Gazetemizin genel yayın müdürü Tuncer Kalaycı’nın baskısı altındayım.Kalaycı, yerel politika yazılarına ağırlık vermemi istiyor.İyi, güzel, fakat… Günümüz siyaseti, benim gibi bir siyaset eskisinin bile ağzını bir karış açacak kadar şaşırtıyor, ne yazabilirim ki?Bana göre partiler adeta özelleştirilmiş durumda.Birer firmaya, şirkete dönüşmüş partiler, seçmeni de bir tür müşteri olarak görüyorlar.Eksik olmasın insanlarımızın çoğu da, şimdi menkul kıymetler piyasasında, yükselen kağıda oynamakta nasıl etik bir problem yoksa yükselmesini umdukları partiye destek verme konusunda da herhangi bir etik rahatsızlık duymuyorlar.Þimdi gel de siyasete dair yazı yaz bakalım…Yine de Kalaycı’nın ablukasını yarmak için küçük bir denemeye girişelim mi?+++“Yıllarca tarlayı sürdü, ekti, fakat ne bir kilo buğday alabildi, ne bir sap saman.Ona rastladığım vakit yılmıştı artık:“- Bu tarlada ne buğday yetişir, ne yulaf, dedi.“- Yanılıyorsun, dedim. Bu tarla altın başakları, üzüm salkımları iriliğinde ekin yetiştirir. Bu tarlanın yulafı hiçbir toprakta atmadığı kadar yüksek olabilir. Ne çare ki, sen ne bu tarlayı sürmesini bildin, ne de ekmesini. Kabahat sendedir, toprakta değil…Þu satırları Türk hikayelerinin bazılarının derlendiği bir kitapta okudum.Ve düşündüm:Hayatta, kavgalarında yılgınlığa düşenlerin çoğunu bu tarlayı sürmesini bilmeyen çiftçiye benzettimFakat ne yazık ki, kabahatin toprakta değil kendilerinde olduğunu çok geç anladıkları için tarlayı yeni baştan, toprağın istediği gibi sürmeye ne günleri yeter, ne güçleri.Bu hikayeyi, içine yorum da katarak, ayna tutması dileğiyle, ana muhalefeti temsil eden Sakaryalı CHP’li dostlara yolluyorum.+++“Birdenbire”, “apansız”, “ani” hiçbir şey yoktur.Suyu ateşin üzerine koymuşlar, su ısınmış, suyun içi, sıcaklığı değişmiş.Eğer sen suyun altındaki ateşi görmüyorsan, suyun ısındığını bilmiyorsan, onun buhar oluşunu “birdenbire”, “apansız”, “ani” sanırsın.Suyun altındaki ateşi bilen için onun birdenbire ısınıp, kaynayıp, buhar oluşunda apansızlık yoktur.Bu satırlar da, zafer sarhoşluğu içinde kasım kasım kasılan, gözlerine katarakt inmiş, ilkel bir heyecanla markalar dünyasına adım atan, jiplere binen, zenginlik konusunda hayal gücü derinleşen, iktidarın Sakarya’da ki temsilcisi AKP’li arkadaşlara gitsin.Ateş suyu ısıtıyor, bu gidişle buhar olacaklar.Uyarması benden, suyun altındaki ateşin bizatihi kendisi olan halkın ateşi yükselmeye başladı.+++Geçmişten alacalı bir anı…- Saksıya ne dikiyorsun? dedim.- Karanfil, dedi.Baktım, saksıya diktiği karanfil değil, ısırgan otuydu.Beni aldatmak istediyse aldanmadım; bilerek kendi kendini aldatıyorsa, acımaya değmez; bilmeyerek aldanıyorsa, bilmediği işe girişmesin.Þu son satırlarda, siyasetçilerin patronu olan ama bir türlü patronluğunun farkında olmayan şehir ahalisine desem, çizmeyi aşmış olur muyum?Hoşgörün ama hem ağlayıp, hem ağlatanı baş tacı etmenin tuhaflığını başka nasıl anlatabilirim ki!+++Yaz dediler, bir ‘politika yazısı’ yazdım.Size dokunaklı geldi mi bilmem.Benim eski kafam bu yönde işliyor…