PLANLAMA YOK

Tarım alanlarının giderek azalmasının en büyük nedeninin plansızlık olduğunu öne süren Çubuk, “Her ülkenin ve şehrin bölgesel şehir planlaması var. Bu planlarda şehir alanı, konut alanı, tarın alanı her şey tanımlanmış. Siyaset değişse de asla onu değiştiremezsiniz. O plana uymak zorundasınız. Biz de ne yazık ki şehir planlaması yok. Bizim kentimizin hala şehir planı yok. Burası sanayi alanıdır, burası konut alanı, burası ticaret alanıdır diye planı yok” ifadelerini kullandı.

TARIM VE HAYVANCILIK ÖLDÜ
Tarım ve hayvancılığın geldiği noktayı d değerlendiren Çubuk, “Tarım arazilerini verimli kullanamıyor, toplu tarım yapamıyoruz. Bir organizasyon bozukluğu var. Devlet de bundan şikâyetçi, teşvik çıkartıyor ama teşvik bir türlü uygulanamıyor. Tarım ve hayvancılık şu an da ölmüş durumda” diye konuştu.

 

Sakarya 1. Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Bölge Müdürü Ahmet Çubuk, Soru Yağmurunun bu haftaki konuğu oldu. 7 ay boyunca gazetemize çeşitli insanları davet ettiğimiz Soru Yağmurunda bu sefer gazete ekibimizle OSB Bölge Müdürü Ahmet Çubuk’a konuk olduk.

 OSB’nin durumu, projeleri, sanayicilerin beklentileri ve hedefleri hakkında bilgiler veren Çubuk, ekonomik krizin etkilerini, Sakarya’da ve Türkiye sanayisinin vasıflı eleman sorunu yaşamasının büyük sıkıntılar getireceğine ve eğitim sisteminin yetersizliğine vurgu yaptı.
Çubuk, Hızla değişen küresel rekabet koşullarında Sakarya Organize Sanayi Bölgesi Bölge’sinin (SOSB)  gelecekte de gücünü koruyabilmesi için bölge sanayicilerinin katılımıyla gerçekleşen toplantıda açıklanan 10 maddelik sonuç bildirgesine yönelik eleştirileri de yanıtladı.

İREM KARABACAK

Kamil Özkan:

Sakarya’da doğmuş büyümüş biri olarak önceliğimin tarım olduğunu belirtmek isterim. I. Organize Sanayi Bölge’mizin ilk TOYOTA Fabrikasının temeli atıldığında o gün ki Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’in tabiriyle “bir tane araba satıp binlerce ton patates alacağız. Onun için bu topraklar sanayiye açılmalı” söylemi taraftar bulmuştu. Ancak Demirel, yıllar sonra çok büyük bir hata yaptığını, böyle bir söylemi yapmaması gerektiğini ve o toprakları heba etmememiz gerektiğini beyan etmiş, bir nevi özür dilemiştir. Buna rağmen TOYOTA’nın yanında 1. Organize Sanayi Bölgesi’nin temeli atıldı, gelişti. Son yıllarda da ilave bir kısım daha tarım toprağı I. Organize Sanayi Bölgesi’ne ilave edilmek suretiyle daha da büyüdü genişledi. Tabii ki 1. Organize Sanayi’nin Sakarya ve Türkiye ekonomisindeki yeri asla tartışılmaz. Ürettiği artı değer, istihdam vergi vb… Ancak, birinci sınıf tarım arazisi üzerine yapılması içimi acıtıyor. Bu konuda düşüncelerinizi alarak sohbetimize başlamak isterim.

Tarımda Bir Reform Yapmamız Gerekiyor

Ahmet Çubuk:

Birinci Organize Sanayi Bölgesi 1993 yılında kuruluşa başlıyor. O zaman toprak buradan yer almış yaklaşık 400 dönüm ama OSB’nin içerisinde değil. TOYOTA demiş ki ‘Bizi de dahil edin kuruluş aşamasında.’ Önce demişler tamam, sonra toprak biraz daha ilave verin beni de alın. Toprağı almışlar TOYOTA sonradan vazgeçmiş. OSB’de yer almayacağız. Ayrı yer alın demiş. Zaten yolun diğer tarafında. Sonra kuruluşa başlamışlar. Bir süre sonra inşaatlar başlamış, fabrikalar faaliyete geçmiş, Organize Sanayi Bölgesi iptal olmuş. Mahkemeler, durdurma kararları, iptal kararları alınmış. Aradan bir süre geçmiş tekrar Organize sanayi haline gelmiş sonra bir daha iptal olmuş. İki defa iptal olmuş. Daha sonra o zaman yönetimi, bakanlar kuruluna gitmişler görüşmüşler demişler ki orada fabrikalar rahat rahat çalışıyor. Sonra bakanlar kurulu kararıyla Organize Sanayi statüsü onaylanmış ve devam etmişler. Şimdi ben de tarım topraklarının kesinlikle sanayi de harcanmasına karşı biriyim. Hatta kendi köyümden size bilgi vereyim. Bilecik Söğüt doğumluyum. Uzun yıllar gitmemiştim. Gittiğimde baktım bir tane baraj yapıyorlar. Dedim ki bizim köy de barajın ne işi var? Bizim köy de toprak yok, bir dağ köyü, toprak taşlık zaten. Ancak kendi yiyeceklerini ekebiliyorlar. Ama bizim burada 3-5 metre kazıyorsun, temel kazarken görüyorum canım topraklar çıkıyor. Fakat biz genişleme alanında özelikle baştan sona kadar işin içindeydim. Genişleme alanına biz başladığımızda şöyle başladık, burası tarım statüsünden yıllar önce çıkartılmıştı. Dikkat ederseniz o Hanlı tarafında bayrakların asılı olduğu bir göbek var ya oradan buraya gelirken, kuzey kapısından girişte sağlı sollu binalar yapılmaya başlandı. Ben orada baktım çalışmalar yapılıyor. Belediye başkanımız da başında duruyor. Başkana “Ne yapıyorsunuz burada” diye sordum. Bana dedi ki biz buraya sanayi bölgesi yapacağız. “Yetmiyor sanayi” dedi. Başkana dedim ki, ‘Şehrin girişi mezbelelik halinde. Burayı da aynı mı yapacaksınız? Verin bize OSB’ye ilave edelim.”  ‘Siz bize ruhsat tahlili ödemiyorsunuz. Olmaz’ dedi. ‘Üç kuruş ruhsatla ne yapacaksınız, Yol, elektrik, su, doğal gaz, alt yapı ne varsa OSB’ye verdiğinizde OSB yapacak. Ama sen yaptığın zaman bunların hepsini üstlenmek zorundasın. Bunları satarsan zaten yapamazsın. İşte OSB’ye geçerse 10 bin kişi çalışır hepsi SGK’lı olur, sanayi de olursa 500 kişi çalışır çoğu sigortasız olur’ gibi uzun bir konuşma yaptık. Ertesi sabah beni aradı: “Tamam, sen haklısın OSB’ye verelim burayı” dedi. Çalışmalar yarıya kadar da gelmişti, kuzey girişi belediyenin yaptığı OSB’ye dâhil değil. Belediye 18’i bitirmişti orada Onun üzerine başladık biz çalışmaya. Şimdi 1995 yılında o zamanki belediye, burayı önce konut alanı ilan etmiş. Sonra 1998 yılında bir daha plan değişikliği yapılmış. 2002 yılında bu sefer merkez belediye konut dışı kentsel çalışmalar yapmış. Ondan sonra bir daha plan değişikliği yapılmış. Bu sefer de sanayi parseline çevrilmiş. Yani biz oraya talip olduğumuzda burası tarım alanı değildi zaten. Statüden çıkartılmıştı. Hatta şöyle bir şey oldu, tarımdan yer seçimine gelen bir arkadaş burası sulanabilir tarım arazisi diye şart koydu raporun üzerine. Ondan sonra araştırdık ki kesinleşmiş mahkeme kararı var, Ziraat Odaları birliği başkanı Hamdi bey dava açıyor. Kesinleşiyor tarım statüsünden çıkartılıyor. Dolayısıyla biz öyle olduğu için başladık buraya. 1993 yılında da sanayi bölgesi ilan edilmişti. Evet, ben de karşıyım. Tarım alanları korunmalı. Fakat görünen o ki İstanbul ve İzmit’te sanayi parseli artık kalmadı. 3-5 yıl içerisinde, bu güzergâh Düzce’ye kadar dolacak diye düşünüyorum. Özellikle bu yol kenarları… Dikkat ederseniz Eskişehir’den Hendek’e gidildiğinde sağlı sollu sanayi parselleri yapıldı. Bir de tarım da şöyle bir şey var.”

