Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, şehir genelinde imara açılan alanlarla ilgili eleştirilerini anlattı. Kat karşılığı arsa verilmesini yanlış bulduğunu kaydeden Toçoğlu, “Vatandaşın kendine ait bir evi var ama onun dışında 10 tane daha evi var. Devlet buna müdahale etmiyor. Adamlar da yerini kat karşılığı veriyor, 10 daire alıyor. Bu bir anlayışa dönmüş” diye konuştu. Toçoğlu, konutlaşmanın getiriden ziyade ihtiyaca yönelik olması gerektiğini savundu ve şöyle dedi: “Sapanca’da da biz aynı sıkıntıyı yaşıyoruz. Kurtköy’e doğru gittiğiniz zaman, dağlara bakıp ‘Eyvah’ diyorsunuz, değil mi? Ama bu arkadaşınız olmasa Sapanca’nın tamamı 10 senede aynı duruma gelir.”

Sapanca’da 1 metrekarelik bir alanı dahi imara açtırmadığını kaydeden Toçoğlu, “Kampanyalar yaptılar, ‘İzmit’e bağlanalım’ dediler. O kampanyalar o yüzden başlıyor. Çünkü şunu biliyorum; o gördüğünüz coğrafyanın tamamı şahıs malı, eski tapulardan gelme, orada bir metre yeri imara açtığınız zaman emsal gösterilir ve her yerin açılması lazım” dedi. Toçoğlu, bu konuda yetki karmaşasının kendilerini çok zorladığını ifade etti ve şu ifadeleri kullandı: “Siz kapatıyorsunuz Bakanlık açıyor. Mesela Serdivan’da birçok yer öyle oldu. Yamaçları biz imara kapatmıştık. Ama Bakanlığa müracaat ediyorlar, onlar da ‘önlemli alan’ diye izin veriyor. Ondan sonra siz plan yapmak zorunda kalıyorsunuz.”

Özgür Arık

Geçtiğimiz 10 yılı, sizin gözünüzden değerlendirebilir miyiz? Büyükşehir Belediye Başkanı olarak içinizde kalan, yapmayı çok arzu edip yapamadığınız herhangi bir şey var mı?

Zeki Toçoğlu

Tabi ki… Mutlaka birçok şey düşünürüz, bir kısmı gerçekleşir bir kısmı gerçekleşmez. Ama ben, daha çok belediyecilik anlayışımızla başlamak istiyorum. Zaten fark edilmiştir, Serdivan’dan aldığımız tecrübeyle Büyükşehir’de de şehrin dokusunu bozmadan, çevreye zarar vermeden, belli bir imar düzeni içerisinde bir şehirleşmeyi hep önümüze koyduk.

Şehirler, insanlar içindir, yayalar içindir. İnsanların sabah kalktığında ve ya eve gittiğinde temiz ve bol suyunun aktığı, ayağının çamura değmediği, gitmek istediği yerlere istediği zaman gidebildiği, havası temiz, suyu temiz, çevresi temiz bir şehir hayal ettik. Bu sistem üzerine bu şehir için çalıştık.

Gösterişli, şaşalı binalar düşünmedik. Tabi mesela; Kültür Merkezi’nin projesini bitirdik ama kendisini bitiremedik. Geride bıraktığımız şeylerden bir tanesi bu… Çünkü Sakarya’da elzem olan bir şey…

Şadi Tanış

Abasıyanık’ın orada yapılacak olan yer mi?

Zeki Toçoğlu

Evet. Çok da güzel bir proje yaptık. Yaklaşık 1 milyon liraya yakın sadece proje parası verdik. Güzel de oldu, kamuoyuyla paylaştık, güzel karşılıklar aldık. Ama yaklaşık bir maliyeti var, 90 milyon civarında… Son dönemlerde bu vergiden dolayı da belediyenin ekonomik durumu biraz sıkıntıya girince önceleyemedik. Aklımızda kaldı…

Bir belediye binası yapabilirdik, yapmamız da gerekiyor. Artık elzem bir şey… Ama şunu söyleyeyim; bu imkânlarla, bu dönem için düşündüklerimizi aşağı yukarı gerçekleştirdik. Mesela; altyapıya ve suya ciddi yatırımlar yaptık. Bunlar tabi sıkıntısı çekilmediği için belki çok kıymeti bilinmeyen şeyler ama şehir merkezinde yağmur suyuna ciddi yatırımlar yaptık.

