Sosyolog Ali Aktaş

Düğünler, cuma günü akşamı başlar ve Cumartesi, Pazar, Pazartesi devam eder. Düğünde çalan bir davul ve bir klarnete “takım” denir. Düğüne ne kadar takım çalgı gelirse düğün o kadar zevkli olur. Düğün sahibinin prestiji de çalgıların takım sayısı ile değerlendirilir. Çengi denilen kadın kılığındaki erkek oyuncuya az da olsa düğünlerde rastlanılır.

Yaşayış açısından, mütevazı bir anlayışa sahip Manavların (yerli-yerleşik Türklerin) gündelik hayatlarında kullandıkları kılık kıyafetleri abartıdan uzaktır. Daha önceleri erkekler, ketenden yapılan ve paçalarına doğru daralan koyu renkli (siyah/koyu kahverengi) pantolon, yünden örülmüş yine koyu rengin hâkim olduğu kazak ve yelek, ayaklarına da lastik ayakkabı, soğuk havalarda aba denilen ceket giyerler. Erkeklerden bazıları rahat giyimli geniş olan avlu pantolon tercih ederken, Cumhuriyet’in ilânından sonra da şapkayı giymeyi benimserler. Aynı dönemlerde bazı gençler başlarına çevre bağlamakta, bazıları ise yakışıklı görünmek için perçem bırakıp başı açık dolaşırlar. Kadınlar ve kızlar ise, başlarına oyalı çember bağlarlar; ancak saçlarını tam kapatmazlar, uzun saçlı olanlar ise saçlarını sırtlarından aşağı örerek omuzlarından aşağısının görünmesini sağlarlar. Gelinler ise dantelli beyaz örtme örtünürler ve saçlarını göstermezler. Böylece evli kadınla bekâr kızlar kıyafetleri ile ayrılır. Yaşlı kadınlar ketenden yapılan çözme örtmeler ve yazma denilen siyah örtüleri kullanırlar.

Kız İsteme ve Söz Kesme

Görücü usulü evliliklerde, evlenecek gençlerin düşünceleri önemsenmemekte, genelde erkek tarafından kadınlar, isteyecekleri kızı düğün ve bayram gibi cemiyetlerde görür, beğenirler. Evin büyüğü ve reisi olan erkeğe durumu anlatır ve evlenecek olan gence durum söylenir. Bu duruma gencin itirazı söz konusu değildir. Karar verilir ve kız tarafının bir yakınıyla kızın ailesine dünürlüğe gitmek için teklifte bulunulur, kızı ilk isteme işi böylece başlar. Gençler birbirlerini çeşitli düğün ve cemiyetlerde uzaktan görme fırsatı bulurlar.

Belirlenen günün akşamı erkeğin anne ve babası kız tarafına yakın bir kişiyi de yanlarına alarak karşı tarafın nabzını yoklamaya giderler. Kahveler içildikten sonra Allah’ın emriyle Peygamberin gavliyle diyerek söze başlanır ve kız istenir. İlk gidişlerde kız misafirlere kesinlikle gösterilmez. Kız tarafının vermeye niyetleri yoksa bir bahane uydurarak “Nasibinizi başka yerden arayın” der ve noktayı koyar. Erkek tarafı da bu kapıdan vazgeçip başka yerden aramaya başlar. Bunun tersi olarak kız verilmek isteniyorsa, “Balta ağacı bir vuruşta kesmez” diyerek “Siz bizi sormuşsunuz; öğrenmiş ve beğenmişsiniz, biz de sizi soralım, öğrenelim” der, açık kapı bırakırlar. İkinci gidiş bir hafta sonradır. Erkek tarafı genelde şalvarlık, elbiselik veya havlu gibi bir hediye alır kız evine giderdi. Kahveler içildikten sonra yine aynı ağızla söz açılır. Kız tarafından çevre istenir. Her iki taraf da işe razı olduğu için gelin adayı gelir, misafirlerin elini öper, erkek tarafı hediyeyi verir; çevreyi alır. Buna “Söz Kesme” veya “Küçük Nişan” denir. Söz kesildikten birkaç ay geçtikten sonra erkek tarafı tekrar bir akşam kız evine giderek kız tarafının şartlarını -genelde alınacak ziynet eşyaları ve çeyizleri- konuşurlar, “Nişan Değişimi” denilen akşamı tespit ederler. Nişan için, erkek tarafı birinci derece yakınlarını alıp, belirlenen akşamda kız tarafına gider. Giderken kız tarafına vereceği nişanlık hediyeleri götürürler. Kız tarafı ile erkek tarafının bohçaladıkları eşyaları karşılıklı değişmelerine “Nişan Değişimi” veya “Büyük Nişan” denir. Böylece nişanlanma işi biter.

