeti söz konusuysa yerini bağışlasın, belediye 200’er metrekare arsalarını satmıştı, onların parasını iade alsın. Diğer mağdurlar için de gidin TCDD’yle anlaşın’ dedik. Şu an müftülüğün oradaki katlı otoparkın yerini alsınlar dedik. Devletin kurumu… Diğer mülk sahiplerine de orasını verin. Burası meydan kalsın.

‘Orasının mülk değeriyle burasınınki bir mi’ diye mülk sahiplerinin itirazı oldu. Zeki Başkan, ‘Benim bundan başka çözümüm yok. Burasını imara açıyoruz’ dedi. Biz de ‘Sizin çözümünüz yoksa itirazımız var’ dedik. Orada daha sonra her ne kadar ‘Gar Meydanı’nı ben yaptım’ deseler de öyle bir şey yok. Meydan falan yapmadı hatta yapmamak için çok direndi.

Hüsnü Gürpınar

Mahkeme kararı olmasaydı orası gitmişti. Ama şunu da söyleyeyim; şu anda öyle bir mahkeme olsa kazanamayız. Çünkü stadyumda ve eski köy hizmetlerinin olduğu yerde yaşadık onu. Orayı da mahkemeye verdik mesela ama kaybettik. Orası sağlık kampüsü alanı olsun diye çok uğraştık. Ki plan yapılırken de itiraz ettim. Özel idarenin olduğu alanı resmi kurum alanı olarak ilan ettiler.

Biz itiraz edince, ‘Resmi kurum alanı olarak kalsın, nasıl olsa sağlık alanı olur’ diyerek gargaraya getirdiler. Gel zaman git zaman oraya işyeri yaptılar, ticarete dönüştürdüler. İtiraz ettik ama mahkemeyi kaybettik. AKOM’un yeri de orası değil bence. AKOM’un yeri, eski Bayındırlık Müdürlüğünün olduğu yer. En ideal yer belki de orasıydı.

Belli de olmaz, bakarsınız yarın yıkılır başka bir şey yapılır. Ama bu kamu kaynağı israfıdır. Belediyeler Gar Meydanı’ndaki 200 metrekare arsayı, yanlış hatırlamıyorsam 1 milyon 200 bin liraya sattılar. O parayı 1 milyon 700 bin lira olarak geri ödediler. Buradaki 500 bin lira, iki tanesinden 1 milyon lira, kötü yönetimden dolayı kamu kaynağı israfı değil midir? Burada kişilere hesap sorulmadığı müddetçe bu ve buna benzer olaylar devam edecek.

Tuncer Kalaycı

Depremde toplanma alanları… Gar Meydanı’nı kurtarmışsınız, Demokrasi Meydanı da var. Toplanma alanlarının sizde bir listesi var mı? Şu anda ne durumda biliyor musunuz?

Hüsnü Gürpınar

Şu anda öyle bir liste yok bizde ama kendi düşüncemiz var. Mesela eski stadyum alanı, Millet Bahçesi bir toplanma alanı. Donatım Park’ın, ki ismini değiştirerek sonunda doğruya geldiler, olduğu alan, Demokrasi Meydanı, Gar Meydanı… Benim aklıma gelenler şu anda buralar. Ama belediyenin bu konuda bir çalışması var mı, bilmiyorum. Aslında bunları belediye veya yerel yönetimler belirleyip ilan etmeliler.

İstanbul’da öyle bir sıkıntı var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2004 yılında, 460 tane toplanma alanı tespit etmiş. Ama bugün onların 400’e yakını imara ve yapılaşmaya açılmış, 50-60 tane kaldığı söyleniyor. Belediyelerin depreme hazırlıklı olmak adına bu tür olayları tespit edip kamuoyuyla da paylaşması gerekir. Beni İMO Başkanı’yım, yarın deprem olsa nereye gideceğimi bilmiyorum. Ne yapacağımı da bilmiyorum. Anca geçmişte yaşadıklarımızdan yola çıkıp kendi çabamızla bir şeyler yapmaya çalışacağız. Ama bu böyle olmamalı.