Bu örnekleri şunun için veriyorum; biz, bir anlayış ortaya koymaya çalıştık. Şehre zarar vermeyen, şehrin dokusuna zarar vermeyen, çevreyi önceleyen… Mesela şu anda bizim yaklaşık 200 milyonluk ‘yap-işlet-devret’le verdiğimiz SEKAY (Sakarya Entegre Katı Atık Yönetimi) diye bir projemiz var. Şu anda eski çöplükten 4,5 kilovat enerji üretilmeye başladı bile…

2 tane aktarma istasyonu yaptık, onlar şu an devreye de girdi. Birisi Akyazı’da birisi Karasu tarafında… Orada toplanan atıkları – belediyeler de mesafeler uzun olduğu için zaman zaman sağa sola döküyorlar –  biz sıkıştırılmış vaziyette alıyoruz, düzenli depomuza kendimiz taşıyoruz. Bütün Sakarya’nın atıklarını böyle toplayacağız. Çok ciddi bir şey var. Arıtmalardan çıkan çamur, çevreye çok zararlı bir çamur… Şu anda zaten tabiata bırakılıyor. O çamuru oda orada değerlendirmiş olacağız.

Bizim şu anda faal 6 tane atık su tesisimiz var. Bu anlamda Türkiye’ye çok örnek bir kurumuz. Atıklarımızı, yüzde 80’in üzerinde arıtarak bırakıyoruz tabiata… Bunlar çok fark edilen işler değil ama bir anlayış… Çevreye, tabiata, insana, hayvana verdiğimiz değeri göstermeye çalışıyoruz. SEKAY bittiği zaman arıtmadan çıkan çamuru da değerlendireceğiz. Bir kısmını gübre haline getireceğiz, bir kısmını enerji olarak kullanacağız. Çok ciddi bir proje ve bir kısmını yap-işlet-devret olarak verdik.

Böyle bir anlayışla yürümeye çalıştık. Bizim en büyük sıkıntımız, 30 büyükşehir belediyesi içinde kamu geliri olarak en düşük belediye biziz. Tabi devletin yayınladığı rakamlar da ortada. Hem Belediyeler Birliği’nde hem Sayıştay raporlarında bariz bir şekilde görünüyor. Bir de bir yıldır çok ciddi bir sıkıntı çekiyoruz.

Büyükşehirlerin gelirleri iki kalemden oluşur. Bir, İller Bankası’ndan kişi başı pay alıyoruz; bir de burada, ilde toplanan vergilerden pay alıyoruz. Fakat orada bir kayıt koymuşlar, ‘ilde toplanan vergiler, iadeler düştükten sonra’ demişler. Yani, ihracat yapan firmalara vergi iadeleri, ihracat yaptıkları ilde veriliyor.

Biz de Türkiye’de ihracatta 7’nci sıradayız. Ciddi ihracat yapıyoruz. Mesela Toyota, yüzde 96 ihracat yapıyor. Bu ilde toplanan vergilerin aşağı yukarı tamamı, bazen de fazlası iadelere gidiyor. Eksiye de düştüğümüz oluyor. Oradan da hak ettiğimiz parayı alamıyoruz. Tabi ister istemez bu durum da bizi etkiliyor.

Biliyorsunuz 2014’ten itibaren de bütün şehir Büyükşehir’in sınırlarına girdi. 16 tane ilçesi var. Hepsinin ciddi ihtiyaçları var. Biz geldiğimizde mesela; Geyve, Alifuatpaşa ve Pamukova’nın atıkları doğrudan Sakarya Nehri’ne bırakılıyordu.

Özgür Arık

İktidarsınız, bu vergi sorununu neden halledemediniz? Herkes de size hak veriyor, neden hala hallolmuyor?

