Geçen hafta aldığım davet üzerine, bir grup sosyal demokrat arkadaşın toplantısına katıldım…Yerel seçimlere ilişkin konuşmaların yapıldığı toplantıda ben de konuştum…Neler söyledim?..Ya da söylemedim?..***Arkadaşlardan biri, değişik alanlarda istatistik bilgilerle, Sakarya’yı benzeri konumdaki şehirlerle karşılaştırmalı olarak verdi, şehrin konumunu gözler önüne serdi ve sorusunu ortaya attı:- Bu durumda yerel seçimlerde neden başarılı olmayalım?Dedim ki:Sunulan bilgiler Sakarya’nın ne kadar da çok geriye götürüldüğünü gösterir…Ama sorun bu değil…AKP kadroları değil… Sorun muhalefet!Muhalefet derken neyi vurguluyoruz?Atatürkçü sol ve ulusalcı sağ ile AKP’nin karşısında kim varsa bu gidişle bu şehri yeniden AKP’li yerel kadrolara teslim ederler.***Evet, sorun AKP değil.Sorun muhalefet de düğümleniyor.Dedim ki:Bu şehirde 1973/1977/1989 yerel seçimlerini CHP’li kadrolar kazandı; 1994 yerel seçimlerinde de ana muhalefet olmayı başardı; buna karşılık 1999 yerel seçimlerinde ise bir tek belediye kazanamadığı gibi il genel ve belediye meclislerinde de temsil edilemez oldu.Bunun sorumlusu uzaylılar mı?Eğer 1973/1977/1989 ve 1994 yerel seçimlerinde şimdiki gibi bir örgütlenme ve bugün olduğu gibi siyaset yapma biçimi olsaydı o seçimler kazanılamazdı.Çünkü bir başarı için emek vermek gerekir; alın teri dökmek, istekli olmak, elbirliğini sağlamak, özgüveni gösterebilmek, kendi içinde bölünmemek, dayanışmayı gerçekleştirmek birincil koşullardır…Bugün öyle mi?Hele solda her şey karmakarışık, herkes birbiriyle uğraşıyor, birbirinde kusur bulmak için alınteri döküyor…Parti örgütleriyle parti tabanı arasında köprüler atılmış, solcu başka işi yokmuş ve şehrin başında AKP’li yerel yönetimler yokmuş gibi durmadan solu ve solcuyu çekiştiriyor…Sol siyasette çekiştirme işinin zevkine payan yoktur…Çekiştirin de çekiştirin…***Muhalefette olanlar eski model particilikten vazgeçebilmiş değiller…Oysa 3 Kasım 2002 seçimleri bur tür partileri tasfiye etti, ama hala farkında olmayanlar var.Halktan, sokaktan kopuk bir örgütlenmeyle particiliği siyasal pazarlama aracına dönüştüren yerel takımlar ve bu takımları genel merkezde koruyan yapı malı götürüyor, partiyi elinde tutuyor…Temsil gücü yüksek, deneyimli, bilgiyle donanımlı bir çok insanın partiden uzak kalması için her şey yapılıyor…Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte iyiye, ileriye doğru değişimin işaretleri olsa da, bedeni zehirleyen alışkanlıkları sürdürenleri göz ardı edemeyiz…Bu anlayış değişmeden AKP’li yerel yönetimler karşısında başarı olanaksızdır…Bu kesimdeki ‘inançlı genç’ sabah namazından önce uyanıyor, içinde yer aldığı cemaatin gazetesini evin kapısına bedava bırakıyor…Bu cephenin arkasındaki parasal güç korkunç…Muhalefet o saat de uyuyor; gözünü açıp uyandığında da geç kalınmış oluyor.***Toplantıda söylediklerimi bu yazıda da yineliyorum…AKP sorun değil!Sorun muhalefet!..Muhalefet sözcülerinin yaptığı gibi, iktidarın baskısına direnemeyen yalaka medyaya çatmakla bu işin içinden çıkılmaz…AKP’li yerel kadroların işbaşında yıpranmalarını bekleyip sıra bana gelir düşüncesiyle geleceğe sahip olunmaz…Yapılacak iş göz ve kafa alışkanlıklarını gözden geçirmektir.Geç değil…