TARIM VE HAYVANCILIK ÖLMÜŞ DURUMDA

“En son Bulgaristan’a gittiğimde gördüm ki tarlalarını mirasçılık olayında asla bölmüyorlar. Devasa tarlalar var, Avrupa Birliği’ne girdikten sonra Almanya’da destek veriyor. 15 yıl ürettiğiniz ürünlerin hepsini ben alacağım diyor. Orada çok güzel tarım yapılıyor. Bizde de miras nedeniyle öyle bölünmüş ki. Kamulaştırma yaparken o parçaları bir görün bizim yaptığımız küçük bir kamulaştırmada 380 parsel vardı. Aileler arasında mirasçılar çıkıyor. Bir de burada biz tarım arazilerini verimli kullanamıyoruz. Toplu tarım yapamıyoruz. Bir organizasyon bozukluğu var. Devlet de bundan şikâyetçi, teşvik çıkartıyor ama teşvik bir türlü uygulanamıyor. Tarım ve hayvancılık şu an da ölmüş durumda.  Şimdi Bulgaristan’da her yer sapsarı ay çiçeği, bir tarafa bakıyorsunuz başka bir bitki ekmişler. Toplu tarım yapıyorlar. Bizim öncelikle toplu tarım yapmamız lazım. Tarım da bir reform yapmamız lazım.  Böyle bir çalışma yapıldı ama başarılı olamadı. Hendek’te bir genişleme projesi var.  Orada bir tane toplulaştırma alanı var. O kadar uzunlamasına yapmışla ki ne tarım ne bir şey ekebilirsiniz. Bölmüşler. Binlerce parsel var.  Orayı sanayi parseli yapmaya kalksan bile inanılmaz zor. Davalar seneler sürüyor.

 Kamil Özkan:

Türk Traktör ilk Ankara’da yapılmak istendi. Siyasette sevilmeyen, tarzıyla beğenilmeyen Melih Gökçek’ Ben Ankara’nın ovasına bu Türk Traktör’ü yaptırmam’ dedi ve sokmadı. Biz birinci sınıf tarım arazisine Sakarya’ olarak Türk Traktör’ü getirdik. Türk Traktör’ün İtalyan ortağı bir toplantı da “Sizin bu yatırımı Po Ovasında yapma ihtimaliniz var mı?” sorusuna cevap vermedi. Anlattığınız şeyler yasal olarak uygun şeyler. Gelecek kuşaklara sağlıklı ve sürekli beslenmeyi sağlayacak olan tarım ürünlerinin ekilip biçildiği yerleri yok etme adına gelecek kuşaklara yapmış olduğumuz bu katliamı Türk Traktör gibi, E5’in sağlı sollu Düzce’ye kadar çevresinde kirli sanayileşmeye siz Organize Sanayi bölgesi olarak bir dur meme şansınız yok mu? Hukuki olarak yok ama en azından biz sanayi bölgesiyiz bizim dışımızdakiler tarım arazileri korunsun diye bir tavır koyamaz mısınız? Böyle bir değerlendirmeyle toplumun önüne çıkamaz mısınız? Bir kamuoyu yaratamaz mısınız?

NE YAZIK Kİ ŞEHİR PLANLAMASI YOK

Ahmet Çubuk:

Her ülkenin ve şehrin bölgesel şehir planlaması var. Bu planlarda şehir alanı, konut alanı, tarın alanı her şey tanımlanmış. Siyaset değişse de asla onu değiştiremezsiniz. O plana uymak zorundasınız. Biz de ne yazık ki şehir planlaması yok. Bizim kentimizin hala şehir planı yok. Burası sanayi alanıdır, burası konut alanı, burası ticaret alanıdır diye planı yok. Siz de işin içindesiniz Adapazarı Belediyesi’nden bir yıl içerisinde kaç tane plan değişikliği geçti? 400 küsur kere. Her mecliste birkaç plan değişikliği var. Böyle bir şey olamaz. Siz önceden şehir planlamasını belirlersiniz. O plana da herkes uyar. Hiç kimse de bunu değiştiremez. Şimdi biz kişilere özel işler yapıyoruz. Türk Traktör’de bunlara örnektir. OSB özel bir yasa, bu yasa kamu arazilerinin üzerine de kurulabiliyor. Ya da kamulaştırma da yapılabiliyor. Şöyle de bir problem var, biz bunu yıllardır dile getiriyoruz ama bir şey olmuyor. Bir de kamulaştırma denilen çok bela bir yasa var. Eğer devlet kendisi isterse adil kamulaştırma yetkisini kullanarak hemen bu işi bitiriyor. Devreye sokuyor. Eskiden OSB’lerin kamulaştırma yetkisi vardı. Bunu Ankara Ticaret’ten biri Danıştay’a itiraz etti. Sonra bu iptal oldu. Bakın şu an da fabrikalar kuruldu çalışıyor ama davalar daha devam ediyor. Bedel arttırırım davaları açılıyor. Siz bir iş adamı olduğunuzu düşünün. Yatırım yapacaksınız. Geldiğinizde buranın bedeli 100 lira sonra artıyor. Dava bitene kadar oluyor 600 lira. Adam neye göre bütçe yapacak? Nasıl para ayıracak? Böyle ciddi bir problem var. Bunu her toplantıda dile getiriyorum. Bakanlığın bünyesinde kamulaştırma müdürlüğü gibi bir şey kurun adil kamulaştırma yapın. Bir de OSB yasasının yanı sıra devlet şunu demeli, bundan sonra sanayi parselleri şudur, bundan sonra bu alanlarda yatırım yapılır bunun dışında yatırım yapamazsın. Ama biz de ne yazık ki böyle bir şey olmuyor. Siyaset bizde meslek haline gelmiş. Bundan faydalanan çok insan var. Ne yazık ki bundan kurtulamıyoruz.

Orhan Topçu:

 Son çıkan yasalarla birlikte belediyelerinin OSB’den kazandıkları gelirler sıfırlandı neredeyse. Harçlardan da bahsettiniz. Belediyeler belki de bu konularda yardımcı olmaması sebebiyle olabilir mi acaba?

OSB’DEN ALINAN VERGİYLE BELEDİYENİN GEÇİMİNİ SAĞLAMASI MÜMKÜN DEĞİL.

Ahmet Çubuk:

Bu yasa yeni çıkan bir yasa orada şöyle bir karmaşıklıklar var. Mesela reklam tabelası asıyorsun, belediye reklam vergisi alıyor. Ayrı bir alan, ayrı küçük bir belediye olarak düşünün OSB’yi, yönetimi, yasası farklı. Belediye geliyor OSB’nin içindeki fabrika önündeki tablodan vergi alıyor. Bu itirazlara neden oluyordu. Dava açıldı Kocaeli’nde. Mahkeme enteresan bir karar verdi. OSB sınırlarında tabela varsa bundan alamazsın. OSB’nin dışında belediye yollarına bakıyorsa reklam vergisi alabilirsin dendi. O zaman reklam vergisiyle ilgili böyle bir uygulama başladı. En son yönetmenlikte değişiklik yaşandı. Orada da emlak vergisinde muaf tutuldu OSB. Sırf OSB’den alınan vergisiyle belediyenin geçimi sağlaması mümkün değil. Bir de işin diğer tarafına bakacaksın bizim OSB’de 10 bin 500 kişi çalışıyor. Yeni alan bittikten sonra hedef 20 bin. Biz TOYOTA ile ilgili sürekli tartışıyoruz. Bize faydası yok. Bir yasal düzenleme yapılacak. Ne yazık ki itiraz edenlerde iktidar partisi başkanları ama bir tane düzenleme yapamadılar. TOYOTA’nın suçu değil ki bu. Üzülüyorum TOYOTA 6 bin kişi çalıştırıyor.  En yüksek ihracatı yapan TOYOTA’nın ihracatını çıkardığımızda kaça düşeriz? Şu an 6 -7’nci sıralardayız. TOYOTA’nın etrafındaki yollara bakın bizim OSB’ye gelen yollara bakın. Zorla yol yaptırdık yine yaptırmaya çalışıyoruz. Şimdi bunları yaptırmak çok zor biz de. Belediyeler sanayicileri yolunacak tavuk gibi görüyor. Bütün masrafı buraya yüklemek istiyor.