Şadi Tanış

O sadece Sakarya’yla alakalı değil ama…

Zeki Toçoğlu

Hayır, sadece Sakarya’yla alakalı…

Özgür Arık

Toyota, Türkiye’nin en büyük ihracatçı kuruluşu, bu şehirde faaliyet gösteriyor. Bunun iş potansiyelinin biz zararını görüyoruz. Bu Toyota’nın bir sorunu değil, çok yaşasın, şehre artı değer katıyor, istihdam yaratıyor. Ama bu iş potansiyeli belediye gelirleri anlamında ciddi bir zarar veriyor.

Zeki Toçoğlu

Bu tamamen Sakarya’ya has bir şey… Hiçbir ilde toplanan vergiler iadelerden düşük değil. Bunu oranladığımız zaman, Sakarya’da kesinti yüzde 86, Kocaeli’nde yüzde 3… İstanbul’da da yüzde 15’ler civarında… Sakarya’nın bu sorununun halledilmesi, diğer belediyeleri çok etkilemiyor. ‘Bu iadeler havuzdan ödenir’ dense bazı yerlerde ortalama en fazla 15 olur. Ama biz yüzde 86’dayız.

Niye halledemedik? Zaten bizim içimizde kalan bir ukde de bu… Biz bunu maalesef halledemedik. 2 sefer ben Sayın Cumhurbaşkanımızla bu konuyu bizzat görüştüm. Maliye Bakanı’yla 4 sefer görüştük. Türkiye’de bunu nerede sorsanız Sakarya’nın böyle bir sorunu olduğunu herkes biliyor ama maalesef burada adım atamadık.

Orhan Topçu

Başkanım, 10 yılda 1,3 milyar liralık altyapı ve kanalizasyona yatırım yaptığınızı söylüyorsunuz. Bir o kadar da yerin üstüne yaptınız. Bu yatırımlar ciddi yatırımlar. Ama maalesef Türkiye’de ve Sakarya’da bir algı oluşturuldu. Sakarya Büyükşehir, Türkiye’deki borçlu belediyeler arasında ilk üçte gösterildi.

Bu anlattıklarınızın etkisi var mı? Yatırımları da borçlanmaya rağmen yaptınız. Bu konuda bir sıkıntı yaşadınız mı?

Zeki Toçoğlu

Burada belki anlaşılmayan başka bir şey var. Borçları da 2 türlü değerlendirmek lazım. Mesela, bizim devraldığımız borçlar var. Dünya Bankası’ndan kredi alınmış, o kredilerle iş yapılmış, devlet garantör olup parasını ödemiş, şimdi bizden kesiliyor. Tam rakamı bilmiyorum şu an ama 350 milyon marktan bahsetmişlerdi. Rakam doğru olmayabilir ama büyükçe bir rakam…

Şadi Tanış

288 milyon dolar…

Zeki Toçoğlu

Belki de öyle bir şeydir. Bizim yaptığımız iş farklı. Biz, kredi kullanıyoruz. İller Bankası’na gidiyoruz, ‘şöyle bir yatırım yapacağız’ diyoruz. İller Bankası, ödeme durumumuzu sorguluyor. Bizim İller Bankası gelirlerimiz, SASKİ’nin topladığı gelirlere bakılıyor, ödeme imkânımız varsa bize kredi veriliyor. Dolayısıyla biz 600 küsur milyon kredi kullandık. Bu krediler de şöyle değil; ‘Gidiyorsunuz, size 200 milyon kredi veriyorlar, para sizin hesabınıza geçiyor, siz istediğiniz gibi kullanıyorsunuz.’ Böyle değil.

Siz, proje yapıyorsunuz. Diyelim ki; Erenler’de içme suyu kaçağı yüzde 70’ler civarında. Bu, sürdürülebilir bir şey değil. Serdivan’da yüzde 70 küsur… Biz bir proje yapıyoruz, ‘Şu kadar su kaçağımız var. Biz burada bir altyapı çalışması yapacağız. Maliyeti şudur, bize kredi verir misiniz?’ diyoruz. ‘Tamam’ diyorlar, inceliyorlar. Ödeme imkânın da varsa veriyorlar.