Tuncer Kalaycı

Peki, Donatım Park içindeki yapılanmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Her gün bir şeyler yapılıyor gibi hissediliyor.

Hüsnü Gürpınar

Olmaması gerekir. Donatım Park içinde mesela yüzme havuzuyla öğretmenevi ve okulun olmaması gerekirdi. Hatalı yapılar bence… Orada okul olmaması gerekirdi. Yüzme havuzunun da yeri orası olmamalıydı ama yapıldı.

Şadi Tanış

Depremden sonra Zirai Donatım arazisi komple Valilik emrine tahsis edildi. Özel İdare, ilk kendine göre öncelik olarak öğretmenevine geçici bir izin verdi. O bina çeliktir. Geçici yapı çünkü imara açık olan bir yer değil. O dönem ben de itiraz ettim. Madem orası geçici, tek kat olması gerekirdi. İki katlı olursa bu iş geçici olmaktan çıkar. Fakat ihtiyaç olduğunu söylediler, yapıldı.

Depremden sonra Büyükşehir Belediyesi orayı talep etti. Orasını Özel İdare, belediyeye tahsis ederken bir bölümünü ayırdı. Şu anda yüzme havuzunun ve okulun olduğu bölümü ayırıp geri kalanını verdi. Sonra yine bir seçim öncesi Spor Bakanı’ndan yüzme havuzu sözü alınca kamunun uygun bir yeri olarak görülüp oraya yapıldı.

Özgür Arık

Başkanım, İMO olarak yasalardan kaynaklanan haklarınızı kullandınız. Çarpık imar uygulamalarına karşı davalar açtınız. Bu mücadeleyi siz verdiniz. Bunun karşılığında sizce bu şehir halkı duyarsız mı? Şehrin dinamikleri kamuoyumu mu oluşturamıyor? Siyasal muhalefet yetersiz mi? Basında bu konuda bir sorumluluk duygusu gelişmemiş mi? Bir de bu cepheyle ilgili sizin duygu ve düşüncülerinizi alalım. Bu mücadeleleri verirken yalnızlık hissettiniz mi?

Hüsnü Gürpınar

Açıkçası basın kanalıyla yalnızlık hissetmedik. Basın, elinden geldiğince paylaşmaya çalıştı. Tabi bunu da gündemde tutmak adına bizim farklı bir şey yapmamız gerekebilirdi. Basın bir haberi yaptı mı, ertesi gün aynı haberi yapmıyor doğal olarak. Ama bunu gündemde tutmak adına da sürekli yapmak gerekirdi. Biz, parça parça, en azından 3-5 ayda bir güncelleyebilirdik. Belki birinci sayfadan, manşetten olmadı ama haberleri yapıldı.

Siyasilerden gerekli desteği, özellikle iktidar partisinden alamadık. O, zaten karşımızdaydı. Özellikle stadyumun 2017’de Şen Piliç’e satılmadan önceki süreci biraz paylaşayım. Bütün siyasi partilerin il başkanlarını ve yöneticilerini davet ettik, bizim orada bir basın toplantısı yaptık. Tabi siyasi parti il başkanları gelmedi. Muhalefet partisi de gelmedi. Bu sefer ‘biz gidelim’ dedik ve ertesi gün 8-10 kişi bütün siyasi partileri ziyaret ettik.

AK Parti İl Başkanı Fevzi Kılıç, aynen şunları söyledi: ‘Ben oranın yeni stadyum yapılması adına Adapazarı Belediye Meclis üyesiydim. Orası karşılığı yeni stadyuma imza attığım için şu anda benim ona karşı durma şansım yok. Ama orası yeşil alan kalsın, meydan kalsın. Fakat bunu söyleyemem, dile getiremem’ dedi. Açık ve net söyledi.