Özgür Arık:

 OSB’nin iş adamlarıyla yapılan toplantıda sorunları 10 madde de belirlediniz. Eleman sorunu olduğunu söylemişsiniz OSB olarak bu konuyu açabilir miyiz?

Ahmet Çubuk:

 Sanayiciler sanayide çalışacak eleman bulamıyor. İnanılmaz derecede üniversite mezunu var. Ama üniversite mezunlarına iş yok. Biz herkesi üniversiteye gönderiyoruz ve mezun ediyoruz. Şöyle de bir şey var. Üniversite de profesörler gitmiş TEKNOKENT’te şirket kurmuşlar, çeşitli firmalara danışmanlık yapıyorlar. Kimse eğitim öğretimle ilgilenmiyor herkes paranın peşine düşmüş. Bir sanayicimiz dedi ki, ‘Bu teşvikler yarar yerine zarar veriyor. Bunun önlenmesi lazım.”
 Bugün bizim fabrikaların önünde pankart asılı eskiden vasıflı eleman aranıyor yazıyordu şimdi vasıflı vasıfsız eleman aranıyor yazıyor.  Onu da bulamıyorlar. İş var çalışacak eleman yok. Günde 10 tane üniversite öğrencisi geliyor. Nereden mezunsun, nesin? Hiçbir şey bilmiyor. Bizim üniversite mezunlarının eline tornavida ver, kullanmayı bilmez böyle bir nesil. Üretmeyen ülkeler hiçbir yere gidemez. Görüyorsunuz şu an ki krizin nedeni ne, yıllardır üretmemek… Hep inşaat sektörüyle götürmeye çalıştık ekonomiyi. İnşaatlarla uğraşacağımıza üretseydik, bugün bu krizi yaşamayacaktık. Ne yazık ki bu böyle. Plansızlık her yere işlemiş.

Tuncer Kalaycı:

 Sizce açılan istihdam fuarı amacına ulaşır mı?

 Ahmet Çubuk:

Birkaç yıldır düzenleniyor. Geçen yıl da kent meydanındaydı, bir tane çadırın içerisinde. Artık Büyükşehirsin. Buraya bir fuar merkezi yapılmalı. Fuar derken illa fuar düzenlemek değil. Fuar ve kongre merkezi dersin adına. Biz o zaman öneride bulunduk. Bizim girişte bir tane yurt var biliyorsunuz virane bir yer. Daha sonra otel olarak kiraya vermeye kalktılar. Bir sürü sorun oldu. Bizim planımızda otel yok dedik. Sonra ne hikmetse vakıf arazisi olduğu için biz ne alabiliyoruz, ne de bir şey yapabiliyoruz. Tinercilerin yurdu oldu, öyle duruyor. Vakıflar Genel Müdürüyle görüştük. Bu Toprak’tan kalan yetkililerle görüştük. ‘Burayı bize verin, arkada bizim de boş arazimiz var belediye ile ortak fuar ve kongre merkezi yapalım.’ Ama 3-4 senedir uğraşıyoruz bir şey olmadı. Öyle kaldı. İtfaiye yaptık. Hiçbir yerde olmayan protokol imzaladık. Binayı biz verelim, araçları da biz alalım. Biliyorsunuz orada berbat bir alan vardı. Onu taşıyın, burası merkez olsun dedik. Güzel de bir uygulama oldu. Bir de kamulaştırmada biz değişik bir model uyguladık. Türkiye’de ilk kez uygulanan bir uygulama uyguladık burada. O yüzden bu kadar erken bitti bu iş. Biz hiç kamu kredisi kullanmadık. Özel bankadan kredi aldık. Kamulaştırmaları 14 ay da bitirdik. 360 OSB içerinde böyle bir şey mümkün değil. Kamulaştırma en az 5-6 yıl sürer. Biz 14 ay da bitirdik. Şu an da alt yapımız da bitti. 15 fabrika faaliyete geçti. Kriz yüzünden uzatma isteyenler oldu,  uzatma verdik. Yaklaşık 35 fabrika daha yapılacak.

Tuncer Kalaycı:

İstihdama dönersek, ‘vasıflı işçi arıyorduk, vasıflı vasıfsıza dönüldü’ dediniz. Vasıfsız eleman için eğitim çalışması düşünüyor musunuz?