Yatırımlar şöyle bir şey değil: Kendi imkânlarınızla bir proje yaptınız. Diyelim; Büyükşehir Belediyesi ayda 3 milyon ödeyerek bir proje yapabilir. Ama biz o 3 milyonla 10 tane proje yapıyoruz. O 3 milyonu taksitlendiriyoruz, kredi çekerek kullanıyoruz ve öyle yapıyoruz. Çünkü siz bunu, ‘Biri bitti biri başladı’ deseniz, ömrünüz yetmez bir şey yapmaya.

Dolayısıyla İller Bankası buna bakıyor, kredi faizleri de düşük, ‘Ben sana 10 yıllık bu krediyi veririm’ diyor. Hak ediş yapıyorsun, ihale ediyorsun, onlar da kontrol ediyor. Müteahhit işini bitiriyor, hak edişini yapıyor, sen imzalıyorsun, o da İller Bankası’ndan parasını alıyor. Siz sadece aracı oluyorsunuz.

Bu borç mu, borç… Ama nasıl bir borç? Sizin kredi kullanabilme gücünüz var ve kullanıyorsunuz. Yoksa siz bunu ödeyemeyecek durumda olsanız zaten kredi vermez adamlar. Piyasadaki bankalar gibi düşünün. Biz, genelde de kredilerimizi SASKİ’den kullandık. Büyükşehir’den kullandığımız kredi, 10 yıllık sürede, 150 milyonu geçmez.

Orhan Topçu

‘Borcunu ödeyebilen bir belediyeyiz’ diyorsunuz.

Zeki Toçoğlu

Tabi ki… Onlar zaten kredi. Zaten ödeyemediğin zaman bir daha alamazsın. Her ay kesintisini alıyor. Büyükşehir’de de son dönemde yaklaşık 100 milyon asfalt kredisi kullandık. Diğerleri otobüs alımları, Gar Meydanı’nın kamulaştırılması gibi krediler… Büyükşehir Belediye olarak kullandığımız kredi, 10 yılda 150 milyon civarındadır. Esas krediyi biz SASKİ’ye kullandık, altyapı için…

Ama pay sorununu bir türlü halledemedik. Niye halledemedik, bilmiyorum. Onu izah edebilecek durumda değilim. Herkes haklılığımızı kabul ediyor ama o işi halledemedik. Belki bu manada benim gitmemde de yarar olabilir.

Şadi Tanış

Sizin şahsınızın mı bir dezavantajı var?

Zeki Toçoğlu

Öyle demedim de ‘belki’ diyorum. Olabilir. Belki benden sonrakiler çözebilir.

Şadi Tanış

Başkanım, ‘Keşke yapmasaydım’ dediğiniz bir iş var mı?

Zeki Toçoğlu

Gerçekten söylüyorum, yaptığımız her işi konuştuk, tartıştık, öyle yaptık. Geriye doğru bakınca ‘Keşke yapmasaydım, başlamasaydım’ diyeceğim bir şey yok. Tartıştık bunların hepsini. Kamuoyuyla da paylaştık. Belki de hiç olmayacak şekilde sivil toplum kuruluşları, kamuoyu, bizim projelerin içinde oldu. Gar Meydanı’nı paylaştık. Mesela, Kent Meydanı’nı paylaştık, Millet Bahçesi, Uzunçarşı… Hepsini paylaştık.

Erol Girişken

Sayın Başkan… Ben Sakaryaspor konusunda bir şey söylemek istiyorum. Sakaryaspor, puan olarak çok kişinin ümit etmediği bir duruma geldi. Transfer kapalı, federasyonda geçen dönemden kalan futbolcu dosyaları var. Sakaryaspor’un şu an kesin paraya ihtiyacı var. Şehrin büyük işyerlerini bu anlamda biraz hareketlendirmek mümkün değil mi?

