Gün geçmiyor ki cinayet, intihar, kaza kurşunu haberleri olmasın. TV’lerin akşam haberleri sanki bir aksiyon filmi. Gazetelerin 3. sayfa asayiş haberleri sürmanşete dönüştü. Geçtiğimiz günlerde yaşanan iki olay sorgulama zamanının geçmekte olduğunu düşündürmeli. İzmir’de bir okul müdürü iki öğrencisi tarafından makamında vurularak öldürüldü. Diğer olay ise eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın oğlunun intiharı.

Son zamanlarda en küçük bir tartışma, anlaşmazlık, ilgili ilgisiz duyumlar sonunda kan akıtılıyor. Toplu cinnet geçirme dönemi yaşıyoruz. Ekonomik nedenleri olduğu gibi toplumsal muhafazakârlaşma, kadın erkek eşitsizliği, eğitim programları, gelenekselleşme gibi faktörlerin etkisi sayılabilir. Ancak bu etkenleri ortadan kaldıracak politikalar geliştirmek, soruna kaynağından çözüm aramak varken daha çok tetikleyen uygulamaları görüyoruz. Bunların başında isteyenin kolayca silah edinebilmesidir. Umut Vakfı verilerine göre Türkiye’de 20 milyon dolayında bireysel silah var. Yani her dört kişiye bir silah düşüyor. Bunların % 85’i ruhsatsız ve Türkiye’de son 10 yılda ruhsatlı-ruhsatsız silah sayısı 10 kat arttı.

Silahın tarihsel ve kültürel yeri

Silah Türk toplumu tarafından kültürel bir öge olarak görülmekte. Düğünlerde, bayramlarda sevinç gösterilerinde kullanılan önemli bir araç. Toplumda yaygınlaşan gündelik tehlike ve tehditlere karşı kendini güvene almak, toplumsal olaylar karşısında yalnızlık duygusuyla savunma gücü oluşturmak, kentlerdeki güvensiz ortamın getirdiği kaygılı durumu dağıtmak amacıyla silah edinme yaygınlaşıyor. Silah edinmedeki masum sayılabilecek bu nedenler daha sonra yerini başka nedenlere bırakıyor. Yaşanan acılara bakıldığında masum amaçlara dayalı olaylara pek rastlanmıyor. Namus cinayetleri, alacak verecek davaları, yol vermeme, kaza kurşunu vb. adlandıracağımız son derece çözümü olan konularda yaşamlar yitip gidebiliyor.

Bireysel silahlanma hangi nedenle olursa olsun tehdit oluşturmaktadır. Silah kullanma ve bulundurma zorunluluğu bulunsa bile yeterli bilgiye ve bilince sahip değilsek geri dönüşü olmayan hatalara yol açmaktadır. Haber ajanslarına düşen “16 Yaşındaki Çocuk, Silahla Oynarken Kardeşini Öldürdü!” “Babasının silahıyla oynarken öldü”, “8 yaşındaki çocuk babasının silahı ile oynarken kendini vurdu”, “Kartal'daki silahlı çatışmanın esrarı çözüldü”, ”Borç cinayeti şüphelisi yakalandı”, “Sen misin kızıma mesaj atan diye dehşet saçtı” gibi örneklere bakıldığında silah edinme niyetiyle bağdaşmayan sonuçlar ortaya çıkıvermiş.

Yine demokratik yaşam ve kültürün kökleşmediği rejimlerde farklılıkların zenginlik yerine düşmanlık gerekçesine dönüşmesi bir kıvılcıma bağlıdır. Yaşanmasını hiç istemeyeceğimiz böylesi durumda bireysel silahlanmanın kimlere hizmet edeceğinin bir anlamı kalmaz.

TV’lerin rolü

Bugün çocuk, genç ve yetişkinleri doğrudan etkileyen görsel iletişim araçları Televizyon ve internet dünyasıdır. Öyle TV dizileri yapılıyor ki sanki silahsız bir dünya mümkün değil algısı oluşturuyor. Silah her sorunun çözüm aracı gibi sunuluyor. Görsel tasarımlarıyla çeşit çeşit silahların sürekli önümüze getirilmesi silahsız bir insanın eksik ve güçsüz olduğu hissini veriyor. Bunlarla örtüşen toplumsal rollerin somutlaştığı ders programları, geleneksel ve kültürel değerlerle birleştiğinde bireysel silahlanmanın tehlikesi daha da artmaktadır.

Dünyanın gözleri önünde ve canlı yayınlarda izlediğimiz savaşlar düş ile gerçek algımızı karmaşıklaştırdı. Sanal dünyadaki çocuk oyunları olarak bilinen savaş oyunları, çocuk ve gençlerin kazanma duygusunu tetikleyen çeşitli oyunlar genç hayatlar üzerinde derin izler bırakmaktadır. Kişilikleri güçlenmeden ruh dünyası karmaşıklaşan gençler erkenden çaresizlik içine düşmekte ve çıkar yol olarak intihara sürüklenmektedir. Evde bulunan bir silah belki bir daha hiç düşünmeyeceği geri dönüş varken bu süreci kolaylaştırmaktadır. Yine büyüklerin silahla oynamaları, çocuklara öğretmeleri, kullandırmaları körpecik beyinlerde ilk bunalımda kullanılacak işaret fişeğini oluşturmaktadır.

Vakit çok geç olmadan

Bireysel silahlanma belki tüm dünyanın da bir sorunu. Her toplumun benzer tarihsel ve kültürel değerleri vardır. İçinde yaşadığımız toplumun güvenliği, geleceği açısından üzerimize düşen ödevler var. Eğitim ve öğretim programlarında ayrımcı ve düşman öğretiler yer almamalıdır. Başta yaşam hakkı olmak üzere insan haklarına dayalı bir toplum inşa edilmelidir. Kolay silah edinme yolları engellenmelidir. Ruhsatsız silah kullanmanın ağır yaptırımı olmalıdır. TV programlarında sigara vb. gibi silah gösterilmesi de mozaiklenmelidir. İnternet dünyasının çocuk ve gençler üzerinde olumsuzluk yaratacak program ve gösterimleri engellenmelidir.

TV’lerde eğitici, barışçıl programlara yer verilmelidir. Yurttaşlık bilinci güçlendirilmeli, kadın erkek eşitliği her zeminde yer almalıdır. Toplumda açığa çıkan anlaşmazlıklar adaletin sağlanacağı şekilde, hızlıca ve kamu gücü tarafından çözülmelidir. Teknoloji ve bilgi doğru yönde, doğru amaç için kullanılmalıdır. Namus, töre gibi kavramlar söylencelerle değil özgürlükçü bir yaklaşımla ele alınmalıdır.

Ve son söz çocuklarımıza oyuncak da olsa silah hediye etmeyelim. Herkese mutlu, sağlıklı yıllar.