Nişan değişiminin ertesi akşamı kız tarafından gelen çeyizler, erkek tarafının evinde bir köşede sergilenir. Bunları görmeye gelen kız ve kadınlar aralarında “nişan eğlencesi” yaparlar. Kız tarafında da erkek tarafından gelen çeyizler sergilenir, kadınlar ve kızın, kız arkadaşları görmeye gelirler. Ancak orada eğlence yapılmaz. Nişan eğlencesinde bazı kadınlar tef çalıp şarkı ve türkü söylerler. Bazıları da yöresel oyunlar oynarlar. Bu eğlencelerde kesinlikle erkek olmaz.

Büyük nişandan belli bir süre sonra kız ve erkek tarafı çarşı veya pazarda birbirlerini gördüklerinde, artık düğünün tespit zamanının geldiğini hatırlatarak bunun için bir akşam belirlerler. Erkek tarafı belirlenen akşamda kız evine gider, sonra nikâh pazarlıkları yapılır. Nikâh pazarlıklarında bazı kız babaları masraf için “Avıllık” (Ağırlık) denilen bir miktar para alırlar. Resmi nikâhın (halk arasında mamele’nin) günü belirlenir. Ayrıca nikâh günü alış-verişte ne alınacağı konuşulur. Resmi nikâhın yapıldığı gün kızın yakınlarına alınan çeşitli eşyalara “dürü toka” denir. Ayrıca geline takılacak altın ve bilezikler ve yorgan yapmak üzere kırk okka yün de o gün alınır. Nüfusta veya muhtarlıkta resmi nikâh (mamele) yaptırılır. Artık iki aile hısım ve akraba olur. Her iki tarafın katılımı ile birlikte bir yemek yenilerek bu bağ başlatılır.

Düğün için her iki taraf kendi hazırlıklarına başlar, kız tarafı davet için “kına ekmeği” denilen küçük köy ekmekleri yapar. Bunlarla dost ve akrabalarını kınaya davet eder. Ayrıca yakın mahallelere el ilanı göndererek kız evine davet eder. Erkek tarafında ise düğün hazırlıkları daha yoğun ve hareketli olur. Damadın ailesinin yakın akrabaları ne gibi hazırlıklar yapıldığını öğrenmek için ziyarete gidenlere de halk diliyle “düğün hodulu” denir. Düğüne bir hafta kala bütün komşular bir akşam düğün evinde toplanırlar. (Damadın evine artık düğün evi denir.) Her birinin gidecekleri yerler belirlenir ve çeşitli köy ve mahalleleri davet etmek için iş bölümü yapılır. Düğüne davet genelde mumlarla bazen de kibritle yapılır. Davet edilen ailelere birer tane mum veya kibrit verilir. Davet işi bittikten sonra düğün günü beklenmeye başlanır.

Düğün

Cuma günü akşamı başlar ve Cumartesi, Pazar, Pazartesi devam eder. Düğünde çalan bir davul ve bir klarnete “takım” denir. Düğüne ne kadar takım çalgı gelirse düğün o kadar zevkli olur. Düğün sahibinin prestiji de çalgıların takım sayısı ile değerlendirilir. Çengi denilen kadın kılığındaki erkek oyuncuya az da olsa düğünlerde rastlanılır.

Düğünün bir gün öncesi olan perşembe ve birinci günü olan cuma günlerinde kadınlar gelecek davetlilere yemekle birlikte ikram edilecek olan gözleme ve börekleri toplu halde yapıp fırınlarda pişirirler. Bunların da başlıca çeşitleri: “kolböreği”, “burma börek”, “gözleme” ve “kara börek”tir. Yine perşembe ve cuma günleri misafirlere ikram edilecek yemekler hazırlanır. Bunlardan; “keşkek”, “üre” ve “dolma” yöresel yemeklerdir. Diğerleri bilinen ve her yerde yapılan pilav, tavuk vb. yemeklerdir. Fırınlarda bol miktarda köy ekmeği yapılır. Cuma günü köyün gençleri de düğüne gelecek misafirlerin oturmaları için “piyaka” denilen oturakları hazırlarlar, etrafı temizlerler.

Cuma günü akşamı olduğunda artık düğün için her şey hazırdır. Cuma günü öğlenden sonra en az üç çalgı takımı köyün girişinden itibaren çala çala düğün evine gelirler. Düğün sahibi kendilerini karşılayarak “hoş geldiniz” der ve hemen orada bir fasıl yapılır. “Kasap”, “Çiftetelli”, “Konak Getirme”, “Var Gel/Vama-Gelme”, “İnce Hava”, “Çiftetellisi”, “Öptürmem”, , “Herayi/Ferayi”, “Argat Sallaması”, “Allı Yazma”, “Karagözlüm”, “Kocakarı Kocaadam”, “Gelin Bindirme”, “Gelin İndirme”, “Kadın Karşılaması” gibi oyunlar oynanır. Oyunların birçoğu karşılıklı iki kişi ile oynandığı gibi grup halinde de oynanır. Böylece düğün başlar.