Zeki Toçoğlu

Burada aslında söylenecek şey şu: Biz, yaklaşık 52 milyona sponsorluk anlaşması yapmış bir takımla başa baş gidiyoruz. Ne yaptık? Bir anlaşmamız yok, bir şeyimiz yok. Bu çocukların heykeli dikilmesi gerekirken burada Büyükşehir Belediyesi’nin katkıları görülmüyor. Konu farklı yerlere gidiyor. Biz nelerle mücadele ediyoruz.

Denedik daha önce… Sakarya’da bütün işadamlarına gittik. Sakarya’da maalesef bu anlamda kimse yardımcı olmuyor. Yapılabilir mi, yapılabilir. Denedik bunları daha önce, yine yaparız. Vali Bey’le konuşuruz, işadamlarına çağrı yaparız.

Basketbolda sponsorluk anlaşması imzaladık. Adam, zar zor götürüyor. Şu anki ekonomik şartlar herkesi etkiliyor. Bu işler güçle çözülecek işler. Samsun’a adam sponsoru kendi başına bulmadı. Birileri buldu. Bizim talihsizliğimiz herhalde, çok güçlü bir lobi oluşturamamamız. Böyle bir gücümüz yok. Mesela Toyota’ya gidiyorsunuz, adam 250 bin lira para verecek. Kaç sefer gittik, stadın etrafına Toyota yazdık. Aldığımız para 250 bin lira yani…

Şimdiye kadar bir tek kamu yardımı olarak Bakan zamanında Sportoto’dan iki taksitle 500 bin lira para alabildik. Onun dışında bir şey yok. Kimse ilgilenmiyor. Bizim de gücümüz sınırlı. Gidebildiğimiz adam sayısı da sınırlı. Herkese gidemiyoruz. Ben şu an Belediye Başkanı’yım. Bana şu anda bir gecede 1 milyon para verecek adam var. Ama benim de sonra bu adamın işini görmem lazım. O göreceğim iş de bu şehre yararlı bir iş değil.

Belki ileride bunlar çok konuşulacak. Bu şehirde yapılmak istenen bazı yatırımlar var. Bizim engellediğimiz yatırımlar var. Biz, eğer o yatırımlara girsek Sakaryaspor’u kalkındırırız. Ama burada bir karar vermeniz lazım. Şehir mi başka bir şey mi? Şehrin caddelerinde de bir gezmek lazım.

Bu şehre stat kazandırdık ya… Ben kazandırdım. Ben derken, Cumhurbaşkanımız, ‘Sakarya’da ne söyleyeyim’ dedi, ‘Stat söyleyin’ dedim. ‘Yerin var mı’ dedi, ‘Bulurum’ dedim. 125 bin metrekare yeri ben bir kuruş almadan TOKİ’ye devrettim. Ki bugün satsam 125 trilyon para kazanırım oradan…

Şimdi yapılanları da görmek lazım. Sakaryaspor batmış, gitmişim adama yalvarmışım, yakarmışım. Sakaryaspor’un Rüstemler Tesisleri’nde yalvardım yakardım Orhan Bey’e, 5 trilyon para verdi. O gün vermese ertesi gün takım gitti. İnsan üzülüyor. Tabi ki ben belediyenin gücüyle para veriyorum. Ben Belediye Başkanlığını kaybettikten sonra 1 lira para verebilir miyim? Bilet alırım sadece, nasıl yaparım o işi?

Aday olmayacağım belli olduktan sonra adam benimle başka konuşur, adaylığım kesinleşince başka konuşur. Bunları görmek lazım. Arada yazıyorlar benim için ‘o oldu, bu oldu’ falan… Kardeşim, stadyumu ben kazandırdım bu şehre. 28 bin seyirci kapasiteli yeni bir stat yapıldı. Zemini bozukmuş, düzelir. Son derece lokasyonu da iyi bir yere yapıldı. Şehrin tam içinde de değil dışında da değil. Çevre yollarını yapıyorum.

Ya basketbol? Basket mi biliyordu millet burada? Süper Lig’de oynuyoruz, Avrupa kupalarında oynadık. Kapalı spor salonuna çocuklarıyla gidiyor aileler. Yapılanları da görmek lazım.

