Sakarya halkı, özellikle köylüsü son yıllarda çok şeye susuyor. Sürekli söylediğimi bugün yine yazıyorum.

“ Sakarya (ve Ülkem) hiçbir Seçilmişin, hiçbir Siyasi İktidar’ın babasının malı değil. Bu sözlerin aynısını, Siyaset de söyler.

O zaman, Siyaset, söylediğinin aksini yaptığında hakkını arayan halkı-köyü polis ve jandarma ile susturmamalı. Halk hakkını arasın!                                                                       

                                                                     *

AK Parti İktidarı, Kolay Yönetmek için, Hükümetlere bugüne kadar verilmemiş genişlikte yetkiler veren kanunlar çıkardı.

Dedenin dedesinin bile yaşadığı köyün temelini, Ata mezarlarını gösterip, Ata Mülkü olduğunu kanıtlayan bile; Dağdaki arazini 2.B ‘den para ile satın aldı.

Söğütlü MAKSUDİYE Köyü, korkarım bunun çok benzeri bir yanlışa düşecek.

Maksudiye Muhtarı’nın, “Kendi malımızı kaybettirdiler, sonra buldurdular. Yapılan ihale ile köyümüz malına sahip çıkmıştır.” sözleri, yanlışın ilk ayağı.

                                                                 *

Büyükşehir Yasaları ve 2.B’gibi yasalarla; Köylerin dağı, taşı, toprağı, suyu belediye malı oldu.

Maksudiye Köylüsüne ait 76 900 m2 tarla da Söğütlü Belediyesi’nin olmuş. Söğütlü Belediyesi, Köylüsünün toprağını köylüsüne (eski) 2 trilyona satmış.

Maksudiye Muhtarı, AK Parti İl Başkanı’na, yardımcısına, Söğütlü Belediye Başkanı’na bir de teşekkür etmiş. Köye köyün toprağını satanlara teşekkür?

O Köy 2 Trilyon ödeyebilir mi? Köy, malının tapusunu almaya baksın! Seçim var;  Maksudiye Köyü oy verecek. Tüm Siyasiler köyün kapısına gelecek.    

                                       “ÖZEL SEKTÖR DÜŞMANI MISINIZ?”

Devlet kuruluşu olan Şeker fabrikalarının satışına karşı çıkanları, “Bunlar özel sektör düşmanı!” gibi hedef göstererek susturmaya çalışmak ayıplıdır.

Ülkenin pancar köylüsü, şeker fabrikalarının belirlediği fiyattan ve şartlardan pancar alacak özel şirketlerin kapısında yatmaya dünden razıdır.

                                                              *

Hadi; madem delikanlı özel sektör var ve devletten şeker fabrikası almaya yetecek parası ve gönlü de var;

Buyursun gelsin, Sakarya’da yasalara uygun bir yerde Şeker Fabrikası kurulacak araziyi satın alsın; Pancar’dan şeker üretecek Fabrikayı kursun.

Yasalara uygunsa, buna Sakarya’dan bir Allah kulu karşı çıkmaz. Pancar Köylüsü kazanır; nakliyeci kazanır; yemciler kazanır.

                                                         *

 Siyasi İktidar, “Devletten Pancar Şekeri üreten fabrika satın alanlar 5 yıl şeker üretmeye mecbur. Üretmeyenden fabrika 5 yıl sonra geri alınır!” demesin.

Siyaset, “Ya bu Millet unutur! 5 Yıl sonra bak gör, alışır, unutur! Sat gitsin” de der.

Haaa; hangi siyasetin 5 yıl İktidar da kalacağının garantisi var? Yarın zaten seçim var. 5 yıl sonra bir seçim daha var.

Bu sözü veren siyaset iktidarda olmazsa?

                                                “HÜKÜMET OLURSAK; SATILAN

                                          ŞEKER FABRİKALARINI GERİ ALACAĞIZ!”

Tam şu gün muhalefetteki siyasi partiler, “Türkiye’de, pancardan insan sağlığına uygun en iyi şekeri üreten, Devlete ait Şeker Fabrikaları’dır. 

İktidara gelirsek; Devlete ait olup, satılan tüm şeker fabrikalarının kararını iptal edeceğiz.” dese, gündem bambaşka olur.

                                                              *

Yıllardır, bir tek, ama bir tek siyasetçi veya siyasi parti çıksın:

” Adapazarı’nı dünya markası yapan Adapazarı Patatesi’nin, mısırının ve Adapazarı Kabağı’nın ÖZGÜN TOHUMU’nu getirene para ödülü vereceğim. 

Tohumlar, Tarım Araştırma Merkezleri’nde çoğaltılıp, köylümüze hasattan sonra bedeli tahsil edilmek üzere dağıtılacak.” desin diye bekledim..     

                                                              *

“ Mısırdan şeker elde edenler, Pancar şekeri ile hiçbir farkımız yok!” diyorlar.

Valla, biz şunu biliriz; Biz bile 30-40 yıl önce Adapazarı Atatürk Bulvarı’nda Mısır Uzmanı idik. Çünkü, mısır mevsiminde en harika kokularla dirilirdik.

Daha Yenicami’den, Bulvar’a çıkar çıkmaz Gümrükönü’nde ateşte dönen mısırın da, kazan da kaynayan mısırın da kokusu bütün şehre yayılırdı.

Bugün O mısır yok; tohum da o tohum değil. Kokusu bile sıfır; Ne Şekeri? Bilen birisi bize O Kokuları izah etsin?