Ahmet Çubuk:

 Arkada bir tane meslek lisesi var. O lise yapılırken buraya ara eleman temini faydası olsun diye yapıldı. Ama biz o gün ki yasalara istinaden o meslek lisesini yaptık. Orada çok güzel atölyeler vardı. Ama maalesef düşündüğümüz gibi olmadı. Milli Eğitim’e devrettik. Biz devrettikten sonra bakanlık değişiklik yaptı. OSB kendi okullarını kurarlarsa onlara öğrenci başı kadar destek vereceğiz. ‘Geri verin okulu’ dedik, geri de vermediler. Şimdi diyorlar ki bize, ‘yeni bir okul yapın.’ Bir yer ayırdık, sanayicimizle protokol imzaladık. Oraya bir meslek lisesi kuracağız. Üniversite de düşündük ama çok zor bir olay. Trilyonlar yatırmak gerekiyor. Baktık ki o işin altından kalkamıyoruz. Meslek lisesine döndük.

Tuncer Kalaycı:

 Sektörler, kendi aralarında toplanıp da bu tür kendi meslek eğitimini veremez mi?

Ahmet Çubuk:

Bursa’da çok güzel bir örneği var. Adı BUTGEM, ben bunu internette araştırırken buldum. Sonra bizzat gittim. O kadar güzel uygulama yapmışlar ki. OSB yeri vermiş, sanayi odası binayı yapmış, içinde de Organize Sanayinin ihtiyacı olan atölyeleri var. Tekstil atölyesi, kaynak atölyesi, metal işleme atölyesi var.  Atölyedeki makine ekipmanları da oradaki sanayiciler karşılamış. Yılda yaklaşık 2 bin 500 kişiyi eğitiyor. Direk pratik eğitim veriliyor. Mesela siz geldiniz OSB'de fabrika kuracaksınız. 150 kişi çalıştıracaksınız, bunun 50 tanesi boya da, 50 tanesi kumaşta çalışacak, seninle oturuyor bir program yapıyor, senin istediğin adamları yetiştirip sana veriyor. Bir lira da talep etmiyor. Kaynağını OSB'den alıyor, KOSGEB ve  yurt dışı şirketlerden alıyor.

Orhan Topçu:

Az önce bir krizden bahsettiniz. Üretim politikasından bahsettiniz. Sanayici krizin geldiğini görüyor. Ekonominin gitmediğini de görüyor. İzlenilen politikanın yanlış olduğunu görüyor fakat bir türlü konuşamıyor. Bugüne kadar sanayicini üzerinde siyasi baskı mı vardı?  Ya da şu an iktidarın düşüneceğini mi düşünüyorlar? Bu siyasi baskının yok olacağını mı düşünüyorlar?

Sistem Çöktü

Ahmet Çubuk:

Siyaset ayrı bir konu ama maalesef bizim ülkemizde böyle değil. Ben Fransa ve Almanya'da seçime denk geldim. İnanın seçim var mı yok mu farkına varmazsınız. ABD'de Obama ilk seçildiğinde, ilk defa siyahi biri Başkan oldu. Bir yerde makale okumuştum, en yüksel katılım olmuş diye. Merak ettim baktım, yüzde 58, bizde yüzde 98. Bu yüzde 42 arasında bir araştırma yapıyorlar. Araştırmanın sonucunda o yüzde 42 diyor ki, ‘Bizim başımıza kim gelirse gelsin ister demokrat ister cumhuriyetçiler, bizim ülkemizin bir sistemi vardır. Bu sistem Amerika halkının mutluluğu üzerine kurulu bir sistem bunu kimse değiştiremez.’ İnsanlar sisteme güveniyor. Şimdi gelelim Türkiye'ye…Ne sistemi var? ABD'de en fazla bir kişi 2 defa başkan olabiliyor. Siyasetçiyi 2 dönemden fazla bu işi yaptırırsanız ülke bu hale gelir. Şahsen benim görüşüm. Bu krizin öncekilerden bir farkı var. Biz daha öncede 3-4 yılda bir kriz yaşadık.  Ama iyi kötü bir sistemimiz vardı. Bir şekilde aşıyorduk. Sistem çöktü. Eğitim sistemi rezalet. Hukuk sistemi çöktü. Her şeyin suyu çıktı. Krizde yurt dışına bağlı çalışanlar, batanlar var, borcunu ödemeyenler, iflas edenler çekler geri dönüyor. Bunu nasıl önlersiniz? Sistemle önlersiniz. Siyaset sadece araç, gelir süresini tamamlar gider ama sistem devam eder. Bizde ne yazık ki sistemler bozuldu. Tehlike bu.

