Orda bir köy var, uzakta,

O köy bizim köyümüzdür.

Gezmesek de, tozmasak da

O köy bizim köyümüzdür.

Orda bir ev var, uzakta,

O ev bizim evimizdir.

Yatmasak da, kalkmasak da

O ev bizim evimizdir.

                      Ahmet Kutsi TECER

ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA

Aslında,  tamamı beş kıtadan oluşan bu şiirin, yerim sınırlı olduğu için sadece  iki kıtasını paylaştım sizlerle. Sivas’ta öğretmenlik ve Milli Eğitim Müdürlüğü yapmış, köy ve köy kültürü aşığı olan Ahmet Kutsi Tecer tarafından yazılmış bu şiir. Elli li yıllarda da Münir Ceyhan tarafından da bestelenerek, bu güne dek hepimizin anımsadığı, dinlediğinde de belki de hiç bilmediği bir  köye götüren, sıcacık bir çocuk şarkısı olarak kaldı hafızalarımızda. Bu Şiir’in, hem sözleri hem tınısı ile büyüdük hepimiz.

Halk edebiyatını ve köy kültürünü bir yaşam biçimi olarak benimseyen, aslında Kudüs’te doğan Şairimiz Tecer’in bu şiiri, sık sık ziyaret ettiği Sivas’ın Çelebi köyünden esinlenerek yazdığını söyleyen halk bilim uzmanı Dr. Doğan Kaya, bunu bizzat Neriman Altındağ Tüfekçi’nin söylediğini ifade etmiş.

Benim sizlerle paylaşmak istediğim bir hikayesi daha var .Erzincan’ın Refahiye ilçesinde büyüyen Tecer ve hayatına ilişkin aslında  o kadar net ve ulaşılabilir ve o kadar çok bilgi var ki….Derken konuya gireyim artık;

Başbakanımız, öğretmenler günü nedeniyle, Çankaya köşkünde 81 ilden gelen öğretmeni ağırladığı o resepsiyonda, kürsü ye çıkıp , konuklarına bir şiir okusun ,o şiir bu şiir olsun ve şiir’in Cahit Sıtkı Tarancı’nın olduğunu söylesin…Türk şiirimizin büyük ismi, şairimiz Cahit Sıtkı  Tarancı’ya yazarımız desin, o kürsüde onca eğitimcinin gözlerinin önünde… Aslında kamuda çalışmış, öğretmenlik yapmamış  olan büyük şairimize, birde öğretmenlik yaptırsın ve alkışlarla insin kürsüden…. Oldu mu olmadı tabi ki.

İnsanlar yanılabilir, dil sürçmesi olabilir. Bir halkı, bir ülkeyi, bir dili, bir kültürü makamıyla temsil eden, liderlik edenlerde hata yapabilir ve kabul edilebilir bir durum bu böyle diyelim.

 Ama asıl takıldığım şu ki;  neden kimsenin hiç sesi çıkmaz  O salonda ,neden sonrasında biz özürle düzeltme yapılmaz, neden bir pardon denilmez…..Akıllara zarar…Eksiğiz biz eksik.

Hadi bakalım, bu görüntüleri izleyen  çocuğunuza ya da öğrencinize, bundan böyle bu şiirin Cahit Sıtkı Tarancı’nın değil de Ahmet KUTSİ TECERİN olduğunu ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın, öğretmenlik yapmadığını ve bir yazar değil, şair olduğunu gelin anlatın şimdi. Televizyonda izlediği, dinlediği ve hafızasına aldığı bu şiiri gözyaşlarıyla okuyan ülkenin başbakanına mı, itirazsız dinleyen 81 ilden gelen öğretmenlere mi yoksa şimdi size mi inanacak? Size mi!!! Zor işiniz zor.  

NEDEN BÖYLEYİZ BİZ?

 Neden böyleyiz biz? Tarihimize, kültürümüze, haklarımıza, neden sahip çıkmıyoruz? Neden düşüncelerimizi ifade etme özgürlüğümüzü kullanmıyoruz, biz neden bize dayatılanları mesela, doğru bulmuyorsak fikir beyan etmiyoruz. Biz yanlış olana,  yanlış dememekle mi ilerliyoruz? Biz böylemi büyüyüp, gelişiyoruz? Sessiz kaldığımız her yerde biraz daha eksilip biraz daha küçülmüyor muyuz?

Nereye doğru gidiyoruz? Nasıl bir toplum oluyoruz ve her şeye neden susuyoruz? Düşündüm de bu resepsiyon da ki konukların, sessizliğinin nedeni ,öğretmenevinde değil de bir köşk de ağırlanıyor olmalarının verdiği gerginlik olabilir mi!!! Bilemedim.Bilenler [email protected] dan beni aydınlatabilir mi acaba?

İŞTE O ŞİİR’İN DİZELERE DÖKÜLÜŞ ÖYKÜSÜ

Cumhuriyet Gazetesinin internet sitesinden aldığım bu yazıyı aynen aktarıyorum

Ahmet Kutsi Tecer’in o şiiri yazış öyküsünü, olaya tanıklık eden Prof. Dr. Asım Mutlu; gazetemizin 23 Haziran 1988 tarihli sayısında yayımlanan “Eğitimimizde Tonguç ve Köy Enstitüleri” başlıklı makalesinde anlatmıştı. .

1941’de İsmail Hakkı Tonguç, Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü’nü ziyarete gider. Yanında, köy okulları ve öğretmenevlerinin tasarımlarını çizen mimar Asım Mutlu ile şair Ahmet Kutsi Tecer ve o sırada İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi olan Ceyhun Atuf Kansu da vardır. Ilgaz Dağı’nda yemek yer, bir iki köye uğrarlar. Sonrasını Asım Mutlu şöyle anlatır:

“Ben, köy evlerinin üstü örtülü açık sofalarını gösteriyor ve binaların yalın güzelliğini dile getirmeye çalışıyordum. Otomobille giderken görünüp kaybolan köylere gözü takılan Tecer’in dudaklarından dizeler dökülmeye başlamıştı: ‘Orda bir köy var uzakta/O köy bizim köyümüzdür’ ünlü şiirini orada yazmış ve yayımladığı zaman onu bize, yol arkadaşlarına ithaf etmişti.”(KYNK.www.cumhuriyet.com.tr.)