Diğer siyasi partiler, sağ olsunlar, destek verdiler. Hepsi bizim yanımızda oldu. Zaten eğer bu mahkeme süreçleri devam etmeseydi orası da yapılaşmıştı, Millet Bahçesi yapılma şansı da yoktu. Çünkü orada iki tane süreç yaşadık. Birisini, 2013’te açtığımız mahkemeyi kazandık. 2017’de bu sefer TOKİ tekrar bir plan yaptı.

Orada farklı bir süreç işliyor. ‘Siz o planı iptal ettirdiniz’ diyor, üç gün sonra başka bir plan yapıp onu yürürlüğe sokmaya çalışıyor. Mücadele de çok kolay olmuyor açıkçası. 6 ay sonra bir plan yapıyor, ‘Siz eskisini iptal ettirdiniz’ diyor. Yeni yaptığı planda da çok az bir değişiklik yapıyor ama planın numarası, tarihi, meclis kararı değişiyor. O plan yürürlüğe giriyor.

İkinci plan yapıldı, TOKİ ihale yapacak derken tuttu, arsa olarak satılığa çıkardı. O süreçte de açıkçası mücadelemiz şuydu: ‘Burada sıkıntılı bir yer var. Mahkeme süreci devam ediyor.’ O arada da mahkemeye vermiştik onu zaten. Bu ihaleye talipli kimse olmasın, sıkıntılı bir arsaya kimse girmesin diye mücadele ettik. ‘Mahkeme iptal ederse elinizde patlar’ dedik. O arada zaten bir tek Şen Piliç girdi. O da belki haberli girdi, bilemiyorum. Tek alıcıyla orayı sattılar.

Ahmet Çubuk

Oranın yerine verilecek yer belli oldu mu?

Hüsnü Gürpınar

Şen Piliç, mahkeme süreci devam ettiği için orada herhangi bir şey yapmadı. Süreci bekliyordu. Zaten vadeli aldı. O fizibilite çalışmalarını yapıyorlardı. Çalışma yapılırken mahkeme süreci de devam ederken Sayın Cumhurbaşkanı’nın gelmesi ve ‘Millet Bahçesi yapıyorum’ demesi her şeyi bitirdi. Biz de mahkemeye yazdık, ‘Artık bundan sonra sizin vereceğiniz hükmün bir anlamı yoktur. Biz davadan vazgeçiyoruz’ dedik. Şen Piliç’e benim duyduğum 3 tane şehirden yer göstermişler, bir şekilde anlaşacaklar.

Şadi Tanış

Ama değeri kadar yer göstermemişler. Geçen Ergün Bey (TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay) geldiğinde Şen Piliç’in sahibinin kendisini aradığını, hala bir yer verilmediğinden sitem ettiğini anlattı.

Tuncer Kalaycı

Yer vermemekten değil, yer beğenmemekten olabilir. Eşdeğer bir yer olması lazım.

Özgür Arık

Şehrin kendi malvarlığı konusunda, az önce de söylediğim gibi, kurumsal mücadelenizi görüyoruz. Ama bu nasıl bir şeydir ki şehir bunu üstlenmiyor? Acaba burada bir eksik, yetersiz, farkında olmayan bir siyasal muhalefetten de söz edebilir miyiz? Sonuçta yönetenleri muhalefet denetliyor, denetlemesi gerekiyor.

Hüsnü Gürpınar

Biraz kafa yoranlar şehre sahip çıkıyor. Ama çok değişik, duyarsız bir toplum olduk, maalesef. Sayısal olarak az kalıyoruz. Yoksa hakikaten bu şehri benimseyen insanlar sahip çıkıyor. En azından bire bir karşılaştığımızda herkes, ‘Tamam, sizin yanınızdayız’ diyor. Ama olay bir eyleme dönüştüğü zaman orada sıkıntı yaşıyoruz.

Orhan Topçu

Yaşanabilir şehirler konusunda geçenlerde veriler açıklandı, Sakarya’yı ilk sıralarda gösterdiler. Siz, bu açıklamalara katılıyor musunuz? Bir sıralama yapsanız Sakarya yaşanabilir şehirler arasında kaçıncı sıraya koyarsınız?