Cavit Dereli

O kadar büyük stada 4 milyonluk bütçe yapıldı. Büyükşehir’in 10-15 sene önce Sakaryaspor’a 25 milyon bütçe yaptığını biliyoruz.

Zeki Toçoğlu

25 milyon bütçe yapılmış da ne olmuş?

Cavit Dereli

Süper Lig’e çıkmış.

Zeki Toçoğlu

Sonra ne olmuş? Sakaryaspor’un o günkü borcunu bugün ödüyorlar. Ona bütçe mi diyorsun? Nerede yapılmış 25 milyon bütçe?

Cavit Dereli

Aziz Duran zamanında…

Zeki Toçoğlu

O zaman da beğenmiyordunuz. Nasıl yapacağız? 4 milyonluk bütçeden bahsediyorsun. Takım küme düşmekten kurtarılmış, 5 milyon nakit para yatırılmış. Küçülerek gitme kararı alınmış. ‘Sen piyasadan topla, biraz da biz verelim’ denip 4 milyonluk bütçe yapılmış. Takım bu günlere gelmiş. 4 milyonla başlamış, bugün 13 milyon bütçesi var. Burada yanlış ne, eksik ne?

Özgür Arık

Bana ileride ‘Zeki Toçoğlu’nu Belediye Başkanı olarak nasıl hatırlıyorsun’ deseler, altyapıya verdiğiniz önemden ve imar planlarına göstermeye çalıştığınız özenden bahsederim.

Şehrin imarlaşması konusunda yatay mimariye çok vurgu yaptınız. İstediğiniz, arzu ettiğiniz hedefe ulaşabildiniz mi? Bu şehre bunu yerleştirebildiniz mi? Bu şehrin imarlaşması nasıl? Bir de İmar Barışı çıktı. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

Zeki Toçoğlu

Hepimiz bu şehirde yaşıyoruz. Yarın, öbür gün çocuklarımıza, torunlarımıza kalacak bir şehirden bahsediyoruz. Bizim anlayışımız; biz bu şehrin sahibi değiliz. Biz, bu şehrin emanetçisiyiz. Bize görev tevdi edildiğinde neler yaptığımızdan ve neler yapmadığımızdan sorumlu olacağımızı düşünüyoruz.

Seçildiğimde bu şehirde kat sınırlaması kararını ben almadım. Bu şehrin dinamikleri o kararı almıştı. Türkiye’de bence sorun karar almaktan ziyade kararları uygulamaktan geçiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında da imar kanunları vardı, bugün de var. Ama maalesef cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de bu ülkede alınan kararların uygulanmasında sorun var.

Bu sadece imarla ilgili değil. Dünyanın her yerinde kırmızı ışıkta geçmek yasak ama bizde geçersin. Çünkü bir karşılığı yok. Bir şehirden bahsedeceğiz, bir şehir hayali kuracağız ve şehrin öyle gelişmesini sağlayacağız. Diyeceğiz ki; ‘İnsanlar baktığında gökyüzünü görsün, çocuklar toprağa çabuk kavuşsun, insanlar güvenlik içerisinde kalsınlar ve o şehrin bir tarzı olsun, her yere benzemesin.’ Kocaeli’nde, İstanbul’da 30 katlı bina yapabilirsiniz ama Sakarya’da yapmak zorunda değilsiniz.

Bu, her yapının önünü kesmek anlamına gelmiyor. Biz, sadece konutlarda sınırlama koymuşuz. İşyeri ve iş merkezlerinde sınırlama koymuyoruz. Biliyoruz çünkü bunlar sürdürülebilir bir şey değil. Türkiye’nin en büyük sıkıntılarından biri de alınan kararların sürdürülebilir olmaması ve alınan kararların tek noktadan götürülememesi.

Bizim gibi ülkelerde, bana sorsan biz, olmayacak bir şey yaptık. Bu şartlarda, bu ortamda, bu sistemde Sakarya’yı aldığımız noktadan geldiğimiz güne kadar böyle muhafaza etmek çok büyük bir iş bizim açımızdan… Çünkü biz plan yapıyoruz, ilçeler yapıyor, o yetmiyor bir de devlet yapıyor.