Tuncer Kalaycı:

 İhracat yapmaya devam edenler krizden nasıl etkilendi?

Ahmet Çubuk:

 İhracat yapanlarda çok fazla sorun yok. Onların bağlantıları var. Ama diğerlerinin işi çok zor. Özellikle inşaat sektörünün. Türkiye'de 358 bin müteahhit varmış. Sanatçılar dâhil herkes müteahhit olmuş. Tüm Avrupa'da 35 bin 200 civarında, Almanya 3200 müteahhit  var. Neden Türkiye'de bu kadar çok? Kolay para için.

Erol Girişken:

Şimdi şurada berber dükkanı açmaya kalksa belge isterler. Müteahhit  olmak için belge şart mı?

Ahmet Çubuk:

 Avrupa'da bir kentte market açmak istiyorsunuz. Belediye sana diyor ki açamazsın. Buradaki nüfusa göre market yeterli diyor. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir yasa çıktı. Uzmanlık alanları belirlediler, doktorlar belirlediler. Yasa da her şirkette hangi sınıf ne kadar dakika hizmet verecek tanımlanıyor. Buna rağmen Adapazarı'nda 30'un üzerinde İSG merkezi açıldı. Adapazarı'nda çalışan sayısı belli. Yasada çalışana vereceğin hizmetin dakikası belli. Bu çok basit bir şey hesaplarsın, Adapazarı'nda 3 taneye ihtiyaç var, gerisine izin vermezsin. Bu verimsizliğe sebep oluyor. Milli değerlerimiz yok oluyor. Şu an Serdivan'da künefe furyası var. Birisi açtı kuyruklar var. Trilyonlar veriyorlar, ondan sonra batıyorlar.

Tuncer Kalaycı:

Enerji fiyatlarıyla ilgili ne olur gelecekte?

ŞU AN İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ KRİZİN ANA NEDENİ GÜVEN BUNALIMI

Ahmet Çubuk:

Bir ara bir atak yaptık. HES Santrali kuruyorduk, Güneş enerjisi santrali kuruyorduk. Fakat hiçbir şeyi uzun vadeli yapmadığımız için orada da duvara tosladık. Yine temelinde planlama var. Uzun vadeli bir planlama yapamıyoruz. Şu an içinde bulunduğumuz krizin ana nedeni güven bunalımı. Yurt dışı bize güvenmiyor, yurtiçindeki işadamları devlete güvenmiyor. Geçen yıl yurt dışına çıkan sermaye tutarı bir rivayete göre 68 milyar dolar. Şu an da kaynak bulamıyoruz. Eskiden ucuz kaynak bulabiliyorduk. Acil ödememiz gereken borçlarda var. Eğitim sistemini bir defa kökten düzenlemek lazım. Şimdi Bizim toplumda herkes A’ dan Z’ye birbirini kullanıyor. Toplum kültürü yok bizde. Sanat yok.  Bakın gelişmiş ülkelere kültür ve sanatta çok ünlü isimleri vardır. Bizde ne var? Başka bir şey söyleyeyim. Markalaşma! 250 yıldır tekstil üreten bir ülkeymişiz biz. Bir tane markamız var mı ünlü Dünyanın her yerine sattığımız.

Tuncer Kalaycı:

Muhatabı siz değilsiniz de yine de işveren olarak konuştuğunuz için kıdem tazminatıyla ilgili gelişmeleri nasıl karşılıyorsunuz?

Ahmet Çubuk:

 Bugüne kadar kıdem tazminatı hep işçinin bir güvencesi olarak yer aldı. İşçinin beyninde hep ben bir şekilde işten çıkartılsam da en azından bir kıdem tazminatı alırım. O kıdem tazminatıyla da kendime yeni bir iş kurana kadar idare eder şeklindeydi. Şimdi işin boyutları değişmeye başladı. Devlette ne yazık ki para kalmadı. Devlet bazı fonları kullanmak zorunda. İşsizlik fonunu şu an devlet bankaları fon aldı. En fazla para nerede var? Bir DASK'ta var, bir de kıdem tazminatlarında var. BES'te var. Onu bir şekilde düzenleyip sisteme sokacak.