Hüsnü Gürpınar

Ben Sakaryalıyım. Ben birinci sırada olması arzu ederim. O konu, bizim ihtisas alanımızın çok dışında. Kriterleri var onların.

Orhan Topçu

Kriterlerin çoğu sizin mesleğinizle ilgili…

Hüsnü Gürpınar

Yok. Ulaşımla, sosyokültürel yönleriyle ilgili bir sürü kriter var. Ben, birinci sırada olmasını isterim. Ama birinci sırada mı, bence değil.

Ahmet Çubuk

Şehirlerin gelişmesi için cazibe merkezleri olması lazım. Bizde bir tek cazibe merkezi, Serdivan… Neden bu planlamalarla başka cazibe merkezleri oluşturulmuyor?

Hüsnü Gürpınar

Ben oluşması adına söylüyorum. Büyükşehir isek tek yerde toplanmamamız lazım. Farklı farklı yerlerde cazibe merkezleri oluşmalı. Mesela Sakarya Nehri kenarına bir Sakarya Park yapıldı. Ona hiçbir zaman karşı çıkmadık. Keşke cazibe merkezi olsun, insanlar gitsin, sabahtan akşama kadar ailesiyle orada vakit geçirebilsin. Bunların oluşması lazım. Öyle bir sıkıntımız var. Biz, hep tek noktada birleşiyoruz. O zaman tek noktada büyük şehir değil, büyük bir köy oluruz.

Tuncer Kalaycı

Ulaşım sıkıntısı da var.

Hüsnü Gürpınar

Tuncer Bey, ulaşım apayrı bir dert… Ulaştırmayla ilgili bir şey söylediğimiz zaman, ‘Siz inşaat mühendisisiniz’ diyorlar. Hayır arkadaş… Ulaştırma; inşaat mühendisliğinin ana bilim dallarından bir tanesi ve ulaştırma da Büyükşehir’in en başarısız olduğu noktalardan birisi… 4-5 kişilik araçlarla toplu taşıma olmaz. Burada toplu taşımaya önem vermekten bahsedilemez.

Tuncer Kalaycı

4-5 kişilik araçlarda 11 kişi taşıyorlar, o konuda sorun yok.

Ahmet Çubuk

Bütün kentlerde raylı sistemler gelişiyor da biz neden yapmıyoruz? Önceden sorduğumuzda yeterli yolcu olmadığını söylüyorlardı. Turistik yatırımlar önce yapılır, sonra müşterisi gelir.

Hüsnü Gürpınar

Şu anda o eksikliği hissettiler, dile getiriyorlar. Eğer Zeki Başkan aday gösterilseydi belki yine birinci proje toplu taşıma, raylı sistem olacaktı. Ben şunu da söylüyorum; bu şehrin bir ulaştırma planını yaparsınız, master plan çerçevesinde yatırımlarınızı tamamlarsınız. Hepsini aynı anda yapamayabilirsiniz, buna bütçeniz el vermeyebilir. Ama planlarınızda diyelim ki şehrin tamamına 50 kilometre raylı sistem mi yapılacak? En rantabl olan, en az zararla işletebileceğiniz bir bölgede 10 kilometresini yaparsınız, bir yerden başlarsınız. İşin doğrusu da budur.

Ulaştırma ve raylı sistemle ilgili Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i dinledim. Raylı sistemi ilk getirirken yaşadıklarını anlattı. Dedi ki; ‘Eskişehir’in nüfusu 500 binin altında. DPT bu yüzden kredi vermedi. Sonra yurt dışı kaynaklı bir kredi bulduk ve tramvayı yapmaya başladık. Bu arada ciddi anlamda dolmuş-minibüsçüler cephe oluşturdular, karşı durdular” dedi. Hatta inşaat safhasında ya da devreye alındıktan sonra bir ölümlü kaza olmuş, ‘Katil tramvay’ diye bir sürü propaganda yapılmış.