Şimdi imar barışında bahsediyoruz. Belediye eşittir imar... Ama imar barışından tek kuruş para belediyelere gitmedi, tamamı Bakanlığa, merkeze gitti. Yani, belediyeler tamamen devre dışı… Dolayısıyla bu kadar çok yöneteni olan, yetkisi olan bir ortamda, Sakarya’da, bana göre imar açısından hem düzgün işler yaptık hem de bir tarz geliştirdik. Vatandaş da bunu benimsedi. Vatandaş açısından bir sıkıntı yok bu konuda.

Burada bir karar vermemiz lazım. Biz bu inşaatlaşmayı neye göre yapacağız? Mesela ilçelerde inşaatlaşma neye göre devam ediyor? İhtiyaca göre mi yoksa ticari olarak mı? Bazı ilçelerde, yerlilerin bir sürü dairesi var. İmara açılmayan yerler de çok ve açılmaya çalışılıyor. Devletin de burada bir müdahalesi yok. Diyelim ki; vatandaşın kendine ait bir evi var ama onun dışında 10 tane daha evi var. Devlet buna müdahale etmiyor. 100 tane de olsa aynı muameleyi yapıyor. Adamlar da yerini kat karşılığı veriyor, 10 daire alıyor vesaire…

Bu bir anlayışa dönmüş. Hâlbuki konutlaşma işi, biraz ranttan ziyade ihtiyaca yönelik gitmeli. Sapanca’da da biz aynı sıkıntıyı yaşıyoruz. Kurtköy’e doğru gittiğiniz zaman, dağlara bakıp ‘Eyvah’ diyorsunuz, değil mi? Ama bu arkadaşınız olmasa Sapanca’nın tamamı 10 senede aynı duruma gelir. Ben, şu anda Sapanca’da 1 metre yeri imara açtırmadım.

O kampanyalar o yüzden başlıyor. Çünkü şunu biliyorum; o gördüğünüz coğrafyanın tamamı şahıs malı, eski tapulardan gelme, orada bir metre yeri imara açtığınız zaman emsal gösterilir ve her yerin açılması lazım. Konutla da bitmiyor, yol yapacaksınız.

Öyle de olmuş bazı yerler. Ama onlar da Ankara kararlarıyla… Yol yapacaksınız, okul yapacaksınız, hastane yeri bırakacaksınız. Orayı bir hayal edin. Sapanca’nın başka yerden ne farkı kalıyor? Benim Sapanca’da 1 metre yerim yok, orada oturmuyorum. Ama benim o tabloyu görünce içim acıyor ve ona direniyorum. Direndim. Kampanyalar yaptılar, ‘İzmit’e bağlanalım’ dediler.

Onun altındaki konu, iddia ediyorum, Büyükşehir olarak en çok hizmet götürdüğümüz yerlerden birisi Sapanca’dır. Bir tek Dibektaş’ta asfaltımız kaldı, onun dışında her yeri yaptık, yeni bir tesis de açacağız. Mesele Büyükşehir’in hizmet götürüp götürmemesi değil. Mesele başka.

Adam geliyor, ‘Benim yerimi imara açalım’ diyor. Başka bir sıkıntı daha var. Siz kapatıyorsunuz ama bu yetki karmaşasında Bakanlık açıyor. ‘Önlemli alan’ diye bir şey çıkarıyor. Mesela Serdivan’da birçok yer öyle oldu. O gördüğünüz yamaçları biz imara kapatmıştık. Eğimden ve zeminden dolayı… Ama Bakanlığa müracaat ediyorlar, onlar da ‘önlemli alan’ diye izin veriyor. Ondan sonra siz plan yapmak zorunda kalıyorsunuz.

