Muhafazakarım; çünkü bunu sözlükler öyle söylüyor.

    Sözlük anlamına göre muhafazakar,“ Bir şeyi değiştirmeden, olduğu gibi tutmak isteyen, eskiye bağlı, tutucu.” demekse, ben bir muhafazakarım.

                                                          ***

   Halkına din, dil, ırk ayrımı yapmayan Cumhuriyet’i hiçbir şeyle değiştirmek istemedim, istemem. Osmanlı Sakaryası’nın nüfus oluşumu ilk iyi örnekti.

    Kurulduğu günden beri yoluna,” Bağımsızlık ve Yurtta Sulh Cihanda sulh.” ilkeleri ile yürüyen Devletimi ise hep olduğu gibi korumak istedim.

    Eskiye o kadar bağlıyım ki; Savaşlarla kırıla kırıla 13 milyon insanı kalan, Cumhuriyetimin yabancı ülkelere olan tüm borçlarımızı ödemesi gururumdur.

    Demek Tutucuyum: O bir avuç Türk Ulusu’nun yarattığı tarım mucizesi ülkem, dünyanın kendi kendine yeten tarım ürünlerini üreten 7 ülkesinden birisiydi.

     Yedi Düvel ülkemizin iflasını ister ve topraklarımızı paylaşırken; 13 milyon yorgun, aç, çıplak insan bu mucizeyi gerçekleştirdi; Yahu Muhafazakarım.

                                                                 ***

    Muhafaza-Kar olamadım, giderayak zaten olacağımı kimse düşünmez. Hayat boyu nasıl, nerede, ne kadar büyük KAR yakalarım diye düşünebilmedim : -)

    12 Yıldan fazla devlet memurluğu yaptım. Görevim, imza yetkim birinci dereceydi.

   Devletten özel sektöre geçerken 1 krş kıdem tazminatı almayı düşünmedim?  Devletten Kar-Muhafaza edemeyen bir muhafazakar! Yasalar öyleydi, razıydım.

   Şükür, Devlet ve Özel kapısında Muhafaza-Kar olmadan da bu yaşa geldim.

    Cumhuriyetini her şartta Koruyup Kollayan, O haliyle de tutmak, korumak için onurla yaşayan 82 milyon insanımızdan Samimi Muhafazakar’ların elleri öpülür.

     Kar Muhafaza; kardeşlikten, sağlık, huzur, güvenden asla daha önemli değil.

  

                  SAKARYA’NIN 50 YILLIK SU İHTİYACINI KARŞILADIK : -)

   Evimdeki çeşmeden hala su içmiyorum. Çeşmeden çaydanlığa geceden koyduğum su, sabah çaydanlıkta gözle görülebilen bir dolu tortu yapıyor.      

  Tamam, artık her yağmurda pek çamur akmıyor ama, tadı-görüntüsü böyle.

   Buranın adı Kırkpınar! Sapanca’ya gelip İstanbuldere, Mahmudiye, Kurtköy, Yanık derelerini görüp; “ O’nun için Kırkpınar denmiş.” gibi düşünmeyin.

    Sapanca Gölü’ne, Maşukiye’den Arifiye Gölbaşı’na kadar uzanan Samanlı dağlarından aklımızın almayacağı kadar İçilebilir Su Pınarları akıyor!

                                                                 ***

    Ki; sanırım SASKİ de,“ Sapanca Gölü dünyanın en zengin içilebilir su kaynakları arasında.” görüşünü onaylar.

    Ama, hiç kimse Sapanca Gölü kenarına kurulan onca su fabrikasına kimin izin verdiğini sahiplenemez! Hangi akıl, ne karşılığı, neden sorularına cevap yoktur.

    Her gün, hele de bahar ve yaz 7-8 ay gece gündüz Türkiye’ye su taşıyan Su Tırlarını kimse izah edemez. Yani, şu gerçeği Sakaryalı çok sorgulamalı:

   Sakarya’ya eşsiz içme su kaynakları verilmiş! Sapanca Gölü’nü besleyen  kaynaklardan şirketler servetler kazanıyor. Sakarya içme suyu için borçlanıyor.

                                                                 ***

   Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 15-16 yıl kadar önce Sakarya’ya geldi; “ İçme suyunuz Sapanca Gölü kolektörle çevrilecek. Ankara’ya gider gitmez parasını çıkarıyorum.” demiş ve öyle de yapmıştı.

   O Kolektör, proje ve yapım yanlışları ile 2 katı gibi bir paraya yapıldı. Oralarda delirdim; yazdıkça da saldırıldı. Ne paralar daha harcandı; Kolektör hala sancılı.

   O paralarla çağdaş, tek sorunsuz kolektör olur; Göl de Sakarya’yı ihya ederdi.

    Bu sohbeti; Sapanca’da Çeşmebaşı Muhabeti’nde yaptık. 15 Temmuz Su Çeşmesi başında. 15 Temmuz Çeşmeleri pek Akmaz; akan da tahlil edil(e)mez!