Diyor ki, ‘Biz, DPT’nin 500 bin nüfus şartına rağmen yaptık ve dış kaynaklı kredimizi de tıkır tıkır ödedik. Şimdi herkes kapıma geliyor, bizim mahalleye ne zaman tramvay getireceksiniz diyor’ dedi. Bu iş böyledir. Önce hizmeti yaparsınız, sonrası zaten gelir. Bizde birtakım bölgelerde tramvayın veya raylı sistemin iş yapmaması mümkün değil. Düşündüğünüz zaman birkaç kilometre çapta 600 bin nüfus var. Erenler, Serdivan, Arifiye…

Hasan Kurtiç

Eğer birisi bana İzmit için, ‘Raylı sistemle otogardan alacağız, istasyona kadar şu sokaklardan geçireceğiz’ deseydi, ‘intihar ediyorsunuz’ derdim. O raylı sistem yapıldı, harika da işliyor. Devam ediyor. Sabiha Gökçen’e kadar var.

Ahmet Çubuk

Eskişehir’den Sakarya’ya geldiğimde çok mutlu olmuştum. Eskişehir çok kötüydü burası muazzamdı. Yeşili, doğası, ulaşımı… Ama bugün görüyoruz ki Eskişehir bir Avrupa kenti, biz hala yerimizde sayıyoruz, bu kadar imkana rağmen… Bir de adam iktidar partisinden değil. Demek ki isteyince yapılabiliyor.

Özgür Arık

Sakarya’da bir imar normu var mı sizce? Dileyenin, dilediği şekilde bina yapması, dilediği şekilde kaplaması… Nasıl soracağımı bilemiyorum da her bina birbirinden farklı…

Hüsnü Gürpınar

Anladım demek istediğinizi… Büyükşehir, Estetik Kurulu diye bir kurul kurdu. Orada da biz aslında açıkçası çekincelerimizi söyledik. Hangi akla hizmettir, Estetik Kurul bina bazında çalışmaya başladı. Estetik kurullar, bina bazında iş yapmaz. Estetik kurulların, şehirlerde bir kimlik yaratması gerekir. Bir caddeyi, bir mahalleyi ele alır, orada kimliği ortaya koyar, sonraki yapılaşmayı da ona göre ister.

Bizde olmadı. Sizin söylediğiniz anlamda kurulan o Estetik Kurul da istenilen verimi veremedi. Ama bir sokak ve mahalle bazında çalışsaydılar, kimlik ve ruh verme adına çok daha başarılı olurlardı diye düşünüyorum.

Şadi Tanış

Belediyeler kat yüksekliği belirliyor. Bu sınırlamanın dışında özel yapılar var. Kanunda belirtilen hastane, okul, resmi kamu binaları hatta AVM’ler gibi yerler konusunda sınırlama yok. Onlar özel projeye tabii. Dolayısıyla Büyükşehir ne kadar kat sınırlamış olsa da bunun dışına bu binalar vasıtasıyla çıkılıyor.

Hüsnü Gürpınar

Onları da belediye belirliyor. Nitelikli plan notlarına yazıyorlar. Başka türlü olmaz. Zeki Başkan’ın bir tek toplu taşımada ciddi sıkıntısı var. Bir de açıkçası belediyelerde çok liyakatli insanlarla çalışmadı. Zeki Başkan’ın şu an savunduğu tek şey SASKİ zaten… SASKİ’nin yaptığı bir Akçay Barajı veya nehir üzerindeki tesisler güzel şeyler. Kim ne derse desin…

Özgür Arık

Kat yüksekliğinin artırılmasıyla ilgili Büyükşehir ciddi bir baskı altında kaldı, direndi.