Bütün bunlara rağmen başımızı yastığa koyduğumuzda ‘Biz kötü bir iş yaptık’ demiyoruz. İmar konusunda benim hassasiyetim sayesinde bu işler böyle duruyor. Yoksa ben hassasiyet göstermesem kimsenin bu konuda bir derdi yok. İnşallah ileride böyle şeyler olmaz ama kimsenin de bir hassasiyet gösterdiği yok. Oturalım, adamları çağıralım, ertesi gün başlar bu işler.

Orhan Topçu

Başkanım, yeni haliyle 2014 yılında çıkan Büyükşehir Yasası’yla çok ilçe katıldı. Köyler de mahalle oldu. Bu, sizin 2014-2019 arasındaki plan ve projelerinizle yatırımlarınızı etkiledi mi? Yükünüzü artırdı mı? Çünkü hizmet alanı genişledi. Yasa’nın size ne gibi artıları ya da eksileri oldu?

Zeki Toçoğlu

En büyük eksisi; alan genişledi, para genişlemedi. En büyük eksisi bu… Yük arttı ama gelir aynı oranda artmadı. Ama iyi ki Büyükşehir oldu, iyi ki her taraf bağlandı. Bugün Taraklı’nın altyapı sorununu, Taraklı Belediyesi’nin imkânlarıyla 100 senede halledemezdiniz, biz 4 senede hallettik. İşte bugün, Geyve, Pamukova ve Alifuatpaşa’nın atık sularını, o belediyelerin bütçeleriyle 100 senede yapamazdınız, biz 2 sene içerisinde yaptık.

Bugün Kocaali’de arıtma tesisimiz var. Kocaali’de yağmur suyu, içme suyu, altyapı bitti. Kocaali’nin bütçesiyle 100 senede yapılacak işler değil. Mesela Karapürçek… Karapürçek’in yağmur suyu, doğalgaz, atık su ve içme suyu tamamen yenilendi. Kendi imkânlarıyla 150 senede yapılamazdı. Bunlar belki şimdi çok hissedilmiyor, görülmüyor ama ileriye dönük çok ciddi avantajlar sağlayacak.

Şadi Tanış

Cebeci, Kerpe, Kefken gibi yazlık beldelerimize bakıyoruz. Kocaeli Büyükşehir sınırlarında olan yerlerle Sakarya Büyükşehir sınırlarında olan yerler arasında ciddi bir fark var. Kocaeli’nin gelirleri buraya göre çok yüksek, haklısınız ama o bölgeler yazın Sakarya’nın kendi nüfusunun dışında da çok rağbet gören bir bölge, vitrin diyebileceğimiz yerler. Orada biraz geri kaldığımızı düşünüyorum. Sizce onların çizgisini yakalayabilir miyiz?

Zeki Toçoğlu

Öyle bakarsanız, bu trendde yakalama şansınız yok. Ama biz, öyle bakmıyoruz. Artık şehrimizdeki gerekli yatırımların karşılığı nasıl oluyor diye bakıyoruz, öyle mukayese ediyoruz. 2017 yılında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin devletten aldığı para 1,5 milyar, Sakarya Büyükşehir’in aldığı para 182 milyon… Bunlar konuşulacak şeyler değil. Bu, benim ayıbım değil, Sakarya’nın ayıbı değil… Bunlar, devletin resmi rakamları. Bizim yüzölçümümüz onlardan fazla, onların nüfusu bizden fazla. Hangi ölçüye bakarsanız bakın bu adalet değil.

Dolayısıyla ben, grup yollarını yapmadan gidip Kefken’de ya da başka bir yerde öyle bir şey yapamam. Bu bir öncelik ve imkân meselesi. Tabi ki adamların elleri çok rahat, coğrafyaları dar, çok ciddi para geliyor, dolayısıyla böyle şeyleri yapabiliyorlar. Ben, önce kendi imkânlarımla neler yaptığıma bakıyorum ve önem çizelgesi yaparak iş yapıyorum. Öyle yapmaya çalıştım. Mukayese etmeye kalkarsak orada biz hiçbir şey yapamayız. Mümkün değil, eşyanın tabiatına aykırı. Bir yerde 1 var bir yerde 100 var…

Editör: TE Bilişim