Özgür Arık:

Ahmet Bey kaç kişi var I. OSB'de?

Ahmet Çubuk:

Şu an da biz de 121 parsel var. 69 tane fail firma var. 14 tane inşaatı bitti faaliyete başladı.

Özgür Arık:

 69 fail firmanın kaçında toplu sözleşmeli çalışma hayatı var?

Ahmet Çubuk:

Tam sayısını bilmiyorum ama geçen yıl birkaç firmada grev falan oldu. 20'ye yakın.

Özgür Arık:

 Büyük şehirler de ticaret odaları ayrı, sanayi odaları ayrı. Sakarya’da o yönde bir gidişat gözüküyor mu?

Ahmet Çubuk:

Kısa vadede öyle bir gelişme yok. Şu an da girişimde bulundular ama bir sayı koydular. O sayıyı tutmuyoruz şu an da. Doğru mudur? Emlakçı ve sanayicinin aynı yerde olması doğru mu? Yanlış. Orada yönetime gelen berber sanayicileri yönetir durumda. Ama şu an da öyle bir çalışma yok.

Tuncer Kalaycı:

Bu 10 maddelik toplantıda konuşulanlar gerekli yerlere iletildi mi?

Ahmet Çubukçu:

Şimdi o bizim düzenlediğimiz bir toplandı olmadı. Bize dediler ki dergi bastıracağız, dergi dağıtılacak, 10 madde cumhurbaşkanlığına raporlanacak dendi. Ama ne derece doğru raporlardılar mı?  O tarafı bilemem.

Tuncer Kalaycı:

TOKİ'nin doğrudan sizinle OSB ile ilişki kurma durumu yok mu?

Ahmet Çubuk: Çok güzel bir konuya değindin. O olay nereden çıktı biliyor musunuz? Fikri Işık döneminde sanayi bakanıyken, Fikri Işık'ın danışmanının projesi bu. Tam OSB yönetmenliği değil, toplantılar yapılıyordu. Dediler ki bu OSB'lerden atıl parseller var ya uzun süredir bekleyen bir türlü yapılmayan parseller, onlara TOKİ destek olsun aynı konut yapar gibi binayı yapsın, versin, onlarda konut gibi 5-10 yıl vade neyse geri ödesin gibi bir konu atıldı ortaya. Bu OSB yasasına eklendi fakat o arada hükümet değişikliği oldu ondan sonra yasadan çıkartıldı. Yayınlanmadı.

Tuncer Kalaycı:

 Peki girişim var mı? Bekleyecek misiniz? Yoksa basında yer alsın duysunlar mı?

Ahmet Çubuk:

Konutta tamam da TOKİ'nin fabrika yapmasından başka sorunlar çıkacağını düşünüyorum. Örnek; ben makine üretimi yapacağım. Yüksek dişi olsun gibi bir takım özellikler diye planladım fabrikayı. TOKİ neye göre herkese özgü nasıl yapacak? Yapamaz. TOKİ standart fabrikayı yapacak, gidecek. Verimli kullanamayacağım. Çok fazla detayları var. Bence TOKİ'nin fabrika yapması yanlış bir şey.

Tuncer Kalaycı:

Toplantıda OSB’lerde sosyal tesisler, spor alanlar vs. yapılması beklendiği belirtilmiş. Siz bir şey yapmayı düşünüyor musunuz?

Ahmet Çubuk:

Bununla ilgili açıkçası biz kendi OSB'mize bir takım şeyler yapıyoruz. Sosyal tesisler, okul, cami, kreş, AVM yapıyoruz. Haziran da genel kuruldan onay alırsak bir kreş, cami, AVM inşaatına başlayacağız. OSB'nin yan tarafında toplu konutlar yapılıyor şu an da. OSB çalışanları da oradan alanlarda var şu an da devam da ediyor.  Oradan toplu konut alırsa iş yerleri de yakın olacak. Yaşam merkezi olarak düşünmek istiyoruz.

Editör: TE Bilişim