Hüsnü Gürpınar

Yaptıkları çok şeyler var. Ama deprem sonrası bizim söylediğimiz bir şey vardı, onu yapmadılar. ‘Her yer iki kat’ diye kestirip attılar. Bir şehirde her yer iki kat olmaz. İnsanlara alternatif yaratalım. Bazı bölgelerde, belediyenin yetkisi dahilinde imar yasağı koyarsınız, hiç yapılaşmaya müsaade etmezsiniz. Nitekim Erenler’de bir fay hattı var. İlk etapta yapı yasağı vardı, kaldırdılar. Akyazı’da da var…

Söylemek istediğim nokta; yapı yasağı koyabilirsiniz ama zeminin düzgün olduğu yerlerde de imar planları ona göre yapılmalı. ‘Her yerde iki kat’ diyerek yasaklamayın, ‘İnsanların önünü açın’ dedik. Onu yapmadılar. Baskı ondan sonra gelmeye başladı. Eğer zamanında plan düzgün yapılsa, ‘Dört katlı yapı yapmak istiyorsan bu bölgede yapabilirsin’ dense böyle bir baskı olmayabilirdi. Onu gösteremedik.

Karaman, Yenikent, Camili bölgesinde, TOKİ veya devlet 4-5 kat yapıyor, şahsın bitişikteki arazisinde ‘Sen yapamazsın. İki kat olacak’ deniyor. Böyle bir mantık olmaz. Sonra açtılar ama işin başında yapsalardı bunları daha farklı olurdu. Diyelim ki, bir yatırımcı hastane yapacak, 4 katlı yapmak istiyor. Benim aldığım duyumlara göre, gelen bazı yatırımcılar kat sınırlamaları üzerine yer bulamayıp gidiyor.

Dört katlı için bir bölge olsaydı çok farklı olurdu. Şehircilikte her yerin sabun kalıbı gibi olması da çok hoş bir olay değil. Bir siluet de oluşması lazım. Tabi İstanbul gibi olmasın. İstanbul’da çok katlı binalar ilk etapta belli bölgede başladı, şimdi her yerde ciddi anlamda rahatsız ediyor. Lakin bir siluet de oluşması lazım.

Tuncer Kalaycı

Ama Başkan’ım siyasetle ilgisi yok sanki bunun… Kafa yapısıyla ilgili biraz. Diğer partilerin yönetimlerinde de rastlıyoruz bu sorunlara…

Hüsnü Gürpınar

Dediğiniz gibi kafa yapısıyla ilgisi var. Bilim, siyasetin önünde olmalı. Bizde ne yazık ki önde değil. Siyaset bilimin önüne geçtiği zaman maalesef böyle birtakım şeyler oluyor.

Orhan Topçu

Başkan’ım, şimdi üstgeçitler yapılıyor. Biz, ilçemizde de bunlara ‘dik geçit’ diyoruz. Basamaklar dar, kullanımı zor. Kullanım alanı yüzde 5… Kimse geçmiyor. Sadece 5 tane Hendek’e yapılıyor. Bir de bunlara örnek model diyorlar. O modelin dışında yapılmıyor, her yerde aynı yapılıyor. Bu işler nasıl engellenecek? Mimari ve mühendislik açısından da ciddi hatalar var. Milyonlarca para, il geneli de düşünülürse büyük külfet. Bu konuyla ilgili bir çalışmanız var mı?

Hüsnü Gürpınar

O israfın önlenebilmesi için düzgün yerel yöneticiler seçilmesi lazım. Oralarda mümkün mertebe, üstgeçit değil altgeçide yönlenmek lazım. Üstgeçide insanların çıkması çok kolay değil.

Tuncer Kalaycı

Yürüyen merdivenler, asansör sistemleri çok mu pahalı? Engellilerin, yaşlıların kullanımı açısından da önemli bunlar.

Hüsnü Gürpınar

İnsana yapılacak hiçbir yatırım pahalı değildir bence… Neticede bir insanın canı gittiği zaman bir bedeli olabilir mi? Gençler de üşenir çıkmaya. Üstgeçit psikolojiktir biraz… Zorunlu olmadığı müddetçe üstgeçit yapmamak lazım.

Editör: TE Bilişim