Sıra gelen misafirlere yemek vermek için tabak, tencere, tepsi toplama işine gelir. Bu iş için mahalle büyükse bir ekip, küçükse iki ekip görevlendirilir. Birinci ekip bir takım çalgı iki kişinin ellerinde birer çuvalla birlikte mahalleyi gezmeye başlar, her evin önünde durulur, çalgı çalınır. Evin kadını vereceği tabak, tencere, tepsiyi verir ve çuvallara konulur. Her hane gezilerek bu iş tamamlanır. Toplananlar düğün evine teslim edilir. Akşam yemek vakti geldiğinde yemekler yenir. Erkekler genelde üç ayrı yerde toplanır. Birinci grup köyün gençleri, bunlar ertesi günü düğünde hizmet edecek olanlardır. İkinci grup köyün orta yaşlıları, üçüncü grup da dışardan gelen düğün sahibinin birinci ve ikinci dereceden yakınlarıdır. Yani düğünün birinci günü eğlenenler, ikinci günde misafirlere hizmet edecek olan yakın akrabalar ve köyün gençleridir. Buna “küçük düğün” denir. İçki sofraları hazırlanıp düğün sahibi mezeler olarak tavuk peynir ve turşuyu, içki olarak ise yeni rakıyı sofraya getirir koyar. Kadeh olarak kullanılan bardaklar doldurulur ve eğlence başlar. Klarnetle uzunca bir taksim yapılır, sonra davulcu davul çalarak şarkı ve türkü söyler. Daha sonra hep birlikte toplu olarak söylerler. Köyden sesi güzel olanlara da tek söyletirler. Oynamaya sıra gelince, oynayacak olanlar kalkar, başta çiftetelli ve kasap oyunlarını oynarlar. Bu eğlence gece geç vakitlere kadar devam eder.

Düğünün ikinci günü olan Cumartesi günü yorgun ve uykusuz bir gece geçirildiği için biraz geç kalkılır. İkinci gün düğüne misafirlerin yoğun olarak geleceği bir gündür. Düğünler genelde ilkbaharın başı ve sonbaharın sonlarına doğru yapıldığından, havalar serin olduğu için yemek verme işi evlerde ve yer sofralarında topluca yapılır. Gelen misafirler önce düğün evinin önünde piyakalar da kısa bir süre oturur. Oyun oynamak isteyenler çalgı eşliğinde oynar. Bazen tabanca da atarlar. Sonra komşulardan müsait olan bir eve götürülür. Düğüne gelen kadınlar çalgı ile karşılanmaz kendi halleri ile gelirler, kadınlar gelirken çoğunlukla hediye olarak koltuklarının altında birer canlı tavuk getirirler. Bazıları da çeşitli ev hediyeleri getirir. Komşu ve akrabalarda ise yemek yapmak için fasulye, bulgur ve darı getirirler. Erkekler de genelde aralarında belli bir miktar para toplarlar, onu verirler. Düğün yapana yardım amacıyla yapılan bu hediyelere “dürü verme” denir. Erkeklerin bütün bu geliş gidiş ve eğlencelerini kadınlar ancak ya evlerin dam altlarından ya da pencerelerden perde arkasından uzaktan kendilerini saklayarak seyrederler.

İkinci günün önemli olaylarından biri de “sinsana gitmek” diğer bir adıyla “yavuklu gitmek”tir. Düğün tarafından atlarla bir grup, kız evine gider ve kız tarafına “kuzu parası” verir. Kuzu parası; kız tarafının gençlerine eğlence amacıyla verilen paradır. Böylece kız tarafının erkeklerini akşama düğüne davet etmiş olurlar. Sinsanalar mutlaka çalgı ile uğurlanıp çalgı ile karşılanır.

Kız evinde düğünün ikinci günü akşamı “kına gecesi eğlencesi” yapılır. Bu eğlencelere gelecek misafir kadınları karşılamak onlara yemek vermek için, kınanın yapıldığı mahallenin kadınları sabahtan itibaren hazırlıkları başlanır. Yine başta yöresel yemekler olmak üzere çeşitli yemekler hazırlanır. Akşam gün batımına yakından itibaren kadın misafirler gelmeye başlar. Gelen kadınlara yer sofralarında yemekler yedirilir. Yemeğini yiyen, gelinin bulunduğu geniş bir mekâna gider, burası kapalı bir yerdir. Kına yerinde kesinlikle erkek bulunmaz. Zaten erkeklerde aynı saatlerde, kız evli olarak düğün de eğlenmektedirler.

Gelin Alma Günü

Geçen gecenin yorgunluğu ve uykusuzluğu nedeni ile biraz geç kalkılır. Gelin arabaları hazırlanmaya başlanır. Eskiden köylerde taşımacılık ve yolculukta kullanılan “öküz arabası” olduğu için, gelin arabası yapmak içinde “halat arabası” denilen, arabanın üstü ters U şeklinde çıtalar yardımıyla kapanır. Bu çıtaların üzerine de köylerde dokunan renk renk kilimler örtülürdü. Ayrıca bu renk cümbüşüne güzellik katsın diye arabalara koşulacak manda veya öküzlerin de boynuzları yağlanır veya cilalanır. Gelin arabasının boyunduruğunun üzerine belli olsun diye kurdelelerle süslenen bir çiçek buketi takılır. Gelin alma olayında birde “sağdıçlık geleneği” vardır. Damadın varsa küçük kardeşlerinden birisi, kardeşi yoksa yakınlarından 15-16 yaşlarında bir delikanlı “sağdıç” olarak seçilir. Sağdıç gelin arabasının önünde uzunca bir sopaya takılı bir bayrağı taşır.

Erkek tarafı hazırlıkları bitirdikten sonra, gelinin köyünün uzaklığına göre akşam saatlerinde geriye damadın evine dönecek şekilde zaman ayarlanır ve yola çıkılır. Üzerleri renkli kilimlerle örtülü 8-10 arabaya çocuklar ve kadınlar biner. Arabalar arka arkaya dizilirler. Arabaların en arkasında açık bir araba bulunur, bu arabaya da “keşkek arabası” denilir. Keşkek arabasına gelin alımdan dönüşte, gelinin evinde kalan geline ait eşyalar yüklenir. Ayrıca erkeklerden fazla içip de yürüyemeyecek durumda sarhoş olanlarda bu arabaya yatırılır, damadın köyüne öyle getirilir.

Düğün evine dönüş yine gidişteki gibi bazen sessiz, bazen çalıp söyleyerek devam eder. Dönüşte bazen bir kuş avlanıp geline verilerek mendil alma âdeti yapılır. Damadın köyüne yaklaşıldıkça çalıp söyleme oynama işi artar. Gençler kafayı bulmuştur. Köyün girişinden itibaren oldukça ağır adımlarla çala söyleye damadın evine doğru ilerlenir. Eve yaklaşınca gelin arabasının önüne damat istenir. Damat elinde bir tepsi, tepsinin içinde içecekler ve kızarmış bir tavuk gençlerin yanına gelir. İçecekler açılır, kadehler doldurulur ve ağır ağır içilir. Sonra kalkılır, damat oynatılır, damat oyundan sonra serbest bırakılır ve eve döner. Köye girdikten sonra gelin arabasının dışındaki diğer arabalar evlerine gider. Gelin inmek istemez. Amacı damadın babasından bahşiş almaktır. Damadın babası arabanın yanına gelir, vereceği bahşişi ilan eder. Bahşiş genelde inek, koyun gibi bir adet hayvandır. Bahşişin verilmesinden sonra damat gelinin yanına gelir. Damat gelinin kolundan tutar, arabadan alır ve gelin odasına götürür. Artık eş olmuşlardır. Eşinin yüzünü açar, hoş geldin der ve hediyesini takar. Tekrar kapıdaki misafirlerin yanına döner. Gelin odasına artık ailenin yakını olan kadınlar girip çıkarlar. Artık sıra “güvey kapama” denilen gerdeğe girme işine gelmiştir. Güvey kapama işi yatsı namazından sonra yapılır. Yatsı namazından önce imam ailenin büyüklerinden iki kişi alarak önce gelinin rızasını sonra damadın rızasını alarak dini nikâhını kıyarlar. Damat da olmak üzere birlikte yatsı namazı kılınır. Camiden çıkılarak tekbirlerle damadın evine doğru gidilir. Evin önüne gelindiğinde dua yapılır. Duadan hemen sonra damat hızla eve, gelinin yanına koşar. Damadın peşinden teneke, ayakkabı ve terlik gibi şeyler atmak adettendir. Damat içeri girdikten sonra dışarıdakilere bir bardak şerbet ikram edilir. Sonra herkes evine dağılır. Damadın yakın arkadaşı olan gençler gerdek odasının penceresinin altında beklerler. Damat kendisi için gelin odasına gelen tavuğu pencereden arkadaşlarına atar, bekleyenler alırlar ve oradan uzaklaşırlar.

Artık gelin alma işi biter fakat düğün bitmez. Ertesi gün, yani düğünün dördüncü günü duvak eğlenceleri vardır. Duvak Eğlenceleri; Duvak sabahı gelinin köyü yakın ise damat ve gelin, gelinin ailesine büyüklerin ellerini öpmeye gider ve hemen geri döner. Şayet gelinin köyü uzaksa buna gerek yoktur.

Editör: TE Bilişim